- Ayrıntılar
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
www.ozkancengiz.net
Geçen hafta şehir dışında olduğumdan dolayı bandırma maçından sonra ilk kez maça gelebildim. Saat 12.30 civarında stadyuma yaklaştığımda oldukça tenhaydı. Neden bu kadar tenha diye düşünerek maça girdik. Başta tenha gibi gözükse de sonra tribünler yavaş yavaş doldu. 5600 biletli yaklaşık 7000 kişi tribünlerde yerini almıştı. Kapalı tribünde biraz da karşıdan vuran rüzgarın etkisiyle müthiş bir soğuk vardı. Adeta içimiz dondu.
Maça hızlı başladık. Takımımızda uzun zamandır kadroda yer alan Emin yoktu. Emin yerine Serdar Samatyalı çekilmiş Serdarın sağdaki yerine de yeni transferimiz Halil Zeybek monte edilmişti. Defansta Uğurtan ilk 16 nın dışında bırakılırken Mehmet Yılmaz, Orhan göbekte kenarlarda izzet ve Ahmet sağlam olarak defans kurgusu sağlanmıştı.
Beypazarında 10 günde 3 maç oynamanın yorgunluğu olsa da maça diri başladılar, klasik bir orta alan mücadelesi giden maçta yine tek forvet Tayfun ile başladık. Hemen arkasında oynayan Raşitin etkisiz oyunu ilk yarı Tayfunu çok yordu. Lig arasının iyi gelmediği iki oyuncumuz İlhan ve Raşitin göbekte etkisiz kalması ilk yarıyı orta saha mücadelesi şeklinde geçirdi. İlk 30 dakika biraz biz çıkmaya çalıştık son 15 dakika da onlar üstümüze gelmeye çalıştılar. Sağdan gelen taçta Tayfunun çok güzel asisti Halilin doğru yerde bulunması ve karmakarışık vuruşu ile golü bulduk.
Devre arasına hakeminde katkısı ile bir sıfır önde başladık. İkinci yarı en çok aksayan İlhan Raşit ikilisine hocamız müdahale etti İlhan’ı öne çekip Raşit’i dışarı aldı. İlhandan boşalan yere de yeni transferimiz Hakan monte edildi. Hakan bütün sorunları bir anda çözdü güzel ve etkili oyunu İlhanın da Raşit’in yerinde etkinliğini artırması ile orta sahada zayıf karnımızı çözdük. Zaten akan dakikalarda Hakanın güzel asisti ile Tayfun maçı iki sıfır yapınca şöyle bir oh çektik. Her şey iyi gidiyordu uzaydan gelen bir top maçı 2-1 e getirdi, sonra biraz kavga dövüş 3-1 sonra bir tane daha göstere göstere gol 3-2 en nihayetinde bitiş düdüğü.
Maçın genel görüntüsünü bu şekilde gerçekleşti. Maçın en çok konuşulacak adamı hakem oldu. İnanılmaz kötü bir yönetim gösterdi, iptal ettiği gol buz gibi goldü, Bey pazarının bir bizim iki penaltımızı çalmadı, Özellikle Tayfun’a yapılan faulleri görmezden geldi. Değil 2.lig, amatör kümede maç yönetmesi gereksiz bir hakemdi. Umarım gözlemci işini doğru yapmış düzgün bir rapor yazmıştır.
Maçın ikinci konuşulacak adamı gene hocamızdı. Özellikle Bey pazarının yorgunluktan çöktüğü 60. dakikada maç 2-0 iken haklı yorgunluktan son vuruşlarda zorlanan Tayfunun yerine Türkeri alsa maç beş sıfıra rahat gidecekti, ama kendisi tribünlere inadından mıdır, Morinho’ya özenmesindemidir bunun için 86. Dakikaya kadar bekledi ve az daha amiyana tabir ile elinde patlıyordu.
Şu bir gerçek ki bugün İlhan ile Raşit’in oynamaya çalıştığı alanda rahatlıkla Tayfun veya Türker’de oynayabilir, sanki bu adamlar ileride yatan jardel tipi forvetler gibi ısrarla tek forvet oynatılıyor ve güçleri tükeniyor. Bugün Tayfun yanında Türker olsa 60. dakikadan sonra girdiği pozisyonların hepsini ağlara bırakırdı. Hoca mutlaka bir formül çözüm üretip bu iki etkili adamı bir anda sahaya sürmeli.
Yeni transferlere gelir isek, iki gol atmasına rağmen Halil bence çok iyi değildi. Kanadı su yolu gibi kullanmasına rağmen bir tane düzgün orta yapamadı, iyi bir Raşit’i veya gününde bir Serdar’ı kesmesi çok kolay değil umarım kısa zamanda form tutar ve bize etkili oyununu seyrettirir.
İkinci yarının başında oyuna giren Hakan bence çok iyiydi. 45 dakika oynamasına rağmen kendini fazlası ile gösterdi. Adrese teslim ortası ile asistini yaptı, orta sahada Ferhat’ın yükü azalttı her topun içindeydi. Benim en çok beğendiğim yeni transfer oldu. Ramazan konusunda çok bir şey söyleyemeyeceğim Kendini gösterme fırsatı olmadı. Umarım kısa zamanda kendini gösterir.
İlk yarı takımın kötüsü olan İlhan ile Serdar ikinci yarı oyunları ile tecrübelerinin gücünü gösterdiler maçı getirdiler. Maçın iyisi olarak maçı tamamladılar. Orta alan da Ferhat görevini yaptı, Akın önceki maçların aksine kalesinde güven verdi, kanat toplarına hakimdi. Hep pozisyonların içindeydi, uzaydan gelen iki tane gol yedi bence kusuru yoktu.
Önümüzdeki hafta İskenderun deplasmanı bence Türker ile tek forvet başlayıp bir puan için oynayıp olursa ikinci yarı Tayfun ile üç puanı alıp gelmeliyiz. Dört hafta on puan bizi bu ligden çıkarır.
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
www.ozkancengiz.net
- Ayrıntılar
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
www.ozkancengiz.net
Şöyle bir hesap yaptım. Çoğu akranıma göre maçlara gitmeye biraz daha geç başlamama rağmen düzenli maça gitme sürem on beş on altı yılı geçmiş, Mutlu ağabeyim sağ olsun.
Bu süre zarfında bir çok hoca gördük. Aralarında kendini Türkiye’ye ispatlamışından tut, dünyaya ispatlamışına, ilk kez bizde şansını deneyenden, emekliliğe bizden geçene kadar her kesiminden vardı.
Hepsi için değilse de neredeyse yüzde doksan dokuzuna yakınında süreç genelde şöyle gelişti.
Göreve geldiler, kendi ilke ve esaslarını takıma yerleştirmeye çalıştılar, gelmeleri ve kendi ilke ve esaslarını yerleştirmeye çalışması esnasında her zaman anlayışla karşılandılar.
Ligler başladı, maçlar oynanmaya başladı, kendi ilke ve esaslarının tribünlere uymadığı durumlarda, ufak tefek homurdanmalar başladı, kimisi bu homurdanmalara kulak verdi açıklama yapmaya veya kendi ilke veya esaslarını yumuşatmaya çalıştı, kimisi hiç duymamazlıktan geldi.
Haftalar geçmeye başladı, puanlar alındı lider olundu, ancak duymamazlıktan gelenler için homurdanmalar devam etti hatta arttı, hocalar anlayamadı yahu lideriz daha ne, homurdanmalar arttı.
Haftalar geçti, hoca tribünlerin etkisi altına girdi, kimisi tribünlere oynamak için yanlış bile olsa ne istiyorlarsa yapar hale geldi, kimisi ne istiyorlarsa doğru bile olsa yapmaz hale geldi, bunun doğal sonucu olarak ta takım puan kaybetmeye, takım puan kaybettikçe gerilmeye, gerildikçe hata yapmaya başladılar.
Bu noktada yönetimler devreye girdi, önce bir tribüne ayar vermeye çalıştı, baktı olmuyor hocaya ayar vermeye çalıştı. Olan takıma ahenge, futbola oldu.
Sonuç kaçınılmaz son, sevgili Oğuz Reşat Sipahi sık sık dile getirir, Göztepe süper lige çıktığı sezonlarda dahil olmak üzere son yirmi yılda hiçbir sezonu tek bir hoca ile başlayıp tamamlayamadı.
İki sene önceydi, tam zamanını hatırlamıyorum ama Altınbaş dönemi idi, Abdullah Avcı isimleri ortalıkta dolaşıyordu. Futbol bilgisine çok güvendiğimiz bir büyüğümüz bize uymaz dedi. Hocanın ateşli savunucusu bir arkadaşımız karşı çıktı. Olur mu dedi adam senelerdir harikalar yaratıyor. Tam bizlik. Ağabeyimizin yorumu netti. “Boş Tribünlerle! Bizde onun eli ayağına dolaşır sahaya çıkamaz.”
İşte o zaman çok daha iyi anladım Göztepe’de hoca olmanın ne kadar zor olduğunu, teknik, taktik, oyun okuma, alt yapı bilgisi, oyuncu yönetme, ve daha bir çok özellik olsa da Göztepe’de hoca olmak ayrı bir uzmanlık gerektiriyor.
Tribünler haklıdır, hocalar haklıdır veya olayı bu güne getirirsek Özcan hoca süperdir, Özcan Hoca el frenidir bu yorumların hiç birisine girmiyorum hangisi doğrudur hangisi yanlıştır tartışmıyorum. Ancak şu bir gerçek ki Göztepe’de başarılı olmanın yolu bilinen yollardan biri değildir. Kendine has bir yol istiyor.
Bu sebeple bugün Özcan Hoca’ya yarın diğer hocalara naçizane tavsiyem kendinizi birinci olarak bu sarmala kaptırmayın, bir adım geriye çıkın ve olaya dışarıdan bakın ne tribüne inat karar alın ne de tribün için karar alın.
Ancak bu demek değildir ki kendi bildiğinizi okuyun.
Sn. Serdar Samur ilk kez göreve gelmişti, Sn. Barış Güçlü ile beraber taraftar ile sohbet ediyorlardı. Gündem gene oyun ve hocaydı. Eleştiriler vardı. Yöneticilerimiz nasıl bu kadar teknik yorum ve müdahale yaparsınız biz birçok hocamız ile bu işi yapıyoruz profesyonelce bu kararları alıyoruz dedi.
Cevap farklı ve farklı olduğu kadar doğruydu.
“Bu tribündeki 3-4 bin kişinin en genci 16-17 senedir, her hafta tribünde maç izliyor. Haydi uzak deplasmanları çıkar bu senede 25 maç yapar bu da 400 maç yapar ki tribünde 40 senedir gelenlerin sayısı da neredeyse bunun yarısı kadar. Bu koltuklarda gördüğünüz her adam 600 den fazla Göztepe maçını çıplak gözle pür dikkat oyuncuları analiz ede ede izlemiş ve 600 maçı da o hafta yüzlerce adam ile tartışmış bir kitle, iyi bir hocanın da kariyeri boyunca izlediği maç zaten üç aşağı beş yukarı bu kadar.”
Sonda bir kez daha bugün Özcan Hoca’ya yarın diğer hocalara naçizane tavsiyem, kendinizi birinci olarak bu sarmala kaptırmayın, bir adım geriye çıkın ve olaya dışarıdan bakın ne tribüne inat karar alın ne de tribün için karar alın.
Ancak bu tribünleri yolu düşenin geldiği tribünlerle de karıştırmayın. Söylediklerini alın düşünün tartışın sizce de uygunsa uygulayın, uygun değilse daha iyisini yapın, tribündür konuşur boş verin dediğiniz nokta ne yazık ki sonun başlangıcıdır.
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
www.ozkancengiz.net
- Ayrıntılar
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
www.ozkancengiz.net
Onlarca e-posta, yüzlerce yorum, hatırı sayılır oranda telefon, kimisi işte bu mutlaka olmalı diyor, kimisi yahu nasıl olacak bu iş diyor, kimisi daha temkinli seçenekleri tartışıyor, kimisi gayet net bir şekilde karşısında ve en son olarak bir kesim de küfür ediyor.
Bu fikir nasıl çıktı, bu anket nasıl ortaya çıktı, şu anda neler oluyor, esasında ne demek istedik bir toparlamak ortaya bir fikir olarak koyma zamanı geldi.
Şu an kulübümüzün ana semti Konak İlçesi sınırlarında yer alıyor. Konak ilçesi neresi diye bir baktığınızda her ne kadar Karabağlar ve Bayraklı ilçeleri ile biraz da olsa küçültülse de hala bu şehrin en büyük ilçesi Üçkuyulardan başlayıp çınarlıya kadar giden bir ana arter aşağıda deniz yukarıda Karabağlara dayanan bir sınır. Hepimiz kabul ederiz ki büyük bir ilçe.
Bu büyüklük haliyle yanında sorunları da getiriyor, belediyenin hizmet getirmesi zaman ve süre alıyor, işte en başımızdaki örnek Güzelyalı Parkı yatırım kararı alınsa da sıranın ona gelmesi ayları veya yılları alıyor. Bunun yanında bir kentin bir ilçenin katalizörü olan spor takımları ile ilgili bir çokluk söz konusu, bu güne kadar gerek önceki dönemlerde görev alan başkanları gerekse de halan görevde olan Sn.Hakan Tartan’ı ağır eleştirdik, hizmet vermediğinden, Göztepemize destek olmadığından Karşı taraftaki başkan stat peşinde koşarken bu tarafta bir kamyon kum alamadığımızdan bahsettik
Ve hep aynı mazeret ile karşılaştık, lokasyonumuzda çok takım var hanginize yapayım, hizmet verdiğimiz alan çok geniş yatırımlarımızı belirli bir sıra ile yapıyoruz vb mazeretler önümüze kondu. Bu mazeretler kızmamızı azaltmasa da geçerlilik payları olan mazeretlerdi en azından kaçacak yer yaratıyorlardı.
Bunun yanında sportif rekabet ortamında bir çok iş yerel yönetim ile çözülüyor. Çevremizde onca örnek var, tesisler, statlar, salonlar,vb bütün gayrimenkul yatırımları yerel yönetimler ile yapılıyor. Bugün buca belediyesi olmasa bucaspor bu tesislere sahip olabilirmiydi, karşı taraf belediyesi oldu bittiye getirmese ksksporun salonu olurmuydu, şişli belediyesi toki ile iş pişirmeseydi bugün gsspor bu borcun harcın arasında stat sahibi olabilirmiydi. Kayserideki yeni stat urfadaki yeni stat yerel yönetimsiz olurmuydu. İzmir’e yapılacak stat onlarca yer varken neden arsa işin takipçisi belediyenin ksknin alanına gitti.
Yerel yönetimler spor kulüpleri ile birlikte hareket etmek ve spor kulüplerine destek olarak o ilçede yaşayan insanlarda kent bilinci yaratmak için çaba göstermek zorundadırlar. Bugün büyüyen yapılar büyüyen semtler bağlı oldukları belediye ihtiyaçlarını karşılamıyorsa yeni bir yol haritası çizebilmelidir. Zaten aksi düşünce bizi zaten büyükşehir belediyesi var ilçe belediyelerine ne gerek var noktasına götürür ve bu da eşyanın tabiatına aykırıdır.
Bizim ilk ortaya koymamız gereken gerçek “Konak” gibi büyük ve çeşitli bir ilçede olmanın bize zarar olduğudur. Bugün konak belediyesi bize hak ettiğimiz ilgiyi gösterememektedir. Bunda kabul ediyorum yöneticilerinin tercihi de söz konusudur ancak yöneticilerini zorda bırakan gerçekte ilçenin büyüklüğü ve çeşitliliğidir. Bu gerçeği herhalde kabul etmeyecek olan aramızda yoktur.
İşin ikinci aşaması Konaktan ayrıldık ne yapacağız evet bu konu üzerinde tartışılması görüş alış verişinde bulunulması gereken bir konu, yeni bir Göztepe ilçesi olunur mu? Bu ilçenin adı Göztepe mi olur başka bir şey mi Olur? Mevcut bir ilçeye mi dahil olunur?
Gerçekten üzerinde tartışılması gereken bir ortam. Hatta sırf bizim değil siyasetçilerin, şehir planlamacılarının, o ilçede yaşayan insanların, sivil toplum kuruluşlarının oturup tartışması gereken bir konu.
İki gündür gelen eleştirilerin % 99’u Göztepe bir ilçe ile sınırlandırılamaz şeklinde bence de haklı ancak gereksiz bir eleştiri hiç kimsenin Göztepe’yi bir ilçe ile sınırlandırma niyeti yok zaten. Eğer rahatsız eden isim ise bu isim Güzel yalı olur başka bir şey olur bulunur. Buradaki ana fikir Göztepe’nin merkezinin bulunduğu yerel yönetim alanının tek takımı olmasıdır.
Bugün ilgili lokasyon da bir seçim olsa, çok kötü bir siyasi parti seçimi olmadığı sürece Göztepelilerin istediğinin dışında bir belediye başkanının seçilme olasılığı varmıdır? Seçilen veya seçilecek olan başkan veya adayların Göztepe’yi görmezden gelme lüksü var mıdır?
Güçlü ve Göztepeli bir yerel yönetim, güçlü bir kulüp yönetimi, tutkulu bir taraftar üçgeninin yapabileceklerini engelleyecek bir yapı bir güç varmıdır?
Muhasebe’de bir kavram vardır, “Özün önceliği” Bir olay ve husus incelenirken yan etkenler ve yollardan çok özü ile ilgilenir özünde bu işin yararları ve sakıncaları masaya konur.
Bizde bu süreçte bu olayı bu şekilde incelemeli kelimelere, ifade ediş tarzına, kimin söylediğine, nasıl söylediğine bakmadan işin özünü düşünmeli ve işin özüne yönelik önerileri talepleri ve çekinceleri ortaya koymalı tartışmalı tartışmalı tartışmalıyız.
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
www.ozkancengiz.net
- Ayrıntılar
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
www.ozkancengiz.net
Öyle bir gündü ki o kadar çok yazacak şey yaşadık ki herhalde bir değil beş köşe yazısı çıkar ama gene de elimizden geldiğince dilimiz döndüğünce anlatalım.
Stadyum
İlk önce bir bürokratın bir il müdürlüğünün ne kadar çok sırtüstü yattığı ile başlayalım. Bir stadyum düşünün Türkiye’nin iki olimpik stadından biri çok değil daha 4,5 sene önce baştan aşağıya yenilenmiş uluslar arası bir turnuvaya ev sahipliği yapmış ve bu tesis bu kadar az süre de hurdaya döner mi? Dönmüş.
Protokol tribünü üstten yağmur alttan sel geldiği için 6 sıra arkada oturmak zorunda, maçtan dört saat önce açılan kapılar çalışmaktan aciz maç başlamış hale binlerce insan dışarıda, ulusal basının eleştirileri ile bakıma alınan beş ay sonra ilk kez oynanan çimler pirinç tarlası, kapalı tribünün her yerinden akan sular, pislikten rengi değişmiş koltuklar, ne açılıp ne kapanan ana tesis kapısı, on beş kapının açıldığı stadyumda bir tane bilet satış gişesi, altı yedi bin seviyesinde kaçak seyirci, aymazlık beceriksizlik, saçmalık, vurdumduymazlık.
Bu ülkenin hiç mi hesap soranı yok, bu ülkenin hiç mi amiri genel müdürü yok bu her biri milli servet olan tesisler bu kabiliyetsiz adamların eline bırakılıyor. Eğer bu ülkede biraz hak hukuk adalet varsa Gençlik Spor İl Müdürü bu sabah görevden alınmalıdır. Umarım doğru yerlere bu uyarılar iletilir.
Protokol
İkinci olarak Protokolden bahsetmek istiyorum. Sn. İmam Altınbaş, İstanbul’dan 55 kişilik bir kafile ile geldi. İçinde işadamları, bürokratlar, gazeteciler bulunuyordu. Herhalde hatırı sayılır bir sanayi, ticaret odasının üyesi kadar işadamı İstanbul’dan uçakla getirildi. İzmir’de, Güzelyalı’da gezdirildi. Protokol tribünün de ağırlandı. Göztepe tribünleri izlettirildi. Kordonda balık keyfi yaptırıldı ve geriye götürüldü. Hatta İzmir Ticaret Odası Başkanı Sn. Ekrem Demirtaş’ta o dillere destan burnu ile kafilenin kokusunu almıştı ki uzun yıllar sonra protokol tribünümüzde yerini aldı. Sn. Hakan Tartan’da tribündeydi, ancak çok sık uğramadığından mıdır? Veya Güzel yalı parkının kelebeklerini bir türlü bulamadığından mıdır? Bilinmez bir türlü oturacak yer bulamadı sağdan sola soldan sağa bir köşeye yerleşti.
İstanbul’dan getirilen bu büyük protokol kafilesi iki açıdan çok önemli mesajlar verdi.
Birinci mesaj Sn. İmam Altınbaş’ın Göztepe’ye olan güveninin simgesi idi. İşte ben bu kulübün, bu takımın, bu taraftarın, bu camianın BAŞKANIYIM diye kimliğini ortaya koydu. Ve Göztepe’ye olan inanç ve güvenini açıkça gösterdi.
İkinci mesajda İzmir’de sürekli çıktısını kurcalayan mülki idaresinden yerel yöneticisine, işadamından gazetecisine, yazarından çizerine, plaket vakfından il güvenlik kuruluna, valisinden belediye başkanına, açıkça dedi ki.
Bakın Bu Göztepe Sizin Değeriniz, Sizin Simgeniz Buna İlgi Gösterin Destek Verin. İlgi Göstermezseniz Destek Vermezseniz Üstüne Önüne Engeller Yaratırsanız Ben Gün Gelir Kendi Protokolümü de Kendim Getiririm Sizde Bir Köşede Sığıntı Gibi Kalır Oturacak Koltuk Bile Bulamazsınız. Bu Size Son Mesajım, Son Uyarım Ayağınızı Denk Alın.
Tribün
Üçüncü olarak tribünlerden bahsetmek istiyorum. Biraz havayı erken koklamak için on bir civarında stadyuma geldik. Geldik ki ne görelim arife günü Kemeraltı anacık babacık, etraftaki bakkal ve bayilerde stoklar tükenmiş, otoparklar dolmuş taşmış, köfteciler, lahmacuncular, sucular her şeyi iki saat önceden bitirmiş.
Mahşeri bir kalabalık on iki civarında inanılmaz bir yağmur başladı tabir yerindeyse testiden boşaldı. Eyvah dedik evden çıkacaklar vazgeçecekler şimdi yağmasaydı da maçta yağsaydı. Yağmur ve ardından yağmur gibi taraftar akın etti.
Sonuç olarak 14010 biletli, yaklaşık 21000 kişi vardı tribünde 15.000 koltuk olan kapalıda bir koltukta iki kişi kıpırdayacak yer yoktu. Açığın göbek kısmında neredeyse iki Alsancak açığı kadar adam vardı. Bu sezonki seyirci rekoru Buca-GSspor maçı, o rekor kırılamadı diye ortada gezen avellere açıkça el şeyi ile gerdeğe girmeyin karşınızda 1.500 bucalı değil 21.000 Göztepeli var dendi.
Kalabalıktan ne yaptığını bilememekten midir, kapıda kalanları içeri sokma derdinden midir veya takımın biraz tutuk başlamasından mıdır bilmem. İlk 20 dakika tribünler dondu kaldı ne doğru düzgün bir tezahürat çıktı. Ne de bir koordinasyon oldu.
Ancak yirminci dakika ile kırkıncı dakika arası bir resital vardı ki değme gitsin İstanbul’dan gelen misafirler stadı bıraktı tribünü izledi. Özellikle kapalının iki yakasının birbiri ile yaptığı şovlar desibel seviyesi olarak sakıncalı boyutlara ulaştı. İkinci yarı ardı ardına gelen goller tribünü bir zıplattı bir hoplattı ama nihai aşamada 3-1 den sonra isyan marşı paha biçilemezdi. Herhalde tam evden çıkma saati olan on iki bir arasında o inanılmaz yağmur olmasaydı. Bugün otuz binin üzerinde insandan bahsediyor olacaktık.
Hoca ve Takım
Gelelim çimlerin üzerine şunu peşinen söylemeliyim ki Bandırma kalecisi ile defansı ile orta sahası kanatları ile ileri uç forvetleri ile bulunduğu yeri hak eden bir takımmış. Yok iyi bir hava yakaladılar ligi domine edemezler, yok yarı yolda kalırlar geyikleri laf salatasıymış. Bandırma bu sezon izlediğim en iyi takımdı. İlk toplara bastılar, iyi çıktılar, iyi kapandılar, iyi oyunu yıktılar her şeyi iyi yaptılar. Bunun doğal sonucu olarak 3-4 ilk on bir oyuncusundan mahrum sahaya çıkan takımımız karşısında özellikle ilk yarı daha iyi oynadılar.
Özcan hoca büyük bir kumar oynadı. Takımı deplasmandaymış gibi tek forvet ve orta saha üzerinde oynatarak ilk yarıyı adeta berabere bitirmeye çalıştı. İkinci yarıya da benzer bir düzenle başladı. Serdar Samatyalı hamlesi ile oyunu ileriye yıktı. Bu arada gelen gollerle gir, çık yok gir yok yeniden çık kararsızlıkları ile psikolojisini bozduğu Tayfun’u da oyuna alarak işi bitirdi. Dediğim gibi 21000 ateşli taraftar, ellinin üzerinde protokol misafiri ve Başkanın önünde büyük bir kumar oynadı bugün kazandı ama her gün kazanır mı bilinmez.
Oyuncularımız hakkında kısa kısa konuşmak gerekirse, bugün özellikle Uğurtan, Emin ikilisinin çalıştığı sol kanat çok aksadı. Emin zaman zaman oyunun sorumluluğunu almaya çalışsa da etkisizdi. Uğurtan da herhalde sahanın en kötüsüydü. Kaleci Akın bugün Özcan Hocayı ipten alanlardan biriydi. Birebirlerde dört pozisyonda gösterdiği başarı maçın hiç istenmeyecek yerlere gitmesini engelledi. Defans bloğu hızlı Bandırma forvetleri karşısında çok bocaladı Özellikle 1-0 dan sonra adeta araya adam kaçırma rekoru kırdılar. Bandırma her aldığı topta pozisyona girdi ve bir serinin sonunda da golü buldu.
Orta saha da özellikle İlhan çok iyiydi. İlhan artık çok yoruldu. Çıksa mı acaba diye düşünülürken yeniden canlandı ve beklide maçı döndüren adamdı. Raşit önce yeri olmayan bir yerde olduğundan kalabalıkta kayboldu. Ancak daha sonra yerini bulunca işini yaptı. Anıl oyuna girerken herkes oh Anıl giriyor dedi 17 yaşında bir adam için bunu söyletmek büyük başarı. İzzet her zamanki gibi çalışkandı. Eray çıkana kadar bence iyiydi.
Maçta parentez açılması gereken iki tane adam vardı birinci Serdar Samatyalı, oyuna girer girmez oyunu forse etti. Sağ kanadı adeta işledi. Diri ve dinç Bandırma’nın direncini kıran onları oyundan düşüren adam oldu. İlk goldeki adeta eğitim verir gibi İlhanı kaçırması İkinci goldeki Tayfunu buluşu ayakta alkışlandığı dakikalardı. Keşke bunları doksan dakika yaptığı yıllarda bizde olsaydı. Ama kırk dakikada yaptıkları da bugün yetti.
Tayfun Özkan taraftarın deyimi ile TSUBASA otuz beşinci dakikadan itibaren ısınmaya başladı. Özcan hoca önce oyuna sokmaya karar verdi. Tayfun’un üstündeki eşortmanını çıkarması yetti sahada gol oldu. Özcan hoca vazgeçti. Sonra yeniden sokmaya karar verdi. Penaltı oldu. Gene vazgeçiyordu. Sonra baktı ki Tayfunun bakışlar bakış değil 74.dakikada oyuna aldı. Girer girmez nasıl olduğu bilinmez bir şekilde dönüp çarpraz koştu kaleci ile birebir kaldı.
Bir pozisyon sonra adeta gökte asılı kalıp kafayı çaktığında tribünler kendisine çoktan kucağını açmıştı. Tayfun’da formayı çıkardı, merdivenleri tırmandı kendisini tribünlerin içine bıraktı.
Oyun başladı Serdarın ortasına yarım yattı yan yattı voleyi koydu defanstan kornere gitti. Tüm bu hareketleri ile adeta dedi ki BEN GOLCÜYÜM ve BEN GÖZTEPE TARAFTARININ GOLCÜSÜYÜM.
Bunların hepsinden önemli bir hareketi vardı ki kendisinin ne kadar GOLCÜ ise o kadar adam olduğunu gösterdi. Tribünler Tayfun Özkan diye yıkılırken dördüncü gole su gibi akarken durdu ve penaltı kaçırmanın moral bozukluğunu yaşayan İlhan’ın önüne topu yuvarladı. Gol olmadı ama daha önemlisi oldu. Dost düşman herkes Tayfun’un ne kadar ADAM olduğunu, İlhan’ın takımında ne kadar sevilen bir KAPTAN olduğunu, Bu Göztepe’nin her şeyden önce TAKIM olduğunu gördü.
Sonuca gelir isek sevgili Bülent Buda abimiz demişti. İzmir liderini bulsun diye;
İl güvenlik kuruluna, il gençlik spor müdürlüğüne, emniyetine, valisine rağmen sağanak yağmurda su gibi akan 21.000 taraftarı, Lideri yenip lider olan takımı, uçaklar dolusu misafiri ile İzmir ekonomisine can getiren Başkanı ile İZMİR LİDERİNİ BULDU.
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
www.ozkancengiz.net
- Ayrıntılar
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
www.ozkancengiz.net
Saat 17:50 civarı Alsancak stadının önüne geldiğimizde gişeler henüz açılmamıştı, 50 ile 100 arasında kişi gişelerin açılmasını bekliyordu. Daha sonra önce Bornova sokağından sonra da Kıbrıs Şehitlerinden geçtiğimizde buralardaki hareketlilik ve neredeyse tüm mekanların Göztepe formalılar tarafından istila edilmiş olması maçın yoğunluğu hakkında bilgi veriyordu.
Stat önüne tekrar geldiğimizde bu sefer saat 19:50’yi gösteriyordu. Kapalı bilet gişesinde yaklaşık 10-15 kişi vardı esasında ortalık oldukça sakindi biraz tedirgin olduk. Ancak hızlı bir şekilde biletimizi alıp kontrol noktasını geçtiğimizde açığın önündeki tabir yerindeyse mahşeri bir kalabalık ile karşılaştık, gerçektende bu kalabalın içeri girmesi maçın 10. Dakikasını falan buldu zannedersem açığın bir kısmı ilk golü kaçırdı.
Maç hakkında ilk söyleyeceğimiz şey kapıların biraz da erken açılması sağlansa çok daha iyi olacaktı. Güvenlik kontrolünden geçip sosyetedeki artık kalıplaşmaya yüz tutmaya başlayan GHD tribününde yerimizi aldık.
Açık tribün güvenlik kontrolü için ayrılan yer dışında yoğun olarak doldu. Kapalı’da Yalı tarafı gene istihap haddini aşıyordu. Sosyete tarafı da yer yer boşluklar olsa beklenen boşluklar yoktu.. İlk söylenen söz 15 TL kapalıyı kesemedi 5 açığı doldurdu fiyat politikasında şimdilik aşı tuttu.
Maç başlar başlamaz herkesin ortak görüşü hangi maça geldiğimizdi. Göztepemiz sanki aylardır seyircisine hasret kalmanın acısını çıkartırcasına rakibinin üzerine saldırdı. Sağlı sollu yüklenmelerin ardından on numara neden giydiğini hemen ispat etmeye çalışan Eminin ayağının dışıyla uzattığı topu aldığı gibi sanki kavgaya gidiyormuş gibi ceza sahasına dalan Tayfun Özkan’ın nasıl vurduğunu anlamaya çalıştığımız topu filelerle buluştuğunda dakikalar henüz 4’ü gösteriyordu.
Ondan sonra ben diyeyim sağnak yağış siz deyin dolu atak olup yağdık özellikle sağ taraftan İzzet ile Serdar Samatyalının adeta birbirleri yarışırcasına yaptığı bindirmeler, sol taraftan her ne kadar sol ayağının yürüme ayağı olması nedeniyle zorlansa da Eminin bindirmeleri, ortadan yılmazın her atağın her pozisyonun içindeki önderliği mesafe tanımaksızın şutları ve adeta döver gibi oynayan aldığı her topla dikine dikine dalan Tayfun Özkan’ın yıpratıcılığı ile maçın ilk yarı beş sıfır bitmesi içten bile değildi.
Bu yarı böyle biter derken belki de 10 paslık bir serinin ardından Samatyalı sıfırdan topu ağlara bıraktığında dakika 45 ti.
İkinci yarı ise iki bölüm halinde oynandı, ilk 22-23 dakika takımımız ilk yarıdan da etkin bir şekilde bastırdı. Zaten bu bölümde Jeneriklik bir paslaşma ve Ben golcüyüm, ben golcüyüm diye bağıran bir vuruş ile Tayfun Özkan kendisinin ikinci Göztepemizin üçüncü golünü ağlara bıraktı. 75 . dakikadan sonra takımımız durdu. Bir hafta da iki 90 bir 120 oynamalarından dolayı hak verdiğimiz bir sakin 15 dakika oynadık. Bu arada durmayan çalışan her aldığı topta dikine gidip olay yaratan Tayfun Özkan vardı.
Allah nazardan saklasın bu maçın adamı şüpheye yer vermeden Tayfun Özkan’dı.
Dikkat çekenler böylesine sakin bir maçta hakemin her iki yarıya beşer dakika eklemesi, iyi bir oyun çıkaran Emin’in oyundan çıkarken tepkili olması, Genç Anıl’ın hocamız tarafından sahaya sürülmesi, idi.
Gebze sağdan soldan çocukları toplamış gelmiş modunda bir takımdı. Gerçekten bazı oyuncuları ile top toplayıcıları ayırmak için ciddi çaba harcadık böylesine bir takım olmalarına rağmen zaman zaman defansımızı zorladı.
Maçın hemen başında stoperimizin sakatlanması ve yedekler dahil tüm kadroda stoper bulunmaması nedeniyle Ahmet Sağlamın stopere çekilmesi nedeniyle aksayan defansımız ve kalecimizin ürküten hareketleri tribünleri böylesine bir maçta bile rahatsız etti.
Bayram iyi olduğu belli ama yardıma desteği ihtiyacı olduğunu gösteren bir oyun oynadı Orta sahada İlhan’ın aksaması defansın yükünü artırdı, ileride de Türker nispeten iyi olsa da çok iyi bir oyun çıkaran Tayfun Özkan’ın yanında sırıttı. Acaba rahman nasıl olur diye düşünmeden edemedik.
Bence defansımızda ciddi bir yapılanmaya ihtiyaç var ve defansımızdaki yapılanmanın yanı sıra orta sahanın ortasına tüm ortalığı toplayacak seri hareketli bir kişiye ihtiyaç var.
Formda bir Ferhat orta sahaya monte edildiğinde defansın göbeğinde de Bayram ile kısa sürede uyum sağlayacak bir stoper monte edilirse en azından kaleciye çok iş düşürmeden bu işi belli bir sisteme oturtabiliriz.
İlk maçta olsa, karşıdaki takım tam bir takım olmasa da kalitesi, kumaşı, belli ben çok can yakarım ben delerim diye bakan bu takımı yaratan başta Sn. Özcan Kızıltan ve Sn İmam Altınbaş olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ederiz.
Umarım aksayan yönlerde biran önce halledilir ve her maç güle oynaya bir sezon yaşarız.
Son olarak tribünlerle bitirirsek kocaman bir MAŞALLAH hep böyle olun işte biz buyuz.
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
www.ozkancengiz.net
KÖŞE YAZILARI
-
İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var?
10 May 2020Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Hangi takımın daha çok taraftarı var? Bu soru çok iç gıdıklayan bir soru biliyorum. Pazar Pazar maçlar da yok. Nereden aklıma geldi diye sorarsanız Dövletimiz sağolsun. İnstagramda Kumluca-Olimpos alanının yüce Dövletmiz tarafından 1. derece sit alanı konumund... -
Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik...
12 Nisan 2020Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk *Ülkemizde 1098, dünyada 108.319 kişiyi covid19'un kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... *Ne mutlu bizlere değil ki ülkemiz, covid19 açısından müreffeh ülkeler düzeyini yakalama ve aşma yolunda koşar adımlar ile ilerliyor... Yine de arada iyi şeyler de var... -
Gözyaşları...
21 Nisan 2019Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Uzun zamandır yazasım gelmiyordu ligin ilk devresinde yazacak birşey yoktu pek, ya da dünyevi dertlerden yazasım gelmedi... Ligin ikinci devresinde de yazasım gelmedi bu sefer çoğunlukla dünyevi ailevi dertlerden... Dünkü gözyaşlarına kadar... Taraftarımızın,... -
Göztepe TEK Büyüktür.
28 Nisan 2018Özkan Cengiz ozkan@ozkancengiz.net Göztepe TEK Büyüktür. Yıllar önceydi amatördeydik, takıma tribünlerin yoğun tepkisi vardı, hoca ve oyuncular fazlaca tepki alıyorlardı. O günlerin yöneticileri ile bir araya geldik. Şaşkındılar, bize nasıl profesyonel çalıştıklarını anlatıyorlardı. Video analizler...