- Ayrıntılar
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Umut
İnsan bazen anlatmak ister dili dönmez veya dilinin ucundadır bir türlü dökülmez. İşte böyle anlarda esasında becerikliyimdir hızlıca düşünüp bir şeyler yumurtlayabilirim. Ama daha sonra düşündüğümde öyle söylemeseydim de böyle söyleseydim diye de analiz yapmışlığım da çoktur. Bugün çevre yolundan eve gelirken de benzer bir ruh hali içerisinde hep düşündüm acaba neydi? Acaba neydi?
Neredeyse şubat başından beri uç uca eklenmiş seyahat trafiğinden sonra dün haftalar sonra belki de ilk defa hafta içi İzmir’e geldim. Hafta sonu yaşanacak maçında heyecanıyla yoğun bir Göztepe gündemi ile iç içeyiz telefonu her elime aldığımda yüzlerce mesaj her Göztepe grubunda onlarca konu yüzlerce farklı açıdan tartışılıp duruyor. E böyle olunca gününüzde her zamanki gibi Göztepe ile doluyor.
Bu hengamenin içerisinde kendimi Adnan Süvari tesislerinde buldum. Her ne kadar antrenmana yetişemesem de antrenman sonrası yemekte futbolcularımızla, yöneticilerimizle, Başkanımızla ve yolu düşen Göztepeli abilerimizle kardeşlerimizle bir arada olma şansı yakaladım.
Haberler, konuşmalar, anılar, herkes hafta sonu oynanacak maçın maçtan ötesi olduğunun farkında ekstra bir motivasyonla ile hazırlanmış. Göztepe bu her şeyi yaşayacaksın kontenjanını kenara koyarsak ksk hakkıyla uğurlanacak gibi duruyor.
Ama her nedense ben hep girişteki duygu içerisindeydim tamam herşey güzel ama bir şey eksik, sanki içimizdeki tam aktaramıyoruz tam ifade edemiyoruz hissettiklerimizi tam olarak aktarmayı başaramamışız. Tamam önemli maç, tamam sezonun telafisi, tamam yeneceğiz, sıkıntı yok.
Ama bu mudur 7 yaşındakinden 87 yaşındakine içimizdeki heyecan içimizdeki duygu bir maçı kazanmak mıdır? Oyuncularımıza Yöneticilerimize Başkanımıza aktarabildiğimiz tüm duygu bu maçı kazanmak mıdır? Böyle düşününce canım sıkıldı. Sanki eksik bir şeyler var sanki tam olarak içimizdekini anlatamamışız acaba bizde mi unutmuşuz.
Çevre yolunda çok düşündüm. Neydi istediğimiz neydi beklediğimiz neydi içimizdeki anlamsız istek. Buldum. “UMUT”
Bizi Göztepeli yapan Göztepeli tutan içimizdeki heyecanı söndürmeyen her gün büyüten şey UMUT , başarı değil, galibiyet değil, gol değil, puan değil UMUT. Hepimizi Göztepeli yapan, “Bakmayın bize anlayın bizi ölümüne seviyoruz Göztepe’mizi” derken dolan gözlerimizin içindeki duygu “UMUT”
Sonra dedim nasıl anlatırız bunu nasıl aktarırız örneğin yemekte Sn. Papatya bardağı çalıp herkesin dikkatini çektiğinde deseydi ki buyrun anlatın bakalım nedir Göztepe’lilik, madem çok iyi biliyorsunuz anlatın bizde duyalım ne istiyorsunuz.
1990 yılında bir spor okulu öğrencisi olarak tanıştım Göztepe ile, maçlara yoğun olarak gitmem biraz daha sonrasına rastlar ama ilk göğsünde arma olan tişörtü o zaman giydim. Eniştem çevik kuvvet amiriydi oradan sebep bütün hafta sonumuz maçlarda geçerdi bazen teyze oğullarıyla 2 günde 6-7 maça giderdik. O zaman aldım tribünlerin kokusunu, Göztepe tribünlerinin diğerlerinden farkını heyecanını, maçtan 2-3 saat önce kapanırdı kapılar, her maç öncesi sanki şampiyonluk maçı gibi konfetiler dağıtılırdı, ses kontrol yapar gibi İsmail abi orta sahanın ortasına çıkar prova yaptırırdı dakikalarca eğlenirdik. Çok mutluyduk tribünlerde.
Çok mu başarılıydı takım ne alem deydi ligde neredeydi oyun olarak neredeydi şöyle anlatayım 1990-1991 de bugünkü ismi ile PTT 1.ligde yani şu anki ligimizde üst üste 9.sezonu oynuyorduk ve o tarihten sonra bu ligde tam 9 sezon daha oynadık. Yani aralıksız olarak çıkmadan düşmeden tam 18 sezon bu ligde mücadele ettik. Bugün bir sene daha kalacağız diye dünyamız yıkılmış gibi davrandığımız sorun ettiğimiz ligde tam 18 sezon üst üste oynadık.
Genel bir özet yap derseniz birkaç sezonu istisna sayarsak geriye kalan tüm sezonlarda ilk yarı şampiyonluğa ikinci yarı düşmemeye oynadık. (Komik değil mi, şimdi böyle yazınca dikkatimi çekti bu sezonda aynı klasik Göztepe PTT 1.Lig sezonu olmuş) ve bu 18 sezon boyunca biz hiç eksilmedik hep arttık, hiç küsmedik hep çoştuk ve en nihayetinde Göztepe tribünü olduk.
Belki de bu 18 sene olmasaydı üst üste düştüğümüz sezonlar bu kadar güçlü olamazdık. Başarısızlıklarla dolu günlerde bu kadar dik duramazdık. Bizi bu kadar mutlu eden neydi. Bugün bir mağlubiyette dünyayı yıkarken 18 sezon boyunca bizi çoşturan neydi. “UMUT”
Bu umut afişlerimize de yansırdı
"Yaş Ortalamamız 18, Ne Avrupa Zaferleri, Ne Birinci Lig Göremedik, Ama Önemli Değil, Efsane Göztepe'yi Biz Atalarımızdan Dinledik” ,
“İlle de Görmek İçin mi Yaşanır Güzel Günler? Uğruna Beklemekte Güzel!”
Kaybolmayan umudumuz vardı. En kötü günde en büyük olmak Göztepeli olmaktı şiarımız, Bugün de bir şey değişmedi ne kadar konjonktürün başarılı olmalısın empozesine rağmen aynıyız esasında;
Bütün bunların ardından sadede gelelim ne istiyoruz biz, ne istiyor bu Göztepeliler. Tek bir şey istiyoruz kalan son 7 maçta Başkanımızdan, Yönetimimizden, Hocamızdan, Futbolcularımızdan, UMUT.
Bu sezon olur olmaz derdimiz değil, ama bu sezonun ardından gelecek sezon için bir umut istiyoruz.
Bu sezon geçti ama bu sezon sayesinde Türk Futbolunu tanıdık
Bu sezon geçti ama bu sezon sayesinde PTT 1 ligi tanıdık,
Bu sezon geçti ama bu sezon sayesinde Yönetimimizi tanıdık,
Bu sezon geçti ama bu sezon sayesinde Arkadaşlarımızı tanıdık,
Bu sezon geçti ama bu sezon sayesinde İzmir’i tanıdık,
Bu sezon geçti ama bu sezon sayesinde takım olduk,
Bu sezon geçti ama bu sezon sayesinde GÖZTEPELİ olduk.
diye masaya vurmanızı istiyoruz.
Seneye öyle bir takım olacağız ki, hepimiz heyecanlı ama tecrübeli bir takım gibi her şeyi öğrenmiş iskeleti oturmuş, bütün acemiliğimizi atmış üstümüzdeki formanın ağırlığını, bu ligin düzenini çözmüş, birkaç takviye ile ligin tozuna atan Ptt 1 ligi dağıtacağız mesajını istiyoruz.
İşte o zaman yürüdüğümüzde ses gelecek Göz Göz Göztepe çekince gözlerimiz dolacak, çimlere forma için çıkacağız. Forma için oynayacağız. Tribündeki Göztepeliler gibi hırsımız gücümüz olacak umudumuz hep dolu olacak demenizi istiyoruz.
Görmek istediğimiz hissetmek istediğimiz yaşamak istediğimiz Göztepe takımı bu Göztepe bu. Her Pazar çimlere çıkar yeneriz yeniliriz ama sonuna kadar mücadele eder bir sonraki hafta için umut dolarız.
Umuda koşarız umuda uzanırız umudu yaşarız. Biz Göztepe’yiz.
Kalan 7 maçta UMUT olun bize oynayın oynatın çoşun çoşturun sanki açık ara şampiyonluğa oynuyor gibi sanki bu sezon hiç bitmeyecek, gibi aralıksız duraksız durmadan ileriye.
Umutlanalım şimdiden umutlanalım yaz bitsin sezon başlasın diye gün sayalım. Bu kalan 7 maçta umudu aşılayın bizlere bizde sizlere korkutan değil yücelten gücümüzü gösterelim bir olalım birlik olalım. Göztepe olalım.
Bu yedi maçı böyle yaşadık mı bakarsınız gelecek sezona gerek kalmaz bu sezondan uçarız hayallere
Bir UMUT.
Alayına İsyan İnadına Göztepe
İlk Günden Bugüne Bugünden Sonsuza HERŞEY TEK BÜYÜK GÖZTEPE İÇİN…
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
- Ayrıntılar
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Tepkisizlik Ve Tepki
Şampiyonluk umudu ile başladığımız ikinci yarı da beş hafta geride kaldı. Aldığımız puan 3, yani 15 puandan 3 puan aldık, 12 puan kaybettik. Analize ilk yarının son üç haftasını da ekleyip daha trajik bir veri üretebiliriz ama şimdilik oraya bulaşmayalım.
Dün akşamki maçın taktik teknik analizini yapmak istemiyorum. Mutlaka mağlubiyetin sebepleri arasında kimse oynamadığından olmayan sol kanadımız, leroy sayesinde varmış gibi gözüken sağ kanadımız, kapanacağı çok açık olan bir takıma karşı sahaya çıkarken hiçbir taktik plan geliştirmememiz, risk almadan, köklü değişiklik yapmadan kaldığı yerden devam tarzında sahaya çıkmamız, top şişirmek ve Diarra nın önüne top yuvarlamaktan başkaca bir iş yapmamızın var olduğu bir gerçek.
Ama 5 haftada alınan 3 puan 8 haftada alınan 5 puanın ana sebebi bence bunların hiç birisi değil. Herhangi bir işte bir ekip oluşturduğunuzda, bu ekipte yetenekli insanlar, daha önce benzer durumlarda kalitelerini ispatlamış tecrübeli insanlar, yapılmak isteneni yapacak kapasitesi olan insanlar bir araya getirdiğinizde, bu insanların başarı için gerekliliklerini yerine getirdiğinizde zor bir yola çıkarsınız.
O yolda mutlaka kötü virajlar, zor rampalar, uzun düzlükler, dar geçitler olur. Yolda ilerlerken düz yolda mümkün olan en hızlı şekilde ilerlerken zor anlarda ise fark yaratmanız gerekir. İşte bu farkı yaratabilmek için ekibinizin başına gelenlere karşı bir tepki vermesi reaksiyon göstermesi tabir yerindeyse anlık patlamalar yapması gerekmektedir.
Bizim bu sene en büyük sorunumuz ekibimiz bir tepki vermiyor. Zor günler geliyor ama bir reaksiyon göstermiyor. Hakem hakkını yiyor tepki vermiyor, karşı takım yatarak puan alıyor tepki vermiyor, seyirci gaz veriyor tepki vermiyor, seyirci küfür ediyor tepki vermiyor, hocası gidiyor tepki vermiyor, yeni hoca geliyor tepki vermiyor, puan kaybediyor tepki vermiyor, arkadaşı kadro dışı kalıyor tepki vermiyor, Başkan kamptan eliyle uğurluyor tepki vermiyor.
Bu ligin üzerinde şartlarda, ülkenin en güzel şehrinde, geçmişimize göre mükemmel tesislerde, yiyorlar içiyorlar. En lüks otobüs ve uçaklarla gidiyorlar, doksan dakika alıver veriver yapıyorlar ve geriye dönüp yatıyorlar. Bu takımın tepki sorunu var.
Sadece takımın mı? Yöneticilerimizin de aynı şekilde 8 haftadır herhangi bir pazartesi, herhangi bir yöneticimizin kötü oyunun, puan kaybının sebebine, hakeme, hocaya, futbolcuya, basına, taraftara bir tepki verdiğini gördük mü? Herkes sessiz, herkes yatağına gidip yatan futbolcu gibi, masasına gidip günlük işlerine devam ediyor. İnandık tişörtü siparişi veriyor ama gerçekten inanıyor muyum diye düşünmüyor.
Geçen hafta takımın hocası ayrıldı, yeni bir hoca geldi, gazeteler haber yaptı futbolcular birbirine bu eşortmanlı kim diye sorarak tanışmış hoca ile. Haber doğruysa ayrı rezillik haber uydurmaysa haber sonrası tepkisizlik daha büyük rezillik.
Geçen hafta daha iki hafta önce tüm sezonun oynanacağı açıklanan stadyum bakıma alındı bakın başınızın çaresine dendi. Varmı olumlu veya olumsuz tepki veren bir yöneticimiz biz zaten Atatürk’e gelecektik demek te bir tepkidir. Biz talep ettik bakımı da bir tepkidir, bize rağmen alınan bu kararın takipçisiyiz nasıl plansız bir bakım çalışması kararı alınır da bir tepkidir. Herhangi birisi var mı ortamda yok.
Lig TV yorumcusu Şansal Büyüka programda Göztepe Menderesten yer aldı belki içine stadyum da yapabilir dedi. Başkanın hoca tanıtım toplantısında söylediği birkaç kelime dışında var mıdır konuyla ilgili yapılan bir açıklama, yatırımlardan sorumlu yönetici kıvamında bir kişinin çıkıp ettiği iki laf bir açıklama var mıdır? Görüşüyoruz da bir açıklamadır, daha ortada proje yok konuşmak erkende bir açıklamadır, ama ortada herhangi birisi yok.
Yeni hocanın İzmir’e geldiği, yöneticilerimizin bir kısmı ile yemek yediği bu esnada arayan gazeteciye evimde ailemle yemek yiyorum dediği, bir gün önce NTV de Mersin maçı yorumlarken Giresun maçında niye olmadığı, Giresun maçında olmayan adamın 8 saat sonra nasıl antrenmana çıktığı geçen haftanın gündemiydi. Bırakın resmi açıklamayı zaman zaman kullanılan fısıltı gazetesi yöntemi ile en azından gönüllü yöneticiler üzerinden yapılan bir açıklama yayıldı mı?
İki hafta önce Stadyum ile ilgili taraftar bir kıvılcım yaktı, önce gazete ilanları sonra tribün pankartları, taraftarın yapacağı en fazla budur bu kıvılcımı alıp aleve dönüştürecek ve gerekirse yangına dönüştürecek yöneticilerimiz ateşe sırtını çevirdik. Alev küllendi sönmeye yüz tuttu.
Bu örnekleri çoğaltabilirim ama gerek yok. Neden bunları anlattım çünkü şunu ortaya koymak istiyorum. Futbolcu ekibimizde tepkisizlik sorunu yöneticilerimizde de var. Herkes olan bitene razı bir şekilde suyun akışına göre idare ediyor. Yönetmiyor. Yönetiyorsa da bunu ortaya koyamıyor.
Futbol Kulübü bir şirket değil, futbol kulübü bir organik yapı, bu organik yapı üzerinde binlerce insanın fikri var. Ve bu binlerce insanı sürece dâhil etmezseniz yönetemezsiniz. Yanlış anlaşılmasın taraftara göre karar alın demiyoruz. Ama aldığınız kararları herkese mal etmezseniz, herkesin algısına sunmazsanız yaptıklarınız size kalırsa, yapamadıklarınız herkese kalır.
Pekiyi attık tuttuk sonuç, sonuca gelelim.
Diyadin hocanın başarısızlığı ile ilgili olarak şunu söylemiştim. Futbolcuları kendi altında hedefe yöneltemiyor bir türlü beraberliği sağlayamıyor. Bunun birkaç sebebi olabilir ya gerçekten çok büyük egoları var insanları rahatsız eden tersine davranmasını sağlayan rahatsız edici bir egosu var, ya kurduğu kadro gözükenin aksine kalitesiz, ya da ekip arkadaşları yani yöneticiler ona gereken desteği vermiyor. Hangisi bilemem ama bunlardan herhangi birisi hocanın başını yedi. Hangisinin yediğini bulmak ve kendi başını yememesini sağlamak görevi Önder hocanın.
Şimdi yönetimsel kısma gelirsek yukarıdaki örneklerden hareket edersek Stadyum sürecinden, şampiyonluk yolu sürecine, transfer sürecinden, takıma ve teknik ekibe sahip çıkma noktasında, camia yönlendirme, süreç yönetme noktasında sorunlar yaşıyoruz.
Diyadin yerine Sn. Sepil’i koyarsak gene aynı yorumu yapabiliriz ya gerçekten çok büyük egosu var her şeye kendi karar vermek istiyor, yöneticilere yönetme alanı bırakmıyor, ya dışarıdan kaliteli gözüken yönetim ekibi çok zayıf çok tecrübesiz bu işi yapacak bir ekip değil, ya da çevresinde bulunan görüş alma, danışma noktasındaki uzmanlar, danışmanlar yanlış yönlendiriyor. Hangisi olduğunu bulup bunu çözmek Sn. Sepil’e veya yönetiminde bulunup Sn. Sepile söylemesi gerekeni söyleme cesaretini toplayıp söyleyecek yöneticilerine kalıyor.
Yazının başından beri ortaya koyduğumuz tablo hiç açıcı değil, dünyanın sonu gibi ama inanın futbolun olağan sorunları, Türkiye’de taraftarı olan camiası olan kulüplerin tamamının sorunu birbirine benziyor. İsimler değişiyor, kulüpler değişiyor ama sorunlar aynı.
Taraftarı olmayan camiası olmayan kulüplerde sorun olmuyor mu oluyor onların avantajı sorunların etkileşime girdiği bir kitle olmadığı için büyümüyor. Ya sorunlarla beraber vasat bir şekilde yaşamayı sürdürüyorlar, ya da sorunlarını kendilerine göre çözüp idare ediyorlar.
Ne zamanki bu olağan sorunların içinden çıkacağız işte o zaman Sn. Sepil Başkan büyük başkan olacak, işte o zaman hoca büyük hoca olacak, yönetici büyük yönetici olacak kulüp dünya kulübü olacak. Bunlar büyük bir kulübün bir dünya devinin doğum sancıları yaşayacağız. Öğreneceğiz. Büyüyeceğiz.
Gelelim başlığa eğer Yönetim tepki vermezse, eğer hoca tepki vermezse, eğer futbolcu tepki vermezse, gereken patlamaları, gereken geri dönüşleri, gereken reaksiyonları göstermezse bunların hepsini yapma işi taraftara düşüyor.
Ve kültüründe isyan duygusu birinci sırada olan Göztepe taraftarının en kolay ve en güçlü yaptığı şey olan TEPKİ VERMEK, PATLAMA YAPMAK, REAKSİYON GÖSTERMEK fiillerini ortaya koymada hiç tereddüttü olmuyor.
Bunu bir tehdit veya uyarı için yazmıyorum. Bir gerçeği ortaya koymak için söylüyorum. Bu kitle bir şekilde ola gelen yıllar sonucunda inadına ve alayına isyan duygusunu ana şiarı olarak benimsedi. Ve bunu yerine getirmekten de hiç imtina etmedi.
Zaten her sorunun ana çözümü taraftarın bu ruhunun Başkana, Yönetime, Hocaya, Futbolcuya yansımasıdır. Göztepe gibi yapı herkesle dost olalım herkesle arkadaş, şeker kız candy formatı ile başarılı olamaz.
Göztepe rakibe, hakeme, federasyona, medyaya, siyasiye, bürokrasiye hatta gerekirse birbirine isyan ederek, hakkını söke söke alarak kendi tarzıyla başarılı olabilir.
Başkanımız, Yöneticilerimiz, Hocalarımız, futbolcularımız kalan zamanda eğer yeni bir hikâye yazacaklarsa yukarıdaki paragrafı okuyup, anlayıp, yola çıkabilirler.
İlkgünden bugüne Bugünden Sonsuza
Herşey Tek Büyük Göztepe İçin
Alayına İsyan İnadına Göztepe
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
- Ayrıntılar
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Nasıl Geçti Habersiz Yarım Sezon!!
Evet PTT 1. Ligdeki ilk sezonumuzun yarısını tamamlamış olduk.
Detaylara girmeden öncelikle bir adım geri atarak genel çerçeveye bakar isek, lige yeni çıkmamıza rağmen sezonun ilk gününden itibaren gerek rakiplerimiz gerekse spor otoriteleri açısından ligin favorisi konumundayız. İşin somuta gelmiş kısmına bakarsak liderin 3 puan gerisindeyiz. Son maçımızın 70.dakikasında liderdik. 90.dakikasında 7. olduk. Esasında dürüst konuşursak bu ligde şu anda puan hesabı yapmak çokta doğru değil çünkü lider ile 12. Arasındaki puan farkı 6. Yani iki mağlubiyetle düşme potasının hemen üstüne gitme iki galibiyetle şampiyonluk potasının en başına gitme ihtimali halen var.
Puan dışındaki sportif duruma bakar isek Göztepe’mizin geçmişindeki 1.lig maceralarını gözden geçirdiğimizde dernek yönetimlerinin olduğu 18. Yıl boyunca yarım sezon çıkmaya yarım sezon düşmemeye oynadığımız yılların sonrasındaki A.Ş. yönetimlerindeki sezonlarımızı gözden geçirirsek, esasında şampiyon olduğumuz sezonların tamamında ligi son 10 hafta forse etmişiz.
Bu durumun nedenine baktığımızda bizim havaya girmemiz yüzde elli sebep ise yüzde elli sebepte ligde önemli sayıda takımın son düzlüğe nefesinin yetmemesi, PTT 1.ligdeki takımlara şöyle bir göz gezdirdiğimizde Biz, Altınordu, Ksk birazda 1461 i ayırırsak tamamı şehir takımı, ve bu şehir takımlarının şehrin dinamiklerine göre iyi ve kötü dönemleri oluyor, günlerine göre ekonomik veya siyasi konjoktür lehlerine çalışıyorsa ön plana çıkıp başarılı oluyorlar ama şehir desteğini çektiğinde yarı yolda kalıyorlar.
Bu seneye dönersek esasında ligdeki şehir takımlarında hareketlilik had safhada tamamı başladığı hoca ile devam edemiyor, şu an zirvede olanların bir kısmında maddi problemler had safhada bir kısmında başladı başlayacak.
Altınordu market anlayışı ile hedef belirlediğinden ligde bir iddia ortaya koymuyor, Ksk son hızla İzmirspor, Altay ve Bucanın peşine takılmış durumda ve bu kör döğüşünün içinde sezon arasında ortaya çıkan tablo başta da dediğimiz gibi enteresan bir tablo, şampiyonluk potası ile düşme potasının arasındaki puan farkı 10 yani 3,5 maç geriye 17 maç kaldığını düşünürsek adeta sezon en baştan başlayacak.
Bu tablodaki yerimizi değerlendirirken iki ayrı açıdan bakılabilir, bir açıdan bu kadar kısır bir ligde elimizdeki fırsatları değerlendirip vurup geçebilirdik büyük fırsat kaçırdık denilebilir, bir açıdan bu kadar saçma sapan bir ligde takımda taşlar yerine oturmamışken kadro derinliğini kaybettiğimiz anda iyi toparladık iyi konumda bitirdik diyebiliriz.
Esasında ligin ilk yarısını bizim açımızdan değerlendirirken 6 maçlık periyot üzerinden yorum yapsak yanılmayız. Altınordu, Adana Demir, Ksk maçlarından alınan 0 puan bir anda herşeyi bitirecek beraberinde kaosu parçalanmayı kaybedilen sezonu getirir gibi oldu. Ardından Samsun, Bolu, 1461 maçlarından gelen 9 puan yeniden şampiyonluk şarkıları, beraberlik, hedefe yönelme, birlik olmayı beraberinde getirdi. Kışla yaz gibi bir 6 maçlık periyot ilk yarıyı yorumlarken en çok üstünde durulması gereken durum bence.
Bundan sonrası ne olur dediğimizde doğal olarak hepimizin düşündüğü ara transferde yapılacak birkaç nokta takviye ve ardından ligdeki rakiplerimizin çeşitli sorunlar nedeniyle birer birer çözülmesi ile şampiyonluk çok uzak değil. Ama bir diğer açıdan önceki sene yaşadığımız Giresun geçen sene yaşadığımız Bandırma tecrübeleri rakiplerimizin bir veya ikisinin mücadeleyi son dakikaya sürüklemesi halinde ne olacağı kafamızdaki en büyük soru işareti.
Genelden özele gelip takımımızı değerlendirmeye alırsak bu yarım sezonda esasında öne çıkan tartışılan sürekli gündem olan oyuncumuz yoktu. Bir takım oyuncumuz sezona kötü başlayıp sonra üstüne koymaya başladı. Örneğin Gosso, Giray, Hakan Arslan, Oğuzhan, Emre Aygün herhalde 17 hafta boyunca her hafta bir önceki haftadan daha iyi oynayan oyuncularımız oldu. Bir grup oyuncumuzun ne olup ne olmadığını anlayamadık. Kah maçın yıldızı, kah bu sahadaki de kim, Leroy, Gökhan Karadeniz, Maah, Vleminckx, Mirkan, Hakan Barış. Bir grup oyuncumuzda tam bir hayal kırıklığı oldu, Gökhan Değirmenci, Benjamin Fuchs, Barış Başdaş.
İşte böyle karmakarışık bir takımla başta dediğim gibi bir açıdan çok başarılı bir açıdan çok başarısız olduk. Sezon değerlendirmesi yaparken en çok tartışılan adamdan hocamızdan Diyadin den bahsetmezsek biraz kıvırmış oluruz. Diyadin değerlendirmesi yaparken esasında kendi analizini kendi lafları ile yapar isek;
Geçen sene bu zamanlardan az önce yani sezon arasına 2 maç kala bir grup arkadaşımla Diyadin hoca ile sohbet etme fırsatı bulduk. Hoca geçen sezonun ikinci yarısı ile ilgili yaptığı değerlendirme de devreye şu puanla girersek çıkarız şu puanla girersek çıkamayız ama mücadele son doksanda biter dedi. Dürüst davranayım ne dediyse yaptı dediği puanla devreye girdik ve şampiyon olduk ve son haftaya kadar sürdü. Kimisi şans diyebilir kimisi kısmet kimisi bandırma sayesinde diyebilir ama gönül rahatlığıyla söyleyebilirim adam 19 hafta önceden ne olacağını nasıl olacağını söyledi ve öyle oldu.
Aynı sohbetin ikinci kısmında laf bu sezona geldi, hedef play off olsun geyiği yaptık. Bende Göztepe’de 3.lüg için otuz kusur maç yapmayız dedi. Pekiyi ne olur dedik. Büyük oranda takımın yapısını değiştirmemiz bir yapısal değişiklik yapmalıyız dedi. Bunu da yapacağız. Sonra dedik.
Yeni takım sorunlu takımdır dedi bir araya gelmesi taşların oturması zaman alır dedi. Eeeee hocam sadete gel dedik. Ben yeni takımla 10 hafta dayanır kovulmazsam ben şampiyon yaparım kovulursam Uğur hoca gelir o yapar ama takım şampiyon olur dedi. Hepimiz birbirimize baktık güldü, aramızda öyle bir şey oldu dedi O yeni takım yapıyor dayanamıyor kovuluyor ben geliyorum şampiyon yapıyorum ben takım yapıyorum dayanamıyorum kovuluyorum o geliyor yapıyor dedi.
Hocam hazır bu ayrılma işleri açılmışken sormadan edemeyeceğim dedim. Siz bazen kızıyorsunuz çekip gidiyorsunuz bizi de biliyorsunuz taraftar olarak rahat durmayız üstünüze geliriz gene kızıp gidermisiniz. Bak kardeşim dedi dışarıdan nasıl gözüküyor bilmem ama ben kariyerim boyunca hiç kimseyi yarı yolda bırakmadım hiçbir yerde işimi bitirmeden ayrılmadım ve hiçbir yerden istifa etmedim hep kovuldum dedi.
Geride kalan yarım sezon boyunca ne zaman hoca tartışılır olsa hep aklıma bu dialog geldi, Hoca beni ikna etmişti bırakıp gitmeyeceğine, Başkan da fırsatını bulup soran herkese açık açık söylemişti ben sezon ortasında hesap kesmem sezon sonunda bakarım diye bu sebeple sportif olarak hayırlı mı olur hayırsız mı olur zaman zaman tereddüt etsem de hocamızın değişmeyeceği konusunda hiç tereddütüm olmadı.
Yaşayacağımız yarım sezonda da biliyorum ki iki tarafın tavrı da aynı olacak o sebeple takımıma faydalı olacak işin hocanın varlığı tartışmak olmadığını biliyorum. Bu nedenle sezonun sonu şampiyonluk olsun veya olmasın bu konunun sezonun sonunda masaya yatırılacak olduğunu bilip ona göre bir döneme hazırlıyorum kendimi sizlere de tavsiyem böyle yapın. Oyuncuyu tartışın, hocanın tercihlerini tartışın, oyun planını tartışın ama varlığını tartışmayın kendinizi ve daha önemlisi Göztepemizi yıpratırsınız.
Geride kalan sezonla ilgili söylemek istediğim son konu Manisa Stadyumu. 15.000 kişilik olsa bile Gürsel Aksel Göztepe Stadyumu biran önce yapılsın oyalanmayalım fikrinin bayraktarlığını her ortamda yaparken kafamda canladırdığım bir hayalim vardı. Öyle çok büyük bir şey de değildi. Sahaya yakın akustiği ambiansı güzel olan orta sınıf bir stadyumdu hayalim. Hayallerim Manisa stadyumunda vücuda geldi, bu eski stadyumda aldığım zevki kelimelerle ifade etmem zor çok uzatmayacağım ne oluyorsa olsun nasıl oluyorsa olsun biran önce Gürsel Aksel Göztepe Stadyumu olsun.
Şunu çok açık ifade etmek zorundayız. Süper lige çıktığımızda bundan önceki çıkışlarımızdan çok farklı bir çıkış olacak çünkü bu sefer ayaklarımızı hiç olmadığı kadar sağlam yere basarak geliyoruz. Şunu da çok açık ifade etmek zorundayız. Her ne kadar bu sene şart değil desek te Süper lige çıkamazsak bugünkü kazandığımız ivme den istesek te istemesek te bir adım geri düşeceğiz. Bu sebeple çıkmalıyız. Ve bu saçma sapan ligin saçma sapan sezonunda bu hiçte zor değil yeterki hep beraber yeterince isteyelim.
Alayına İsyan İnadına Göztepe
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
- Ayrıntılar
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Gazeteciliğin evrensel tanımı: Herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, ön yargılardan uzak ve kişilik haklarına saygılı olmak, gazeteciliğin olmazsa olmaz koşullarındandır. Gazetecilik mesleği ve gazetecilik sektörü dördüncü -denetleyici devlet gücü olarak anılır.
Görüldüğü üzere tanımın hiçbir yerinde yüz yıla yakın ömrü olan kulüpleri tehdit etmek, yapılmayanı yapılmış gibi göstermek, halkın yaşam alanı olan devlet arazilerinin alış veriş merkezlerine dönüşümünü görmezden gelmek, halkın anayasal bilgi alma hakkını kısıtlamak bütün bunları yazdıktan sonra pişkinlikle köşe yazıları ile algı yönetimi yapmak yazmıyor.
10 yılını kutlayan ve geçen 10 yılda Göztepe’ye Hizmet etmekten başka derdi olmayan tarihimizin en kurumsal ve istikrarlı yapılarından biri olan Göztepe’ye Hizmet Derneği oluşturduğu stadyum takip komisyonu ile Gürsel Aksel Göztepe Stadyumu sürecini en yakından izliyor ve takip ediyor. Tarafların beyan ve hareketlerinin günbegün tespit edip analiz yapıyor. Ve tıkanma noktalarında insiyatif alıyor.
Bundan önceki tıkanma noktalarında ulusal iktidardan kaynaklanan tıkanma olduğunda Sn. Binali Yıldırım’a Yerel iktidardan kaynaklanan tıkanma olduğunda Sn. Aziz Kocaoğlu’a çeşitli platformlarda defalarca tepki verildi. Bilboard kampanyaları, tribün afişleri, stadımızı istiyoruz kampanyaları ile tıkanmayı aşmaya çalıştı. Tabi ki tek başına yaptığı bir mücadele değil. Göztepe camiasının yaptığı top yekün mücadelenin bir neferi oldu ve olmaya da devam edecek.
Sn. Aziz Kocaoğlu stadyumla ilgili tek sorun olarak bugüne kadar şehir planlamasına aykırı olduğunu kalabalık ve trafiğe yol açacağını ve otopark olmamasını açıkladı. Bu kapsamda projeye otopark kondu. Otopark oldu ama hala trafik ve kalabalık riski var yine de ben artık itiraz etmeyeceğim diye açıkça kamuoyuna açıkladı.
Bugün geldiğimiz süreçte stadyum inşaatının geldiği noktada akışı kilitleyen nokta Sn. Aziz Kocaoğlu’nun başında olduğu İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin açmış olduğu davadır. Göztepe’ye Hizmet Derneği hiçbir hakaret etmeden, hiçbir suçlama yapmadan, eleştiri yapmadan sormaktadır. SN. AZİZ KOCAOĞLU MİLYONLARCA KİŞİYE YAPTIĞI AÇIKLAMALARA RAĞMEN NİYE SÖZÜNDE DURMAMAKTADIR. Hatta Dernek kendisini Göztepe düşmanı ilan etmemek için açık kapıda bırakıyor yukarıdaki açıklamalarınıza göre değişen bir şey varsa konjoktür değiştiyse onu da açık yüreklilikle çık açıkla bizde bilelim diyor.
Otopark istiyorum deyip aldıktan, yoğunluk ve trafikten şikayet edip kendi kontrolünde arazileri avm için boşaltıktan itiraz etmeyeceğim deyip mahkeme mahkeme koşturduktan, kamuoyu önüne çıktığında da ben engel olmuyorum dedikten sonra eline geçen her fırsatta taş koyduktan sonra bizlerin de Sn.Aziz Kocaoğlu’na sormaktan başka yapacağımız bir şey kalmıyor.
Çıksın söylesin İzmir’in Büyükşehir Belediye Başkanı gibi, İzmir’in lideri gibi arkadaşlar bakın burada şu var burada bu var ulusal iktidarın şu hesabı var, bilmediğiniz şu durumlar var ben esasında bunun için engel oluyorum desin bizde İzmirliler olarak etrafında toplanalım hep beraber ulusal iktidara hesap soralım sen kaşıkla veriyorsun ama kepçeyle almaya çalışıyorsun bak Başkanımız aklımızı başımız getirdi diyelim.
Mahallenin yaramaz şımarık çocuğu gibi banane banane ben istemiyom herkes de beni sevsinle bu işler yürümüyor.
Başladığımız yere dönelim Göztepe’ye Hizmet Derneği stad takip komisyonu tıkanan süreci açmak ve Gazeteciliğin temel prensibi olan konuda haber yapılmadığı için bir hamle yapılmasına karar verdi.
Bir ilan metni hazırlandı ve İzmir’de en çok kitleye ulaşacağı düşünülen 4 gazeteye başvuruldu. Hürriyet Ege, Habertürk, Yeni Asır, 9 Eylül bu gazetelerin tamamına ilan metni gönderildi. Fiyat ve hukuk görüşü talep edildi. Tüm gazetelerden ön onay ve fiyatlar geldi, pazarlıklar yapıldı anlaşıldı. Sayfa tasarımları yapıldı son noktada Hürriyet ve Habertürk’ten hukuksal konuda red geldi.
Her iki gazetedeki dostlara ulaşıp zorladığımızda yerel de sorun oluyordur. Vaktiniz varsa ulusaldan gidip başvurun büyük ihtimal yayınlanır cevabı geldi. Hem ekonomik sebeplerden hem de daha fazla vakit kaybetmemek için yola devam edildi. Göztepe’ye Hizmet Derneği Yönetimi de nazik bir mesajla bunu kamuoyuna paylaştı. Tercihtir bizde de hata var daha sıcak ilişkiler kurmalı yerel basınla deyip not etti devam etti.
Haber yapması gerekirken görmezden gelen tüm dünyada vatandaşın hakkını korumak ona iletişim platformu sağlamakken buna engel olan gazetelerden birinin köşe sahibi bugün yazdığı köşe yazısı ile tüy dikti. Çok açık ve net yazıyorum;
Sn. Köşe sahibi,
1) Spora siyaset karışması demek siyasetin saha içine karışması demektir. Dünyanın her yerinde tesislerin yapılmasına siyasiler karar verir siyaset yapar. Tesis inşaatını talep etmek spora siyaset karıştırmak değildir. Siyasiden temel görevini talep etmektir. Eğer gerçekten spora siyaset karışmasında bu kadar hassas iseniz, Göztepe’nin tüm rakiplerine transfer yapan Bakan, Belediye Başkanı vb siyasileri gazetenizde veya köşenizde bir zahmet deyinin.
2) Red edenler büyük gazetelerin hukuk servisleri değil, büyük gazetelerde sığıntı konumundaki ege ekinde gazeteciliği yerel otoritelere yakın olmak zanneden yerel yöneticileridir. Gazeteciler Cemiyetinin çıkarmış olduğu “9 EYLÜL” gazetesi hem duruşu ile hem cesareti ile gerçek gazeteciliğin ne olduğunu İzmir’de herkese gösterip dimdik durmuştur. Bu noktadan sonra hakkını aramak isteyen İzmirlilerin bence ilk başvuracağı adres olmalıdır.
3) Göztepe’ye Hizmet Derneği’nin Göztepe’ye ne kadar faydası veya zararı olduğunu ölçmek sizin haddiniz değildir. Buna rağmen 10 yıldır ortaya koyduğu irade ve eylem gücünü köşesinde oturduğunuz gazetenin arşivlerinden kontrol edebilir yazdığınız satırlardan utanabilirsiniz.
4) Göztepeli hakkının yendiğini düşünüyorsa hakkını yiyene karşı açacağı savaşta karşı tarafın AKP’li mi CHP’limi olduğuna bakmaz, mesele hakkının yenmesidir hakkını bugüne kadar aramıştır bundan sonra da en güçlü şekilde arayacaktır.
5) Son olarak 1925 te kurulan bugüne kadar şan şeref ve haysiyetle yaşamış, kimseye minnet etmemiş ve sonsuza kadar yaşayacak Göztepe Spor Kulübü’nün yönetimini tehdit etmek, bak bu ilanın arkasında durursanız kınamazsanız faturasını ödersiniz diye aba altından sopa göstermek, köşeden tetikçilik yapmak basit bir şey değildir.
Göztepe sonsuza kadar var olacaktır. Göztepe var olduğu sürece Göztepelilerde var olacaktır. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamı da İzmir olduğu sürece var olacaktır. Bu şehrin iki temel yapısı sonsuza kadar konuşacak tartışacak paylaşacak savaşacak sevişecektir. Hiç birinin diğerini düşman ilan etme, yok sayma, kin tutma hakkı yoktur.
Bu sebeple yapılan iş kimseyi düşman ilan etmek değil, tıkanan sürecin tıkanma sebebini öğrenmek, doğru düzgün bir sebep yoksa da anlamsız bir şekilde gecikmesini engellemektir.
Alayına İsyan İnadına Göztepe
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
- Ayrıntılar
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Türk Sporunun Rengi Göztepe
Yıllardır hentbol şube ile ilgilenen arkadaşlarla sohbet ettiğimizde hep sorardık nedir bu spor Türkiye’deki yeri nedir, başarılı takımlar kimlerdir, Avrupadaki konumu nedir anlatılan hikayelerin hep bir kenarında BJK den bahsederlerdi. Bizde biraz bu yılların hikayesinin vücuda gelişini görmek, ve çoğunlukla da içimizdeki Bizans deplasmanı güdüleri nedeniyle daha sezon başından bu maçın planlarını programlarını ayarladık.
İlk şok geçen hafta yaşandı, maçın oynanacağı salon bizim Gürsel Aksel salonunun yanında bile hatırı sayılmayacak kale arkaları olmayan saçma sapan bir salon olduğunu öğrendik, daha sonra hentbol sporunun tarihinde ilk kez uygulandığını duyduğumuz deplasman tribünü uygulaması üstüne kaymağı oldu.
Bu yaşananlara şaşırdığımız iki nokta, yirmikusur yıldır almadık kupa bırakmayan bir şubenin böyle bir salonda iç saha maçlarını oynaması ve hentbol sporu için önemli bir kazanım olduğunu düşündüm Göztepemize yapılan bu uygulamaydı. Tam tersi olsa biz böylesine genç, yeni ama bu spora ivme kazandıracak bir kulübü çok iyi ağırlar alkışlarla karşılar alkışlarla gönderirdik. Kibirimizi değil ama büyüklüğümüzü gösterirdik.
Ama bu yaşananlardan kaynaklanan ilk şoku atlattıktan sonra açıkçası gurur duymaya başladım. Daha yeni çıktığımız bir ligde ne kadar doğru işler yapmışız ki yirmi kusur yıldır lige ambargo koymuş bir kulüp bizden çekinerek yönetimsel hamle yapma ihtiyacı hissetmiş.
Gün geldi çattı mahalle arasındaki salona ulaştığımda ortalık bayağı kalabalıktı yoğun bir BJK li salonun etrafında toplanmış bekliyordu. Arabayla aralarından geçip birkaç sokak yukarı park edip yürüyerek serdeki keşif duygusu ile konuşulanları dinleyerek salona doğru yaklaştım. Duyduğum geyiklerden şunu çok rahat ifade edebilirim kalabalığın içindeki önemli bir kesim hentbol maçına hayatında ilk defa geliyordu. Ve gözle görülebilir bir heyecan vardı. Göztepeliler geliyormuş şuradaymış buradaymış konusu en popüler konuydu.
Salon etrafında normalin dışında birşeylerin olduğu balkonlardaki meraklı bakışlardan da belliydi. En çok dikkat çeken konulardan biride polis yoğunluydu. Maçlarımızın bizler kadarki müdavimi olan TOMA da başköşeye yerleşmişti. Bu hengamenin arasından geçip salonun kapısına doğru yöneldiğimde Yöneticilerimizle karşılaştım.
Hayırdır dediğimizde İzmir’den gelen otobüsün salona yaklaştırılmadan geriye gönderildiği ve maça gelmek için toplanan İstanbul tayfanın salona yaklaştırılmadığını öğrendik. E giremeyecekmiyiz diye sorduğumda on kişilik yönetici kontenjanı var. Onu kullanarak ancak girebileceğiz dediler. Burada ilk önce ortaya çıkan fikir en azından bu ekip olarak Göztepe tribününe geçip tribün yapalım fikriydi sonra buna bile bir şekilde izin verilmedi. Ve camla bölünmüş protokol tribününde yerimizi aldık.
İçerideki ortamdan anladığım kadarıyla BJK’lilerin çoğu takımlarından çok Göztepeliler için gelmişlerdi. Çünkü dışarıdaki kitle ile içeride kitlenin hem sayı olarak hem de nitelik nicelik olarak birbiri ile alakası yoktu. Doğru düzgün tezahürat olmayan zaman zaman saman alevi gibi parlayıp sönen, münferit birkaç kişinin provoke etme gayreti dışında sakin bir BJK tribünü vardı.
Hentbol çok anladığım bir spor değil ama gözlemimi çok net söyleyebilirim. Maç boyunca en az 4 yabancı ile oynayan ki bu yabancıların birinin dünya çapında olduğunu öğrendiğimiz yirmi küsür senedir bu lige ambargo koymuş bir takım karşısında süper bir oyun oynadık. Attığımız goller oynadığımız oyun gerçekten her anlamda kalite ve profesyonellik kokuyordu. Takımımızın sahaya çıkışı Göz Göz çekerek oyuna başlaması oynadığı oyun maçtan sonra 10 kişide olsak yanımıza gelerek alkışlaması ve bunları izleyebilmek müthiş gurur vericiydi. Böyle bir gururu bize yaşatan başta sporcularımız ve hocalarımız olmak üzere onları bir araya getirip bu kadar özel bir takım olmalarını sağlayan yöneticilerimize sonsuz teşekkürler.
İşin bir başka gurur verici kısmı Göztepe’nin olduğu yere getirdiği hareket dinamizm ve renkti. Göztepelilerin gelmesini bırakın geleceğinin duyulması bile insanları heyecanlandırmış spora ve salona hareket getirmiş bir tedirginlik yaratmıştı. Zannetmiyorum ki Göztepe dışında herhangi bir kulübün her spor branşına bu seviyede renk ve hareket getirsin. Bugünden itibaren biliyoruz ki BJK nin hem sporcuları hem taraftarları İzmir’deki Göztepe maçını düşünmeye başladılar. İşte herhangi bir şekilde elde edilemeyecek büyüklük bu. Göztepe’nin büyüklüğü bu.
Kendi aramızda İzmir deki maç ile ilgili olarak yaptığımız geyikler de de iki görüş ortaya çıktı. Önce gelsinler Gürsel Aksel’e bakalım gelebilecekler mi görüşü konuşulurken konuşmanın sonu alalım Halkapınara verelim istedikleri kadar kontenjan 10.000 kişi Türkiye maç görsün maç konuşsun. O gün ne olur ne olmaz takımların konumu ne olur hocalarımız yöneticilerimiz neye karar verirler bilemem ama bugünden bunu konuşabilmek Göztepe’nin büyüklüğünün bir başka göstergesi.
Sn. Sepil kendisine hentbol sorulduğunda genelde aynı cevabı veriyor, branş, o branşın Türkiye’deki yeri, ulaşılabilecek noktalar çok önemli değil biz bu kriterleri göze alarak Hentbol a yatırım yapmıyoruz. Bizim Hentbola yatırım yapmamızın sebebi hentbol şubemizin eşine az rastlanır bir hikayesi var. Yoktan var edilmiş bir takım, yıllarca ne olursa olsun varlığını sürdürebilmiş bir takım, gerektiğinde taraftarların forma giyip sahaya çıktığı gerektiğinde deplasmana şehirler arası otobüsle giden, pixel pixel hayatta kalma hikayesi olan bir takım. Biz bu hikayeye saygı duyuyoruz ve sahip çıkıyoruz. Tam bu kelimelerle mi söyledi bilmiyorum ama benim söylediklerinden anladığım bu.
Bugün bende Süleyman Seba salonunda bu hikayeye bir kez daha saygı duydum bir kez daha gurur duydum. Hepimizin tanıdığı bildiği ama başarı hikayelerinde görünmez olan Göztepeliler bir kez daha kendi efsanelerini yarattılar. Göztepe hentbol sportif olarak nereye gider, hentbol sporu sportif olarak nereye gider bilemem ama bugün çok açık ve net ortaya çıktı ki Türk Hentbolunun geleceğinin güvencesi lokomotifi Göztepe Hentboldur. Lige çıktıklarının ilk senesinde bu kadar etki yaratan bir takım yıllar geçtikçe bu branşın lokomotifi olacaktır.
Aynen her maç haykırdığımız gibi bıkmadan usanmadan armadan vazgeçmeden bu hikayeyi yaratan kardeşlerime emeği geçen herkese bir kez daha çok teşekkür ediyorum.
Ve Göztepeliler armanın peşinden gitmenin, sadece rakip taraftara göre değil, sadece branşa göre değil sadece yöneticilere göre değil, sadece başarıya endeksli değil hiçbir sebep ve şart olmaksızın armanın peşinden gitmek Göztepe’sini hiç platformda yalnız bırakmamak olduğunu herkese göstermeye tedirgin etmeye, renk getirmeye, hareket getirmeye devam edecektir.
İlk günden bugüne bugünden sonsuza
Herşey Tek Büyük Göztepe İçin
Alayına isyan İnadına Göztepe
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
KÖŞE YAZILARI
-
İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var?
10 May 2020Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Hangi takımın daha çok taraftarı var? Bu soru çok iç gıdıklayan bir soru biliyorum. Pazar Pazar maçlar da yok. Nereden aklıma geldi diye sorarsanız Dövletimiz sağolsun. İnstagramda Kumluca-Olimpos alanının yüce Dövletmiz tarafından 1. derece sit alanı konumund... -
Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik...
12 Nisan 2020Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk *Ülkemizde 1098, dünyada 108.319 kişiyi covid19'un kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... *Ne mutlu bizlere değil ki ülkemiz, covid19 açısından müreffeh ülkeler düzeyini yakalama ve aşma yolunda koşar adımlar ile ilerliyor... Yine de arada iyi şeyler de var... -
Gözyaşları...
21 Nisan 2019Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Uzun zamandır yazasım gelmiyordu ligin ilk devresinde yazacak birşey yoktu pek, ya da dünyevi dertlerden yazasım gelmedi... Ligin ikinci devresinde de yazasım gelmedi bu sefer çoğunlukla dünyevi ailevi dertlerden... Dünkü gözyaşlarına kadar... Taraftarımızın,... -
Göztepe TEK Büyüktür.
28 Nisan 2018Özkan Cengiz ozkan@ozkancengiz.net Göztepe TEK Büyüktür. Yıllar önceydi amatördeydik, takıma tribünlerin yoğun tepkisi vardı, hoca ve oyuncular fazlaca tepki alıyorlardı. O günlerin yöneticileri ile bir araya geldik. Şaşkındılar, bize nasıl profesyonel çalıştıklarını anlatıyorlardı. Video analizler...