Oğuz Reşat Sipahi

www.sipahi.tk

1925'de kurulmuş Göztepe Spor Kulübü'nde 1997'de başlayan şirketleşme süreci ve on yıl sonrasında 2007'de başlayan Altınbaş Holding-İmam Altınbaş dönemi 2013-Mayıs'ın sonunda bitti. Yerine  Hüseyin Altınbaş dönemi başladı.

Bu yaklaşık sekiz-dokuz aylık sürede takımın 89 yıllık iki probleminin çözümü açısından azımsanmayacak bir ilerleme sağlandı.

Yedi yıllık Altınbaş döneminde bir türlü çözülemeyen tesisleşme işi Urla'da yapım aşamasına geldi. Tesisler bitime doğru ilerlemeye devam ediyor. bitişe doğru ilerliyor...

Başkan Hüseyin Altınbaş görev alanı tanımına pek almasa da Göztepe tarihi için önemli bir dönüm noktası Stad için ihale yapıldı...

Sosyal ilişkide çok da girişgen olmayan bir izlenim veren sportif başarıda ortaya çıkmayı daha çok seven İmam Altınbaş gitti, en önemli özelliği insan ilişkisi olarak tanımlanabilecek başarısızlıkda da maça gelen, insiyatif alan Hüseyin Altınbaş geldi.

Karar almadan önce kılı kırk yaran İmam Altınbaş gitti bazen fazla hızlı hatta bazen fevri karar alıyor izlenimi veren Hüseyin Altınbaş geldi.

Hentbol şubesini neredeyse yok sayıyor izlenimi veren İmam Altınbaş yerine, hentbol için birşeyler yapan bir Başkan Hüseyin Altınbaş geldi.

İzmir'e altı ayda bir gelen, maça gelmesi bile haber olan Başkan İmam Altınbaş gitti, haftanın tamamını olmasa da çoğunu İzmir'de takımla geçiren her maça gelen Başkan Hüseyin Altınbaş geldi.

Başkan Hüseyin Altınbaş kulüpde Göztepeli profesyonellerin sayısını artırdı.

Camiayı biraraya getirme için en azından çaba harcadı.

Bütün bunlara karşı...

Holding takımı pozisyonundan kişisel takım pozisyonuna geçmiş görünümündeyiz, holdingin stad süreci ile ilgilenişinden tamamen çekilmediklerini anlasak da...

Buna bağlı olarak daha kurumsal yanlışlardan daha kişisel yanlışlara geçmiş görünümdeyiz...

Sportif başarıda lig için kurulan iyi kadroya rağmen (Transfermarkta göre hala en iyi kadro bizde...) istenen sonuçlar hala gelmedi...

Başkan Hüseyin Altınbaş'ın gelişme sağlayamadığı konulardan biri kulüp üyelikleriyse diğeri de teknik direktör kıyımı serisine son verememesiydi...

Sene başında Göztepelist'e verdiği röportajda futbolu bilmediğini belirten Başkan Hüseyin Altınbaş'ın sportif direktör sistemini geri getirmesi olumlu hareketlerin bir başkasıydı. Altınbaş döneminde sportif başarı gelirken birinde Barış Güçlü diğerindeyse Ali Gültiken önemli rol oynamıştı. Lakin Başkan Hüseyin Altınbaş ve/veya Özgür Zengin en iyi kadroya en iyi teknik direktörü getirmeyi başaramamaya devam ettiler. (Barış Güçlü iki üst ligden Akif Başaran ile, Ali Gültiken ise yine bir üst ligden şampiyon olan Özcan Kızıltan ile başarılı oldu...)

Daha ilk hafta Hüseyin Altınbaş kendi ve/veya Özgür Zengin'in ilk teknik direktör seçimi Erhan Altın'ı yanlışladı. Yerine Özgür Zengin'i getirmesi o an için kimilerine göre doğru ama er geç öğütülecek (Son yirmi yılda bir kere sezonu aynı teknik direktör ile bitirdik) bir pozisyon olduğu için pekçok Göztepeliye göre yanlış karardı. Ki Özgür Zengin yarım sezonu takım ile ikinci sırada bitirmesine rağmen öğütücü sisteme dayanamadı ve aslında er-geç beklendik bir şekilde hizmetleri için teşekkür edildi. Yerine yine eski Kaptan olması dışında teknik direktörlük açısından kayda değer bir başarısı henüz olmayan Zafer Turan geldi. Bu arada gönderilen topçuların yerine aynı ayardakilerin gelmemesine paralel olarak yine ilk devredeki altı hafta gibi en kritik maçlarımızı takımı tanımaya çalışan bir teknik direktörle oynamaya devam ediyor, alışma devrini de Göztepe olarak puan kayıplarıyla süslemeye devam ediyoruz.

Bu esnada Hüseyin Altınbaş/Zafer Turan'ın yaptığı bazı transferler pekçok Göztepelide menajerlerin Göztepe sistemini kötüye kullandığı Başkan'ın da bunun bilerek/bilmeyerek kurbanı olduğu izlenimi veriyor...

Şu noktada neler yapılabilir?

Yeniden teknik direktör değişimi yine altı haftalık takımı tanıma süreci (Halil Akbunar'ı yine yeni yeniden sağa çekme hamleleri vs) ile sonuçlanacaktır. Ama sonuçlar üç hafta daha olumsuz giderse Zafer Turan'ın kalması da kolay olmayacaktır. Yerine aynı ayarda teknik direktör geldiği sürece değiştirmenin çözüm olmadığı söylenebilir. Umarım takımı tanıdıkdan sonra daha başarılı olacaktır. Buna karşı takımı tanıdığında bu sezon için umarım çok geç olmaz.

Yeniden bir sportif direktör getirmek... Mümkünse özgül ağırlıklı biri... Varolan Göztepe sistemini istismar etmeyecek Türk futbol sisteminin vahşi ortamında en azından Göztepe'nin hakkının yenmesine engel olabilecek biri...

Üçüncüsü Urla tesisleri bitinceye kadar takımı İzmir'in biryerlerinde ya da başka bir şehrin biryerlerde birarada tutmak... Her kamp döneminde "Bu takım deler" denen futbol takımı nedense İzmir'e gelince bağır delme serisi çekiyor. Belki birarada kalırlarsa kamp performansları geriye getirilebilir. Aynı mekanda idman yapabilmek sıkça idman yeri değişiminden kaynaklanan sakatlık sorunlarını da azaltacaktır Nitekim devre arasının bana göre en anlamlı transferi Hasan Ali Durtuluk da normal sezonun en önemli maçlarında oynayamayacak...

Dördüncüsü bu takımın hücum gücünden Cihan Yılmaz'ın katkısını çıkardığımızda -10-15 puan civarında kayıp olacağının, Şaban'ı da çıkarttığınızda toplam performansın takımı getireceği yerin küme düşme hattına yakın olacağının unutulmaması...

Beşincisi kritik maçlara ekstra prim konması...

Son önerim de tribünlerin açık kapalı sahaya olumlu etki etmek için ekstra çaba harcaması... Kapalı açık durmadan ıslık-tezahürat serisi çekebilmesi... Ölüyü dirilten tezahüratların geri gelmesi... Üstüne  tribün dışında da (idmanlar vs) olumlu dokunabilmek için de çaba harcanması... Sevgili Özkan Cengiz kardeşimin de belirttiği gibi eskiden kötü takımı iyi oıynatabilen motivasyon gücünü tekrar oluşturmaya çalışmak için çabalamak...

Futbolda o-bu ya da şu sebepden sürekli mutluluk diye bir sonuç/reçete/yaşam biçimi yok. Ne yazık ki takım yapılan herşeye rağmen arada yenmeye-arada yenilmeye ve berabere kalmaya devam edecek. Göztepeliler de ne yazık ki mevcut istatistiklerle iki haftadan birinde mutlu diğerinde mutsuz olmaya devam edecek. Bütün bu iniş çıkışlarda Göztepe yapısının on yıllardır süren sorunlarına çözüm getirebilmek önemli. Bu esnada futbol takımının başarısı için gerekli ilerlemeleri yaşayabilirsek ancak ballı börek olarak nitelendirilebilir.

Bütün olumsuzluklara rağmen Göztepe ilk devre ilk dört hafta performansının şu an bir puan gerisindedir. Göztepe Hatay ve Malatya maçlarını alırsa direkt şampiyonluk olasılığını artıracak ve psikolojik üstünlüğü de ele geçirerek korumaya devam edecektir. Puan kayıplarında hala şampiyonluk olasılığı için, başta Hatay olmak üzere diğer takımların ilk devre yaşamadıkları puan kayıplarından fazlasını kaybetmelerini ve daha çok kazanmayı ummak ne yazık ki zorunlu hale gelecektir. Şu da gerçek ki Göztepe bu iki maçda puan kaybetse de sonradan toparlanırsa yine diğer sonuçlara göre şampiyon olabilir. Fikstür altıncı haftadan sonra nispeten daha kolaylaştığı için ve Zafer Turan da takımı tanıyacağı için takım aynı ilk devreki gibi daha fazla puan alacaktır.

Umarım Göztepe Konya maçında kazanmaya başladığı gibi devam eder, ve sezon sonunda Göztepe'yi hayat meselesi olarak gören Başkan Hüseyin Altınbaş ve armayı hayatının en önemli parçası olarak gören taraftar dahil herkes mutlu olur.

Herşey sadece Göztepemiz için...

Not: Defansımız ileri çıktığında arkaya atılan toplar ile sıkıntı yaşama olasılığımız artarak devam ediyor.

Oğuz Reşat Sipahi

http://www.sipahi.tk

Yapmak...

Yapmamak...

Bezgin Bekir gibi hiçbirşey yapmamak...

Göbeğini kaşırken yapana da engel olmak...

Yönetmek, yönetmemek, yönetememek, yönetene engel olmak...

En iyisini yapmak için çaba harcamamak...

Neredeyse hatta bir olasılık aynadaki aksinle kavgalı olmak...

İnsanları tanıyamamak...

Herşeyin doğum yeri o dünyayı aydınlattığın 14 Haziran kutlamaların kaynağı, 14 Haziran 1925 doğum tarihli derneğini unutmak-boşta bırakmak...

Kavgadan kaçmak...

Dernek üye listeleriyle oynamak-Göztepe tarihinin belki de en büyük kötülüğünü yapmak...

Yönettiğin kulübü/ülkeyi batırma pahasına kendi çıkarlarını korumaya çalışmak...

Sahip olduğun en önemli taşınmazı dağdaki tavşanları bile güldürecek sebepten elden çıkarmak...

İçeride veya bir yerlerde sermaye biriktirememek...

Takımı sanki kulüp binası düşürmüş gibi davranarak kendi kulüp binana şiddet göstermek...

Derneğini yönetip, yürütemeyip, yanlış şirketleşmek...

Zamanında ve yeterince yatırım yapamamak...

Futbolcu olarak kendini geliştirecek çalışmaları yerine getirmemek...

Holding şirketinden kişisel şirket sürecine geçişte yine yeterince toplanamamaya devam etmek...

Kendi stadınla ilgilenmemek...

Kendi stadınla ilgiyi görev tanımın içinde kabul etmemek...

Futbolu bilmediğini bilip, kendini bilmemek..

Hatalara karşı tahammülsüz olmak...

Çağın değişimlerine ayak uyduramamak...

Futbolcu transfer edip teknik direktör transfer etmemek...

Futbolcuyu da geç getirmek...

En büyük sorununun ne olduğunu bilmene rağmen yıllar boyunca elini kıpırdatmamak...

Bir kişinin yaptığı doğru ve yanlış hareketlere ya da ağzının içine mahkum olmak...

Teknik direktörün arkasındayız... Ne olursa olsun kalacak... Camiayı toplayıp, birliktelik konuşmaları... Deplasman galibiyeti ardından hizmetleriniz için teşekkürler...Son beş cümleyi aynı zaman periyodunda yaşamak... Ardından yine yeniden Peximet Cafe'de başlayan taze teknik direktör siklüsü...

Teknik direktör kursuna gitmeyerek kulübünü yeteneklerinden mahrum bırakırken, kulübeyi teknik direktörüne zindan etmek...

Oradan topa toplamda on kez vurmadan "Topa öyle vurulur mu?" demek... Daha iyi vurduğuna inanıyorsan yine kulübünü yeteneklerinden mahrum etmek...

Taraftarı olan bir spor kulübünü New York'daki bir şirket ile karşılaştırmak...

Tehlikeleri öngörüp önceden çözüm getirememek...

Başarısızlıklardan eleştirilerden ders alamamak..

Başarısızlıklarda ders alıp, toparlanıp, başarı için dirayet gösterememek...

"Yıkılmadım ayaktayım" diyebilmek...

Yapmak...

Yapmamak...

Bezgin Bekir gibi hiçbirşey yapmamak...

Göbeğini kaşırken yapana da engel olmak...

Yönetmek, yönetmemek, yönetememek, yönetene engel olmak...

 

 

Oğuz Reşat Sipahi

http://www.sipahi.tk

İleri demokrasimiz halkını koruyup, zulüm ederken, göz çıkarıp, kafa patlatıp, öldürürken...

Kulüp yönetimi, futbolcu, teknik heyet ve taraftar endüstriyel futbol çağının dört ayağı…Taraftar Tuğrul akşar’ın deyimiyle her hafta mutluluk için kumar oynayan, hemen her zaman en çilekeş öğe…

Taraftar armanın sahadaki yansıması bazı öğeleri sever, bazılarını o kadar sevmez, bazılarından da nefret eder…. Bu yazının konusu –örneklerle- severse, kimleri, neden sever?

Taraftar arma için oynayanları en azından oynuyormuş gibi gözükenleri… Sahada koşanları, mağlubiyette mağlubiyete isyan edenleri… Gol atanları ve attıranları… En çok derbilerde ya da önemli rakiplere attıkları ya da tarih yazılan anlardakileri…Hele o golü attıktan sonra taraftara koşanları… Hele hele taraftarın arasına karışanları… Armayı öpenleri… Rakibi susturanları… Kaptan gibi kaptanları…Saha dışında taraftara sıcak olanları... Sahada mücadele edenleri, formayı ıslatanları… En önemlilerden mağlubiyetten hoşlanmayanları, mağlubiyete isyan edenleri… Kazanmak isteyenleri …Mağlupken ya da kazanmak için gereğinde taraftardan destek isteyenleri… Röveşata golü atanları… Uzun saçlıları… Takımı adına son dakika golü faillerini…Terk etmeyenleri, terk etmekden bahsetmeyenleri sever…

Örneklerle…

Halil Amca (Kiraz) pekçok gol atmış ama hala en ünlüsü Atletico Madrıd maçıdır… Ki hem son dakika golü hem de Göztepe-Türkiye tarihindeki ender ağları delen gollerdendir.

Buldozer Fevzi Zemzem… 

Gol atanlardan adına şarkılar yazılan İmparator Sado ki onun imparatorluğu Fatih Terim’den öncedir.

Gol attıranları… Sado’ya atıfta bulunulan tezahürattaki Doğan ve İrfan… Nevzat Güzelırmak.. Metin Diyadin… Hem kaptan olarak, hem de asistleriyle, saha içinde ve dışında ağır bir abiydi.

Tayfun Özkan… İsyankar ruhuna ve sorunlu görünümüne rağmen sahaya çıkınca golleri sıralaması, en kritik maçta bile… Ve o Bandırma maçındaki şampiyonluk emaresi kritik golün ardından taraftara koşmakla yetinmeyip taraftarın içinde erimesi…

Takım adına insiyatif alabilen kaptanlar…Gürsel Aksel… Saha dışında liderken, dşında da isyanın önemli bir parçasıymış az sayıdaki görüntüden anlaşıldığı kadarıyla…

Başka bir kaptan İlhan Şahin… Saha dışında da önemli bir figür olmayı başardı. Dışarıyla muhattap olmada ketum sistemin taraftarla muhatap olan az sayıda parçalarındandı. Kritik goller attı…Ligden çıkarken pek çok asist yaptı pek çok gol attı. Altyapıya örnek oldu, onlarla gereğinde birebir ilgilendi. Lig çıkarken en önemli figürlerdendi. Yetmedi geçen sezon lig düşmememizde en önemli pay sahibiydi, “bu sezonun ikinci yarısında o da olsaydı düşmezdik…” diyenlerin arasında ben de varım. Bucaspor maçında penaltı kaçırmak gibi bir özellikle değil 1-0 mağlupken “Tabutta röveşata” atıp takımı beraberliğe taşıyarak hatırlıyoruz. Ki o golden sonra rakip tribüne sus işareti yaparken tribününlerine koştu. Yetmedi taraftarına o maçta ve sonrasında pek çok kez üçlü çektirdi. Futbol taraftar için oynanan, büyük oranda –direkt ve indirekt olarak- taraftar tarafından finanse edilen temaşa sanatıysa, Göztepe'de takıma üçlü çektiren kaç oyuncu hatırlıyoruz? Onun nispi formsuzluğuna ancak yarım dönem dayanabilenleri tenzih ederek, taraftar daha ne istesin sevmek için???

Tayfun Yungul hem iyi bir kaptan, hem de kritik Gs golüyle hala akıllarda…

Şevket Diril 1998-99 sezonunun son resmi karşılaşması Rize maçında son dakikada dizi ile o topu çıkarmasaydı o akşam o şekilde yaşanamayacaktı… O da yenilgiye isyan edenlerdendi. 

Evren Kürkçü isyankarlığın ve mağlubiyete dayanamamanın yanında, Hatay maçında son dakikada attığı gol ve kaptanlığı ile akıllarda kalan figürlerden.

Mustafa Fedai… Turgutlu maçının son anlarında takımı ligden düşmeden kurtaran golü atıp ben artık bu strese dayanamıyorum diyerek futbolu bırakan, sonra zor anlarda kurtarıcı teknik direktörlük istenen karakter… 

Recep Gayık... Altyapımızdan yetişti. Yaşdaşları, eş kıdemlileri armadan kaçmak için “bir maaşın ödenmemesi anı olsa da tüysek” derken, hatta anında giderken o ve Bulut Dönmez en kötü günde dahi bırakmadı. Balıkesir deplasmanında attırdığı gol ve diğer goller… Düşüş sürecinde ligde kaldığımız tek sezonun en önemli sebeplerindendi. Balıkesir’e iç sahada attığı “Tabutta röveşata” dördüncü lig çukurundan çıkışımızın ilk ve en önemli belirteciydi. Gol attırmayı da sevdiği gibi attığı tüm kritik gollerden sonra tribünle o da bütünleşirdi. Altyapıdan yetişen Tahir’e verdiği asist ardından onunla birlikte tribüne koşuşu… Armadan zorla uzaklaştırılıncaya kadar da hiçbir yere gitmedi.

Uzun saçlılar…Tayfun Özkan ve Recep Gayık hatta Sado ve Radoslav Majdan ve Tayfun Yungul…

Taraftar kendisine güzel anlar sunanları, ruhunu mutlu edenleri  sever.   Bu yukarıda saydığım anekdotların çoğu çilekeş Göztepe taraftarının son on-onbeş yılda yaşadığı -ender düzeyde yüksek mutluluk katsayısına sahip-, duygusallar için en göz yaşartıcı anlarıdır.

Bu vesileyle bu yazının yazılmasına vesile olan başta Recep Gayık, Tayfun Özkan ve İlhan Şahin olmak üzere (Bu yazıyı yazabilecek ruh halini bu kadar geç bulabildiğim için özür…) yaşayan, yaşamayan herkese bir kere daha teşekkürler…

İleri demokrasimiz halkını koruyup, zulüm ederken, göz çıkarıp, kafa patlatıp, öldürürken...

Oğuz Reşat Sipahi

http://www.sipahi.tk

Yeni kurulan takımlar için minimum alışma devresi olarak kabul edilen ligin ilk altı haftasının üç hafta ardından Giresunspor ile oynadık.
Dardanel maçının ardından Bu sezon çıplak göz ile seyredebildiğim ikinci maçtı. İlk onbirde geçen sezondan bir tek Aytek vardı.


Maç sonrasında stadyumda yaklaşık 6-7000 kişi olmasına rağmen 4600 civarı biletli seyirci bildirildi. Maça para vererek girme oranımızı artırıp, sahada yapmayı çok beceremediğimiz 2'ye 3'e birleri tribüne girerken yapmaktan vazgeçersek belki aradaki fark azalır... Kapıları iki kamera ile izlemek kaçakların ne kadar olduğunu anlamakda faydalı olma olasılığı olan bir uygulama olabilir.


Maçta ilk devre organize atak yapmakta ve geri dörtlüden, kendi ceza sahamızın ön kısmından tehlikeli bölgeye-rakip ceza sahasına top aktarımında çok zorluk çektik.Tolga ve daha ilerideki Cihan topla buluşmada zorlandılar. Oyunu Aytek kurmaya çalıştı, zorlandı,  yapamadığında da kaptırdığı toplar bize tehlike olarak geri döndü. Eğer Yavuz ilk 10-15 dk çok net üç pozisyonu kurtarmasaydı maçın sonunda ciddi sıkıntılı günlere yelken açmış olacaktık.


İkinci devre Halil Çelik cikti ve Halil Akbunar girdi. Akbunar 45 dk boyunca canını dişine taktı. Çok istekliydi. Kritik pozisyonlarda son paslarda başarılı olsaydık ya da topa vuranlar Halil'in kaçışlarını görebilseydi fark açılabilirdi. Adem Çalık da girdikten sonra sağ tarafa hareket getirdi. Adem kondisyonunun arttırırsa Göztepe maçlarda çok daha etkili olabilme potansiyeline sahip. Volkan sevgili Özkan Cengiz'in belirttiği gibi özellikle ilk devre, kendisine atılan imkansız topların hepsine yetişse de ortaları öne arkaya yeterli şekilde yapamadı. Topa zor bir orta yapacağı aşikar kanat oyuncusunun yakın direğinde değil de, uzak direğinde beklemek de fazla iyimserlik olarak kabul edilebilir. Cihan Yılmaz takımın elindeki yaratıcı özelliği en yüksek oyunculardan biri. Goldeki asisti süperdi. Oyuna katkıda bulunduğu dakikaların artması şampiyonluğu getirecek en önemli anahtarlardan Göztepemiz için. Tolga oyunun hem defansif hem ofansif yönüne katkıda bulunmaya çalışınca yoruluyor. Bu maçta daha etkili olabilirdiyse de, asist özelliği ile sene başından beri pekçok pozisyona ve gole neden oldu. Enes golü getirdi ama gol/pozisyon oranını artırırsa ya da arada asisti de düşünürse Göztepe de, o da çok daha etkili olabilir...


İlk devre de, ikinci devrede de nedense çok az şut çektik. Johan Cruijff'dan alıntı yaparsak,"Şut çekmelisin yoksa gol atamazsın.../You have to shoot or you cannot score...".

İlk devreki gibi dağınık oyunlarda presi ileride başlatmak rakibe hata yaptırarak baskın gol bulma olasılığımızı artırabilir. Bunu ikinci devre başardık.

Hakeme gelince takdir haklarının tamamına yakınını rakip lehine kullandı. Maçı berabere bitirmek için elinden geleni yaptı. İddaa'da beraberlik oynamış birisi olsa, o da aynı şeyleri yapardı. Neyse ki yarattığı ondan fazla duran topa rağmen başaramadı... Umarım bundan sonraki maçlarda Göztepe'den uzak durur....


Bu maç Alsancak Stadı'nın önemini bir kez daha ortaya koydu. 90 dakikayı Atatürk Stadı'nda oynasaydık, bu şekilde bitmeme olasılığı çok daha fazlaydı. İkinci devre kapalı tribün takımı prese çağırmaktan, oyuncuları ileride defans yapmaya zorlamakdan yoruldu. Bu sezon İzmir'de öne geçtikten sonra hiç geriye düşmedik (Atatürk Stadı'ndaki Altınordu maçı hariç...). Buna karşı deplasmanda öne geçtikten sonra skorları  koruyabilseydik şu anda liderdik. Deplasmanda öne geçtiğimiz maçlarda defansı geriye yaslanarak değil, önde yapmak sıkıntı çekme olasılığımızı azaltabilir.

Ligin en iyi kadrosunun sportif performansını şampiyonluğa çevirebilmek için 25 hafta var. Maç başı 2 puan ortalamanın üç puan gerisindeyiz. Tesislerimiz yapılırken, stadımız temel atmaya doğru ilerlerken, herşeyin çok güzel olma olasılığı az değilse de, şampiyonluk havasına girecek bir durum ya da oyun henüz yok. Bununla birlikte, umarım herşey Göztepe taraftarının gönlüne göre olur ve en kısa sürede Süperlig hedefine ulaşılır. Çağatay Çağlar'ın dediği gibi "Yolumuz açık olsun...".

Not: Hem Cumhuriyetimizin, hem de bizlerin tekrarınıi gorebilmesi dilegiyle Cumhuriyetimizin kuruluşunun 90. Yılı kutlu olsun...

Oğuz Reşat Sipahi

http://www.sipahi.tk

Bu Pazar Göztepemiz tarihinin en önemli maçlarından birine çıkacak. Şampiyonluk parolasıyla başlanan lige, elde olan ve olmayan sebeplerin sonucunda bir nevi alt ligden şampiyonluk maçı ile nokta koyulacak.

***

Bu duruma gelmemizde Göztepe içi tüm paydaşlar açısından pekçok sebep rol oynamış olabilir. Herkes çeşitli hatalar yapmış olabilir ki hata insan olmanın kaçınılmaz sonucudur. Herşeye rağmen şu ana kadar alınan puanlara bakılırsa doğruların gerçekleştiği anlar da az değil. Bardağın dolu tarafına bakacak olursak, en azından eldeki doğruların hala ligde kalmaya yetme olasılığı yüksek. Mevcut durumda Göztepe son haftaya 37 puanla düşme hattının 2 puan üstünde giriyor. Bununla birlikte altındaki rakip Tavşanlı ile 2 puan fark var ve son maç Tavşanlı ile...

***

Lakin son maç öncesinde hala avantajlı olan bir Göztepe var karşımızda ligde kalma açısından... Galibiyet ya da beraberlik durumunda Göztepe ligde kalıyor. Göztepe ancak rakibine yenilirse alt lige düşüyor. Sonda söylenecek şeyi burada belirtmek gerekirse Göztepe daha önce pekçok kez düştü, her defasında da çıkmayı başardı.. Er ya da geç.

***

Kendi adıma normal bir maç olsa Tavşanlı'ya iç sahada yenilme olasılığımızın oldukça düşük olduğunu söyleyebilirim. Buna karşı oynanacak olan  gerçek bir play-off finali, tek farkı beraberlik bize yarıyor. İşin iyi bir tarafı daha da varsa sonucu yalnızca kendimiz belirleyeceğiz başka takımların ne yaptığı önemli değil.

***

"İyi günde herkes, kötü günde biz" diyen, amatörde bile takımına elinden gelen tüm desteği veren taraftara gelince, hiçbir Göztepelinin alt liglerdeki rakipleri özlediğini sanmıyorum. Taraftar Göztepe içi tüm paydaşlara yönetim, teknik kadro ve oyuncular dahil, mevcut kızgınlığını bu maç bitene kadar unutulmalıdır.  Yönetim durumun farkına vararak bilet fiyatlarını düşürdü. Muhtemelen 10000 üstü bir kitle olacak, bu kitle organize olarak takımın ligde kalması için maç sonuna kadar elinden geleni yapmalıdır. >10000 kişilik bir tribün ile takımın mağlup olma olasılığı daha da azalacaktır (Son on senede hiç olmadı). Hasbelkader maç içi geri düşülürse takımı toparlamak için elden gelen yapılmaya çalışılmalıdır.

Taraftar ne kadar organize olursa olsun son noktada oynayanın, bu maçı bitirecek olanların oyuncularımız olduğu da unutulmamalı, hafta içi mümkün olduğunca moral vermek için elden gelen herşey yapılmaya çalışılmalıdır. Bu hafta takım için yapabileceği olumlu birşeyler olduğunu düşünen birileri varsa yine bu hafta elinden geleni yapmalıdır. Buna yönetim, başkan ve ekstra motivasyon da dahil.

Oyuncular bu maçın önemini bilerek oynamalı, ilk saniyeden son saniyeye kadar konsantrasyon kaybı yaşamamalı, ne olursa olsun asla pes etmemeli, gereksiz kart görmemeye çalışmalı, son dakikaya kadar ciddiyeti koruyarak, ellerinden geleni yapmaya çalışmalıdır. Bu bağlamda oyuncularımızın oyunun her anında, bunun öylesine bir maç olmadığının farkında bir performans göstermelerini bekliyorum.

***

Objektif olarak kadrolara baktığımızda, hele ki  iç saha avantajını da eklediğimizde, Göztepe'nin ligi olumlu bitirme olasılığının daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Pazar akşamı, istedikleri zaman 2-0'dan maç, hele ki Ksk maçı çevirebilen oyuncularımız olmak üzere, yönetim ve taraftar olarak, hep birlikte elimizden geleni fazlasıyla yaparak...

Karanlığa son verip, şafakla birlikte efil efil esen yele merhaba diyebilmek ümidiyle...

KÖŞE YAZILARI

  • İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var? İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var?
    Written by Oguz Resat Sipahi 10 May 2020
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Hangi takımın daha çok taraftarı var? Bu soru çok iç gıdıklayan bir soru biliyorum. Pazar Pazar maçlar da yok. Nereden aklıma geldi diye sorarsanız Dövletimiz sağolsun. İnstagramda Kumluca-Olimpos alanının yüce Dövletmiz tarafından 1. derece sit alanı konumund...
  • Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik...
    Written by Oguz Resat Sipahi 12 Nisan 2020
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk *Ülkemizde 1098, dünyada 108.319 kişiyi covid19'un kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... *Ne mutlu bizlere değil ki ülkemiz, covid19 açısından müreffeh ülkeler düzeyini yakalama ve aşma yolunda koşar adımlar ile ilerliyor... Yine de arada iyi şeyler de var...
  • Gözyaşları... Gözyaşları...
    Written by Oguz Resat Sipahi 21 Nisan 2019
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Uzun zamandır yazasım gelmiyordu ligin ilk devresinde yazacak birşey yoktu pek, ya da dünyevi dertlerden yazasım gelmedi... Ligin ikinci devresinde de yazasım gelmedi bu sefer çoğunlukla dünyevi ailevi dertlerden... Dünkü gözyaşlarına kadar... Taraftarımızın,...
  • Göztepe TEK Büyüktür. Göztepe TEK Büyüktür.
    Written by Özkan Cengiz 28 Nisan 2018
    Özkan Cengiz ozkan@ozkancengiz.net Göztepe TEK Büyüktür. Yıllar önceydi amatördeydik, takıma tribünlerin yoğun tepkisi vardı, hoca ve oyuncular fazlaca tepki alıyorlardı. O günlerin yöneticileri ile bir araya geldik. Şaşkındılar, bize nasıl profesyonel çalıştıklarını anlatıyorlardı. Video analizler...
Diğer yazılar:

Diğer başlıklar

Twitter