Seçimde İzmir’den 24 yiğit milletvekili seçilecek Ankara’da bu şehri ve onun haklarını temsil etmek üzere.

***

Milletin bu 24 yiğit vekilinden biri olmak için amansız yarış devam ediyor adaylar ve onların partileri arasında. Kim daha kötü yönetti? Kimler yedi? Kimler bu kötü durumu iyiye/kötüye çevirir?

***

Benim merak ettiğim birkaç soru var. Bu adayların kaçta kaçı İzmir’li? Kendisi İzmir’de doğmuş kaç kişi? Annesi ve babası İzmir’de doğmuş kaç kişi? Kendisi+ailesi iki nesilden fazladır İzmirli/İzmir’de yaşayan kaç kişi? Bu üç grupta ve son 20-25 sene içinde bu şehre gelmiş olan 2-2.5 milyon kişinin seçimlerdeki tercihlerini de çok merak ediyorum. Doğrusu bu sorular sosyolog bilim insanları için ilginç hipotezler olabilirdi.

***

Sevgili Serkan Boyacıoğlu’nun kulakları çınlasın bir zamanlar Göztepe tribünlerinde bir pankart vardı üzerinde “İzmirli olup İstanbul takımlarını tutanlar lütfen bizim takımlarımızı tutun.” yazılı. Buna bağlı olarak insanın aklına gelen başka bir soru bu adayların yüzde kaçı İzmir takımlarını tutuyor?

***

Seçim bildirgelerini “İzmir” anahtar kelimesi ile taradığınızda, CHP seçim bildirgesinde İzmir ile ilgili Ankara bölünmüş yolunun tamamlanması, Bursa, Balıkesir-İzmir yolunun, metronun genişletilmesi, lojistik merkezi kurulması, MHP seçim bildirgesinde İzmir-Ankara hızlı treni için yatırım vaatleri var. AKP seçim bildirgesinde İzmir ile ilgili yapılacak herhangi bir yatırımdan bahsetmiyor. DP bildirgesinde İzmir kelimesi geçmiyor. Genç Parti bildirgesine ulaşamadım.

***

Tüm bu sorulardan sonra bu 24 yiğit vekilden biri olmak için birbirine peşrev çeken adayların İzmir’in futbol takımlarına dair bir planları var mı? Adaylardan en az dördü Göztepeli olarak biliniyor. Bunlardan Cenap Börühan, Fatih Dalan hariç Göztepe için bir planı olanı duymadım. Fatih Dalan’ın planı TMSF’ye el koydurmak. Cenap Börühan’ın planı Göztepe’nin dönüşü için elinden gelen her şeyi yapmak. Bunların dışında “İzmir’in Süperligde takımı olmamasına üzülüyoruz.” gibi klişe cümleleri sarf etmek dışında elle tutulur bir planı olan var mı? AKP adayları Kasımpaşa’ya yaptıklarımızın %20’sini yaparız diyebiliyorlar mı? İzmir takımları AKP için Eskişehirspor kadar değerli değilse, Eskişerhirpor’a yapılanlar İzmir takımlarına yapılmıyorsa, Eskişehir’in AKP’ye yapmasını beklediklerinizi, İzmir’in AKP’ye yapmasını beklemiyorsunuz olarak kabul edebilir miyiz?

***

Söz Fatih Dalan’a gelmişken hep merak ettiğim başka bir soru da şu neden şu son üç dört senelik dönemde aktif görev almadı Göztepe’de? Hala neden almıyor?

***

Bu sorduğum soruların birer yanıtı var da ben bilmiyorsam şimdiden özür dilerim.

***

Göztepeliler olarak Göztepe için son dönemde aktif bir şeyler yapmış partiler arasından değil, olsa olsa yapmayı planlayan adaylar arasından seçme şansımız var. Seçim öncesi dönemi İzmir takımları olarak kaçırdığımızı düşünüyorum. Umarım seçim sonuçları İzmir’in lehine olur ve seçim sonrasında telafi etme şansı bulabiliriz.

 

Not: Bu yazıyı yazdıktan sonra gazetelerden CHP'nin 24 adayının 5'inin, AKP'nin 24 adayının 6'sının İzmirli olduğunu (3'ünün nereli olduğu belli değil), DP'nin 24 adayının 6'sının İzmirli olmadığını (3 kişinin nereeli olduğu belirtilmemiş.) saptadım.

Oğuz Reşat Sipahi

http://www.sipahi.tk

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Geçtiğimiz günlerde Ecevit Kılıç’ın “Politik Goller” başlıklı bir kitabı geçti elime. Güncel Yayınclık’tan çıkan 159 sayfalık kitap oldukça güzel bir üslupla ve akıcı Türkçe ile politika ve politikacıların Türk futbolu üzerindeki etkisini anlatıyor.  Ecevit Kılıç 1977 Ardahan doğumlu genç bir gazeteci. Bu kitaptan başka “Kirli kramponlar” ve “Konuşan Mafya” adlı iki kitabı daha var. Suç, istihbarat ve organize suçlar ile ilgili çok sayıda araştırması ve incelemesi yayımlanan Kılıç bu alanlarda uluslararası sempozyumlarda bildiriler sunmuş. Kılıç 2003 yılında Türkiye Gazeteciler cemiyeti’nce yılın gazetecisi seçilmiş.  Kitapta Türkiye’nin futbolla ilk tanıştığı gülerden bugüne kadarki dönemde futbol-siyaset ilişkilerinden örnekler var.  Kitap oldukça ilginç konular içeriyor. Şükrü Saraçoğlu’nun o sıralar İttihatspor’un elinde olan şu an Fenerbahçe Stadı’nın bulunduğu alanı nasıl Fenerbahçe’ye geçirdiğini öğreniyor, eski cumhurbaşkanlarımızdan birinin Ankaragücü’nü birinci lige çıkardığını, bir Başbakan döeminde şike yapan takımların küme düşürülmemesi nedeni ile birinci ligin 20 takım ile oynandığını hatırlıyoruz  “Demokrasi yerine futbola yatırım” başlıklı bölümde terör döneminde Vanspor, Ağrıspor, Hakkarispor ve Diyarbakırspor’un önlenemez yükselişi ve terörün gündemde geri plana düşmesi ile gelen engellenemez düşüşleri anlatılıyor. Kitapta futbol ve kitle içiçeliğine örnek olarak verilen Trabzonspor ile ilgili bölümde AKP döneminde bir Trabzonspor-Fenerbahçe lig maçının ardından çıkan olayların yorumlanmasında Trabzonspor’a yapılan bir haksızlığın belediye seçimlerinin CHP’ye gidişine etkisi ayrıntıları ile açıklanıyor.  Kitabın en ilginç bölümlerinden biri şu başlığı taşıyor: “AKP’nin futbol markajı”. Bölümde Sn. Abdullah Gül’ün Kayseri takımları, Başbakan’ın takımları Kasımpaşa, Siirtspor, Pazarspor, Sn. Abdüllatif Şener’in Sivasspor’u, Melih Gökçek’in Ankaraspor’u, futboldan sorumlu aile Aksu ailesi (Şekerspor, Diyarbakırspor, Ankaragücü, Beşiktaş…), federasyon seçimlerine inanılmaz baskılar konularında çok ilginç ayrıntılardan bahsediyor Ecevit Kılıç.  Kitaptan Erdoğan döneminde Kasımpaşa’nın 2A’ya çıkışında Başbakan’ın posterinin ve varlığının etkisini, kulübün bu dönemde Süperlig’e varan önlenemez yükselişini, kulüp sabit gelir elde etsin diye verilen park yerlerinin muhteviyatını, 11 trilyonluk tesislerinin öyküsünü ve bütün bunlara belediyelerin katkısını, bu belediye katkıları ile Kasımpaşa’nın nasıl Türkiye’nin en büyük bütçeli beşinci takımı haline geldiğini öğrenebiliyoruz. Tabii insan bu bölümü okuyunca Sn. Aziz Kocaoğlu İzmir takımlarına ne yaptı sorusunu soruyor… İzmir takımlarının DSP iktidarındaki çıkışı ve AKP iktidarındaki çöküşünü de göz önünde tutarsak futbol ve siyaset Türkiye’de iç içe ve olmaya devam edecek. Bu iç içelikte uygun desteği alabilenler/yaratabilenler ilerliyor, alamayanlar ise çöküyor. Türkiye, Dünya ve İzmir değişim içinde. Bu değişime ayak uydurup dik durup ileri gidebilmek için kulüplerin parasal desteğe ihtiyacı var. Bu şehrin belediyelerini yönetenler İzmir takımlarına verdikleri ve vermedikleri desteği tartmalı tartışmalılar. Unutmalılar ki vermedikleri destekler gün gelip bulundukları makamların altlarından çekilmesine yerlerine bu destekleri verebileceklerin gelmesine neden olabilir. Bunun ötesinde İzmir takımları bir araya gelip sonuna kadar hak ettikleri desteğin kendilerine verilmesi için gerekli baskıları oluşturabilmeliler.  Kitaptan ilgimi oldukça çeken bir bölümü birebir alıntı olarak ilginize sunuyorum.

 

Başbakan'ın ilk gözağrısı: Kasımpaşa 

 

Türkiye'nin en eski kulüplerinden biri olan Kasımpaşa’nın en büyük şansı şimdi başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'ın bir dönem bu takımda oynamasıdır. İstanbul'un Haliç kenarında yer alan Kasımpaşa'nın 1910'lu yıllarda iki futbol takımı vardı: Altundağ ve Terbiye-i Bedeniye Kulübü. İki kulüp 1921'de Altundağ adı altında birleşti. Renkleri de lacivert-beyaz oldu. İki yıl sonra bu kez kulübün adı Kasımpaşaspor olarak değiştirildi.  Aynı yılın sonunda küme düşmesiyle adı yeniden Altun­dağ olarak değiştirilen takım, 1938-1939 sezonunda yeniden Birinci Lig'e yükseldi. Bunun üzerine kulübün adı da tekrar, bir daha değiştirilmemek üzere Kasımpaşaspor yapıldı. 1944-1945 sezonunda İkinci Lig'e düşen takım, bir sonraki dönem yeniden Birinci Lig'e çıktı. Bir dönem mahalli liglere kadar düşen Kasımpaşaspor, da­ha sonra liglerin statüsünün değişmesiyle İkinci Lİg'de mü­cadele etmeye başladı. Sonra kapısına kilit vurulacak duruma geldi; ancak 2002 yılında AKP'nin iktidara gelmesiyle Kasımpaşa’nın önü birden açıldı. Bunun nedeni 1970'li yıl­larda Kasımpaşa'da santrfor olarak futbol oynayan Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olmasıydı. Kasımpaşalı olan Erdoğan iktidara gelir gelmez takımına sahip çıktı. Kulübü her fırsatta ziyaret eden Erdoğan söz fut­boldan açıldığı her yerde de Kasımpaşa’nın kendisi için ne kadar önemli olduğunu anlatıyor. Bunu söyleyen ülkenin başbakanı olunca, Kasımpaşas­por'un adı da "Başbakan'ın takımı" oldu. Bu da karşı takım için her zaman baskı unsuru olmuştur. Başbakanın takımı olma fırsatını iyi kullanan Kasımpaşa yöneticileri de her maçta Erdoğan'ın dev posterini açıyor. Kasımpaşaspor'un Başbakan Erdoğan'ı karşı takım üze­rinde baskı unsuru olarak kullanmasının en enteresan Örneği Boluspor'Ia yapılan şampiyonluk maçı öncesinde ve maçta yaşandı.Üçüncü Lig'in üçüncü grubunda şampiyonu belirleyecek maç İstanbul'da Kasımpaşaspor ile Bolusspor arasında oyna­nacaktı. Maçtan bir hafta önce Kasımpaşaspor yönetimi, Bo­lu Valisi Ali Serindağ'a bir yazı gönderdi. Yazıda ''Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kasımpaşalı olması ve kulübümü­ze yakınlığı nedeniyle, karşılaşmada Kasımpaşaspor'a küfür edilmemesi için gerekli önlemlerin alınmasını istiyoruz," deniliyordu.Bunun üzerine Vali Ali Serindağ, İl Spor Gü­venliği Komisyonu'nu acil toplantıya çağırdı. Toplantıda görüş belirten Boluspor yöneticileri, taraftarlarının bugüne ka­dar hiçbir taşkınlık ve kavga olayına karışmadıklarını belirte­rek, bu yazının Bolusporlulara bir gözdağı verme girişimi ol­duğunu söylediler. Ancak, vali ve toplantıya katılan diğer ka­mu yöneticilerinde yine de büyük bir endişe vardı.Yazı açıkça Bolu halkım tedirgin etmişti. Ve, maç günü geldi. On bin kapasiteli Kasımpaşa Stadı’nda Bolusporlu ta­raftarlar için daha önceden beş yüz kişilik yer ayrılmıştı. Bu biletleri satın alan Bolusporlu taraftarlar on beş otobüsle İs­tanbul'a gelmişti.Maç saati yaklaşmasına karşın polis, Bolusporlu taraftarla­rı stada almadı. Polis yetkilileri, önce Kasımpaşaspor taraftar­larının stada gireceği konulanda talimat aldıklarını söyledi. Ayrıca, beş yüz değil iki yüz elli Boluspor taraftarının stada alınacağını belirtiler. Devreye giren Boluspor Başkanı Necip Çarıkçı'nın çabaları sonuç vermedi. Kasımpaşaspor'a para ödeyerek bilet alan iki yüz elli taraftar saha dışında bırakıldı. Sahaya ilk çıkan Boluspor futbolcularına ve teknik heyete, Kasımpaşalı seyirciler yabancı madde attı. Statta neredeyse her Kasımpaşalı taraftarın elinde meşale ve konfetiler var­dı. Yasak olmasına karşın Kasımpaşalı taraftarlar ellerinde meşalelerle hiçbir zorluk çekmeden stada alındı. Stada her maçta olduğu gibi yine Başbakan Erdoğan'ın dev posteri asıldı. Maçı İstanbul Büyükşehir Belediye Başka­nı Kadir Topbaş da izledi. Maç boyunca Kasımpaşalı taraftarlar, Bolusporlu futbol­culara küfür etti. Atmosferi birden değişen maçta, Boluspor­lu futbolculara ilk önce Kasımpaşalı top toplayacıları. ardın­dan da taraftarlar saldırdı. Olaylarla ilgili yalnızca bir Kasım­paşalı taraftar gözaltına alındı. O da daha sonra hemen ser­best bırakıldı. Sonunda maçı Kasimpaşaspor 2-1 kazandı. Kasımpaşalı yöneticiler gönderdikleri yazıyla Başbakan Erdoğan'ın adıyla Boluspor üzerinde baskı kurdular. Ardından yine karşı takımın seyircisini pasifize ettiler. Hakemin aleyhlerine dü­dük çalmaya korktuğu Kasımpaşa, maçı alarak İkinci Lig'e çıktı. Başbakanın takımı olması nedeniyle Kasımpaşa'nın maçları medya tarafından sürekli takip ediliyor. Spor sayfala­rında sürekli Kasımpaşa ile ilgili haberler yer alıyor. Devletin resmi kanalı TRT de sürekli Kasımpaşaspor'un maçlarını izliyor. Maçlar İstanbul'da oynandığı halde maçı imleyecek kameraman ve muhabir Ankara'dan gönderiliyor. AKP İktidarının Kasımpaşaspor'a faydası yalnızca yeşil sahalarla sınırlı kalmadı. Ekonomik kaynakları da sürekli art­tı. Galatasaray gibi köklü ve şampiyonluk mücadelesi veren bir takım parasızlık nedeniyle neredeyse deplasman maçları­na gidemeyecek durumda kalırken, Kastmpaşaspor'un hiç borcu yok. Hatta futbolculara transfer bedellerinden fazla pa­ra ödeniyor. Bu Özelliği nedeniyle de belki de dünyada borcu olmayıp da alacağı olan tek kulüptür. Başbakan Erdoğan'dan sonra Kadir Topbaş'ın önce Be­yoğlu ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkam olma­sı Kasımpaşaspor'un kasasını paralarla doldurdu. Kasımpaşaspor Kulübü Başkanlığı da yapan Topbaş, Beyoğlu Beledi­ye Başkanlığı yaptığı 2003 yılında Taksim Meydanındaki beş dönümlük arsayı otopark olarak işletmesi için Kasımpaşa’ya verdi. 50 yıldır tartışması bitmeyen Taksim'e cami projesi için düşünülen arsanın üçte ikisi Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne gerisi İse Ziraat Bankası'na ait. Vakıflar Genel Müdürlüğü, cami yapımı için kendi payını Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde Taksim Cami Yaptırma Derneği'ne verdi. Dernek, cami yaptırmayınca arsayı Kasımpaşaspor'a kiraladı. Ancak, Kasımpaşaspor arsanın tamamını yani Ziraat Bankası’na ait olan kısmını da otopark olarak kul­lanmak istiyordu. Bunun üzerine Beyoğlu Belediye Başkanı Kadir Topbaş, bankaya başvurarak "Mafya zaman zaman arsayı otopark ola­rak kullanıp çevreyi rahatsız ediyor. Belediyenin araçları için kullanmak istiyoruz.” dedi. Topbaş'ın burayı koruma ve satıl­dığında arsayı boşaltma taahhüdü üzerine Ziraat Bankası, be­lediye araçları için kullanılmasına izin verdi. İzni alan Topbaş, belediye araçları yerine arsayı otopark olarak kullanılması için Kasımpaşaspor'a verdi. Üstelik arsa­nın sahibi Ziraat Bankası'ndan hiçbir onay almadı. Yüz elli araç kapasiteli otoparkta araç başına bir saate ka­dar on, üç saate kadar ise 15 milyon lira alınıyor. Her gün yal­nızca yüz elli araç girdiği ve üç saatten az kaldığı varsayılırsa günlük geliri 2 bin 225 YTL'yi geçiyor. Yıllık bazda ise bu gelir milyonlarca YTL'yi buluyor. Ancak Taksim'in göbeğin­deki yüz elli araç kapasiteli otopark, her gün tıka basa dolu­yor, özellikle de hafta sonlan otoparkın önünde uzun kuyruk­lar oluşuyor. Bunca gelire karşın Kasımpaşaspor arsanın sa­hibi Ziraat Bankası'na hiçbir ücret ödemiyor.Kasımpaşa'nın sahibi olduğu tek otopark Taksim Meydanı'ndaki bu arsa değil. Kulübün, Kasımpaşa'nın en değerli caddesi Bahariye'de de otoparkı var. Yüz otuz araçlık olan otoparktan yine yılda trilyonlarca lira gelir elde ediliyor. Beyoğlu Belediye Başkanlığı döneminde Kasımpaşaspor'a ücretsiz olarak iki arsayı otopark kullanması için veren Topbaş, İstanbul Belediyesi'nin başına geçince, kulübe rant akta­rımını daha da büyüttü.Topbaş, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bütçesinden Ka­sımpaşaspor'a beş yıldızlı ve göz kamaştıran bir kompleks yaptırdı. 11 trilyon liraya mal olan kompleks Türkiye'nin sa­yılı tesisleri arasında yer alıyor.On bin kişi kapasiteli stadyumun yer aldığı Beyoğlu Spor Kompleksi'nde iki de kondisyon merkezi bulunuyor. İçinde kapalı spor salonu ve kapalı güreş salonu olan kompleksin alt katma da dükkânlar yapıldı.Bununla yetinmeyen Topbaş, kompleksin otoparkının iş­letmesini de Kasımpaşaspor'a verdi. Daha önce de belediye­den iki otopark alan Kasımpaşaspor'un gelirleri bugün nere­deyse Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin gelirine denk. Kasımpa­şaspor'un bütçesi, Süper Lig'deki dört büyükler hariç diğer tüm takımlardan daha büyük.

Tüm bu yatırımlar ve siyasi müdahaleler Kasimpaşaspor'u sahaların favori takımı haline getirdi. 2004 yılında Üçüncü Lig Üçüncü Grup'ta mücadele eden Kasımpaşaspor, olaylı geçen Boluspor maçını kazanarak İkinci Lig'e yükseldi. 2004-2005 sezonunda İkinci Lig B Kategorisi Birinci Grup'ta yer alan Kasımpaşaspor, burayı lider olarak bitirerek yüksel­me grubuna kaldı. Yükselme grubundan da lider olan kulüp 2006-2007 sezonunda İkinci Lig A Kaîegorisi'ne yükselecek. Ardından da Süper Lig'e.

 

Kitabı alabileceğiniz online bir mağaza: http://www.weblebi.com/UrunDetaylari.aspx?Id=3rr2Rseyd2Gao7mXJTVPcQ

 

 

 

Kişisel web sitem: http://www.geocities.com/sipahior

Email adresim: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Göztepe Spor Kulübü 82 yıllık hayatı boyunca çok acı ve çok tatlı günler yaşadı. İzmir’e tarihinin en büyük futbol başarılarını yaşatan kulüp bu sene ne yazık ki amatör kümeye düştü.
Dünya sürekli bir değişim içinde ve tabii ki futbol da. Halen futbol para, yalnızca para ile oynanıyor. Kulüplerin kimseye bağlı kalmadan yaşama devam edebilmeleri için sabit gelir kaynaklarına ihtiyaçları var. İster kara para, ister ak para, ister yeşil para, ister belediye parası (İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Altay’a yardımları. Diğer kulüpleri bilmem ama Altay’a ve Göztepe’ye eşit davranıldığına ancak gülünür.), ister camia büyüğü parası (Selçuk Yaşar), ister şehrin mülki erkanlarının parası (Kayseri), ister borç (Üçlü oligarşi), ister ticaret odası parası (Altay), ister kulübün kendi kaynaklarından yarattığı paralar olsun (Bucaspor), bu paraları bulabilenler yaşamaya devam ediyor. Bulamayanlar ise Göztepe gibi kendini amatör kümede buluyor. Bırakalım sabit gelir kaynaklarını 82 yıllık Göztepe Spor Kulübü’nün halen kendine ait bir taşınmazı yok.
Göztepe’ye bir taşınmaz edindirme fikri ara ara alevlense de bizim nesil için ilk kez üç-dört sene önce ortaya atılmıştı. O zaman yapılan kampanyalar pek destek gelmemişti.
Göztepe’nin en şeffaf kurumu GöztepeLIST çatısında tekrar gündeme gelen, hummalı bir şekilde tartışılırken bir anda hayata geçiveren projede, 82. yılında hala tek bir dikili ağacı olmayan “Göztepe”miz için, üzerine para kazandıracak bir tesis yapmak üzere arsa almak için para toplanan paraları bağışlayanlar Göztepe’ye Hizmet Derneği’ni kurdular.
Derneğin amacını açıklayan tüzüğün 3. maddesinden önemli alıntılar şöyle: “Derneğin temel amacı, “Anayasa”mızın öngördüğü temel esaslara ve Atatürk ilkelerin uygun olarak Türkiye’deki ve yurt dışındaki Göztepelilerin mesleki, bilimsel, sosyal birliğinin ve dayanışma ruhunun gelişimini sağlamak... Dernek adına gayrimenkul edinerek bu taşınmaz üzerinde sportif faaliyetlerin gerçekleştirilebileceği tesisler inşaa etmek, edinilecek gayrimenkul(ler)in üzerinde veya sair şekillerde kalıcı gelir getirecek işletme faaliyetlerinde bulunmak...Göztepe’nin geleceği için finansal ve sportif projeler yaparak hayata geçirmek ve bu projelerin bekasını sağlamak üzere kalıcı finansman sağlayacak her türlü faaliyette bulunmak...Göztepe Camiası içinde Türk Sporuna hizmeti amaç edinmiş fert ve grupları tek bir çatı altında toplayarak işbirliği ve güçbirliği yaratmak...”
Göztepe’nin uzun vadeli tek kurtuluş yolu kalıcı gelir kaynakları. Göztepe için kalıcı gelir kaynağı yaratmak amacını gerçekleştirmek için eldeki en iyi yapı ise Göztepe’ye Hizmet Derneği. İster “Bir elin nesi var iki elin sesi var”, ister “Birlikten kuvvet doğar” deyin; geldiğimiz noktadan daha ileriye gidebilmek için tüm Göztepelileri Göztepe’ye Hizmet Derneği’ne üye olmaya, olabilecek en şeffaf şekilde gitmeye çalışılan bu yolda, hep birlikte olmaya davet ediyorum. Dernek web sitesi adresi:  “http://www.goztepeyehizmet.org” Tel: 0 232 463 65 00

Kişisel web sitem: http://www.geocities.com/sipahior

Düşünce ve eleştirilerininz için email adresim: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

İ
İzmir’in Süper Lig’den düşüş yılı olan 2003’den sonra, yapılan trilyonlarca futbolcu borcu yine trilyonlarca vergi borcu nedeniyle dört senedir transfer yapamayıp, baş döndürücü bir hızla Amatör Küme’ye düşerek tarih yazan Göztepe için Aliağa Belediyespor ile birleşme, Ülker sponsorluğu gibi ne yazık ki gerçekleşmeyen spekülasyonlardan sonra yeni bir olası gelişme daha konuşulmaya başladı. TMSF’nin (Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu) Göztepe’ye el koyması.
Şüphesiz ki bu el koyma işlemi takım Süperlig’de iken olsaydı herkes için çok daha faydalı olurdu. Fakat yine de bu bahsedilenler gerçekleşirse, Göztepe için tarihsel bir gelişme olabilir. Francis Bacon’un bir sözü vardır “Hiçbir zaman geç değildir.”
Sonuç olarak bu bir yatırım. Göztepe halen İzmir’in en çok taraftara sahip ve en çok bilinen takımı. Olası bir el koyma sonunda elde edilecek hava ile sessiz bir şekilde olacakları bekleyen “Dev Göztepe” taraftarının meydana çıkması ile çok kısa bir sürede yapılan yatırımların geri elde edilebileceğine eminim.
Devletimizin ve devletimizi yönetenlerin İzmir’i ve Türkiye’yi Avrupa’da en üst düzeyde temsil etme başarısı göstermiş iki takımdan birine yapacağı bu tip bir girişim şu şartlarda devletin ve devleti yönetenlerin İzmir için yapabileceği en değerli girişim olacaktır. Ayrıca devletin ve devleti yönetenlerin bu gibi yatırımları yalnızca Kasımpaşa gibi İstanbul takımlarına yapmadığının da ciddi bir göstergesi olacaktır.
Bu haberin spekülasyon olarak kalmaması ve en kısa sürede gerçekleşmesi dileğiyle.

Oğuz Reşat Sipahi

http://www.sipahi.tk

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

İzmir'e tarihinin en büyük futbol başarılarını yaşatan Göztepe bu sene amatör kümeye

düştü.

***

Altay ise play-offun son maçında iki kere ucuna kadar geldiği süperlig kapısından birkez

daha dönmek zorunda kaldı kaçan bir penaltı ile.

***

Göztepe için sezonun kopma maçı deplasmandaki Kütahyaspor maçı idi. O maçta Kütahya'nın tüm üst düzey yöneticileri şeref tribününde idi. Tüm milletvekilleri de...

***

Altay Ankara'da Kasımpaşa ile  oynarken de İzmir'de benzeri bir bütünleşmeyi sağlamayı

başarmıştı. Arkalarında dört milyon nüfuslu bir şehirden ancak 4000-5000 sempatizan

gittiyse de, Göztepe profesyonel liglerde son nefesini verirken Göztepe'den uzak duran

Göztepeliler dahil ciddi bir siyasi ve sosyal destek vardı arkalarında. Sayın Büyükşehir

Belediye Başkanımızın Yenigün'ün Kasımpaşa maçının ertesi günkü sayısındaki resmi desteğin boyutunun simgesidir.

***

Göztepe'nin amatör kümeye düşüşü Aliağa Belediyespor maçında kesinleşti. O maçta

Göztepe'nin taraftarı dışında şeref tribünündeki insan sayısı ne Kütahya ne de Ankara'da

verdiğim örneklerle karşılaştırılamazdı.

***

Halen ülkeyi yönetmekte olan siyasi partinin iktidarı döneminde ilgili siyasi partinin

sempatizan olarak baskın olmadığı illerden hiçbir takım Süperlig'e çıkamadı. Bu dönemde

Süperlig'e çıkan ve düşen Antalya'da Büyükşehir Belediye Başkanı ilgili partiden.

Altay bu kuralı yıkmaya çok yaklaştı fakat başaramadı.

***

İzmir, İzmir'i yöneten belediye başkanları, odalar, yerel medya vs geçen sene de bu sene

de Altay'a büyük destek verdiler. İki sezonda da destekleri fiyasko ile bitti.

***

Ben seneye Altay'a daha büyük bir destek için İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü ile

Altay'ın  birleşmesini öneriyorum. İzmir Büyükşehir Belediyesi Altay... Kulağa hoş geliyor

değil mi sayın Başkan?

***

1959 yılında ligler ilk kurulduğunda İzmir'den beş takım vardı. Þu anda bu rakam sıfır. Þu

anki şartlarda 1959 rakamlarına en yakın il Ankara.

***

1966-67 sezonunda Türkiye Kupası'nda finalde iki İzmir takımı vardı. Kupa kura ile

Altay'ın oldu.

***

Türkiye Kupası finallerinde bir İzmir takımının en son göründüğü tarih 1985-86 sezonu.

***

Türkiye Kupası'nda bu sezon da final Atatürk Stadı'nda idi. Karşılaşma bir İstanbul takımı

ile bir Kayseri takımı arasında oynandı. Kazanan İstanbul takımı idi. Maç sonrasında

İstanbul takımının Başkanı ve İzmir'de yaşayıp hatta belki de  İzmirli olup ilgili

İstanbul takımının taraftar derneğinin başkanı olan şahsı kabul eden belediye başkanımız

"Türkiye Kupası finalinin son iki yıldır kentimizde oynanması İzmir için son derece

önemli. Başarılarından dolayı Başkan Demirören'i, sporcuları ve tüm Bjk camiasını

kutluyorum. Dileğim, spor tesisleri alt yapısıyla Türkiye'nin en iddialı kenti konumunda

olan İzmir'in, bu tür büyük organizasyonlara ev sahipliğinin sürmesidir" dedi. (Kaynak http://www.haberler.com/kupa-sampiyonu-besiktas-a-ilk-kutlama-izmir-haberi)

***

Sayın Demirtaş'ın 26.04.2006 tarihli meclis konuşmasından "Spor deyince hepimizin aklına

Altay geliyor...Sizlerden de Altay’a destek vermenizi istiyoruz...Ayrıca taleplerimizi

dinleyerek, Kupa Finali’nin İzmir’de oynanmaması sağlayan Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy’a Meclis adına bir teşekkür yazısı yazılmasını ve bir meclis toplantımıza konuşmacı olarak çağrılmasını öneriyorum." İzmir'i yönetenlerin vizyonu ne yazık ki bundan ibaret. (Kaynak:

http://www.izto.org.tr/IZTO/TC/Kurumsal/BaskanMesaj/MeclisKonusma/_nisan2006.htm)

***

Sayın Demirtaş aynı konuşmada İzmir'in ülkemize en fazla vergi kazandıran iller arasında

olduğunu, GSYİH'ye katkı açısından da 3. sırada olduğunu belirtiyor. Yüksek öğretim kurulu

verilerine göre 2006'da Türkiye'den Science Citation Index-Expanded kapsamındaki bilimsel

dergilerde yayınlanan 16836 bilimsel makalenin 1244'ü İzmir'den yapılmış. Yani İzmir futbol dışındaki hayatta “yok” değil.

***

Peki neden en üst ligde hiçbir İzmir takımı yok? Neden kupada finali iki İzmir takımının

oyunadığı günlerden final İzmir'de oynandığı için bazı İzmirlilerin mutlu olabildiği

günlere geldik. İzmir'in futbol dışındaki hayat ile ilgili pekçok alanda ilk üçte

bulunmasına rağmen neden futbolda yok? Siyaset mi? İlgisizlik mi? Yönetim zaafı mı? Yanlış

taya oynama mı? Ne değişti İzmir'de ve İzmirliler bunu kaçırdı? İzmir futbolunu yönetenler

bu değişime ayak uydurabilecek kadar zeki değiller mi? Herşey doğru yapıldıysa ve hiçbir sorun yoksa neden bu durumdayız?

***

Dünya sürekli bir değişim içinde futbol da.Futbol 1960,70, 80,90 ve tabii ki 2000'lerde bambaşka oynanıyordu. Halen futbol para yalnızca para ile oynanıyor. Kulüplerin kimseye bağlı kalmadan yaşama devam edebilmeleri için sabit gelir kaynaklarına ihtiyaçları var. İster kara para, ister ak para, ister yeşil para, ister belediye parası (İzmir Büyükşehir Belediyesi için aday olup olmayacağını merakla beklediğim Karşıyaka Belediyesi'ni yönetenler.), ister camia büyüğü parası, ister şehrin mülki erkanlarının parası, ister borç (Galatasaray), ister ticaret odası parası, ister kulübün kendi kaynaklarından yarattığı paralar olsun, Bu paraları bulabilenler yaşamaya devam ediyor. Bulamayanlar tarih sayfalarından teker teker kayboluyor.

***

İnsanların hayatta geldikleri ve gelecekleri konum yaptıkları olumsuz ve olumlu işler,

şans ve anne-baba vs gibi değiştirilmesi mümkün olmayan değişkenlerinin bir fonksiyonu. Bu

cümleyi kulüplere, illere, belediye başkanlarına genelleyebilririz.

***

İzmir medyası gelecek sene Altay'ı bir üst lige çıkarmak için seferber olmuş durumda. Bu

göz yaşartıcı çabaya saygı duyuyorum. Fakat İzmirlilik bilincinin oluşturulması için

yetersiz kaldığı defalarca ispatlanan Altay'ın Süperlige çıkamaması İzmir için ne kadar

sorunsa, İzmir ile sonuna kadar bütünleşmiş Göztepe'nin amatörde olması da öyledir. 

Göztepe'nin yaralı parmağına küçük su desteği bile vermeyenler, Göztepeliler Göztepe'yi bu

hale getirenleri hiçbir zaman affetmeyecekleri gibi, tüm bunlara seyirci kalan sizleri de

unutmayacaklardır. Þu ana kadar yaptığınız gibi Göztepelileri ötekiler haline getirmek çok

saçma bir davranıştır. Karşılaştığınız ve çok kuvvetle ihtimalle karşılaşacağınız başarısızlıkların sebebi yaptığınız bu saçmalıklarla yarattığınız adaletsizliklerdir. Umarım bu yanlışlara en kısa zamanda son verirsiniz.

***

Türkiye Kupası finali İzmir'de oynandığı için mutlu olan yöneticilerin bir miktar

farklılaşıp, “İki İzmir takımının final oynayıp birisinin kazandığı günlerden beri ne

değişti, İzmir bu aradaki değişimlerden neleri kaçırdı?” sorusunun ya da “Neden Türkiye Süperlig Þampiyonu takım Trabzon'dan çıkabiliyor da, İzmir'den çıkamıyor?” sualinin yanıtını bulduğumuz gün, futbolda daha başarılı bir ilin temellerini atmış olacağız.

Son söz: dünya şehri olmak; fuar adaylıkları ya da bir değerine sahip çıkıp, diğerini yok saymakla değil, tüm değerlerine sahip çıkıp, yeni değerler yaratmaya çalışmakla olabilir.

 

Kişisel web sitem: http://www.geocities.com/sipahior

Düşünce ve eleştirilerininz için email adresim: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

KÖŞE YAZILARI

  • İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var? İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var?
    Written by Oguz Resat Sipahi 10 May 2020
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Hangi takımın daha çok taraftarı var? Bu soru çok iç gıdıklayan bir soru biliyorum. Pazar Pazar maçlar da yok. Nereden aklıma geldi diye sorarsanız Dövletimiz sağolsun. İnstagramda Kumluca-Olimpos alanının yüce Dövletmiz tarafından 1. derece sit alanı konumund...
  • Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik...
    Written by Oguz Resat Sipahi 12 Nisan 2020
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk *Ülkemizde 1098, dünyada 108.319 kişiyi covid19'un kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... *Ne mutlu bizlere değil ki ülkemiz, covid19 açısından müreffeh ülkeler düzeyini yakalama ve aşma yolunda koşar adımlar ile ilerliyor... Yine de arada iyi şeyler de var...
  • Gözyaşları... Gözyaşları...
    Written by Oguz Resat Sipahi 21 Nisan 2019
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Uzun zamandır yazasım gelmiyordu ligin ilk devresinde yazacak birşey yoktu pek, ya da dünyevi dertlerden yazasım gelmedi... Ligin ikinci devresinde de yazasım gelmedi bu sefer çoğunlukla dünyevi ailevi dertlerden... Dünkü gözyaşlarına kadar... Taraftarımızın,...
  • Göztepe TEK Büyüktür. Göztepe TEK Büyüktür.
    Written by Özkan Cengiz 28 Nisan 2018
    Özkan Cengiz ozkan@ozkancengiz.net Göztepe TEK Büyüktür. Yıllar önceydi amatördeydik, takıma tribünlerin yoğun tepkisi vardı, hoca ve oyuncular fazlaca tepki alıyorlardı. O günlerin yöneticileri ile bir araya geldik. Şaşkındılar, bize nasıl profesyonel çalıştıklarını anlatıyorlardı. Video analizler...
Diğer yazılar:

Diğer başlıklar

Twitter