- Ayrıntılar
Özkan Cengiz / Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Sahipli miyiz ? Sahipsiz mi?
Şu an şu dakika itibariyle Bjkspor maçımızın bitiminden 48 saat geçti. Bu yazıyı yazmak için bugün bu dakikayı bekledim niye ? anlatacağım…
Önce hakem ve kadro eksikliklerimizin etkisini bir kenara koyarak değerlendirirsek, top biraz bizi sevseydi çok daha enteresan bir maç olabilirdi. Bu maçtaki en olumlu şey Goufran ve Doğanay’ın performansıydı. Her ikisi bizler için yeni kazanımlar oldu. Umarım sonraki maçlarda bu performanslarını devam ettirirler sezon içinde iki yeni transfer yapmış gibi oluruz.
İlk sekiz haftadaki en olumlu yönümüz kadro ve oyun istikrarıydı. Bu istikrarla rakip kim olursa olsun sonuç ne olursa makine düzenin de bir oyun oynuyorduk. Ve bu soğukkanlı oyun iradesi rakiplerimize karşı en büyük avantajımız oluyordu. Bu avantaj son üç haftada dezavantaja dönüştü. Çünkü 7 haftada kimisinin bizi önemsemediği kimisinin hoca ve takım performansı kötü olan rakiplerin yerine hem bizi önemseyen bizi çalışan hem de diğer rakiplere göre daha hoca performansı yüksek takımlara karşı oynadık ve bu rakipler bizim istikrarlı oyunumuzu futbol deyimiyle çözdü ve etkinliğimizi azalttı.
Burada artık teknik taktik antrenörlerimize ve teknik direktörümüze iş düşüyor yeni bir oyun planı en azından bu ana oyun planımızda sorun yaşadığımız dakikalarda, maçlarda bir açılım yapacak B ve C planlarına ihtiyaçları var. Aksi takdirde bizi etüt eden çalışan rakipler karşısında benzer zorluklar yaşama ihtimalimiz oldukça yüksek.
Sn. Tamer Tuna geçmiş günlerde vermiş olduğu röportajda örnek aldığınız spor adamları kimlerdir dendiğinde Adnan Süvari’yi anlatmıştı. Umarım Pazar gecesi yatağa yattığında tavana bakıp bugün neler söyledim diye düşündüğünde aklına İspanya’daki Atletico Madrid maçından sonra Adnan Süvari basın mensuplarına gördüğünüz gibi karşımızda İspanya şampiyonu var, bizim takım bizim mahallenin çocukları o yüzden ne yapsanız olmuyor Atletico atıyor deseydi. İzmir’deki maç tarihe geçen bir maç, Adnan Süvari tarihe geçen bir hoca, Göztepe’de bugünkü Göztepe olur muydu diye düşünmüştür.
11 Hafta sonunda 17 puandayız hala gerçek hedefimizin 23 puan gerisindeyiz. 22 gol attık 21 gol yedik. Çok doğal olarak sezon başı form durumumuzun biraz gerisindeyiz. Yaptığımız iyi giriş nedeniyle rakiplerimiz tarafından teknik anlamda daha yakından çalışılıyoruz daha iyi hazırlanılıyoruz. Yani uzun lafın kısası hiçbir şey bitmiş değil. Hala bu ligde kalabilmek için her puana ihtiyacımız var. Mücadele yeni başlıyor.
Şimdi gelelim niye bu yazı için 48 saat beklediğim kısmına, bu 48 saati inceleyebilmek için aslına bakarsanız biraz daha geriye gidip geçen haftaya göz atmamız gerekiyor. Önce meslek hastalığı olarak bir kontrol listesi yapalım. Neleri konuşuyoruz?
1) Merkez Hakem Kurulu tarafından maçımıza daha önce Bjksporluluğu ulusal gazetelerin manşetlerini süslemiş, diğer Bizans takımları tarafından bu sebeple maçlarına verildiği zaman ağır eleştirilen, bjksporla yaptıkları maça verilmemesi için ağır mücadele edilen, bütün bunları bir yana bırakın. İzmir takımı ile İstanbul takımının maçına İstanbul bölgesi hakemi olan Sn. Hüseyin Göçek atandı.
2) Sn.Hüseyin Göçek maçın özetleri yorumlandığında sanki ofsayttan atılan golümüzü saymış, iki takıma karşılıklı penaltıyı vermemiş yani sonuç itibariyle yaptığı hatalar çok olsa da puana bir etkisi olmamış gibi yorumlansa da maçı çıplak gözle izleyenlerin çok net anladığı üzere, atağa çıkan takımımızı durdurmak için lehimize bile saçma fauller çalan, şampiyonlar liginde grup lideri olan takımın bütün acizliği ile zaman geçirmeye çalışmasına müsamaha gösteren, saçma fauller, gereksiz düdükler, oyuncularımıza yaptığı müdahaleler ve uyarılar ile nasıl bir maçta eyyam yapılır kitabını yazdı. Bu maçta gösterdi ki Video hakem uygulaması ancak iyi niyetli hakemlerin hata yapmasını önleyecek, bu maçta olduğu gibi kötü niyetli ve ince ince çalışan hakemler için bir çözüm olamayacak.
3) Sezon başından beri yaşadığımız büyük bilet kaosu nedeniyle her türlü çaba ve gayrete rağmen güvenlik sebepleri ile taraftarımıza açılmayan eski kale arkası emniyet eliyle Bjksporlulara tahsis edildi. Oraya doluşan Bjksporlular maratona doğru yanaştı, küfür etti tahrik etti el kol salladı. Ancak ne emniyet görevlileri ne de özel güvenlik şirketi oraya bir güvenlik çemberi oluşturmadı oraya giren insanları burası girişe açık tribün değil deyip deplasman tribününe almadı. Maç boyu oradaki taciz ve tahrik devam etti.
4) Maçın başında futbolcular saha içinde ısınırken Futbol Talimatnamesine aykırı olarak saha içinde görevi bulunmayan bir devlet memuru tek tek tribünleri dolaştı tribünlere parmak salladı yetmedi verdiği talimatlarla tribünün içinden adam topladı. Gazete haberlerinden okuduğumuz kadarıyla Federasyon temsilcisi uyarmasa belki de maç başlayana kadar bu işe devam edecekti.
5) Kulübümüzün İdari menajeri ve yedek kalecisi bu devlet memuruna tepki verdi gitti konuştu ne yaptığını sordu.
Yaşananları daha da ajite ederek bu listeyi daha da uzatabilirim. Ama bu en temel konular bile yaşananları açıkça ortaya koyuyor diye düşünüyorum. Evet bütün bunlar yaklaşık 48 saat önce oldu. Ve 48 saat içerisinde bu listenin bazıları özellikle devlet görevlisi ile ilgili olanlar ulusal gazetelerde manşet oldu.
48 saat içerisinde ki temel beklentim Kulübümüzün resmi sitesinde bir Yönetim Kurulu açıklaması idi, Kulübüne camiasına haksızlık yapıldığını düşünüyorsa bunu ifade etmesini yok yapılanların hepsini doğruluyorsa o zaman da idari menajeri ile yedek kalecisine size ne kardeşim işinize bakın demesini bekliyordum. Ama ne o yönde ne bu yönde bir açıklama gelmedi.
En azından on gün önceki açıklamalardan sonra bugün bir açıklama beklemek en doğal hakkımız. Ne olmuştu 10 gün önce ; Kulübümüz Yönetim Kurulunun Başkan Vekili seviyesinde temsil edildiği bir seminerde her ne kadar sabahları eti cin kraker yiyerek uyanan Seyit Mehmet Özkan’ın sinsiliğine kurban giderek te olsa mikrofonlara çok net bir şekilde Yönetim Kurulumuzun fikri ifade edildi. Burası diğer kulüplerin aksine Sahipli bir Kulüp.
O nedenle bugün merak ediyorum Yönetim Kurulumuz bu sözünün arkasında mı? Sözünün arkasındaysa Kulübüne camiasına taraftarına bu şekilde mi sahip çıkıyor. Camiamızın en temel lokomotifi dediği taraftarları tribünlerden kendisine seslenip taraftara sahip çık diye bağırdığında müziğin sesini artıranlara hak ettikleri cezayı verdi mi? Bütün bu olanlarla ilgili camiasına söyleyeceği tek bir kelime yok mu?
Hepsinden geçtim şunu canı gönülden merak ediyorum. 10 gün önce beyanat verirken bu Kulüp diğerlerinin aksine Sahipli bir kulüp derken ticaret sicil kayıtlarından mı bahsediyordunuz. Yoksa biz buradayız Göztepe’ye uzanacak zarar verecek eli kırarız mı demek istiyordunuz.
Eğer ticaret sicil kayıtlarından bahsediyorsanız bu kulübün futbol şubesi 1997 yılında şirketleşti. 20 yıldır o ticaret sicil kayıtlarında birilerinin isimleri yazıldı çizildi ama hepsinin geldiği nokta aşikar, o kayıtlarla bu Kulübe sahip olmak zor.
Yok biz buradayız Göztepe’ye uzanan elleri kırarız demek istediyseniz BUYRUN MEYDAN. Hatta bizde tam kadro arkanızdayız. Göztepeye uzanan elleri kıralım hep beraber…
Göztepe Sahipli mi? Sahipsiz mi? Gösterelim.
Alayına İsyan İnadına Göztepe
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
- Ayrıntılar
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Herşey Olması Gerektiği Gibi…
Pazar günü Süper ligde milli maç arasından önce 7.maçımıza 6 maç 13 puan ile çıktık. Bir çok konuya değinmeye çalışacağım ama öncelikle maç ile başlarsak;
Her ne kadar rakibimizin bir hafta içinde oynayacağı 3.maç olsa da çoğumuzun hafta içi konuştuğu ilk defa takımımızın gücünün gerçek anlamda test edileceğiydi. Çünkü son 2-3 sezondur sistemi, takımı oturmuş belki de ligin en oturaklı ve sistematik takımı ile oynayacaktık. Biz bugüne kadar hep rakibimizle kora kor oynamıştık. Bu maçta bazen oyunu tutmamız gerekebilirdi, kora kor oynadığımızda çok sıkıntı yaşayabilme ihtimalimizvardı. İşte bütün bu tereddütlerle haftayı geçirip maça geldik.
Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki çok iyidik. Bu kadar sistematik ve oturmuş bir takıma karşı daha 2-3 ay önce kurulmuş takımımızla başabaş hatta bazı zamanlarda üstün bir oyun oynadık.
Pekiyi niye yenemedik. İsim isim analiz yapmaya şu anda gerek yok ama altını çizmek gerekirse dün akşam ki maç bu ligde oynanan maçların bir tık üst seviyesinde bir maçtı. Ve bazı oyuncularımız tecrübesizlikten ve şu an daha geliştirmeleri gereken özelikleri bulunduğundan, bazı oyuncularımızda fazla tecrübe ve fiziksel yıpranmışlıktan bu maçın seviyesine çıkamadı.
Ama bizi çok mutlu eden takımın yarısından fazlasına denk gelen sayıda önemli oyuncumuzun her seviyede çok iyi oynayabildiğini de gördük. Esas bu çok sevindirici bir durumdu. Herşeyden önce çok karakterli bir takım olduk. Verdiğimiz veya vermediğimiz reaksiyonlarla, sonuç oyun skor hakem ne olursa olsun. Bıkmadan usanmadan oynamaya devam eden bir takımız. Hani küçükken mahallede sabahtan akşama 5 tane maç yapar, yarın kaçta buluşuyoruz diye yarınki maçın planını yapıp ayrılırdık ya aynı tempoda bir takıma sahibiz. Takım oynamaktan zevk alıyor.
Oyuncularla ilgili son olarak tek bahsetmek istediğim şey Halil. Gerçekten bu maçta çıkış yapan oyuncumuzdu son 15 dakika adeta rakibin sağ kanadını çökertti. Orta saha oyuncularımızın Halili tanımaması ve genelde ayağa pas oyunu oynayan oyuncular olması bugüne kadar verimsiz kılıyordu, İlk defa Halile göre oynadılar yani Halilin önüne önüne yuvarladılar topu böyle olunca Halil oynadı. Çünkü Halil ayağına gelen toptan çok önüne atılan topla oynayabilen bir futbolcu. Bunun yanında Halilde önceki maçlarda PTT’deki gibi alıp alıp gidecek zannediyordu. Onu yapamayınca da oyundan düşüyordu. Dün ilk defa alıp alıp gitmeden Traore ve Castro ile verkaçlara girerek pozisyona girdi işin rengi değişti.
Tamer hocanın adı geçer geçmez tepki veren biri olarak hakkında birkaç şey söylemeden geçmek bize yakışmaz. Esasında verdiğimiz tepki de şunu söylemiştik. Kayıtlar paylaşımlar ortada, Ne demiştik. Tamer hocanın hocalığına taktisyenliğine çalıştırıcılığına tek kelime lafımız yok. Ama hocanın tecrübesi az ve Göztepe camiasının baskısını kaldıramayabilir bu sebeple çok hata yapabilir demiştik. Hoca kurduğu takım oynattığı oyun yakaladığı ivme ile bu baskıyı kendinden uzak tutuyor. Ve takım böyle mücadele etmeye devam ederse de baskı ortamı yaşamadan ligi tamamlayıp eksik olan tecrübesini de tamamlayabilir. Umarım da böyle olur.
Ligin 7 haftasının ardından bakar isek;
Başkanı ile Hocası ile takımı ile tribünü ile çok güzel olduk. Bütün görmezden gelme ve bastırmalara rağmen her hafta gündem olmaya devam ediyoruz. İyi satar güzel ilgi çeker mottosu yayıncı kuruluş içinde işlemeye başladı her hafta bize ayrılan süre artıyor. Ve sözde büyük takımlar her hafta başka rezilliklere devam ettikçe biz sıyrılmaya ilgi çekmeye devam edeceğiz.
Tabi ki bu ilginin de bir bedeli var. Bu hafta hakem çok ince ince çalıştı. Takım baskı kurmuşken oyuncu değişiklikleri ile oyunu soğutması, bizim oyuncularımıza kafa tutuşu, baskı oluşturmaya çalışması, maç boyunca sistematik olarak Sabri ile uğraşması, Kaleci Volkan başta olmak üzere zaman çalmalara çok müsamaha göstermesi, 3 dakika gibi komik bir uzatma yapıp, onu bitirebilmek içinde penaltı vermesi gibi alt alta yazıldığında iyiniyetli olmadığının açık ispatı onlarca hareket yaptı.
Bunların hepsi olacak, zaman olacak daha ağır hakem hataları olacak, zaman olacak TFF daha keskin üstümüze gelecek, zaman olacak siyaseten hedef olacağız. Zaman olacak top bizi sevmeyecek yani bizim dışımızda onlarca etken var bu ligde başarılı olmak için. Ama biz bütün bu dış etkenlere bugün yaptığımız gibi mücadele ile birliktelik ile dik durma ile reaksiyon verirsek hepsinin üstesinden geleceğiz. İster bu sene ister gelecek sene bu zincirlerin tamamını kırıp atacağız.
Süper lige çıktığımız günden beri tribün olarak büyük bir değişim büyük bir dönüşüm yaşıyoruz. Yaklaşık 10.000 kişi ortalamaya oynuyoruz. Birbirini tanıyan yılların tecrübesi kemik kitlemizin 5-6 bin kişi civarında olduğunu varsayarsak 4.000 yeni tribüncü var aramızda ona rağmen verdiğimiz reaksiyonlar gerçekten inanılmaz bu sebeple başta tribün grupları olmak üzere emek veren koşan organize olan tüm tribün emekçilerine sonsuz teşekkürler.
Gelelim lig planlamasına, ligde kalma puanını sezon başı yaptığımız değerlendirmelerde 40 puan olarak belirlemiştik. Hoş bu sene burası da biraz ptt ye benzedi herkes herkesi yeniyor bu puan 36-37 lere düşebilir ama biz 40 tan devam edelim. 7 maç 13 puandayız kaldı 27 puan.
İlk yarı 10 maç kaldı aynı performansı gösterip 13 puan daha alırsak 26 puanla devre yaparsak ikinci yarıya 13 puan kalır ve büyük oranda rahatlarız. Bunun altında kalırsak temkinli bunun üstüne çıkarsak heyecanlı bir ikinci yarı bizleri bekler.
İlk 7 haftada olması gereken her şeyi olması gerektiği gibi yapan Başkanımız, Yöneticilerimiz, Teknik Kadromuz, Oyuncularımız, Taraftarlarımıza sonsuz teşekkürler.
Herşey Tek Büyük Göztepe İçin
Alayına İsyan İnadına Göztepe
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
- Ayrıntılar
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Türk Futbolunun Geleceği İzmir Futbolu
Türk futbolunda eyyam yapmayan, sözde büyük semirtme gayreti ve çabası içinde olmayan futbol otoriteleri hakkaniyetli olarak yorum yaptıklarında son 2-3 aydır konuştukları genel olarak İzmir Futbolu oluyor. Otoritelerin ortaya koyduğu iki tane gerçek var.
Birinci gerçek son üç sezonda 2 şampiyonluk yaşayan bir yandan stadyum ihalesi yapılan bir yandan alt yapı tesislerinin projesi çizilen bunları yaparken tek kuruş borcu olmayan süper ligdeki tüm kulüplerin aksine mali disiplini birinci öncelik yapan, önceki yıllarda süper lige çıkan kulüpler gibi kendini kaybetmeden bilinçli ve disiplinli bir transfer politikası izleyen Başkanı ile taraftarı ile camiası ile herkesin imrenerek baktığı Göztepe. Artık herkes kabul ediyor ki Türk Futbolunun önümüzdeki 10 yılında muhakkak Göztepe damgası olacak. Ve bu damga büyük oranda Türk futbolunu da değiştiren, dönüştüren, geliştiren bir damga olacak.
İkinci gerçek her ne kadar biz Göztepelilerin tam olarak tasvip etmediği bir sistematik kullansa da Altınordu, oluşturduğu alt yapı sistematiği bu sistematik içinden çıkan oyuncuların Avrupa pazarında kendine yer bulması, takımın istikrarlı bir yapı içerisinde sadece yerli oyuncularla ve sabit bir hoca ile hayatına devam etmesi tüm futbol otoritelerinin dikkatini çekiyor. Tabi bu gelinen nokta Buca Akademi geçmişi ile de birleştirirsek yaklaşık 10-12 yıllık bir çalışma ve çabanın sonucu oluşan bir yapı. Altınordu da bugün itibariyle gösteriyor ki önümüzdeki on yıllık süreçte Türk Futbolu içinde önemli bir yere sahip olacak.
Bu iki yapı İstanbul’un hoyrat semirtilmişleri ve Anadolu’nun vizyonsuz sıra takımları arasında ortaya koydukları vizyon, yapı ve çaba ile ayrışıyorlar. Bir çok alanda olduğu gibi futbolda da İzmir ön alan yol açan şehir hüviyetini ön plana çıkarıyor.
Bu iki yapının mevcut durumunu gözden geçirirsek ikisinin de bugün itibariyle temel problemleri mevcut.
Göztepe’miz alt yapı düzenini henüz sağlıklı olarak kuramadığı için yerli oyuncu stoğunda dışa bağımlı bir yapı durumun da kalıyor. Yerli oyuncuların fiyat düzeylerinin de şu anda şişirilmiş halde olması sebebiyle bilinçli bir bütçe yapısının peşinde koştuğunda ister istemez yabancı oyunculara yönelmek zorunda kalıyor. Bu da vizyonu dahilindeki ileriye yönelik yapılanmasında ağır yol almasına sebep oluyor.
Göztepe’mizin ideal bir alt yapı sistematiğine ulaşması Altınordu örneğinden ilerlersek en iyi tesis yatırımları yapılsa dahi 8-10 senelik bir insan kaynağı hiyerarşisi oluşması ile mümkün olacak.
Altınordu’ya baktığımızda, onlarında ellerindeki insan kaynağını daha geniş kitlelerin önüne çıkarabilmesi, yetenek olarak keşfettiği, teknik taktik olarak yetiştirilmesini sağladığı oyuncuların bugün üst düzey bir futbolcunun ortaya çıkması için olmazsa olmazı olan mental özellikleri kazanmasını sağlayacağı bir futbol ortamına ihtiyacı var.
Altınordu kendisi bu yolu izlese önemli başarılar elde ederek bir kitle camia yaratması Türk futbolunun mevcut yapısı içerisinde ne yazık ki mümkün değil öyle olunca ister istemez yetiştirdiği oyuncuların gelişimini başka takımlarda sağlaması gerekiyor. Bu da yarattığı sistemin getirilerini hem sportif anlamda hem de finansal anlamda tam anlamıyla elde edememesi sonucunu ortaya çıkarıyor.
Olaya sportif açıdan baktığımızda her iki kulübün birbirine ihtiyacı var. Göztepe’mizin yerli futbolcu stoğuna, Altınordu’nun oluşturduğu değerli yerli futbolcuların gelişimini tamamlayacağı, sportif ve finansal anlamda katma değer yaratacağı kitlesi olan, stresi olan, baskı ortamı olan, daima başarıyı hedefleyen bir üst düzey futbol ortamına ihtiyacı var.
Bir adım geriye atıp büyük resme baktığımızda lafın sonunu nereye götüreceğim az çok ortaya çıktı. İzmir futbolunun yarattığı bu iki önemli değer günümüzde geldiği noktalar itibariyle birbirinin tamamlayıcısı konumunda.
Tabi ki iki kulüp birleşsin veya biri diğerinin altına girsin gibi yüz yıla yaklaşan geçmişlerini hiçe sayan bir yapı önermiyorum. Ama Altınordu Göztepe’nin La Masia’sı, Göztepe’de Altınordu’nun Barcelonası olabilir. Bu hiç zor değil, bu birliktelikten oluşacak güç Türk Futbolunda devrimsel bir gelişim ortaya çıkarabilir.
İşin sportif kısmını yukarıda açıkça ifade edebildiğimi düşünüyorum. İşin finansal boyutuna gelir isek iş hayatları boyunca onlarca ortaklık kuran ve bu ortaklıklarla büyük başarılara imza atan işadamları olan Sn.Özkan ve Sn.Sepil mutlaka bir ortak nokta oluşturacaklardır.
Eğer bu birliktelik temel yapı taşları doğru oturtularak sağlanabilirse işte o zaman İzmir futbolu başta Türk futbolunda sonra da Avrupa futbolunda söz sahibi bir futbol şehrine dönüşebilir. Kültürü ile geçmişi ile bu durumu çoktan hak eden şehrimiz ortaya koyduğu spor politikası ile şehrin gelişimine de önemli katkı sağlayabilir.
Fikri ortaya atmak bizden tartışmak tüm paydaşlardan…
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
- Ayrıntılar
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
GASSYM (*)
Kendisi hakkında şöyle bir göz attım son 17 yılda 50 e yakın yazı yazmışım, bazı yazılar gazetelere manşet olmuş, bazı yazılar için tehdit edilmişiz bazı yazılar için göklere çıkarılmışız bazı yazılar için yerin dibine sokulmuşuz, yüzlerce reaksiyon olmuş. Bu yazılardan dolayı bir zararımız olduysa tarih bizi affetsin, yararımız olduysa en son noktasına kadar helal olsun.
1988 yılında 10 yaşındaydım babam vefat ettiğinde eniştem ile ablam, hem kafam dağılsın hem de yeğene göz kulak olayım diye spor okuluna göndermişti. ilk kez o gün tanıştım, 1 seneden fazla koştum üzerinde sarı kırmızı formamla, Ali Çağlar hocanın tel kapıdan girişi hala gözümün önüne gelir bir de sonradan yıkılan şu an salonun olduğu yerdeki soyunma odalarındaki buram buram ter kokusu hala burnumun direğini sızlatır.
Sonra aynı yerdeki kafeye gider aklım Göztepelist toplantılarına, bugün çevremde olan onlarca insanı ilk kez o kafede tanıdım. Ne heyecanlı toplantılardı onlar bazen incir çekirdeğini doldurmayacak konuları saatlerce tartışırdık. Adeta sterileze facebooktu o kafe.
Birden Abdullah Gül geldi gözümün önüne hentbol salonu temeli atarken tarih affetsin hiç inanmamıştık biteceğine… gece gündüz küfrettiğimiz belediye başkanı adaylığı sürecinden yadigar kaldı salon.
Kara balpa kongresi, balpa dan oraya kadar yürümüştük sözde büyüklerimiz bir hedef gösterecek diye tam ortasında bisküvi yiyerek dağılmışlardı gözyaşlarımız içinde…
Sonra 2 Eylül, korsan basın açıklaması okunmasın Deniz Durmaz öne çıksın hazırladığımız basın açıklamasını okusun diye nöbet tutarken geldik gözümün önüne tahta merdivenin başında... herkes bir köşeden çekiyordu. Gazeteciler soruyordu ya hangisi okunacak hangisini yazacağız yarın habere…
3 yaşındayken kızımı ilk kez götürdüğümde çimlere çıkarıp koş bakalım babacım burası bizim herşeyimiz koş zıpla dediğim dün gibi zihnimde 7 sene geçmiş olmasına rağmen.
Göztepe Alt Yapı Derneğinin olaylı toplantıları, bakımını yaptıramıyoruz diye suni çime dönüştürülme hikayesini, cia merkezine giriyormuşçasına Altınbaş Kongresine girişimizi, bir salon dolusu taraftarın karşısına çıkıp Yönetime soru sormalarına moderatörlük yapışımızı, alt yapı maçlarını, halı saha maçlarını, idman basmaları, şampiyonluk kutlamaları Güzelyalı da fiilen hiç yaşamayan biri olarak bu kadar çok anıyı nasıl biriktimişim kısmına hiç girmiyorum sayfalar düzinelerce olmasın diye…
Gürsel Aksel’in kim olduğuna kafamız basmadan önce öğrendik oranın Gürsel Aksel olduğunu 10 yaşında girdik kapıdan desek 29 senedir yaşamımızın bir parçası… Gönüllerimizin mabedi
Yarın bu büyük mabet yeni kimliği için yeni bir yola çıkıyor.
Göztepe’nin ölümsüzlüğünün simgesi, Göztepe’nin ölümsüzlüğünün sebebine dönüşüyor.
Stadyumun oraya yapılmasının en ateşli savunucularından biri olarak ilk günden beri söylediğimin arkasındayım tarih bundan sonra ne yazarsa yazsın. Göztepe kendi semtinin göbeğindeki stadyumu ile artık ölümsüzdür.
Emektar yeni hayatına başlarken bizleri bekliyor gelin diyor yıllardır olduğu gibi tutun bir kanadımdan beni yalnız bırakmayın bu yolculukta,
anılar belki mazide kalacak kimilerine göre belkide anılar bir beton yığınına dönüşecek. Ama orayı Gürsel Aksel yapan yaşadıklarımız yaşattıklarımız, yeni hali ilede biliyoruzki çok daha büyüklerinin çok daha mutluluklarını yaşayacağız yaşatacağız. Bu bir dönüşüm yeni bir kapıda geçiyoruz.
İşte tam da bu sebeple,
Yarın 09.09.2017’de herkesi bekliyoruz Gürsel Aksel’e
10 yaşındaki heyecanla spor okuluna koşar gibi,
Piksel piksel toplanan hentbol maçına gider gibi,
Artık amatörsünüz Gürsel Akselde oynarsınız diye dalga geçtiğini zannedenlerin yüzüne gururla bakar gibi,
Kara günlerde toplanıp gece yarısı konuşmaya gider gibi,
2 Eylüle gelir gibi,
Balpa’dan geçer gibi,
Hadi hep beraber gidelim yarın saat 10:00’da
Elele Gönül Gönüle
GÖZTEPENİN ÖLÜMSÜZLÜĞÜNÜN SİMGESİNİ
GÖZTEPENİN ÖLÜMSÜZLÜĞÜNÜN SEBEBİNE DÖNÜŞTÜRMEYE,
Alayına İsyan İnadına Göztepe
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
(*) Gürsel Aksel Spor ve Sağlıklı Yaşam Merkezi
Not: Emeği geçenleri şimdi bu yazıya karıştırmadım, o haftaya uzun uzun…
- Ayrıntılar
Özkan Cengiz / Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Şampiyon …
Her sezon bittiğinde, hep aynı cümle kullanılır. Ne sezondu! Herhalde son yıllarda bu tepkiyi en çok hak eden sezonu tamamladık. Biraz sezon içinde çok yazmama totemi de yapınca o kadar çok konu var ki dile getirmek istenen bunları sadeleştirmek epeyce kafamızı yordu.
Yıllardır yazı yazarken iki ana temaya dikkat ederim. İlk olarak gündemi değerlendirmek geleceğe dair fikirlerimi ortaya koymak ikinci olarak ta tarihe not düşmek, yani bundan 5-10 sene sonra insanlar bu yazıyı okuduğunda azda olsa bu döneme dair fikir sahibi olsunlar. Bugünde aynı şeyi yapmaya çalışacağım. Çok dağılmamak için başlık başlık;
Takım
Bu konuyu değerlendirirken hemen devre arası yazımızı hatırlamak istiyorum, ne demiştik devre arasında “bireysel baktığımızda çok üstün, çok yetenekli, çok formda bir takım değiliz ama uzun yıllardır beceremediğimiz bir şeyi bu sene becerebiliyoruz. Bunun adı takım olmak bu devre arası liderliği tamamen takım olmayı becerebilmenin sonucu”
Esasında aynı analizi doğrulayan bir ikinci yarı yaşadık. Belki ilk yarının rehaveti, belki devre arası gidenler gelenlerin yarattığı duruma uyum süreci, belki 1. Ligin her zaman 2.yarılarının zor oluşu, belki belki belki … sebebini tam olarak bilemeyeceğimiz bir şekilde takım olmayı unuttuk. Bunun doğal sonucu olarak bireysel hatalar ön plana çıktı, motivasyon ve mücadele gücü yok oldu. Rakiplerimizin onlarca ikramına rağmen bir türlü üstümüzdeki ölü toprağını atamadık taaaa ki play off’a kadar.
Şimdi buna itiraz edenler olacaktır. Son 3-4 hafta toparladık diyenler olacaktır. Ama dürüst davranalım Denizli’de play off’a kaldığımız maçtan sonra çoğumuzun ortak görüşü kaldık ama bakalım ne olacaktı?
Play off larda bambaşka bir takımla karşılaştık. Takım içerisinde bu tarz süreçleri yaşayan oyuncuların elini taşın altına sokması ve takımın güveninin üst noktaya gelmesi ile şiir gibi iki bolu maçı oynadık.
Eskişehir maçına çıkarken gene dürüst davranalım iş bu sefer değişmişti hiç birimizin şüphesi yoktu kupayı alacağımızdan çünkü iki bolu maçında takım takım olmayı hatırlamıştı. Adeta gözlerinden ateş çıkıyordu. Eskişehir kırılgan kadrosu ile böylesine bir motivasyonun karşısında duracak bir takım değildi. Duramadı da zaten, sadece maç içinde iyi kalecisi ve insanüstü mücadele ortaya koyan Cinemre ile direnmeye çalıştı o da bir yere kadar oldu hakkı olan hakkını aldı.
Teknik Kadro
Yukarıda bahsettiğimiz değişim tek başına teknik kadro değişikliğine bağlanabilir mi bilmiyorum. Ama somut gerçek teknik kadro değiştiğinde her şey değişmeye başladı. İdari anlamda yaşanan olumlu gelişmeleri de teknik kadroya bağlamak yöneticilere haksızlık olur ama teknik kadronun yarattığı etki onlarında kuşkusuz işlerini kolaylaştırdı.
Yıllardır hocaları takip eden bir tribüncü olarak Yılmaz Hocanın en büyük özelliğinin maç hazırlığı olduğuna inanıyorum. Rakipler iyi çalışılmış, takım rakiplere göre hazırlanmış ama bunun yanında ana oyun iskeleti belirlenmiş rakibe göre esnemiş bir yapı ile çimlerin üzerine çıktı. Bu değişimi ilk tribünler gördü. Mağlubiyetlere rağmen takımın arkasında durmaya, hocaya destek vermeye devam etti.
Gerek bolu maçları, gerekse de Eskişehir maçında karşısında bu liglerin müdavimi Fuat Çapa, ve Türkiye’nin tartışmasız en iyi hocalarından Mustafa Denizli’nin çaresiz kalışı tamamen Yılmaz hocanın rakibini, takımını ve ligi iyi tanımasının, analiz etmesinin, sonuca gitmesinin ürünüydü.
Hoca ve ekibi tam bir acil durum ekibi olduklarını krizi yönetmede çok başarılı olduklarını açıkça gösterdiler. Şu anda aklımızda ki tek tereddüt nasıl bir Sezon hocası olduğu konusunda çok bilgi sahibi değiliz. Bu konuda tereddütlerimiz var. O yüzden herkesin kafası karışıyor.
Ben naçizane kendi görüşümü ifade etmem gerekirse Türkiye liglerinde herhangi bir hocanın Yılmaz hocadan bir tırnak daha iyi olduğunu düşünmüyorum. Kendisi tartışmasız Türkiye liglerinin ilk 5 hocası arasında, arkasında böyle bir başarı hikayesinin verdiği motivasyonda varken Yılmaz hoca ile devam etmek en birinci seçenek.
Bunun yanında bizde onun için çok iyi bir seçeneğiz, yıllardır büyük takım peşinde koştu şu anda en büyük takımda devam etme şansı var. Türkiye’de bir futbol devrimi yapılacaksa bunun yapılacağı takım tartışmasız Göztepe’dir. Bunun farkında olarak gerekirse fedakarlık yaparak bu takımın başında kalmaya çalışmak yapacağı en doğru iş olur.
Taraftar
İlk olarak tanımlamayı yapalım. Ben taraftar deyince tribün ve sosyal medyayı birbirinden ayırmıyorum. Çünkü artık sosyal medyada kendi çapında bir tribün, eskiden haftada bir tribünlerden takıma yönetime taleplerimizi iletirdik. Şimdi sosyal medya sayesinde her an her dakika aklımıza geleni paylaşıyoruz.
Tribünlerde de aklına gelen slogan atmaya kalkar ama hangi fikrin peşinden gidileceğini kitle belirler sosyal medyada böyle onlarca kişi yüzlerce paylaşım yapıyor ama hangi paylaşımın ön plana çıkacağını gene kitle belirliyor. Bu sebeple tribün ile sosyal medyanın tepkilerini mümkün olduğunca aynı potada değerlendirmek lazım.
Bu senenin en iyi performansı bence ufak tefek istisnalar dışında taraftardı. Verdiği veya vermediği tepkilerin çoğunda haklıydı. Ve verdiği veya vermediği tepkiler ile yolunu kaybedenlerin yolunu açtı. Bazen tepkinin ayarı biraz kaçsa da ana fikri her zaman yörüngedeydi.
Tek bir örnekle ifade etmek gerekirse son günlerde Günay’ı eleştirdiniz eleştirdiniz ama bak takımı şampiyon yaptı paylaşımlarını görüyorum. Bu paylaşımlara en güzel cevabı Günay verdi maçtan sonra tribünler bizi şampiyon yaptı dedi. Çünkü tribünlerin kendisini haksız eleştirmediğini, hata yaptığı haftalar eleştirdiğini, performansının düştüğü haftalar eleştirdiğini, performansını iyileştirdiği zaman hakkını verdiği tezahüratını yaptığının farkındaydı. Umarım Günay’ın farkındalığı bir gün herkesin farkındalığına dönüşür.
Ayrı bir yazının konusu ama 14 senelik maceramızın en temel direkleri 1999 Antalya’yı yaşayan nesildi. Oradaki ışığın peşinden koştular, en kötü günde o günkü anılarını paylaşarak motive oldular. Bir kez yaptık bir kez daha yaparız motivasyonunu o gün yaşadıkları ile perçinlediler.
Önümüzdeki 8 sene yani 2025 yılındaki yüzüncü yılımızda nerede olacağımızı da 2017 Antalya’yı yaşayan nesil yaratacak. Çünkü her ne kadar onlarca kez Göztepe’yi dinleseler de ilk defa o gece iliklerinde hissettiler.
Yönetim
Bu konuda özellikle bu sezon için gerçekten çok uzun hikayeler yazabiliriz. Ama şu aşamada bunu yapmanın iki nedenle önemi yok.
Birinci nedeni artık farklı bir atmosferdeyiz. Süper lig ile 1.Lig arasında bir çok alanda inanılmaz farklar var ama bence en keskin farklar Yönetim yapılarında o yüzden 1.lig yönetim performansı konusunda analiz yapmanın bize bir faydası yok.
İkinci nedeni de gidiş yolundan sınıfta kalsakta sonuç olarak şampiyonuz, futbol bir matematik sınavı olmadığına ve gidiş yolundan puan almadığımıza göre sonuç doğruysa her şey unutulur.
Süper lige gelirsek büyük bir ekonomiden bahsediyoruz. Şanslıyız ki Başkanımız hayatı boyunca büyük ekonomili şirketlerde üst düzey yöneticilik yapmış bir kişi. Hayatı boyunca üst düzey profesyonellerle çalışmış, hayatı boyunca yönetim kurullarında yer almış.
Dünyanın her yerinde iş yapma tecrübesine sahip Başkanımızın ilk göreve geldiğinde tecrübesiz olduğu iki konu vardı. Birincisi Futbol hatta alt parantezinde Türk Futbolunun içinde bulunduğu saçma sapan sistemsiz sistem, ikinci olarak ta eşi benzeri olmayan dinamik yapısı ile Göztepe kitlesi.
İki konuda da geldiği gibi değil üstüne gerçek anlamda çok önemli deneyimler ekledi. Yeri geldi kurumsallıkla ilerledi yeri geldi kurumsallıktan tek adamlığa döndü, yeri geldi Türk Futbolu içi hegemonyasına uydu yeri geldi bu hegemonyaya karşı çıktı. Yeri geldi siyasilerle kavga etti, yeri geldi siyasilerle uyum sağladı. Büyük hatalar ve büyük geri dönüşler, gerçekleştirdi.
Son 1,5 aylık performansı da ne kadar çok gelişim kaydettiğini açıkça gösteriyor. Ama şunu da belirtmek lazım bireysel olarak kendisini hazırlasa da ekibini henüz süper lige hazırlayamadı. Bundan sonraki süreçte ekibinin gelişimine sıra geldi. Çünkü kurduğu tüm yapıları gün geldiğinde yöneticilerine emanet eden Sepil vizyonunun ortaya koyması gereken süreç bu şekildedir.
Camia tarafına gelirsek, Sepil yönetiminin en hızlı başladığı yerdi, geniş kapsamlı oluşan o günlerde adına gönüllü denilen camia yöneticileri kadrosu gün geçtikçe azaldı. Bu sezon içerisinde çekirdek kadrosuna ulaştı. İlk önce tabi ki şampiyonluktan dolayı arkadaşlarımızın tamamına emeklerinden dolayı canı gönülden teşekkür ediyoruz.
Göztepe’mizde en zor iş camiadan olup yönetim kadroları içerisinde yer almaktır. Çünkü camianın beklentisi, tüm camianın istek, görüş, talep ve hassasiyetlerini dikkate almaları ve bunların çatısı altında görev yaparak Başkan ve Profesyonel yöneticileri yönlendirmeleri, Başkan ve profesyonel yöneticilerin beklentileri ise kendi görüş ve politikalarını camiaya kabul ettirmeleridir. Gerçekten iki ucu dolu değnek, bir tarafı mutlu ederken diğer taraftan tepki almak diğer tarafı mutlu ederken bu taraftan tepki almak kaçınılmazdır. Camia yöneticilerimizde iki arada savrulup durdular, kimisi dayanamadı bıraktı, kimisi direk tarafını belirledi, kimi biraz ondan biraz bundan ilerlemeye devam etti.
Şimdi işleri çok daha zor çünkü Türkiye’deki herkesin artık Göztepe ile ilgili bir hedefi bir niyeti bir kararı var. Bunların çoğunluğu da Göztepe kimyasını bozacak niyet ve kararlar. Bu noktadan sonra Göztepe’ye daha çok sahip çıkıp yönetim içindeki emniyet sübabı olmak zorundalar, ya tavırlarını ortaya koyup Göztepelerine sahip çıkacaklar efsane olacaklar yada AŞ dönemlerinde görev yapmış onlarcası gibi çarkların arasında yok olup gidecekler.
Naçizane bir hatırlatma böylesine zor bir dönemde iyi Göztepeli, kötü Göztepeli, bizden Göztepeli, onlardan Göztepeli, koşan Göztepeli yatan Göztepeli, uyumlu Göztepeli, Uyumsuz Göztepeli, diye sınıflamalar yapıp ellerindeki güçlerini parçalarsa bir gün arkalarına baktıklarında kimseyi göremeyebilirler.
Göztepe yüzlerce çeşit insan tipinden oluşan dinamikleri ve elektriği ile bambaşka bir camiadır. Bunun en büyük sebebi de bu çeşitliliğidir. Bırakın Sivas ve Malatya’yı, Beşiktaş’ın bile gölgede kalmasının sebebi işte bu çeşitliliktir. İster camia yöneticisi olsun ister profesyonel yönetici olsun, ister Kulüp Başkanı olsun ellerindeki bu gücün farkına varmazsa veya bu çeşitliliği sıradanlaştırmaya çalışırsa kendi kaybeder.
Sonuç
Şampiyon olduk dünyanın en mutlu insanlarıyız. Üç gün oldu hala kendimize gelemedik zafer sarhoşluğu içerisinde dolaşıyoruz. Ama;
Sandro sezon boyunca oynamadığı topu 3 dakika içinde oynamasaydı. O stadyumdan Eskişehirliler gibi 3,5 dakika da çıkarmıydık. O stadyumdan çıkışımızın Kulübümüzdeki etkileri ne olurdu. Bunların hepsini çok iyi biliyoruz.
Şampiyon olduk, süper ligdeyiz, her şeyi ile 5 gömlek altı olan 1.ligde son haftalara kadar tel tel dökülen yapımızla süper lige ne kadar hazır değiliz. Bunların hepsini çok iyi biliyoruz.
2017 Antalya’nın yarattığı gücün yarattığı sinerjinin farkındayız. Bu gücün beklentilerinin farkındayız. Bu gücün kimyamızı bozmasını engellemek, kendi doğrularımızla ilerlemek zorundayız. Hepsini yapacak gücümüz, hepsini yapacak inancımız var. Çünkü biz Göztepeyiz.
Mücadelemiz ilk günden bugüne bugünden sonsuza TEK BÜYÜK GÖZTEPE için ve bugün hiç bir şey bitmedi, herşey yeni başlıyor. Göztepe olmaya Göztepe kalmaya devam edeceğiz.
Alayına İsyan İnadına Göztepe
Özkan Cengiz / Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
KÖŞE YAZILARI
-
İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var?
10 May 2020Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Hangi takımın daha çok taraftarı var? Bu soru çok iç gıdıklayan bir soru biliyorum. Pazar Pazar maçlar da yok. Nereden aklıma geldi diye sorarsanız Dövletimiz sağolsun. İnstagramda Kumluca-Olimpos alanının yüce Dövletmiz tarafından 1. derece sit alanı konumund... -
Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik...
12 Nisan 2020Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk *Ülkemizde 1098, dünyada 108.319 kişiyi covid19'un kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... *Ne mutlu bizlere değil ki ülkemiz, covid19 açısından müreffeh ülkeler düzeyini yakalama ve aşma yolunda koşar adımlar ile ilerliyor... Yine de arada iyi şeyler de var... -
Gözyaşları...
21 Nisan 2019Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Uzun zamandır yazasım gelmiyordu ligin ilk devresinde yazacak birşey yoktu pek, ya da dünyevi dertlerden yazasım gelmedi... Ligin ikinci devresinde de yazasım gelmedi bu sefer çoğunlukla dünyevi ailevi dertlerden... Dünkü gözyaşlarına kadar... Taraftarımızın,... -
Göztepe TEK Büyüktür.
28 Nisan 2018Özkan Cengiz ozkan@ozkancengiz.net Göztepe TEK Büyüktür. Yıllar önceydi amatördeydik, takıma tribünlerin yoğun tepkisi vardı, hoca ve oyuncular fazlaca tepki alıyorlardı. O günlerin yöneticileri ile bir araya geldik. Şaşkındılar, bize nasıl profesyonel çalıştıklarını anlatıyorlardı. Video analizler...