- Ayrıntılar
Futbol kulüpleri, bir zamanlar semtlerde gençler sporla ilgilensin diye kurulan ancak değişen dünyadan kitlelerin ilgisinden nasibini alarak büyük şirketlerden daha büyük kurumlara dönüşen yapılar.
Simon Kuper’in çok satan ”Futbol’un Şifreleri” olarak Türkçeye çevrilen kitabında yaptığı tespit belki de bu konudaki en başarılı tespittir. Şöyle der Simon Kuper “Dünyanın en büyük şirketinin CEO’su ne kadar bütçe ayırırsa ayırsın her gün tüm gazetelerin manşetine çıkması mümkün değildir. Ancak bir futbol kulübü başkanı her gün doğru düzgün bir şey söylemese dahi gazete manşetine çıkabilir”
İşte bu yüzden dünyadaki gelişimlerin etkisiyle 90’lı yılların ikinci yarısından itibaren Türkiye’de de Kulüp başkanlıkları makamı kimi çevreler tarafından keşfedildi. Ve bu tarihten itibaren önceki yıllarda adeta zorla teslim edilen makamlar kendisi için yarış edilen makamlara dönüştü.
İşgücü olmayanlardan bu işi fırsat bilenlerden, büyük ekonomilere sahip şirket sahiplerine herkes bu makamlara geldi. Ve bu makamların kendilerine sağladığı avantajlar hoşlarına gidince bırakmamaya çalıştılar.
Şimdi bu kısa girişten sonra bir kısım okuyucumuz amanın diyecek gene sakat başladık sonu nereye gidecek hiç telaşlanmayın. Bugün Göztepe’mizden değil bir başka takımdan bahsedeceğim.
Her ne kadar kendilerini sevmesek te, her ne kadar yıllar boyu yarattıkları adaletsizlikler nedeniyle, Bizans oyunları nedeniyle kızsak eleştirsek yerine göre nefret etsek te son günlerde onların arasında da olsa az sayıda tribün emekçisinin yerine kendimizi koyduğumuzda üzüldüğümüz bir kulüpten.
Taraftarların ne yazık ki kaderidir, Kulüplerini çok sevseler de kulüpler için yarattıkları ekonomik güç ve oluşturdukları toplumsal güç ile o kulübe can veren kişiler olsalar da sınırlı azınlık dışında kulüp yöneticilerini seçemezler. Gün gelir seçiminde etkili olamadıkları yöneticileri kişisel hırs ve ihtirasları ile hatalar silsilesi yaparak en sevdiklerine zarar verdiğinde engel olamazlar.
Bir yöneticinin kişisel hırs ve ihtirasları nedeniyle yaptığı hatalar bir camianın değerini düşürmez, bizim de başımıza geldi son 10 yılda yönetimlerimize gelen kişiler, ucuz siyasetten tutunda nitelikli dolandırıcılığa, yolsuzluktan tutunda mafyacılığa kadar birçok pisliğe bulaştı.
Ancak bunlar hiçbir zaman kulübümüzün ismine tarihine zarar veremedi. Bunun en büyük sebebi camiayı oluşturan taraftar bu hata ve pisliklere hiçbir zaman prim vermedi. En net şekilde tepki verdi, savaştı, kavga etti, kulüp bastı, yürüyüş yaptı, basın bildirisi yaptı ve bu pisliğin üzerine yapışmasına yöneticilerin bu kulübü oyuncağına çevirmesine izin vermedi ve bütün zorluklardan temiz bir marka temiz bir logo ve temiz bir geçmiş ile alnının akı ile çıktı.
Bu olaylar ilk patladığında mutlu olsakta, televizyon şakşaçılarının veya atgözlüklü futbol cahillerinin değil ama bizim gibi tribünün derdini eziyetini çeken tribün emekçilerinin üzgünlüğünü bitmişliğini bu lekeyi nasıl temizleyeceğiz çabasını görünce üzüldük.
Geçen gün bir maç izledim. Sırf bir sezon alt ligde oynamamak için, sırf birkaç bin tl gelirden olmamak için binlerce insanın tek savunmasının tüm kulüp başkanlarına borç verdim, borç aldım olan bir adamın maskesini takmış binlerce insan gördüm. Yaşanılan pisliği yaşanılan iki yüzlülüğü görmezden gelip kişisel hırsını yüz yıllık bir camianın isminin onurunun önüne koyarak fütursuzca hareket eden bir adam için bir camianın yok oluşunu izledim.
Bu takımın tribün emekçileri belki dik dursaydı. Belki olaylara değil yöneticilerine isyan etseydi, belki o maskeyi yüzlerine takmayıp kendi yüzleri ile dik dursalardı. Gerçek tribün emekçilerinin olduğu her şehirde her deplasmanda alkışla karşılanacaklardı. Türk futbol gençliği onları kabullenecek ve acılarını paylaşacaktı. Ama artık her gittikleri deplasmana yüzlerindeki maske ile gidecekler, her deplasmanda malum tezahüratlarla karşılanacaklar her yerde olay, her yerde travma dolu bir yıl olacak.
Son olarak kıssadan hisse;
Umarım her gün gazete manşetlerine çıkan kulüp başkanları; her koşulda arkalarında olan bir kitlenin kendilerinde nasıl gücün büyüsünü oluşturduğunu ve bu büyü ile nasıl büyük hatalar yapıldığını, ancak iyi şeyler yaptıklarında arkalarında olan hata yaptıklarında sert tepki veren bir camialarının olmasının onları nasıl başarıya doğru sürüklediğinin farkına varıp ellerindeki gücün, ellerindeki servetin farkına varırlar.
Özkan Cengizwww.ozkancengiz.netBu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
- Ayrıntılar
Türkiye şokta! Yorumcular, Spikerler, Yöneticiler, Futbolcular aklınıza gelebilecek tüm çevreler uzaylı görmüş gibi. Yolda, Sokakta, Otobüste herkes birbirine anlatıyor. 100.000 TL’yi geri istemiş, Hocadan fetva almış, Yarış atı siyahmış, Barda vermişler. Herkes şaşkın nasıl olur, nasıl olur.
Kimi çevreler “Kahpe Bizans” dediğimiz için bize kızarlar, orası 700 senedir Türk toprağı nasıl olurda Bizans dersiniz diye bir de akıl öğretirler. Biz kapasitesi olmayanları duymayız kapasitesi olanlara anlatırız. Onların Kahpe Bizanslığı, coğrafyadan değil çevirdikleri Bizans oyunlarından, çevirdikleri her türlü alavere dalaverelerden.
Bir gün bugünün geleceğini yıllarca söylediğimiz şeylerin, ortaya koyduğumuz gerçeklerin, isyan ettiğimiz haksızlıkların ortaya çıkacağını biliyorduk. Yıllarca hakkımızı yiyenlerin cezasını çekeceğine inanıyorduk. Ama hepsinin aynı yılda 2011’de olacağını bilememiştik. Altay’ın yağmur altında sırılsıklam ıslanarak düşeceğini, İzmirsporun tarihin tozlu sayfalarında yerini alacağını, bizim vereceğimiz kiraya muhtaç olacağını, Ispartanın fıs olacağını, Ksksporun toplu dopingden ağzı yanacağını, havuzcu ibrahimin elinden sözde büyüklerin Yusuf yusuflayacağını ve hepsinin aynı anda olacağını düşünemedik.
Bu olaylar ortaya çıkınca herkes kendine pay çıkarıp fbspordan sıyrılmaya çıktı. Bjksporlular Beşiktaş adliyesinden dem vururken hocaları oraya geliverdi, gssporlular geçmişlerine teşekkür ederken zalaaad diye biri bağırınca öyle demek istemedik demeye başladılar, biz şikeden düştük diye dilekçe üzerine dilekçe veren altay ertesi gün telefonda yakalanıverdi. Düşürün ulan diye bağıran tssporlular bir anda başkan gidince acaba demeye başladı. Uzun lafın kısası ağzını açana ot tıkandı tencere dibin kara seninki benden kara.
Türkiye şokta! Yorumcular, Spikerler, Yöneticiler, Futbolcular aklınıza gelebilecek tüm çevreler uzaylı görmüş gibi. Yolda, Sokakta, Otobüste herkes birbirine anlatıyor. 100.000 TL’yi geri istemiş, Hocadan fetva almış, Yarış atı siyahmış, Barda vermişler. Herkes şaşkın nasıl olur, nasıl olur.
Hiç şaşırmayan herhalde bir tek biz varız. Fbspor, bjkspor, tsspor, gsspor sözde büyük kardeşlerimiz yıllarca bu işlerden nemalandılar, futbolumuzu kirlettiler, futbolumuzu bozdular, futbolumuzu çirkinleştirdiler. Eğer bu kirlilik temizlenecekse, bu rezillik düzeltilecekse, bu çirkinlik güzelleşecekse tabi ki onlar üzerinden olacak bulancakspor üzerinden değil bunu da bu ülkenin futbol otoriteleri kabullenecek. Siz debelenmelerine bakmayın kaçınılmaz sondan artık dönüş yok.
Son olarak Göztepe camiasının olaylar hakkındaki görüşleri;
Sn. Göztepe Yönetimi ne düşünüyorsunuz?
Vallahi İyi oldu. Çünkü bu liglerde bizim yapamayacağımız şey yok. Kurumsallık bizde, yapılanma bizde, gerçek profesyonel yönetim bizde, dünya kulübü yapılanması bizde ama her şey bizde olmasına rağmen başarısız olabilirdik. Çünkü bu olaylar bizim asla içinde olmayacağımız olaylardı. Biz bütün her şeyi olması gerektiği gibi yapmamıza rağmen bu olayları yapamadığımızdan başarısız olabilirdik. Şimdi futbol temizlenirse artık eşit şartlarda mücadele ediyoruz ve yapımızla bir adım öndeyiz.
Sn.Taraftar Ne Düşünüyorsunuz. Küme düşecekler mi Yanınıza Geleceklermi, gelirlerse ne değişir çıkabilirmisiniz ne yapabilirsiniz?
Bizim durum biraz horozun durumu Horoza sormuşlar tavuk mu yumurtadan çıkar yumurta mı tavuktan horoz şöyle bir durmuş vallahi demiş ben çakar geçerim gerisi beni ilgilendirmez.(*) Bizim içinde fbspormuş, bjkspormuş, tsspormuş, kasımpaşaymış, bucaymış, fark etmez tribünde sahada çakar geçeriz. Esas onlar düşünsün….
(*) Teşekkürler pabeda.
Özkan CengizBu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.www.ozkancengiz.net
- Ayrıntılar

Yaklaşık beş altı yıl önceydi. Göztepemiz’de de başkanlık yapmış bir abimiz Türkiye’deki futbol yapısı ve işleyişi hakkında bizlerle tecrübelerini paylaşıyordu. Kısaca yaptığı tanımlama şu şekildeydi.
“Futbol her geçen gün masrafları büyüyen bir ekonomidir. Türkiye’de masraflar dünyaya ile paralel olarak büyüse de gelirler dünyayla paralel bir büyüme göstermiyor. Özellikle alt ligler futbol endüstrisi açısından içler acısı. Böyle olunca alt liglerde yaşama devam etmenin yolu bir yerlere sırtını dayamaktan geçiyor. Belediyelere, küçük ölçekli işadamlarına, esnafa, semte bir yere sırtını dayayan kulüpler yaşamını devam ettirebiliyor. Ancak bu kulüpler kesinlikle başarı istememeliler.
Eğer başarı istiyorlarsa işin rengi değişir. Başarılı olmanın da iki yolu var, futbolun reklam büyüsüne kapılan tek atımlık kurşunu bulunan çılgın başkanlar ya da geleceğin satılması. Bunlarda devamlılığı olan yollar değil hatta kulübü yok edecek riskte yollar çünkü eğer çılgın bir başkan bulursanız kısa sürede sıkılabilir, verdiği paraları borç yazıp kulübü oyun alanına çevirebilir ve vazgeçtiğinde kulübünüz yok olabilir. Yok eğer geleceği satıp şampiyonluğun getireceği gelirlere güvenip başarılı olmayı hedefliyorsanız şampiyon olamadığınızda milyonlarca lira borç ile baş başa kalır bitersiniz, şampiyon olduğunuz da da gelirler borçlara gideceğinden ve yeni ligde şampiyonluğa oynamayacağınız için gelecek satamadığınızdan geldiğiniz yere geri dönersiniz iki sezon mutlu olduğunuz ile kalırsınız.”
Siz katılır mısınız bilmem ama bana çizdiği yapı oldukça doğru gelmişti. Gerçekten de Türkiye’deki futbol aynı düzlemde gidiyordu. Göztepe gibi devamlı başarı ve mücadele isteyen bir kitleniz varsa çeşitli maceralara atılmanız gerekiyor, yok kimsenin olmadığı yalnız camialardansanız maçı idare edip orta sırlarda devam edip gidiyorsunuz. O günden bu güne bir kısım şeyler değişti, gelirler nispeten arttı (iddia, tv yayını, TFF desteği vb) ancak giderler gene gelirlere oranla daha fazla arttı. Bu nedenle aynı döngüsel durum devam ediyor.
Örneğin bu sezona bakar isek, Geçen senenin bank asya şampiyonları buca ve konya tek sezonluk mutluluklarının sonuna geldiler, gittiklerinden çok daha kötü bir durumda geriye dönüyorlar, 2.lig şampiyonları Güngören ve Akhisar son haftaya girildiğinde hala düşme potasındalar düşmemeleri ilahlara bağlı. Arkasındaki sermaye gücünü iyi kullanan Karabük ve adeta kendi mucizesini yaratan Tavşanlı bu sezonu çok iyi geçirdiler, ancak önümüzdeki sezonları gene belirsiz.
Bu uzun girizgahtan sonra konuyu artık Göztepemiz’e getirelim. Göztepemiz uzun yıllar yukarıda bahsettiğimiz modelleri sıra sıra denedi, çılgın başkanlar, geleceği satma, şirketlere dayanma vb. sonunda hepsinde gerek sportif olarak gerekse de kurumsal olarak kötü sonlandı.
Ama bugüne geldiğimizde sadece 2. Lig şampiyonu olan bir takımın başkanı yöneticileri hedef olarak ne önümüzde seneki bank asya ligini ne de seneye oynamayı planladıkları süper ligi değil avrupayı gösteriyorlar ve Türkiye’deki hiçbir spor otoritesi de bu adamlar uçuyor diyemiyor. Olabilir diye temkinli yaklaşıyor. Pekiyi çekememezliğin ihtirasın ve kuyu kazmanın had safhada olduğu insanların gözünü 4 büyük yalanının boyadığı bir futbol aleminde nasıl oluyor da işte bu sizin mevcut düzeninizin alternatifi olarak ben geleceğim diyen bir kulübe savaş açılmayıp temkinli yaklaşılıyor.
Altınbaş grubu yönetime geldiğinde en büyük eleştiri ve çekince futbolu özellikle de Türkiye’deki futbolu bilmemeleri idi. İlk tabloya bakıldığında en zayıf yanları olan bu durum, geride kalan dört – beş yılda belki de en güçlü yanları oldu. Belki de futbolun içinden gelen bir grup olsalardı belki de Türk futbolunda sistem bu deyip kendi yoğurt yemelerini ortaya koymasalardı. Yeni Asır dönemine benzer bir yapılanma ile yola devam edecektik.
Ancak biz futbolu bilmiyoruz demektense futbol bizi bilmiyor diyerek işe başladılar. Tek hataları sportif yapıdaki değişimi hemen yapabileceklerini düşünmeleri idi. Ancak orada da hatadan çabuk dönüp Sn. Ali Gültiken’le kendi kurumsal yapılarına entegre ayrı bir sportif yapı kurarak gene kendi modellerini yarattılar.
Benim bu yazıdaki amacım üstünde uzun uzun konuşulan sportif başarıdansa karşıdan bakıldığında herkesin temkinli konuşmasına neden olan gözle görülmeyen kurumsal yapımız.
İş dünyamızın son yirmi yıldaki en popüler konusu Kurumsallaşma, bu konudaki en tuttuğum ilke Kurumsallaşmanın bir amaç değil araç olarak görülmesi ilkesidir. Gerçekten de bugün her kobiye gittiğimizde kurumsallaştıklarını iddia etmekte ancak bu kurumsallaşma bir takım kırtasiye masraflarından ileriye gidememektedir. Çünkü yola çıktıkları nokta kurumsallaşma amacıdır. Ancak bizim amacımız şirketimizi dünya şirketleri arasına sokarak, şeffaf ve başarılı bir şirket yaratacağız bunu yaratırken de en birinci aracımız yapımızı kurumsallaştırmak diye yola çıkanlar başarılı olmaktadır.
Altınbaş grubu da hedef olarak bir dünya kulübü yaratma amacı ile yola çıktı. Çok sık duyuyorsunuz Sn.İmam Altınbaş çıktığı tüm programlarda Türkiye’de olmayan ve Türkiye’ye örnek olacak bir yapı kuracaklarını gün geldiğinde Futbol yönetiminde Göztepe modeli diye bir kavram oluşacağını söylüyor yapılan çalışmalar da bunu destekliyor.
Göztepe’mizin kurumsal yapısının değişimi ve dönüşümünü Altınbaş grubunun görev aldığı ilk günden bu güne incelediğimizde iki farklı dönem ile karşılaşıyoruz. Birinci dönem kulübün içinde bulunduğu karışık kaos ortamından çıkartılması tabir yerindeyse eksi değerden sıfıra taşınması ikinci dönemde sıfırdan yukarıya doğru artı değer yaratılması. Ve bu iki dönemde de bazı yapı taşları değişmemekle beraber iki ekip karşımıza çıkıyor.
Birinci dönem kuşkusuz Sn. İmam Altınbaş, Sn. Hasan Yalçın başta olmak üzere Altınbaş Holding üst düzey yöneticilerinin önderliğinde Sn. İsmail Hakkı Gül koordinasyonunda çalışan ekibin gerçekleştirdiği birinci dönem, ikinci dönemde gene Altınbaş Holding üst düzey yöneticilerinin önderliğinde bu sefer Sn. Serdar Samur koordinasyonunda çalışan ikinci ekibin gerçekleştirdiği dönem. Hatta bu dönemi de Gültiken öncesi ve Gültiken sonrası olarak iki aşamaya paylaştırabiliriz.
Bu iki dönemde kulübümüzün kadrolarında köklü değişiklikler oldu büyük emek vererek ayrılan veya hiç emek vermeden gönderilen insanlar oldu. Anmadan geçemeyeceğim Kulübümüzün ilk iş geliştirme direktörü Serbülent Şengün, sportif anlamda sıkıntılar yaşasa da anlayış olarak fark yaratan Sn. Barış Güçlü, büyük emekler vererek külümüzden ayrıldılar.
Her iki dönem de de karşımıza çıkan ve alanlarında her dönem başarı sağlayan da iki isim var. Sn. Doğan Mutlu ve Sn. Gürol Güncan. Sn. Doğan Mutlu kısa sürede Futbol sektörü gibi paranın en kritik konu olduğu bir sektörde isim yapan bir mali işler yöneticisi olarak yoluna kararlılıkla devam ediyor. Sn. Gürol Güncan’da klasik bir Türk Futbolu insanı olmak ile beraber bu kendisine farklı kurumsal yapıya sağladığı uyum ile öne çıkıyor.
Dönemlere kısa kısa bakar isek;
Bu tarz işlerde en önemli iki sorun dönüşümü yapabilmek ve dönüşümü yapılan sistemi yeni düzende işletebilmektir. Bu iki sorunda kulübümüzde aşılmış taşlar yerine oturmuştur. Sn. İsmail Hakkı Gülü dönüşümü yapmasından Sn. Serdar Samur’u da yeni düzeni işletir hale getirmesinden dolayı canı gönülden kutluyorum.
Hatırlarsınız çok değil 4 yıl önceki durum şu şekildeydi. Halı sahalarımız bir grup tarafından işletiliyordu, kulüp binamizda bulunan tesisler başka iki grup tarafından çorbacı ve restoran olarak işletiliyordu. Kulüp binamızın yıkım kararı bulunuyordu. Gürsel Aksel tesislerinde kerhen oturuyor hiçbir kanuni hakkımız bulunmuyordu. Kulübümüze kayıtlı oyuncu sayısı komikti. Demir başımız bulunmuyordu. Güzelyalı esnafından, seyahat acentelerinde, otellerden motellere herkesin elinde koçan koçan kulüp çekimiz bulunuyordu. Kulüp binamıza giremiyorduk. Kulüp telefonlarımız kesik olduğundan kulübümüz ile işi olanlar bize ulaşıyordu. Binlerce lira elektirik su borcu bulunyordu. Kulüp ile ilgili bir şeyler yapmaya çalışanlar, küfür ve tehdit telefonları alıyor, aileleri ile tehdit ediliyordu. Tribünde yönetim aleyhine bağıranlara saldırılıyor, burnu kırılıyordu.
İşte ilk ekibin kritik işi kulübü içinde bulunduğu bu yapıdan düzlüğe çıkarmaktı. Ve kademe kademe müthiş bir başarı sağladılar. Kavga dövüş olmadan çok toz kaldırmadan ince ince temizlik yapıldı. Tesislerimizin kullanım hakkı alındı, tüm işletmeleri kulübümüzün işletmesi sağlandı. Kulübümüzle alakasız ticari işletmeler sportif işletmelere dönüştürüldü. Birinci dönemin sonunda her şeyin kontrol altına girdiği bir yapıya ulaşıldı.
İkinci ekibin işi burada başladı bu ekibin işi de temiz ve kontrollü bir yapıyı daha ileriye götürmekti. Mağazalar açıldı, ekip içerisinde yapılanma değiştirildi. Direktörlükler, müdürlükler yapılandırıldı. Herkesin iş planlaması yapıldı. Çalışma yapıları prosedürler oluşturuldu. Tesislerin işletmesi yapılandırıldı. Kalite belgesi alındı ve ilk bir yılında belge kontrollerinde maksimum başarı sağlandı.
Bu güne gelindiğinde 3 şirket, bir dernek, biri hareketli 4 mağaza, 100 e yakın idari personel, güvenlik, temizlik ve seyahat alt taşeronları, ticari ilişkide bulunulan onlarca tedarikçi ile adeta bir Göztepe Holding oluşturuldu. Türkiye’de tüm ligler dahil hiçbir takımda bulunmayan idari ve mali yapılanma sağlandı.
Sportif açıdan 4 yılda 3 lig çıkıp amatörden bank asyaya gelen Göztepe, Kurumsal yapı açısından onlarca lig çıkarak amatörden, premier lig seviyesine geldi. İlk günden beri Sn. İmam Altınbaş tarafından ortaya konulan Göztepe Modeli yavaş yavaş vücuda geldi.
Gözle görülmeyen, manşetlere yansımayan bu büyük başarıyı sağlayan yönetim kurulu üyelerimiz Sn. Sn. İmam Altınbaş’a, Sn. Hasan Yalçın’a, Sn. Kaan Korkmaz’a, Sn. Emre Alkine, Sn. Serdar Samura, Sn.İsmail Hakkı Gül’e idari kadrolarda canla başla çalışan, Sn. Doğan Mutlu’ya, Sn.Fatih Öcal’a, Sn. Gürol Güncan’a, Sn. Sevil Bölgen’e , ismini hatırlayamadığım onlarca çalışanımıza sportif hedeflerinin yanı sıra bu kurumsal yapıya da direnç göstermeden uyum sağlayan Sn. Ali Gültiken başta olmak üzere sportif kadrolara çok teşekkür ederiz.
Bugünün değil geleceğin Göztepe’sini yaratmak için, birilerine muhtaç değil kendi kendine yeten Göztepe için, sıradan değil farklı bir kulüp yaratmak için yapılan çalışmaların her zaman en büyük destekçisi GÖZTEPE taraftarıdır. Kendisine açıkça aktarılan her projeye sahip çıkıp onu gerçekleştirmekte bizim birinci görevimizdir.
Her Şey Tek Büyük Göztepe İçin
Özkan CengizBu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.www.ozkancengiz.net
- Ayrıntılar
Özkan Cengiz
www.Ozkancengiz.net
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Bu seneki şampiyonluğumuzu basit bir 2. Lig şampiyonluğu olarak değil Göztepemizin yeniden doğması olarak algıladığımızdan şampiyonluk üzerine uzun uzun konuşuyor, anlatıyor yazıyoruz.
İşte İmam İşte Cemat ile başkanımızın ve yönetimimizin, Gültiken & Kızıltan ile Teknik kadromuzun ve futbolcularımızın, Türk Futbolunda Göztepe Modeli ile idari kadrolarımızın yaptıklarından bahsettik. E hani taraftar. Hani tribün.
Sıra geldi taraftarlara tribünlere sondan başlar isek çankırı maçında son yılların en güzel tribünü vardı, gerek sayı olarak gerek etkinlik olarak bir numaraydı. Tek bir küfür yoktu. Yıllardır tepki vermek için beklenen siyasilere bile verilen tepki mesafeli ve ölçüydü. Tek kelime ile mükemmeldi. Emeği geçenlerin eline sağlık.
Genel olarak sezonu değerlendirirsek bu sezon geçen sezona göre daha iyiydik, geçen seneki kavga gürültü, restleşme bir şekilde geri kaldı. Gruplar kendi aralarında uyum sağlamaya, beraber organizasyon yapmaya başladılar. Bunun doğal sonucu olarak ta beraber durduklarında kazanımlar elde etmeye başladır. Tabir yerindeyse su aktı yavaş yavaşta olsa yatağını bulmaya başladı. Her geçen günde daha iyiye gidecektir.
Ben dedim ya bu şampiyonluğun bu seneki performansın sonucu değil bank asyadan düştüğümüz günden bu güne kadar geçen günlerin bir sonucu olarak algıladığımdan bugün taraftar nezdinde bir nebze geriye gitmek hem tarihe bir not düşmek hem de o günleri tribünümüzün yeni nesline aktarmak istiyorum.
Bugün TV’lerde gazetelerde hep amatör kümedeki görüntüler gösteriliyor o günlerden seyirci sayılarından bahsediliyor. Evet doğrudur. Göztepe taraftarı amatör kümede Türkiye rekorlarını kırmıştır. Evet doğrudur cezalı maça 5000 kişi gitmiştir. Evet doğrudur Deniz gücü maçında şirinyer maçında rakibin stadın kim olduğu düşünülmeden tribünler doldurulmuştur. Ancak şunu unutmamak gerekir ki amatör kümede oynanırken Real Madridi yeneceğiz diyen İmam Altınbaş başkandır. İçinde Brezilyalısı da bulunan sağlam bir takım sahadadır. Teknik direktörü takımlar direktörü olarak seçkin bir idari kadro görevdedir. Kabul ediyorum tribünlerin büyük çoğunluğu bu kişilere güvendiği için değil Göztepe’si için tribünlerde yerini aldı. Ama ortadaki olumlu tablonun da katkısının olduğu bir gerçek.
Benim TV’lere gazetelere önerim eğer Göztepe taraftarının, Göztepe’nin büyüklüğünü ortaya koymak istiyorlarsa amatörü incelemesinler, bir adım daha geriye gitsinler, ve Başkansız, Yönetimsiz, Teknik Direktörsüz, sahada bir hafta önce tribünde olan 15 yaşındaki çocuklarla, her sene lig düşen, her sene sene başından lig düşmesi kesin olarak lige başlayan, her maç tribünde kafası gözü, burnu kırılanlar olmasına rağmen maçlardan önce tehdit telefonları almalarına evlerine işlerine baskınlar yapılan ve tüm bu olup bitene rağmen her hafta tribünde yer alanları incelesinler.
Göztepe taraftarı kendi efsanesini süper ligden, 1.lige, 1.ligden ikinci lige, ikinci ligden üçüncü lige, üçüncü ligden amatöre düşerken yazmıştır. Göztepe taraftarı bıkmadan usanmadan her gün yenilenerek her gün yeniden başlayarak bu yola tabir yerindeyse gençliğini vermiştir.
Bugün herkesin bildiği ve gururla bahsettiği 2 eylül isyan yürüyüşü bilmem kaçıncı yürüyüştür, on kişi ile başlayan yürüyüşler ikincide 20 kişiyle üçüncüde 25 kişiyle dördüncüde 40 kişiyle ve bir çok denemeden sonra 02 eylülde on binlerce kişi ile yapılmıştır.
Bugün herkesin bildiği ve gururla arkasında durduğu yalı tarihin en büyük sınavını vermiştir. Her ligde her deplasmanda yerini almıştır. Zaman gelmiş futbolcular gittiği deplasmanda otelde mahsur kalıp dönememiştir. Yalı dönmüştür. Zaman gelmiştir defanstakiler yetişememiş tribünden atlayıp gole giden rakip adam yakalanmıştır. Zaman gelmiştir, evlerinden işlerinden tehdit edilmişler ama bu yetmemiş kendileri gidip yeni asırı, başkanların mekanlarını, kulüp binalarını basmış gençliklerini tehlikeye atmışlardır. Bugün sırtına yalı poları geçirenler, bu gün tribünlerdeki Yalı pankartının arkasındakiler işte bu tarihi en iyi derecede bilmeli ve temsil etmelidir. Gerekirse yeni nesile bu günler ders olarak anlatılmalıdır.
Bugün herkesin hakkında bir görüşü olan, ulusal basında ulusal tvlerde kendine yer bulan camiada kendine önemli bir konum elde ede Göztepe’ye Hizmet Derneği, toplantıyı düzenleyenlerin ev telefonlarından tehdit edildiği, internette mail atana bile tahammül olmayan aranılan tehdit edilen günlerde, aman göz önünde olalım başımıza bir şey gelirse herkes görsün diye Kıbrıs şehitleri caddesinin göbeğinde pizza filin önünde kendiliğinden toplanan yirmi kişinin onlarca kez çevik kuvvet koruması ile yaptığı toplantılarla, yapılandı, ihaleye girdi, meşale aldı, otobüs kaldırdı, birlik kurdu alternatif oldu.
Bugün herkesin ilk baktığı yer olan Göztepelist seneler boyunca herkesin tek baktığı yer oldu, Bir gün dahi yayınına ara vermedi, bir gün dahi iletişimi kesmedi. Sesi kesilenlerin sesi, gücü kesilenlerin gücü iletişimi kesilenlerin iletişimi oldu. Eleştirildi, tehdit edildi, dava açıldı. Gün geldi Göztepelisti kapattıracağım diyen başkanlara hesap sordu, gün geldi Göztepelist kongreye destek vermedi diyenlerin sonu oldu. Gün geldi gündem belirledi, gün geldi gündemi değiştirdi. Gün geldi organzisyon yaptı gün geldi organizasyon bozdu. Yıllar boyu her gün aktif oldu. Gün geldi, resmi site oldu, gün geldi haber sitesi oldu, gün geldi taraftar sitesi oldu, gün geldi sakıncalı site oldu.
Tüm bu kurumların tek ve bir tek ortak özelliği vardı. Bıkmadılar Yılmadılar Usanmadılar. Her gün kötü bir şeyler olsa da ertesi sabah yeni bir başlangıç ile başladılar. Ve o günlerin bu günlere dönmesinin en büyük sebebi oldular.
Esasında çok önemli arkadaşları unutma riski olduğundan isim isim girmek istemiyordum. Ama dedik ki tarihe not düşüyoruz isimden bahsetmeden olmaz unuttuklarım için şimdiden özür.
Teşekkürler duvarda her zaman heyecanla, şevkle ve dik duran başta ATA olmak üzere tüm arkadaşlara, teşekkürler hepsi ayrı bir alanda Göztepe’yi, Yalıyı yücelten Cenk Karataşa, Zafer Sak’a, HMK’ya, Servet Nadir Çimen’e, teşekkürler en kendine şahsına münhasır tribün grubu lideri Deniz Durmaz’a,
Teşekkürler en kritik zamanlarda en kritik kitleyi en iyi şekilde idare eden Sinan Adamoğlu’na, Fırat Yavuz’a diğer tüm uniforce çu arkadaşlara,
Teşekkürler, en kötü günlerde tehditin mafyanın kol gezdiği herkesin gittiği dönemde, işlerini güçlerini paralarını riske ederek zamanlarını ayırmaktan imtina göstermeyen Erkan Uslu’ya, Mert Aras’a, Ali Çapacı’ya, Kemal Şentürk’e, Çağlar Ergenç’e, Türker Morova’ya, Metin Cıvlak’a, Kaan Küçükağalara, Burak Yanaşmayana, Ramazan Özkan Mumcuya ve aklıma gelmeyen diğer arkadaşlara,
Teşekkürler, her türlü tehdide rağmen kişisel iş ve aile hayatlarını riske atarak yazmaktan çizmekten geri durmayan, geri adım atmayan herşeye ve herkese rağmen hergün yeniden doğmuş gibi heyecanla dik duran Oğuz Reşat Sipahi’ye, Özant Önçağ’a, Ahmet Sabuncu’ya, Levent Toluk'a neyin ne olacağının belli olmadığı her türlü olaya açık binlerce insanın geleceği bir yürüyüşün gerçekleşmesi için yıllarca basamak basamak oluşturduğu kariyerini riske atıp emniyet müdürüne herhangi bir olayda sorumlu benim gelip beni alırsınız diye güvence verip 02 eylül isyan yürüyüşünün olmasını sağlayan Burçak Ünsala ve hergün değişik fikirler değişik önerilerle yüzlerce mail atan binlerce Göztepelist üyesine.
Teşekkürler Göztepesinden vazgeçmeyen her sene küme düşerken maça gelen, yürüyüşe gelen deplasmana gelen her an ve her dakika gururla Göztepeliyim diyen tüm Göztepe sevdalılarına,
Göztepe tarihi, bu günden sonra Süper lig şampiyonlukları, Avrupa şampiyonlukları, daha nice büyük başarılar yazabilir. Ancak nasıl ki Avrupa’da yarı finale çıkan efsane takımı yazdıysa nasıl ki o günlerde emek veren insanları yazdıysa sizleri de yazdı. Sizlerde unutulmayacaksınız, hep hatırlanacaksınız. Gençliğinizi verdiniz ama Göztepe'yi yeniden yarattınız.
İYİ VARDINIZ, İYİKİ VARSINIZ, İYİKİ VAR OLACAKSINIZ.
İLK GÜNDEN BU GÜNE, BU GÜNDEN SONSUZA DEK
HER ŞEY TEK BÜYÜK GÖZTEPE İÇİN.
Özkan Cengiz
www.Ozkancengiz.net
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
- Ayrıntılar
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
www.ozkancengiz.net
Bütün sene her maç sonrası kritik yap değerlendir, tek forvet oynatma, gazeteye yazı yazma, oturma kalkma, ahkam kes, şampiyon olunca da Başkanı dillere dola, olacak iş mi? Olmaz, Yakışmaz En Azından Bize yakışmaz.
Gültiken hocamla başlayalım, tabir yerindeyse gelmesi için çok uğraştık, Türkiye’deki futbol dinamiklerini bu kadar iliklerine kadar yaşayan bir kulüpte bu sistemin başında bir futbol adamı olmalı diye uzun uzun söyledik ve en nihayetinde amacımıza erdik.
Kendisi geldiği gün olaya yaptığı sahiplenme, futbolcuların üstünde yaşattığı ağırlık ile hemen güven verdi. Sonra çalışmaya başladı, görünen görünmeyen birçok iş yaptı belki çoğunu gözümüz sürekli üstünde olsa bile biz bile göremedik. Saymadan geçemeyeceklerim, sezon başındaki net ve hızlı hoca hamlesi, ardından sıra sıra transferler, futbolcu izleme komitesinin kurulması, devre arasında hala şaşkınlığımıza sebep olan nokta transferler ve her konuştuğunda dediğinin farkında olan bir tavır ile yerini doldurdu. Metin-Ali-Feyyaz’ın Ali’si olarak geldi, bir senede Göztepe’nin Gültikeni oldu.
Her ne kadar son maçta protokol sıralarında oturacak yer olmasa da, sezon boyunca orada yapayalnız, tek başınaydı. Çoğu zaman adam tek başına kalmasın gidip yanına oturalım diye içimizden geçirmedik değil. Ama ateşten gömlek onun üstündeydi.
Türk futbol kültürüne bir türlü uymayan profesyonel yöneticilik kavramının en güzel örneğini verdi. Gerek aşağıda hocayla futbolcularla sağladığı ahenk, gerek kulüp binasının içindeki klasik bir Türk şirketi yapısının içerisinde sağladığı uyum gerekse de yukarıda patrona sağladığı güven duygusu ile belki de en zor olan ilk senenin üstesinden geldi. İyi bir futbol adamı olmanın yanı sıra iyi de bir iş adamı olduğunu kanıtladı.
Sorunlarımız olmadı mı? Tabi ki oldu onun bizi, bizim onu tanımamızdan kaynaklanan ilk sene stresi ile kendisini bir kozaya kapatmasından sorunlar yaşadık. Ama süreç içerisinde çözdük çözüyoruz çözeceğiz. Artık biliyoruz ki o bizi anladı, bizde onu.
Şimdi hocamdan beklentimiz daha da yükseldi, çünkü artık kendi klasmanımızdayız, köy takımları, ilçe takımları, seyircisiz adı profesyonel kendi amatör takımlar bitti, burada ezeli rakiplerimiz var, burada futbol kültürü oturmuş rakiplerimiz var, burada şehir takımları var ve biz bu ligi forse etmek istiyoruz.
Artık asyalımı olur afrikalımı olur güzel yabancılar istiyoruz, artık şiir gibi oynayan arı gibi sokan, aynı efsane takımda olduğu gibi herkesin bu hafta Göztepe’den kaç yiyeceğiz barı az yiyelim demesini istiyoruz. Göztepeli yöneticilerin diğer takım yöneticilerine göre en büyük artısı, hedef göster kelle iste diye gözlerine bakan binlerce sevdalıdır. Hadi hocam hedef göster gidelim…
Kızıltan hocam, biliyoruz ki bir teknik adamın hayatında belli grafikler var, bu grafikler gereği Bank Asya şampiyonu olmuş bir hoca olarak, bank asya da oynayan başka bir takıma veya süper ligdeki herhangi bir orta sıra takımına gidip daha yukarılara sinyal çakman gerekirken bir alt lige bize geldin. Her ne kadar biz Göztepe isek te, her ne kadar Türkiye’deki en güçlü Başkanlardan birine sahip olsak ta kariyerin açısından 20 yıldır sezonu tek hoca ile kapatmamış Göztepe’ye gelmen büyük fedakarlıktı. Farkındayız takdir ediyoruz.
Bir çok Türk hocası gibi küçük düşünüp, kapris yapıp, basının gazına gelmeden, hoca üstüne hocamı olur kardeşim ben başkana bağlı çalışırım demeden bu kulübün yapısı budur deyip saygı gösterdin işini yaptın farkındayız takdir ediyoruz.
Belki de yıllar sonra bağrımızdan yetişmiş bir çocuğumuzu aldın sorumluluk verdin, belki de yıllar boyunca yararlanacağımız bir oyuncu yarattın, her kenardan gelen oyuncunun oyuna değer katmasını, sezonu 11 değil 15 değil 20 hatta daha fazla oyuncu ile forse etmemizi sağladın farkındayız takdir ediyoruz.
Biliyoruz, bizlere kızdın, bizlere kırıldın, içten içe hırs yaptın ama inan bizde zaman zaman gereksiz risk almana kızdık, doğruyu görmene rağmen inadına kırıldık ama hiçbir zaman hırs yapmadık. Seni bu kulüpten göndermek istemedik. Kalmanı en çok biz istedik, dilimiz döndüğünce haddimiz yettiğince kulübümüzü sana anlattık, 20 senelik kötü istatistiğimizi sürekli göz önünde tuttuk aman dedik bu sezon makus talihimizi yenelim hocamızla bitirelim dedik.
Her birliktelikte ilk seneler zordur, biz birbirimizi diri tutarak ilk senemizi devirdik, şimdi önümüzde yepyeni bir sene var, bizi tanıdığını ne istediğimizi nasıl mutlu olduğumuzu, ne kadar duygusal olduğumuzu, sevdik mi ne kadar yürekten sevdiğimizi anladığını biliyoruz. Yeni sezonda birlikteliğimizin yeni senesinde birbirimizi daha iyi anlamış, daha iyi tanımış, tribünlerin yük ve stres kaynağı olarak değil, motivasyon ve enerji kaynağı olarak değerlendirildiği, bir şekilde geçireceğimizden eminiz.
Son paragraf tekrardan aynı paragraf;
Şimdi hocamdan beklentimiz daha da yükseldi, çünkü artık kendi klasmanımızdayız, köy takımları, ilçe takımları, seyircisiz adı profesyonel kendi amatör takımlar bitti, burada ezeli rakiplerimiz var, burada futbol kültürü oturmuş rakiplerimiz var, burada şehir takımları var ve biz bu ligi forse etmek istiyoruz.
Artık asyalımı olur afrikalımı olur güzel yabancılar istiyoruz, artık şiir gibi oynayan arı gibi sokan, aynı efsane takımda olduğu gibi herkesin bu hafta Göztepe’den kaç yiyeceğiz bari az yiyelim demesini istiyoruz.
Alayına İsyan İnadına Göztepe;
Not: Şampiyonluk yazılarımız devam edecek :-)
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
www.ozkancengiz.net
KÖŞE YAZILARI
-
İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var?
10 May 2020Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Hangi takımın daha çok taraftarı var? Bu soru çok iç gıdıklayan bir soru biliyorum. Pazar Pazar maçlar da yok. Nereden aklıma geldi diye sorarsanız Dövletimiz sağolsun. İnstagramda Kumluca-Olimpos alanının yüce Dövletmiz tarafından 1. derece sit alanı konumund... -
Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik...
12 Nisan 2020Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk *Ülkemizde 1098, dünyada 108.319 kişiyi covid19'un kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... *Ne mutlu bizlere değil ki ülkemiz, covid19 açısından müreffeh ülkeler düzeyini yakalama ve aşma yolunda koşar adımlar ile ilerliyor... Yine de arada iyi şeyler de var... -
Gözyaşları...
21 Nisan 2019Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Uzun zamandır yazasım gelmiyordu ligin ilk devresinde yazacak birşey yoktu pek, ya da dünyevi dertlerden yazasım gelmedi... Ligin ikinci devresinde de yazasım gelmedi bu sefer çoğunlukla dünyevi ailevi dertlerden... Dünkü gözyaşlarına kadar... Taraftarımızın,... -
Göztepe TEK Büyüktür.
28 Nisan 2018Özkan Cengiz ozkan@ozkancengiz.net Göztepe TEK Büyüktür. Yıllar önceydi amatördeydik, takıma tribünlerin yoğun tepkisi vardı, hoca ve oyuncular fazlaca tepki alıyorlardı. O günlerin yöneticileri ile bir araya geldik. Şaşkındılar, bize nasıl profesyonel çalıştıklarını anlatıyorlardı. Video analizler...