Ülkemiz gelişmekte olan bir ülke…Halkımız büyük oranda fakirlik içinde…Stresliyiz, gerginiz ve borç içindeyiz. İşsizlik oranımız had safhada…Gelir dağılımındaki eşitsizlik ise dünyada en ön sıralarda olduğumuz konulardan…

Toplumda şiddet ve yine bir nevi sosyal şiddet olarak kabul edilen küfür almış başını gitmiş …Tecavüz oranları, çocuk tacizcileri, gasp, hırsızlık da geride kalmamış... Cem Yılmaz’ın deyimiyle memleket olarak tren halindeyiz…

Netice itibariyle günlük hayatımızın önemli bir kısmını küfür oluşturuyor. Okumuşluk seviyesinden bağımsız şekilde…Memleketi yönetenlerin bile  “Ananı da al git…”, “Şeyini şey ettiğimin şeyi…” diyebildikleri bir coğrafya burası…

Gelişmekte olan ülkeler sınıfında olmamız nedeniyle güce sahip mevki sahiplerinin gücü amansızca ve fütursuzca kullanma geleneği hala hakim bu güzide topraklarda…Bu devran kimseye kalmadığı, bir sonraki mevki sahibi de intikam peşinde koşmaya devam ettiği için durum giderek daha kötü kokulu hal almaya devam ediyor. O ona bir doz şiddet uyguladı ya da küfür ettiyse, sonraki iki yapıyor…

Son noktada gözüken o ki şiddet küfür doğuruyor, küfür ise daha çok şiddet…Sonuçta hayatımız söverek geçiyor…

Futbola gelince…Modern çağın önemli mevhumlarından biri…Kişilerin kendilerini bir yerlere ait hissetmesi ya da tersi açısından önemli…Kimi zaman ülkeler (İngiltere-Arjantin) kimi zaman  şehirler arasındaki (Sivas-Kayseri, İstanbul-İzmir-Ankara), kimi zman anne-baba-çocuk, kimi zamansa  patron ile işçisi arasındaki güç kavgasının bir göstergesi…

Seçilirken büyük oranda devleti yönetenlerden icazet alma durumunda olmalarından mı yoksa başka sebepten midir bilinmez, Ülkemizde futbol alanındaki mevki sahiplerinin yönetim üslupları da, ulusal mevki sahiplerinden çok da farklı değil. Gelir eşitsizliği de toplumdakinden farklı değil.

Peki insanlar tribünlerde neden küfür ediyor? Dışarıda kendine şiddet gösterenlere edemediği küfürü statta edebildiği için mi? Okumuşluk eksikliği nedeniyle mi? Eğitilememiş olmaktan dolayı mı?

Sayın Ahmet Talimciler Göztepeli ve Karşıyakalılar üzerinde yaptığı bilimsel çalışmada her iki tarafında en çok karşı taraftan gelen küfürden rahatsız olduğunu buna karşı en çok küfür etmeyi sevdiğini saptanmış. Yani küfür karşıdakini rahatsız etmek için mi? Aradaki gelir dağılımı eşitsizliklerine ya da adaletsiz yaklaşımlara isyan olarak mı? Birilerine zarar verme hissini doyurmak için mi? Ya da birilerini düzme hissini doyurma için mi?

Bu senenin Ocak ayında Psychiatry Research-Neuroimaging isimli dergide John Mclean ve arkadaşları tarafından  “Localisation of regions of intense pleasure response evoked by soccer goals” (Türkçe’ye "Futbolda atılan goller sonucunda beyinde oluşan zevk yanıtının yerleşimi" olarak çevirilebilir.) başlıklı bir bilimsel araştırma yayınlandı. Araştırma kombine bilet sahibi dokuz adet erkek Glasgow Rangers taraftarı üzerinde yapılmış ve takımları gol attığında beyinlerinin hangi bölgelerinin aktive olduğu sorusuna yanıt bulmaya çalışılmış. Sonuçlar değerlendirildiğinde Glasgow Rangers gol attığında taraftarların beyninin “anterior cingulate cortex” bölgesinde aktivasyon olduğu saptanmış. Yazının tartışmasında bu bölgenin kadın-erkek arasındaki cinsel ilişki sırasında da aktive olduğu belirtiliyor. Zaten çalışma yabancı basına ve bizim basınımıza “Gol=orgazm erkeklerin seks yerine futbolu seçmesinin nedeni anlaşıldı.“şeklinde yansımış.

Bu sonuçlar gol atıldığında edilen küfürlerin bir kısmını açıklıyor. Taraftar muhtemelen rakibine gol attığında seks yapmış gibi oluyor… Bu bağlamda golü ezeli rakibe attığında, en dişli rakibi ile seks yapmış gibi hissediyor. Pahalı ya da güçlü rakibe gol attığında pahalı ya da güçlü rakibi ile seks yapmış gibi hissediyor…Gol kaçıran futbolcu ise küfürü taraftar tam orgazm olacakken işin yarım kalmasından dolayı yiyor...

Tabii ki küfürün illa o takıma karşı olmasına gerek yok, rakip başkası da olsa küfürün yönü üçüncü diğer takıma olabiliyor. Her halükarda tribünlerden gol olduğunda yükselen “O takım adamı anal seks yoluyla düzer.” tezahüratı da bu kolektif orgazmın tezahürü olsa gerek diye düşünüyorum…

Tabii bir de şu sorular akla geliyor bu çalışmayla…Futbol ve hayat benzer ve sürekli gol atmak mümkün değil, işin doğası gereği yiyorsun da…Taraftar takım gol yediğinde ne hissediyor? Bir ihtimal düzülmüş gibi hissediyorsa mağlubiyetlerden sonra taraftarların ettiği küfürler bir miktar açıklama buluyor. Gol attığında anal seks yapmış gibi hissedenler, gol yediğinde tersini hissediyorsa kendisine uygulanan şiddeti, başkalarına (rakibe, başka rakibe, yöneticiye, futbolcuya) küfür ederek yansıtmış oluyor belki de…Bir de şu sorular var tabii fanatik kadınlar gol atıldığında ve yendiğinde ne hissediyor? Ve tabii ki her iki cinste de bu duyguların takıma bağlılık ile alakası ne oranda?

Her neyse küfür de, tribün cemaatinin terörü de ne yazık ki var ve kolay kolay gideceğe, kaybolacağa benzemiyor. Gidebilmesi için ilk şart küfürü edenlerin ve terör estirenlerin bir rahatsızlık hissi içinde olup durumu düzeltme çabası içine girmeleri... Sonra da psikologlar ve sosyologların da içinde bulunduğu, ilgili tüm branşların da içinde bulunduğu multidisipliner bir müdahale programı düzenlenmesi... Yukarıdaki bilgiler dahilinde tamamen yok edilebilir midir bilmiyorum ama denemeden bilinemese gerek…

Oğuz Reşat Sipahi

http://www.sipahi.tk

Geri bildirimleriniz için: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Ülkemiz dahil pekçok üçüncü dünya ülkesinin en önemli problemlerinden biri alt kısmına koltuğu geçiren pehlivanların pek büyük çoğunluğunun, o koltuk ne koltuğu olursa olsun (seçilme ya da atanma fark etmez) bir takım genlerin aktive olması, bir takımların genlerin de pasif hale gelmesi sonucu, bambaşka hale gelmesidir.

 

Halkımız arasında bu durumu “poposu kalktı” şeklinde yorumlayan bir deyim vardır. Adamın karakterini görmek istiyorsan yönetici yapmalısın.” şeklinde bir genel kanı da mevcuttur ülkemin aynı güzide insanları arasında.

 

Bu değişimlerin sebebi o koltuklara gelinirken verilen sözler ya da tavizler midir? O koltuğun getirdiği güven ya da benlik saygısındaki ya da benliğe bakıştaki bozulmalar mıdır? Yorum yapmak zor…

 

Lakin bu yukarıda bahsettiğim genetik ve fenotipik değişikliklerin sonucunda ortaya genelde iki ana sonuç çıkar. Birincisi o koltuğa ait tebaanın bir kısmını var, bir kısmını yok saymak... İkincisi aynı tebaanın işine gelen kısmı üzerinde fütursuzca güç gösterisi uygulamak…

 

Olaya ülke çapında bakarsak sana oy vermeyen illeri, yerel bakarsak senden olmayan ilçeleri ya da cemiyetleri, dernek bazında bakarsak sana oy vermeyen üyeleri, yok saymak… Buna karşı sana destek verenlere  (illa ki destek vermesi de gerek değil canının istediğine) kaynakları dibine kadar açmak… Bir gruba köküne kadar destek, diğerine sonuna kadar şiddet uygulamak… Daha az ödenek ya da yatırım yapmak. Bir ilçeye ya da gruba ya da cemiyete para gönderip, diğerini yok saymak...

 

Güç kullanmaya örnek ise bir kısım üzerinde kanunun ya da derneğin tüzüğünün verdiği olumlu ya da olumsuz yetkileri dibine kadar (gereğinde haklı, gerekirse haksız şekilde) kullanmak, bir kısım tebaa içinse bu kanunları yok saymak…

 

Üçüncü dünya ülkelerinde bu bahsettiğim güç gösterilerinin ya da yok saymaların sonucu büyük oranda kin ve nefrettir. Süreç içinde bu dünya Sultan Süleyman’a bile kalmadığı için, koltuk bir gün halefin ezdiklerinin eline geçer… Son minvalde ortaya çıkan his hemen her zaman kısasa kısastır. Sonuç ise, birbirini engellemekten ve/veya yok saymaktan bir gıdım ileriye gidemeyen bir ülke, bir il, bir kurum fotoğrafıdır…

 

İsteyenler bu anlattıklarımı Göztepe’nin amatöre düşüşü ya da güzel ülkemin üçüncü büyük şehri olan ama beyin göçü konusunda büyük darbe almakta ve halen Süperlig’de takımı olmayan İzmir ile ilişkilendirebilir. İsteyenler ise “Ne alakası var?” diyebilir.

 

Gelelim Göztepe’ye…Göztepe İzmir’in futboldaki gelmiş geçmiş en başarılı takımıdır. Ne amatörde, ne de 3. ligde olması bu durumu değiştirmez. Altay ve Ksk dahil önümüzdeki 50 sene içinde İzmir’den herhangi bir takımın Göztepe’nin tarihi boyunca elde ettiği başarıları elde etme olasılığı Mahmut Özgener, Cevat Durak, Aziz Kocaoğlu ve Ekrem Demirtaş’ın varlıklarına ve desteklerine rağmen yok gibi bir şeydir. Bu cümleye gelecek eleştirilere şimdiden yanıtımı vereyim… Göztepe aynı başarıları önümüzdeki 50 senede tekrarlayabilir mi sorusuna yanıtım bu olasılık mevcut düşünce yapısı daha da geliştirilirse İzmir’deki diğer takımlara göre çok daha yüksektir.

 

Herneyse konumuza devam edelim…Göztepe halen İzmir’in en çok taraftara sahip takımıdır. Mevcut ve yakın gelecekteki Göztepe’nin üç sezon sonra Süperlig’de olma olasılığı ise bu dönemde Altay ya da Ksk’nin oraya ulaşma olasılığından daha düşük değildir.  

 

Göztepe de Altay, Ksk ve İzmirspor gibi Büyükşehir Belediyesi sınırları içindedir. Göztepe’de Altınordu, İzmirspor, Altay gibi Konak Belediyesi sınırları içindedir. Hatta Altay’ın tesisleri Gaziemir’dedir. Ksk ise büyük oranda kendini kesirli sayı olarak nitelendirenlerin ve kendini İzmirli saymayanların takımıdır. Buca’da ise halen belediye başkanı Akp’den seçilmiştir. Göztepeliler ise kendilerini İzmir ile özdeşleştirmiş bir topluluktur.

 

Futbol şu ahir ömrümde gördüğüm İzmir’i yönetmişlerin Priştina dışında pek de kavrayamadıkları kadar önemli bir mevhumdur…Göztepe 2003 ile 2007 arasında dört lig düşerken, dönemin Büyükşehir ve Konak belediye başkanları tarafından yok sayılmıştır. 2007’den beri yani Altınbaş döneminde de yok sayılma durumu mevcudiyetini büyük oranda devam ettirmiştir. Belirtmek isterim ki Göztepe Yeni Asır döneminde de holding takımıydı ama Priştina yok saymamıştı. Bu yok saymanın nedenini İskender Tuğsuz’un Akp adaylığı ile açıklamak, Bucaspor’a bile yapılan destekler ve hatta Altay’a yapılan destekler nedeniyle mantık dışıdır.

 Bir de şunu soralım İzmir’de Göztepe dışındaki tüm kulüplere dağıtılan destekler içinde Göztepelilerin de verdiği vergiler mevcut mudur?  

2007 sonrasındaki dönemde, Aziz Kocaoğlu Göztepe’nin varlığını ancak 15 gün önce hatırlayabilmiştir. Bunun basit bir seçim öncesi göz boyama olup olmadığını 15 gün önce verilen o sözlerden bir ay içinde yapılacağı söylenenlerin yüzde kaçının yapıldığını değerlendirdiğimizde, hep beraber göreceğiz. Muzaffer Tunçağ’a gelince kendisinin  Güzelyalı’da düzenlediği toplantı sırasında maruz kaldığı tepkilerin neden ve nasıl oluştuğuna dair bir içgörüye sahip olduğunu ümit ediyorum.

 

Yukarıda anlatmaya çalıştığım Göztepe’nin varlığının unutulma süreci, ancak “Koltuk benim, istediğime para-destek veririm, istediğime vermem.” mantığı ile açıklanabilir. Bununla birlikte siz birilerini yok sayıyorsanız, birileri sizi yok saydığında (örneğin adaylık sürecinde) itiraz edecek haliniz kalmaz… İzmir bölgesinde hangi kulübe yardım yapılacağına sevgili belediye başkanlarımızın kerameti kendilerinden olan ağızlarının karar vermesine benziyor mu bilemiyorum fakat her telefonu dinlenmeyen ve medyanın tarafsızca ve özgürce görevini yapabildiği ülkemin güzide demokratik yapısında, parti koltuğunun yetkileri gereği karar verici ağız parti liderininkidir.

 

İzmir’i yönetenler ülkeyi yönetenleri İzmir’e (mesela su konusunda) yeterince yatırım yapmamakla bir nevi ayrımcılıkla suçlamışlar mıdır? Buna karşın aynı kişiler Göztepe’nin amatöre düşüşü sürecinde seyirci rolünü oynamış mıdır? Peki o süreç içinde Altay ve Ksk için seyirci rolü mü dibine kadar destek rolü mü oynamışlardır? Bu soruların yanıtları kendi içinde çok yaman bir çelişki değil de nedir? İzmir’i yönetenlerin sosyal demokrasi anlayışı istediğin gruba demokrat olup, istemediğine faşist olmak mıdır?

 

Doğa boşluk affetmez. Bu bağlamda Göztepe’yi yok saymak, Göztepe’yi yok saymayanların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Hatta olmuştur da…Aslına bakarsanız Göztepe’ye yapılan ve yapılmayan ya da vaat edilen yardımlar nedeniyle oylarını değiştirecek insanlar (Bu yardımların yalnızca oy için yapıldığını farz ediyorum.) olduğu gibi değiştirmeyecekler de vardır.  Bunların oranı ne olur tahmin etmek ise kolay değildir.

 

Son olarak şurası kesindir ki hepimizin geldiği ya da geleceği noktalar yaptıklarımızın ve yapmadıklarımızın bileşkesiyle yakından ilişkilidir. Türkiye siyaset tarihi ise kendilerini alternatifsiz sanan politikacı eskileriyle doludur. Bizim buraların insanlarından, İzmir-Selçuk-Efes’li  Heracleitus (MÖ 535-475) demiş ki “Çoğunluk kavramaz karşılaştığı şeyleri. Ne de anlar öğretildiği zaman. Yalnızca öyle gözükür.". İzmir’i yönetenler ve bu göreve talip olanlar 30 Mart 2009 günü seçilmiş olabilir, olmayabilir de…Temennim odur ki ne olursa olsun o gün seçileceklerin, bir kesimin değil, her kesimin yöneticisi olduklarını ve sosyal demokrasinin tanımına uygun hareket etmeyi öğrenebilmiş olmalarıdır.

Oğuz Reşat Sipahi

http://www.sipahi.tk

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

{buyukharf}H{/buyukharf}akem... Türk Dil Kurumu’na göre spor karşılaşmalarını, yarışmalarını kurallara uygun ve yansız olarak yöneten kimse... Etimolojik (Etimoloji kelimelerin kökenini inceleyen bilim dalı) kökenini bilmiyorum... O yüzden “Hakim” kelimesinden mi, hak emmekten mi geliyor emin değilim...

Oğuz Sarvan... Eski hakem... İzmirli... Halen Merkez Hakem Kurulu Başkanı... “Göztepeli...” Ben demiyorum... Kendi beyanı...

Ali Şaik... Hakem... Cumartesi günü oynanan Göztepe-İzmirspor maçının orta hakemi.
Rıdvan İzmirspor’lu futbolcu... Göztepe-İzmirspor maçındaki penaltı pozisyonunun yaratıcısı. Orta sahadan gelen topu eliyle (TV görüntülerini izleyince aksini söyleyebilen var mı?) düzeltiyor... Sonra da Ali Şaik penaltı çalıyor, Evren’in hareketine... Sonrası malum... Maçta İzmirspor kapanıyor da kapanıyor... Göztepe 1-1 yapıyor ama yine son dakikalarda İzmirspor’un maç boyu ilk gerçek tehlikeli atağında 2-1 oluyor... Futbol ilginç bir oyun... Maçta Göztepe kalecisinin eline top değmiyor ama sonuç 2-1...

Sorularımıza geçelim... O ilk penaltıyı Göztepe kazansaydı neler denirdi? Pekiyi, Göztepe’nin verilmeyen golünden bahseden kaç kişi var? Ligin ilk maçında Mustafakemalpaşaspor maçındaki penaltıdan sonra söylenenleri hatırlıyoruz... Mustafakemalpaşaspor deplasmanında Göztepe için verilmeyen penaltılara kimse yorum yaptı mı? İzmirspor’un Cumartesi günü kazandığı saçma penaltı hakkında yorum yapan kaç kişi var?

Sevgili Rıdvan’a dönelim... Göztepeli olsaydı “Neden elle oynadığını söylemedin?” denir miydi, denmez miydi? Rıdvan hakkında beyanat veren var mı? Rıdvan o penaltının penaltı olduğuna inanıyor mu?
Göztepe lehine hata yapılmıyor mu? Yapılıyor... Ama iddia ediyorum aleyhine yapılanlar lehine yapılanların en az 5 katıdır... Göztepe İzmirspor’a ne ilk kez yeniliyor ne de son kez... Göztepe’nin ne ilk, ne de son iç saha mağlubiyeti... Ama tepkiler çok büyük... Sanki bir gün önce taraftarla yapılan toplantı olmamış gibi... Sahi o toplantıda ne konuşuldu ki... Her neyse konumuza dönelim... Altınbaş Holding’in hatası yok mu? Bir düzine sayabiliriz... Ama çözüm küfür etmek mi? Bir araya gelip çözmeye çalışmak mı? Bir de bildiğiniz alternatif bir grup var mı? Tüm Göztepeli dostlardan ricam lütfen öfkenize yenilmeyin, iki-üç basamak ileriyi düşünün...

Sevgili hakemler size dönersek, Göztepe lehine lütfen hata yapmayın... Nasılsa bu konuda bir lehte hataya 5 aleyhte oluyor... Ne Göztepeli üzülsün, ne de rakip... Allah aşkına aleyhte de yapmayın... Sizin yaptığınız hatalar yüzünden Göztepe’nin başına gelmeyen kalmadı... Hadi anladık “Hatasız kul olmaz” da... Olmaya çalışmanız gerekmiyor mu? Sizin yaptığınız hatalardan kaynaklanan olaylardan Göztepe ceza ödeyecek büyük bir ihtimal... İçiniz acıyor mu? Vicdanınız sızlıyor mu? İzmirspor maçı sonrası hakem ücretini alıyorsunuz. Alacaksınız tabii... Sevgili hakem dostlar İzmirspor maçının ardından aldığınız ücreti hak ettiğinize inanıyor musunuz?
Sayın Oğuz Sarvan sizden bir ricam var... Madem Göztepelisiniz... Göztepe’nin son üç maçına Göztepe lehinde ya da aleyhinde hata yapma olasılığı en az olan, tanımdaki gibi kurallara uygun olarak yansız yönetebilecek tecrübeli hakemleri verin...Göztepe’ye de, rakiplerine de en büyük kıyağı yapmış olursunuz... Tüm okurlara iyi bayramlar...

Oğuz Reşat Sipahi

http://www.sipahi.tk

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Göztepe tarihinde 20 Ağustos 2007 de yapılan ihale ile başlayan Altınbaş Holding dönemi 500. gününü doldurdu.Hedef baştan dünya markası olmak ve her dalda beşinci büyüklük olarak hedeflendi.Buna karşın futbol takımı amatörden normal yollarla çıkamadı.Futbol takımı 3.Lig’de play-off grubuna, son maçta lider olarak çıktı.Mağaza ve futbol, basketbol, voleybol ve tenis spor okulları konusunda çok önemli yollar kat edildi.Çeşitli turnuvalar, ebeveyn-çocuk spor müsabakaları ince düşünülmüş organizasyonlardı.Kulüp sitesi www.goztepe.org.tr hala kulübün tüzüğünü ihtiva etmese de, adam akıllı işler hale geldi.
Her ne kadar bu sezon pek duyulmadıysa da, geçen sezon bolca okul ziyaretleri yapıldı. Gürsel Aksel tesisleri tek elden yönetilmeye başladı. Fakat beklenen tesis atağı henüz gerçekleşmedi.Kulüp binası sorunu çözüldü. Bir kısım tahminlere göre, 1 milyon TL civarı bir sabit gelire yaklaşıldı.Amatör kümeden bilerek, yani alternatif yolun rahatlığıyla ya da bilmeyerek; adam gibi iki transfer daha yapılmaması nedeniyle normal yollardan çıkılamadı.Altınbaş Holding’in tepesi de bu kadar sık değişiyor mu merak konusu. Lakin takımın başındaki ana idari sorumlular, 1990’lardaki buhran dönemlerine benzer şekilde üç-dört kez değişti.

Teknik direktör ise üç kez değişti. Bir dünya futbolcu geldi gitti. Voleybol takımı ikinci lige çıkarıldı, sonra hedef voleybolda da ilk beş olarak telaffuz edilirken, takım ligden çekildi. Taraftarın protestosu üzerine vazgeçildiği söylendi, sonra vazgeçmekten vazgeçildi. Dünya markası olması hedeflenen marka, ülkenin bayan nüfusuna yönelik verdiği tek hizmetten geri çekilmiş oldu.

Taraftarın takımı Göztepe’de, Hentbol kendi haline bırakıldı. Göztepe taraftarı ise bu duruma isyan edip, tarihsel eylemlerine bir yenisini ekledi. Taraftar Sn. Aziz Kocaoğlu’nun  Göztepe’yi holding takımı olarak görüp yok sayan, sosyal demokrasi anlayışına isyan edip, http://www.goztepehentbolyasayacak.com/ adresinde imece usulü, tamamen kendi öz kaynaklarıyla hentbol şube bütçesi oluşturdu.

Bir dünya profesyonel yönetici geldi. Bir kısmı geldi-gitti, bir kısmı geldi-gitti, yine geldi. Senelerce savunduğumuz profesyonel yöneticilik müessesesinin profesyonel yöneticilerin birbirlerinin başarısından mutlu, başarısızlıklarından mutsuzluk duymak yerine, tersini seçebilmesi nedeniyle sinerjik (birbirinin etkisini arttıran) değil, antagonistik (birbirinin etkisini azaltan) etki yapabildiğini gördük ki, umarım bu durum tez zamanda sona erer.
Göztepe gibi taraftarıyla var olan kulüp, bir buçuk seneye yakın geçen zamanın çoğunu taraftarıyla inatlaşarak geçirdi. Kulüp üyelikleri ise hala açılmadı.

Türkiye’nin en tutkulu taraftar grubuyla inatlaşmanın ve belirlenen hedeflere göre yetersiz takımlar oluşturulması ve bu nedenle gelen sportif başarısızlıklar nedeniyle Sn. Altınbaş İzmirspor maçında ciddi protestolara uğradı.Göztepe, Altınbaş döneminde de futbolda bir sezonu tek teknik direktörle bitirmeyi başaramadı.

Sayın Altınbaş 2009 için hedefi yüksek tutmaya devam ediyor, yeni yılda amaçlar adımları daha da açarak koşmak, kurumsal kimlikle, hedeflerle, dev projelerle her Göztepelinin, hatta olmayanlarında gururla izleyeceği, zaman zaman da kıskanacağı bir marka olmak için çalışmaları sürdürmek.

Göztepe A.Ş’yi bir dünya markası yapmak için hazırladıkları projeleri, 2009’da da tüm taraftarla birlikte hayata geçirmek olarak belirlemiş ve bildirmiş durumda.Buna karşı 3.Lig’in ilk aşamasında, son birkaç maçta takım olmayı başarabilen, öyle ya da böyle başarılı olan kadro, idari menajer, teknik kadro dağıtıldı, yepyeni bir kadro ve teknik ekip geldi. İlk maç ise Kahramanmaraşspor 3- Göztepe 0 şeklinde sona erdi. Umarım yeni futbolcularımızın birbirine alışması için gerekli 6 haftada takım lige havlu atmış olmaz.

Belirtmek isterim ki, Göztepe taraftarının gözünde tek büyüktür ve Göztepe zaten tüm zamanlarda elde edilen ulusal ve uluslar arası başarılarıyla, taraftarıyla ulusal çapta zaten beşinci sıradadır. Bu ilin bir kısım mülki erkanı istese de, istemese de, görse de görmese de bir dünya markasıdır. Bu durumu amatörde ya da şu o, bu, şu ligde olması değiştirmez. Fakat Süper Lig’e ulaşılmak isteniyorsa, bilinmesi gerekir ki Göztepe tarihi boyunca herkesin 1 liraya elde ettiği başarıları, ancak 2-3 liraya elde edebilmiştir. Bu başarıları 0.5 liraya elde etme çabaları ise istisnasız şekilde başarısızlığa uğramıştır. Şu dönemde yapılan ve yapılmayanların bedeli ise (geçen sezonda olduğu gibi) sezon sonunda oldukça ağır olabilir.Şu anki mali ve profesyonel yapısı ile futbol takımının bir üst lige çıkamaması (yaratılan bunca olumsuzluğa rağmen) bir mucize olacaktır. Umarım sevgili profesyonel yöneticilerimiz böyle bir mucizeyi yaratabilmek için ellerinden geleni yapmaya devam etmezler.
 

Oğuz Reşat Sipahi

http://www.sipahi.tk

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Adnan Süvari… Kendisi ile tanışmak nasip olmadı… Efsane takım’ın “Efsane” teknik direktörü…1926’da Aydın’da doğmuş, 1991’de vefat etmiş. Futbola İzmir’de başlamış. Göztepe’de 10 sene oynamış. İzmir Karması’nda yer almış. İzmir Yüksek Ekonomi Ticaret Okulu’nda basketbol oynamış. Okulu bitirdikten sonra tekstil mühendisliği öğrenimi yapmış. Bu yıllarda Londra’da açılan antrenörlük kursuna katılmış. Türkiye’ye döndükten sonra Göztepe’ye antrenör olmuş. Bazılarına göre 1962-63, bazılarına göre bir ya da iki sezon öncesinden 1971-72 dahil Göztepe’yi çalıştırmış. Sonrasında ara ara kurtarıcı olarak kendisine başvurulmuş. 1966’da Türk Milli takımına antrenör olmuş. Üç yıl iki görevi birlikte yürütmüş. Göztepe ile iki Türkiye Kupası, bir Cumhurbaşkanlığı kupası kazanmış. Göztepe ile Avrupa Kupa Galipleri Kupası’nda çeyrek final, Fuar Şehirleri Kupası’nda (sonradan adı UEFA Kupası olarak değiştirildi.) yarı final oynamış.

Mustafa Fedai… Kendisiyle tanışıklığımız var… Göztepe’deyken Karşıyaka’ya gitmiş, orada birinci lig görmüş. Sonra Göztepe’ye dönmüş. Göztepe tarihinin en önemli gollerinden birini (1996-97’de Göztepe’yi düşmekten kurtaran Turgutlu maçının 90. dk golü.) atan adam… Kendisini Göztepeli olarak tanımlıyor… O golden sonra futbolu bırakmış… Altyapıda antrenörlüğe başlayıp, 2002-2003 sezonunda Ali Osman Renklibay’ın 4. maçın ardından (Elazığ galibiyeti, Gençler, Adana ve Altay mağlubiyeti) gönderilmesinin ardından görevi teslim almış. 22 maçta 18 puan (3 galibiyet, Adana’ya deplasmanda Gaziantep’e içeride 2-1, Kocaeli’ye deplasmanda 3-1 ile, 9 beraberlik, 10 mağlubiyet) almış. Dışarıda daha başarılı performans çizmiş.
O Fedai bu sezonun başında tekrar görevi devraldı. Halen 14 maç sonunda lig ikincisi… 14 maçta 5 galibiyet, 7 beraberlik, 2 mağlubiyet… Tek dış saha galibiyeti var. Balıkesir’e karşı 2-1… İki golden fazla atamayan ve yemeyen ve zor yenilen bir takım yarattı. "Çok mütevazi birisi ve karakteri oyuna yansıyor" Bu cümle kendisini bana göre çok daha yakından tanıyan Sn. Özant Önçağ’ın yorumu ve ben de katılıyorum... Oldukça eleştiriliyor. Fedai gerçekten mütevazi ama, bizim taraftarımız değil… Orada Fedai ile ayrışılıyor…
Her neyse birileri zamanında 1962-63 sezonunda (5 kaynaktan üçüne göre her zaman rahmetle andığım Adnan Süvari’nin bizdeki ilk sezonu) takım 11 takımlı ligde ilk aşamada kırmızı grupta içerideki 10 maçta Galatasaray’a 1-0, Gençlerbirliği’ne 3-1, KSK’ye 2-1, Karagümrük’e 1-0 mağlup, Beykoz’la 1-1 berabere kaldığında, etap sonunda 7. olarak eleme grubuna kaldığında [İlk sezonu 61-62 kabul edersek, iç sahada 19 maçta 9 beraberlik üç mağlubiyet var, 1960-61 kabul edersek iç sahada 19 maçta 5 mağlubiyet, 5 beraberlik var.], o iç saha mağlubiyetlerinden sonra kendisini gönderseydi, Göztepe o başarılara ulaşabilir miydi? Acaba ona da böyle yüklenenler [Hatalıdır değildir polemiğine girmeyeceğim ama, eski bir şarkıda da belirtildiği gibi “Hatasız kul olmaz.”…] var mıydı? Yoksa şansı o zamanlar taraftar sayısının bazılarına göre bir minibüs olması mıydı?

Şimdi diyeceksiniz ki “Fedai mi olacak "o" kişi?”… Ben de şunları söyleyeceğim: 1) Göztepe son 23 sezonu tek bir teknik direktör ile tamamlayamamış. En son 1984-85 sezonu tek bir teknik direktör ile İlyas Datça (Datcu) ile tamamlanmış (Kaynak: Sn. Haydar Evrenosoğlu). Ben kendimi bildim bileli teknik direktör değiştirip duruyoruz. Ne olduk, ya da ne oldu? Bir yere varabildik mi? 3) Fedai hem futbolcu, hem de okullu biri, içimizden biri ve sistemdeki tek Göztepeli. Ben kendi adıma yerine şu an için başka kimseyi düşünemiyorum “o“ kişi olmak için... 3) Fatih Terim Göztepe’deyken kendisinin bu başarıları elde edebileceğini tahmin eden var mıydı? 4) Neden olmasın?
Son söz Mustafa Fedai’ye tolerans göstermemiz ve desteklememiz, onun da kendisini objektif bir şekilde özeleştiri yapıp, hatalarından ders çıkarmaya çalışması ve kendisini geliştirmeye devam etmesi gerek …

Oğuz Reşat Sipahi

http://www.sipahi.tk

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

 

KÖŞE YAZILARI

  • İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var? İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var?
    Written by Oguz Resat Sipahi 10 May 2020
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Hangi takımın daha çok taraftarı var? Bu soru çok iç gıdıklayan bir soru biliyorum. Pazar Pazar maçlar da yok. Nereden aklıma geldi diye sorarsanız Dövletimiz sağolsun. İnstagramda Kumluca-Olimpos alanının yüce Dövletmiz tarafından 1. derece sit alanı konumund...
  • Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik...
    Written by Oguz Resat Sipahi 12 Nisan 2020
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk *Ülkemizde 1098, dünyada 108.319 kişiyi covid19'un kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... *Ne mutlu bizlere değil ki ülkemiz, covid19 açısından müreffeh ülkeler düzeyini yakalama ve aşma yolunda koşar adımlar ile ilerliyor... Yine de arada iyi şeyler de var...
  • Gözyaşları... Gözyaşları...
    Written by Oguz Resat Sipahi 21 Nisan 2019
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Uzun zamandır yazasım gelmiyordu ligin ilk devresinde yazacak birşey yoktu pek, ya da dünyevi dertlerden yazasım gelmedi... Ligin ikinci devresinde de yazasım gelmedi bu sefer çoğunlukla dünyevi ailevi dertlerden... Dünkü gözyaşlarına kadar... Taraftarımızın,...
  • Göztepe TEK Büyüktür. Göztepe TEK Büyüktür.
    Written by Özkan Cengiz 28 Nisan 2018
    Özkan Cengiz ozkan@ozkancengiz.net Göztepe TEK Büyüktür. Yıllar önceydi amatördeydik, takıma tribünlerin yoğun tepkisi vardı, hoca ve oyuncular fazlaca tepki alıyorlardı. O günlerin yöneticileri ile bir araya geldik. Şaşkındılar, bize nasıl profesyonel çalıştıklarını anlatıyorlardı. Video analizler...
Diğer yazılar:

Diğer başlıklar

Twitter