- Ayrıntılar
Göztepe'nin amatör kümeye düşmesiyle sonuçlanan 2006-2007 sezonu her yönden tarihe geçti. bir sezonda üç farklı yönetim ve sonunda birarada yaşamayı beceremeyenlerin başarısı ile: Göztepe artık amatör kümede. Bu durumda katkısı olan tüm sevgili yöneticilerimizi tarih affetmeyecektir.
***
Derken dernek genel kurulu yapıldı. Ben Göztepe'yi düşüren yönetim kurulu olsaydım ne kadar iyi niyetli olursam olayım çoktan istifa ederdim fakat mevcut yönetim bu yolu tercih etmedi. Dernek genel kurulundan birkaç gün önce aday olmayacağını belirten başkan Mustafa Kocaoğlu ve arkadaşları Aliağa Belediyespor ile birleşme haberi ile birlikte kongrede tekrar aday oldu ve tekrar başkan oldu.
***
Doğrusunu söylemek gerekirse birleşme haberi bana başta çok fantastik gelmişti.
***
İlginç bir şekilde İzmir'in güzide belediye başkanlarının sağırları oynadığı Göztepe sorununa İzmir'in önemli ilçelerinden Aliağa el atmıştı. Sn. Aziz Kocaoğlu'nun ve Muzaffer Tunçağ'ın ilgilenmediği yok saydığı futbol tarihinin en önemli beş-altı takımından biri olan İzmir'in gelmiş geçmiş en başarılı futbol takımı Göztepe sorununa Aliağa Belediye Başkanı Sn. Tansu Kaya sahip çıktı.
***
Girişim ne yazık ki üç gün sonra askıya alındı. Nedeni her iki taraftan gelen olumsuz seslerdi.
***
GöztepeLIST Organizasyonu 28 Mayıs'ta bu konuda bir bilgilendirme toplantısı düzenledi. Toplantıya Aliağa Belediyespor adına Özay İpek ve diğer yönetici arkadaşlar katıldı.
***
Toplantıda olayın gelişim biçimi, teknik yönleri, Göztepe ve Aliağa için faydaları tartışıldı. Toplantının sonunda olukça olumlu bir hava oluştu.
***
Bu girişim Göztepe adına şüphesiz ki faydalıdır. Göztepe profosyonel liglere dönecek, borçlarından kurtulacaktır. Göztepe'nin potansiyeli ile Aliağa'nın potansiyeli birleşmiş olacaktır. Göztepe-Aliağa birleşiminden doğacak maddi ve manevi güç ile 2B, 2A ve süperlige çıkılabilecek bir oluşum meydana gelmiş olacaktır. Göztepe bundan sonra yaşayacağı olumlu ve olumsuz herşeyi Aliağa ile birlikte yaşamış olacaktır. Aliağa Türkiye ve İzmir futbol tarihine geçmiş olacaktır. Göztepe'nin ve Aliağa'nın mevcut altyapı sistemlerinin birleşimi ile kozmopolit bir nüfus yapısı olan Aliağa'da gençlerin spor yapabileceği ciddi bir spor okulu sistemi geliştirilebilecektir.
***
Göztepe, Göztepeliler ve İzmir ile İzmir'in güzide ilçesi Aliağa arasında bir daha kimsenin tarih boyunca bozamayacağı bir bağ oluşmuş olacaktır.
***
Halen www.goztepelist.org adresinde yapılan ankette 1000 kişinin 641'i "Göztepe adı, arması, renkleri aynı kalmak, merkezi izmir şehri, kurulus tarihi 1925 olmak üzere Aliağa Belediyespor ile birleşilerek liglere 3. ligden devam edilmesi konusunda fikriniz?" sorusuna olumlu yanıtı verdi.
***
Benim kişisel fikrim birleşme şu anki şartlarda hem Göztepe hem de Aliağa'nın lehine olacaktır.
***
Sonuç ne olursa olsun fikir düzeyinde bile olsa Göztepe sorununa sahip çıkan Aliağa Belediye Başkanı Sn. Tansu Kaya ve Sn. Özay İpek'e teşekkür ediyorum. Son kararları Aliağa Belediyespor ve Göztepe Spor Kulübü genel kurulları verecektir. Aliağa ve Göztepe için iyisinin olmasını diliyorum.
Oğuz Reşat Sipahi
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
- Ayrıntılar
21 Nisan 2007 Cumartesi günü saat 14:30’da Göztepe Alsancak Stadı’nda saat 14:30’da Aliağa Belediyespor ile oynuyor.
Bu Göztepe tarihinin şu ana kadar ki en önemli maçlarından biri.
Göztepe kazanırsa ligde kalma şansını son haftaya taşıyabilecek…
Göztepe bu maça 11 futbolcu ile çıkacak. Aliağa Belediyespor da… Onların da maçı kazanmaları kendileri açısından önemli… Fakat Göztepe için önemli değil hayati…
Genç futbolcularımız bu maçta kazanmak için Aliağa Belediyespor’dan daha fazla sebebiniz var. Bu maç için Göztepeliler sizlerden elinizden gelenin fazlasını yapmanızı bekliyor. Þu ana kadar aldığınız puanları göz önünde bulundurup bu maçı almamanız için de bir sebep olmadığını görmenizi diliyorum.
Bu maça çıkarken küme düşme değil şampiyonluk kelimesini telaffuz etmeyi sizler de tüm Göztepeliler de tercih ederdi, fakat gelinen noktada rahmetli Gürsel Aksel’in “Biz, bugüne kadar Göztepe'de formamıza hiç ihanet etmedik, ettirmedik. Size şerefli bir forma bıraktık." sözlerinden başka açıklamaya gerek olmayan formanın amatör kümeye düşmesi ya da düşmemesi aşamasındayız.
Kurumların ve ülkelerin iyi ve kötü günleri vardır. Her gecenin bir sabahı, gecelerin gündüzü de vardır. Dünyanın genel geçer ilkelerinin işlemesi engellenmezse bu durum sonsuza dek sürmeyecektir. İlginç belki de haksız bir şekilde tarih bu gibi fırtınalı dönemlerde olaylar yaşanıp bittikten sonra olayların nasıl yaşandığına yani günün olumlu ve olumsuz şartlarına değil başka bir şeye kısaca sonuca bakar: Gemi kıyıya sağ salim yanaşmış mı yanaşmamış mı?
Bu bağlamda bundan on sene sonra Göztepe’yi amatöre düşüren futbolcular olarak hatırlanmak veya bu ahval ve şeraitte bile Göztepe bayrağını amatöre düşürmekten kurtaran futbolcular olarak anılmak sizin elinizde. İnanmak başarmanın yarısıdır. Lütfen inanın.
***
Yeni Asır binası’ndaki olayın bu şekilde yaşanmamış olmasını dilerdim. Sevgili Özkan'ın görüşleri ile paralel ve onlara ek olarak:
Oolay sonrası yapılan açıklamalardan sonra şunları belirtmeyi de görev biliyorum. Dinç Bilgin/Yeni Asır Göztepe’ye yardım etmemiştir. Aksine futbol şubesine sahip olmuştur. Bir yatırım yapmıştır. En önemlisi o sırada futbol şubesini şirketleştirirken Göztepe’yi borçsuz alıp borçsuz bırakmaya söz vermiştir. Göztepe’yi aldığı yerde ikinci ligde bırakıp fakat resmi olarak bırakmayıp (Hisseler hala devredilmemiştir.) yönetiminden çekilip, bu çekilmeyi de trilyonlarca borç bırakarak yapmıştır. Göztepe bu borçlar nedeniyle senelerdir transfer yapamamaktadır ve bu yüzden yukarıda da belirtmeye çalıştığım amatöre düşüp düşmeme maçına çıkacaktır; yine hisseler resmi olarak devredilmediği için Göztepe son dönemde kayyum tarafından yönetilmek zorunda kalmıştır. Kulüp için 50 milyon dolar harcandığı iddia edilmektedir, bu iddia hiçbir zaman kanıtlanamadıysa da şurası kesindir ki bu miktarın yarısına yakını Göztepe’ye çeşitli şekillerde (Naklen yayın, futbolcu, belediye yardımları, hasılat…) girmiştir. Ve son olarak Yeni Asır/Dinç Bilgin’in sorumluluğu Göztepe için devam etmektedir.
***
Bu tepkinin bu şekilde verilmemiş olmasını dilediğim gibi bu hareket üzerine yorumda bulunan belediye başkanı, oda-dernek başkanlarının, yöneticilerin Göztepe’nin bu hale geliş sürecinde de bu süreci değiştirmek için etkin rol almış olmasını hatta bir kısmının Göztepeli olduğunu bildiğim kişilerin oynanacak Aliağa Belediyespor maçında da şeref tribününde yerlerini almasını dilerdim.
Kişisel web adresim: http://www.geocities.com/sipahior
Yorumlarınız için email adresim Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
- Ayrıntılar
Oğuz Reşat Sipahi
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
- Ayrıntılar
Sayın İzmir Valisi, Büyükşehir Belediye Başkanı, Konak, Balçova, Narlıdere, Urla, Seferihisar Belediye Başkanları, İzmir’in bürokratları, Göztepe’nin eski başkanları, eski yöneticileri, kurtuluş Platformu üyeleri, diğer Göztepe Dernekleri (Yalı, Göztepe’ye Hizmet Derneği vs), Levent Ürkmez, Fatih Dalan, Atilla Kısmetli, Muhittin Ekiz, Efsane takım üyeleri…
Sayın Oda Başkanları, Sayın Ekrem Demirtaş, halen İzmir’in Yenigün dışındaki üç yerel gazetesinin yöneticileri…
İzmir’e tarihinin en büyük futbol başarılarını yaşatan Göztepe tarihinin en zor günlerini yaşıyor. Eğer önümüzdeki üç maçta yeterli puanları elde edemezse amatör kümeye düşecek.
Kurtuluş Platformu’nu kuranlar lütfen tüzüğünüzü inceleyin.
Sayın Fatih Dalan bundan 15-16 sene önce Göztepe Dergisi’nde yazdıklarınızı tekrar okuyun.
İzmirgücü Spor Vakfı ve Sayın Levent Ürkmez şu an kulübü yönetenlerle küskün olmanız bu haldeki Göztepe’yi yok saymanız için yeterli mi?
Göztepe’ye başkanlık-yöneticilik etmiş olanlar (Umarım olmaz!) Göztepe’niz bundan daha kötü durumda olur mu?
Sayın Valim, Göztepe’nin İzmir’in spor tarihindeki yerini bürokratlarınıza sorun. İşte o Göztepe müdahale edilmezse amatöre doğru gidiyor.
Sayın Büyükşehir Belediye Başkanım spor kulüplerinin çığlıklarına sessizlikle karşılık vermek ve vermemek birer seçenek. Bu seçeneklerin sonuçlarını bir İzmir takımlarının bir de Denizli, Kayseri, Ankara, İstanbul takımlarının halini karşılaştırarak görebilirsiniz. Þapkanızı önünüze koyun düşünün, geçtiğimiz günlerde rahmetle andığımız Ahmet Piriştina’nın İzmir sporu için yaptıklarını tartın bir de sizin döneminizde olanlara bakın… Diyeceksiniz ki tribünler beni protesto ediyor. Nedeni sizde o protestonun. Ve siz o protesto edenlerin de belediye başkanısınız. Bu kadar karışık bir nüfus yapısına sahip bir şehirde İzmirlilik bilincini şu anki şartlarda spor dışındaki bir kavram ile oluşturma şansınız var mı?
Sayın Konak Belediye Başkanı… Seçimlerdeki rakibiniz o sıradaki Göztepe Başkanı idi diye mi bu ilgisizlik? Tüm Göztepeliler o sıradaki Göztepe başkanına oy verseydi durum böyle olur muydu? Peki ya şimdi? Göztepe’nin şu andaki başkanı yılladır partinizde yer alan Mustafa Kocaoğlu. Göztepe ve İzmirspor hangi ilçenin takımları? Bu takımlara bu kritik haftalarda her türlü desteği vermezseniz ne zaman vereceksiniz?
Süper Lig’deki Denizlispor son bir ayda toparlandı. Nasıl? Başta Valileri’nin katkılarıyla, şehrin takımın etrafında bir araya gelmesiyle. Keşke bunu dört sene önce İzmir’de Göztepe ve Altay için yapabilseydi. Bugün? Bugün için de geç değil. Göztepe ve İzmirspor’un hali ortada. Çok değil birkaç hafta süre ile bu takımlara destek verilirse bu iki köklü takım düşmekten kurtulabilir.
Bu yazıda adı geçen geçmeyen Göztepeliler, İzmirliler, İzmir ile ilgililer… Kalan haftalarda zor durumdaki İzmir takımlarına yani Göztepe ve İzmirspor’a her türlü (Maddi, manevi…) her türlü desteği vermek ve vermemek gibi iki seçeneğiniz ve bu iki seçeneğin sonuçlarını düşününüz. Ben hepinizi ilk seçeneğe yani desteğe davet ediyorum.
http://www.geocities.com/sipahior
Email Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Yenigün-12 Nisan 2007
- Ayrıntılar
Bu yazı Göztepe ile ilgili değil. Fakat burada anlatılacak akılcılıktan uzak yaklaşımlar Göztepe'mizde de çoğunlukla mevcut. 80 yıllık tarihimiz gözönüne alındığında pekçok ortak nokta bulunabilir.
Bu yazıyı hekim olarak yazdığımı belirterek...
Ve bu kritik günlerde sizi başka bir konua odaklamaya çalıştığım için özür dileyerek...
Nasıl ve hangi şartlarla olursa olsun özelleştirmeyi ana görevi sayanlarca yönetilen ülkemizin yönetenleri ve Sağlık Bakanlığı Dünya Bankası ve İMF’nin (ki bu kurumların Türkiye’nin bölünme haritalarını çıkaran ülkelerle ilişkisi bilinmektedir dayatmasıyla Türkiye’de aile hekimliği sistemine geçmek istemektedirler.
Aile hekimliği nedir? Kısaca belirlenmiş bir grup (halen pilot illerdeki uygulamalarda 3000-4000 kişi bu rakam yurtdışındaki uygulamalarda genellikle bunun yarısından azdır) insanın birinci basamak sağlık hizmetlerinden bir doktorun sorumlu olması olarak açıklanabilir. Halen ülkemizde birinci basamak sağlık hizmeti sağlık ocaklarında bir ekip tarafından verilmektedir. Bu sistemin aile hekimliğinden farkı belirli bir grup insanın birinci basamak hizmetlerinden tek bir hekimin değil sağlık ocağında çalışan bir grup hekimin ve yardımcı sağlık personelinin sorumlu olmasıdır. Burada birinci basamaktan kastedilenin kişi hastalandığında ilk başvuracağı yer demek olduğunu, ikinci basamak hastaneler olarak genelde küçük ve orta boylu devlet hastanelerin, üçüncü basamak hastaneler olarak ise büyük eğitim hastanelerinin .(tıpta uzmanlık eğitimi veren hastaneler) kastedildiğini belirtmekte fayda vardır
Aile hekimliği sistemi hastalar ya da halk için neler getirecek?
Geçen haftalarda muhtemelen seçime yönelik oy kaygısı nedeniyle yapılan geçici kanun değişikliği olmasaydı bu soruya verilecek en önemli yanıt hastanın aile hekimine görünmeden ikinci ya da üçüncü basamak hastanelere gidememesi idi. Fakat bu durum çıkarılan bir yönetmelik ile şimdilik ortadan kaldırıldı. Bugün için geçerli olmayan ama aile hekimliği paketi ile birlikte gelmesi için vatansever hükümetimizin elinden geleni yaptığı genel sağlık sigortası (GSS) sistemidir. Türkiye Cumhuriyeti halen bir sosyal devlettir ve sosyal devlet olarak vatandaşlarının sağlık sorunlarını çözmekle yükümlüdür. Devlet yabancı kurumların isteği ile sağlık harcamalarını azaltmak istemektedir. Bu konudaki plan muhtemelen herkesi GSS başlığı altına almak sonra bu sistemin içerdiği kapsama alanını sürekli daraltmak ve bu daraltma ile geride kalan bölgede yabancı sermaye grupları için doldurulabilecek bir ek özel sağlık sigortası alanı yaratmaktır. Devletin kendi sigorta primini kendisi ödeyebilir olarak tanımladığı kesimin hane geliri asgari ücretin dahi altında olduğundan sonunda bu ek sağlık sigortasına verecek parası olmayan kişiler çok sınırlı bir tıbbi bakıma ulaşabilecekken, ancak özel sağlık sigortasına para ödeyebilenler çağa uygun kaliteli sağlık hizmetine ulaşabilecektir. Türkiye Cumhuriyeti halen halkına verdiği sağlık güvencesini daraltmaya çalışmaya devam etmektedir. Bu amaçla bazı ilaçların geri ödemesini durdurmakta, bazı ilaçların geri ödemesini ise hastalar Kaf Dağı’nın tepesindeki yedi başlı canavarın kafasını kendilerine sunduktan sonra vermektedir.
Diğer önemli fark bir hastanın geçerli sebep göstermeden altı ay sonra aile hekimini değiştirebilecek olmasıdır. Bu durum hekim seçme özgürlüğü olarak lanse edilmektedir. Oysa herkes aslında şu an hekim seçme özgürlüğüne sahiptir. Aile hekimliği gelince kişi hekimini ancak altı ay sonra değiştirebilecektir; dolayısıyla gerçekte hekim seçme özgürlüğü kısıtlanmaktadır. Altı aylık süre sonundaki değişmelerin eleştirisi olaraksa bu durum hasta ile hekimler arasında uygun olmayan ilişkiler için oldukça uygun bir ortam yaratacaktır. Bu durum yetersiz bir hekimin değiştirilmesi durumunda uygun iken, hastaya gereksiz rapor vermeyen ya da hastanın eczaneden kendi kendine aldığı ilacı karneye yazmayı reddeden doktor içinse uygunsuz bir tehdit yaratabilir. Aile hekimi maaşını baktığı insan sayısı ile doğru orantılı olarak aldığı için iyi hekimlerin yanında popülist hekimlerin de hasta sayısı artacak, iyi ama ilkeli hekimler ise müşteri kaybedecektir.
Tüm bunların yanında doktorların da hastalarını reddetmeleri söz konusu olunca kritik sorunlara sahip kronik hastalar, kanser hastaları, AIDS gibi problemli hastalar sahipsiz kalma riski ile karşı karşıya kalabilir.
Başka önemli bir nokta aile hekiminin kendisine yüklenilen görevleri tam olarak yapabilmesi için süpermen olması bile yetmeyeceğinden başta aşılama ve diğer koruyucu hizmetler ve gebelik takibi olmak üzere pek çok hizmet aksayacaktır. Buna bağlı olarak kaybolmaya yüz tutmuş infeksiyon hastalıkları hortlayabilecek, kaybolmamışlar ise yaygınlaşabileceklerdir. Amaç tam özelleştirme öncesi sağlık kurumlarını işlemez hale getirmekse, eğitim sistemi gibi sağlık sistemini de çökertmek ve halkın devlete güvenini azaltmak, ülkemin bölünme haritalarının gerçekleşebilmesi için uygun sosyolojik ortamı yaratmak ise evet önerilen yöntem oldukça başarılı olabilecek bir yöntemdir. Ülkemizde OKS ve ÖYS gibi sınavlardaki matematik, fizik, kimya, Türkçe gibi sorulara yanıt oranları büyük bir gelişme gösteren dershane sektörünün katkılarına rağmen son derece vahimdir. Bu durumun sebebi herhalde eğitim kurumlarının ve kitaplarının çağdaşlığı, eğiticilerin hayat kalitelerinin ve maaşlarının yeterliliği değildir. Sağlık sistemini de özelleştirmeden önce işlemez hale getirmek gerekiyorsa, bunun için halen yapılanlar gibi sağlık kurumlarını yeterince çağa uygun hale getirmeyip-personel açığı yaratıp halka işkence çektirip, personeli de performans sistemiyle birbirine kırdırıp bayağı bir yol almak akılcı bir yöntemdir. Þimdi birinci basamağı da işlemez hale getirip son nokta konmak istenmektedir.
Peki aile hekimliğini seçen hekimler için neler değişecek?
Devlet politika olarak sağlık çalışanlarına, doktorlarına ve akademisyenlerine ekonomik şiddet uygulamayı gelenek hale getirdiğinden, aile hekimi olacaklara verilmesi planlanan yaklaşık 3500 YTL’lik ücret en önemli ve cazip değişimmiş gibi gözüküyor. Devlet halen devlet hastaneleri ve sağlık ocaklarındaki hekimlere döner sermaye adı altında bir ödeme yapıyor. Fakat bu ödeme emeklilik maaşına hiç yansımamakta ve daha çok ve en çok hasta bakma ile daha çok ve en çok para alma mantığına dayalı. Yaklaşık 17-23 yıl eğitim almış genel pratisyen ve uzman hekimlerin salt maaşları 1000-1300 YTL arasında değişmekte. Belirtilmesi gereken başka bir nokta devletin 1980’den sonra hiçbir zaman doktorlarına has bir zam yapması ve bu ekstra zamların polisler, diğer güvenlik görevlileri, hakim savcı ve tabii ki milletvekilleri gibi pek çok sınıfa yapılmış olması. Maaş dışında verilen kanaatimce proosyon aaçlı olarak dağıtılan 2.000 YTL2lik bir ücret daha var ki bunun kaynağı bütçede yok. Bu para halen pilot illerin bir kısmında Dünya Bankası’ndan alınan paralarla ödeniyor ve yetkililer başta herhangi bir şey sormadan verilen bu 2.000 YTL’yi artık masraflara karşılık (Telefon, kira vs) fatura ile vereceklerini bildirmekteler. Þurası gerçek ki hükümet doktorlara maaş zammı yapmak istiyorsa, diğer meslek gruplarına yaptığı gibi bir gecede bir kanun çıkararak bunu yapabilir.
Aile hekimlerinden istenen şeyler yukarıda da belirttiğim gibi bir tek hekimin yapmasının pek mümkün olmadığı şeyler. Bunların içinde acil, gebe takibi, aşılama hizmetleri, poliklinik, evde yatalak hasta takibi ve bu arada yapılan her şeyin kaydı var. Þu anda bu işleri sağlık ocaklarında kocaman bir ekip yapıyor. Kabul etmeliyiz ki aile hekimliği sisteminde bu işlevler en çok para getirenden daha az getirene doğru sıralanıp ona göre yapılacak hatta yapılmayacaktır. Nitekim aile hekimliğine geçilen illerde aşılama hizmetlerinde problemler yaşandığı bilinmekte. İstenen haftalık 40 saatten fazla çalışma süresi insan haklarına ve uluslar arası sözleşmelere aykırı.
Kurumların ödemeleri zamanında yapamaması halen eczanelerin ve hastanelerin sıkça yaşadığı bir sorun. Aile hekimi olmayı seçenler de maaşlarının zamanında ödenememesi problemini yaşamaya mecbur gözüküyorlar. Bu Denizli’de yaşandı. Sonuç olarak maaş 3.500 YTL civarında (ikisi makbuz karşılığı) ama ne zaman alınacağı muamma.
Yine bu sistemi kabul eden hekimler halen geçerli yönetmeliklere göre bir sene sonra aynı yerde çalışmalarının da garanti olmadığını kabul etmek durumundalar.
Bu teklifi kabul eden aile hekimleri Türk toplumunun sağlığının özelleştirilmesini, kendi çocuklarının da sağlığının özelleştirilmesini kabul etmeye hazır olduklarını belirtmiş gibi olacaklardır.
Aile hekimliğini seçip de sonradan yapamayacağını anlayanların kadrolarına geri dönüp dönemeyecekleri konusunda da belirsizlik yaşanmakta. Hekimlerin aynı ilde bile kadroya dönüp dönemeyeceği soru işareti. Dönebilmeleri için o ilde bir kadro olması gerekmektedir. Düzce örneğine bakılırsa Düzce personel dağılım cetvelinde geri dönmek isteyecek bir hekimin dönebileceği bir kadro bulunmamaktadır. Ama üzülmeye gerek yok İzmir’deki bir hekim olarak aile hekimliğinizi seçip geri dönmeye karar verdiğinizde C ve D grubu illere geri dönebiliyorsunuz. Kamu personel reformunu yapmayı başarırlarsa o da olmayacak.
Aile hekimliğini seçenler ticarethaneciliği ya da işletmeciliği öğrenmek zorunda kalacak. Kira ödemek, adam çalıştırmak, maaş ödemek, muhtemelen muhasebe tutmak, patronluk yapmak zorunda kalacak. Bu arada belirtmek gerekir ki İzmirli sağlık ocağı bağışçıları yaptırdıkları sağlık ocaklarının bu iş yani aile hekimliği için kullanılmasına karşılar.
Burada toplumumuzun ve bu şehrin insanlarının sağlığının lise son sınıf öğrencileri üzerinde yapılan sınav sistemi değişiklikleri gibi bir sosyolojik deney objesi olmaması gerektiğini kabul ederek şu sorulara ciddi, objektif ve bağımsız sağlık bakanlığı dışı tercihen üniversiteden kaynaklarca yapılmış çalışmalarla ciddi yanıtlar verilmelidir. Düzce’deki iki yıllık deneyimde neler olmuştur? Aşılama oranları, hekimlerin iş memnuniyeti, hastaların memnuniyeti, sevk oranları, genel ölüm hızı, bulaşıcı hastalık hızlarında ne gibi değişiklikler olmuştur? Bu değişiklikler olumlu olsa bile Düzce İzmir gibi bir şehir için sosyolojik yapı açısından yeterli bir örnek midir? Bu sorulara anlamlı yanıtlar vermeden Türkiye’nin üçüncü büyük kentinde sağlık sistemini değiştirmek İzmirliler üzerinde oynanan kumardan başka değildir.
Sonuç olarak:
*Sağlık Bakanlığı’nın İzmirlilerin sağlığı üzerinde deney yapması uygun, akılcı ve bilimsel bir davranış değildir .
*Sistem bu hali ile ne hekimlerin ne de halkın lehinedir.
*Hekimlerin sosyal hakları ve iş güvenceleri, halkın sosyal hakları, koruyucu sağlık hizmetlerinin selahiyeti garanti edilmeden, Düzce’deki ve diğer illerdeki deneyimlerin orta ve uzun vadeli sonuçları görülmeden İzmir’de sağlık sisteminin değiştirilmeye çalışılması akılcı, İzmir’in, İzmirlilerin, İzmirli hekimlerin lehine bir davranış değildir.
Bu haliyle Sağlık Bakanlığı’nın bu uygulamayı başlatmadan durdurması herkes için en uygunu olacaktır. Lütfen Noam Chomsky’nin "Yönetim ne halkındır, ne halk tarafından yapılır, ne de halk içindir” sözünü doğrulamayın.
KÖŞE YAZILARI
-
İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var?
10 May 2020Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Hangi takımın daha çok taraftarı var? Bu soru çok iç gıdıklayan bir soru biliyorum. Pazar Pazar maçlar da yok. Nereden aklıma geldi diye sorarsanız Dövletimiz sağolsun. İnstagramda Kumluca-Olimpos alanının yüce Dövletmiz tarafından 1. derece sit alanı konumund...
-
Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik...
12 Nisan 2020Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk *Ülkemizde 1098, dünyada 108.319 kişiyi covid19'un kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... *Ne mutlu bizlere değil ki ülkemiz, covid19 açısından müreffeh ülkeler düzeyini yakalama ve aşma yolunda koşar adımlar ile ilerliyor... Yine de arada iyi şeyler de var...
-
Gözyaşları...
21 Nisan 2019Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Uzun zamandır yazasım gelmiyordu ligin ilk devresinde yazacak birşey yoktu pek, ya da dünyevi dertlerden yazasım gelmedi... Ligin ikinci devresinde de yazasım gelmedi bu sefer çoğunlukla dünyevi ailevi dertlerden... Dünkü gözyaşlarına kadar... Taraftarımızın,...
-
Göztepe TEK Büyüktür.
28 Nisan 2018Özkan Cengiz ozkan@ozkancengiz.net Göztepe TEK Büyüktür. Yıllar önceydi amatördeydik, takıma tribünlerin yoğun tepkisi vardı, hoca ve oyuncular fazlaca tepki alıyorlardı. O günlerin yöneticileri ile bir araya geldik. Şaşkındılar, bize nasıl profesyonel çalıştıklarını anlatıyorlardı. Video analizler...