- Ayrıntılar
On gündür tamı tamına on gündür anlatıyoruz söylüyoruz konuşuyoruz yöneticilerimizin hepsine bir kısmına telefon ile bir kısmına yüz yüze bir kısmına e-posta ile anlattık yardımcı olmaya çalıştık paylaştık. Ama anlayamadılar anlayanlarda anlatamadılar. Anlatanlarda sallanmadılar.
Peki ne dedik; dedik ki artık kritik haftalara geliyoruz mevcut takımımız öyle çıkıp çakacak çıkıp çakacak bir takım değil biz bu kritik haftalardan ancak ve ancak tipik Göztepe maç kazanma formülü ile kazasız geçeriz.
Nedir bu formül taraftarınızı yanınıza alırsınız tribünleri fullersiniz. Gerekirse maçtan önce tribünleri havaya sokacak birkaç beyanat verirsiniz. Tribünler teyakkuza geçer, sıkıfıkı dopdolu tribünler hakem ve oyuncular sahaya çıkarken öyle bir tezahürat olur ki hakemin rakip takımın saçları diken diken olur. Göztepeliler sahaya çıktımı zannederler barnebeu da sahaya çıkıyorlar. İşte bu ortamda biz bu maçı her türlü alırız. Çünkü o zaman ne o izmirsporlu oyuncu topu eliyle alıp gider ne de böylesine dandik pozisyonda hakem penaltı çalar nede izmirsporlu adam beş Göztepelinin arasından topu alırken Göztepeliler seyreder.
Futbol sadece futbol değildir. Maç sadece sahada kazanılmaz dendiğinde herkesin aklına ilk şike gelir ama inanın bu sözleri söylerken kastedilen şey şike değildir. İşte bir camiayı harekete geçirmeyi başarabilmek top yekün savaşa sokabilmektir Futbolun en büyük gereği. Taraftar takımları böyledir. Çünkü bu takımın en büyük katalizörü ne sponsoru ne holdingi ne futbolcusu ne hocası ne menajeri ne yöneticisidir bu takımın katalizörü sahibi her şeyi taraftarıdır ve ancak taraftarı ile mücadeleye girerse kazanır.
Dediğim gibi bunu son on günde defalarca her kademedeki yöneticiye anlattık ne elde ettik kocaman bir sıfır. Neden çünkü yöneticilerimiz yönetici değil. Yönetici nedir yönetici yönetendir risk alandır yeri geldiğinde insiyatif kullanandır, yönetici alt kadrosunu ve yeri geldiğinde üst kadrosunu yönetebilendir. Bizim elimizde ne var. Ne zaman içtima yapacağını düşünen patronunu tuğgenerali zanneden bir asker emeklisi, neye kime niye hizmet ettiği belli olmayan bir genel müdür sağdan sola soldan sağa savrulan bir orta kademe , bir şeyler yapalım ama çok ta topa girmeyelim alalım verelim ver kaç yapalım diyen yan öğeler. Sonuç ortada.
Altınbaş Grubu ve yöneticileri müthiş bir ticari zekaya sahip olabilirler müthiş bir şirket yöneticisi kar merkezi yöneticisi olabilirler hatta Göztepe içindeki mali yapıyı, ticari yapıyı eksiksiz ve mükemmel organize etmiş olabilirler. ama spor, futbol, futbol takımı, taraftarlı futbol takımı yönetimi bunların hiç ama hiç birine benzemiyor. Ve çok net söylüyorum bu konuda çok başarısızlar.
İyi hoş konuşuyorsun eleştiriyorsun da doğrusunu onu söyle o zamanda görelim diyenler olabilir. Ben 15 yıllık tribün ve hatta Göztepe tribünü tecrübemin ve son 5 yıldaki yönetim takipçiliği tecrübemle naçizane önerimi söylüyorum.
Göztepe, Türkiye’deki bir çok takımın aksine bir taraftar takımıdır ve taraftara rağmen değil taraftarla birlikte yönetilmelidir Ancak ve ancak o zaman başarılı olur. Bunun tek istisnası var harcarsınız 10 15 milyon dolar kurarsınız bir takım gelene beş gidene beş kimseye eyvallahınız olmaz işte o zaman taraftara rağmen taraftarı sallamadan yönetebilirsiniz. Ama bunu yapamıyorsanız beceremiyorsanız paranıza kıyamıyorsanız işte o zaman taraftarsız bu işi beceremezsiniz. Hem kel hem fodul olmaz.
Göztepenin şu aşamadaki en büyük ihtiyacı doğru düzgün bir Başkandır. Unvan önemli değil başkan vekili başkan yardımcısı falan filan yani izmir’de işin başında bir adam. Bu adam nasıl biri olmalıdır. Önce kendini kabul ettirmelidir. Taraftarından futbolcusuna hocasından menajerine başıma bir şey gelirse başkan beni kurtarır ama ben bir halt edersem de ağzıma yapar hissini oturtmalıdır. Protokol tribününe gelip oturunca herkes şöyle bir kendine çeki düzen vermelidir. İkinci olarak futbolu, Türkiye’deki futbolu bilmelidir. Türk futbolundaki etkenleri yönetebilmelidir. Holdinge İmam Altınbaşa Göztepe’yi unutturmalıdır. Hepsinden önemlisi taraftarı yönetebilmelidir.
Peki kim bu günlerdir haftalardır hatta aylardır düşünüyorum bende kimdir bu adam Ülkede profesyonel futbol yöneticisi çok olmadığı için çok da değerlendirecek adam yok ama yinede baktığımda iki kişi aklıma geliyor.
Birinci kişiyi söyleyince tam bir şok olacak ama söyleyeceğim doğru bir sistem de doğru bir kurguda bu işi geçmişte en iyi yapan ve şu anda da en iyi yapacak kişi Sn. Hamdi Türkmen’dir. Oha sesleri yükseliyor yetmedi mi sesleri yoğunlaşıyor ama benim fikrim bu o dönemi hatırlayın maddi olayları bir kenara koyun sadece futbol takımı ile ilgili yapılanları hatırlayın futbolcuların tavır ve davranışlarını tribünlerin yaklaşımını hocanın tutumunu basının yazılarını belediyelerin tavrını gözünüzün önünden geçirin siz de hak vereceksiniz. Sn. Atilla Kısmetli’nin benzetmesidir. Sn. Hamdi Türkmen Göztepe’nin Aziz Yıldırımıdır.
İkinci kişi ise Eskişehirliliğini bir kenara koymak ve bu işe inanması kaydıyla Sn. İsmail Hakkı Gül’dür. Ama birinci döneminden daha geniş yetki ve sorumluluklarla görev almalı ve daha kararlı ve daha iddialı olmalıdır. Kulübün gerçek hedefleri ortaya konmalı ve bu hedefler ışığında kuracağı ekip ile çalışmalıdır.
Benim tanıdıklarımın arasından getirebildiğim seçenekler bunlar ama benim bilmediğim bir çok insan olabilir sonuçta bir sene önce İsmail Hakkı Beyi de tanımıyordum. Ama temel de bu özelliklere sahip şöyle altı okka bir başkan gerekmektedir.
Ancak bu insanlarında başarılı olabilmesi içinde Sn.İmam Altınbaş başta olmak üzere Altınbaş Holdingin’de net planını programını ortaya koymalıdır. Ya adam gibi her maç 3-5 atan bir takım yaratmalıdır. Ya da taraftarı yanına alıp top yekün savaşa girişmelidir. Aksi takdirde hem doğru düzgün takım kurmaz hem de taraftara karşı kör inat yapmaya devam ederse daha çok böyle taraftarla burun buruna gelir. Taraftara karşı bir adım atabilseydi taraftara karşı kör inat yapmasaydı bugün fatura kendisine ve yönetimine değil yeşil sahadakilere çıkardı. Büyük ihtimal de fatura olmaz maç kazanılırdı.
Biz bilet fiyatları veya okullara bilet deyince hemen olayın maddi boyutu sorgulanıyor ama bizim istediğimiz bu değil al işte gene tribün doldu. Önemli olan o indirimin simgesel manevi anlamıydı. O indirim Altınbaş Holding taraftarına karşı bir adım attı demekti. O indirim ben sizi istiyorum bu takımın sahibi sizsiniz demekti ama anlatamadık veya anlayamadılar. Ve bu kafayla da zor anlarlar.
İzmir Polisini amirinden memuruna hepsini bugünkü sağduyulu bilinçli ve yerinde hamlelerinden dolayı canı gönülden tebrik ediyorum. Onlar Göztepelileri tanımış anlamış ve ona göre plan ve programlarını yapmışlar darısı birilerinin başına….
Son sözde kendini koruma diye adlandıran soytarılara bir harekete bir davranışa kalkışmadan önce tribünün ne dediğini iyi dinleyin.
Biz kötü gününde Kavgayı seçtik ölüm vız gelir,
Sen Saldır Göztepe bu taraftarın seni yüceltir.
Ozkan Cengiz
www.ozkancengiz.net
- Ayrıntılar
Bu güne kadar Göztepe hakkında bir çok şey okumuş olabilirsiniz. Sizlere bir çok söylenmiş olabilir, 1925’ten bugüne bu kulübün başına o kadar çok iş gelmiş ki o nedenle olanlar anlatsak fasikül fasikül ansiklopedi olur. Ancak tüm başarılar, başarısızlıklar, olaylar, insanlar, binalar, tesisler her şey ama her şey bu kulübe bir şeyler ekledi veya azalttı ama tüm bunlara rağmen hala dimdik ayakta hala konuşuluyor, hala tartışılıyor, hala …….
İşte tüm bunların olmasının tek ama bir tek sebebi var taraftarlarının kulüplerine aşkı, sevdası, engel tanımaz bağlılığı, dillere destan inadı.
Ve bu taraftar aşkına, sevdasına, inadına bir nebze olsun fayda sağlayan her bireyi başının tacı etti ediyor. 30 sene önce bu takıma başarılar sağlamış insanlar halen güzelyalıya çıktı mı, taraftarlar önünü ilikler, gittiği her takımla Göztepe’ye gol atma alışkanlığı olan Ceyhun hala her maç dakikalarca alkışlanır, Son baharında bu takıma can veren Metin Diyadin bu tribünlere baktığında yer yerinden oynar, hayatı boyunca adı en ezeli rakibi Karşıyaka ile anılan Hasan hala dillerde efsanedir, Altay’ın sembol futbolcusuna dönüşse de hala kral ümit kral ümittir, Göztepeden ayrılalı yıllar olsa da hala Eşkıya Bülent eşkıya bülenttir.
Holdingi, Parayı, 5 Yıldızlı oteli, geleceği, geçmişi, Efsane Takımı, hatta ve hatta Göztepenin geçmişini bir an için unutun aklınızda sizi sizleri delice sevmeye istekli milyonlarca Göztepeliyi düşünün, o formayı giydiğinizde üstünüze geçirdiğinizde size tapar gibi bakan binleri düşünün, Siz dünyanın en büyük ve en ölümsüz sevgisi ile sevilmeye çok yakınsınız, galibiyet olur mağlubiyet olur ayrı hikaye siz yeter ki o üstünüzdeki formanın ve öl deseniz ölecek öldür deseniz öldürecek on binlerin yüzbinlerin hakkını verin yeter.
İşte o zaman bu tribünler bu sevdalılar bu aşıklar sizleri öğle bağrına basar ki siz bile şaşırırsınız. Değil bugün değil yarın değil öbürgün siz bırakın bu kulüpten bu dünyadan ayrıldıktan onlarca sene sonra bile bu tribünler sizi yumruk şova çağırır.
Aşağıdaki kısa ama trajik hikayeyi okuyun ve hepiniz bir Atalay olarak o sahaya çıkın hakkınız olanı hak edin alın.
Özkan Cengiz
Efsanevi Atalay'ın Ölümü
Herkesin ümidi sakat olan Atalay'dı... Atalay, gelecek dertler bitecekti... Göztepe'nin yıldız futbolcusu Gömeç kampı sırasında oynanan hazırlık maçında sakatlanmış ve 3 ay takımdan uzak kalmıştı. Ağır bir sakatlık geçiren Atalay, uzun süre tedavi gördü. isin aslı, Atalay'sız da gerçekten Göztepe'nin tadı yoktu.
Herkes takımın kötü gidisini Atalay'ın yokluğuna bağlıyordu. Atalay, sonucu değiştiren futbolcuydu. Yıldızdı. Taraftarların kalbindeki kahramandı. O değil miydi Aydın maçıında attığı gollerle takımı Play-Off'a çıkartan. O değil miydi, hiç umulmadık anda sahneye çıkıp, düğümü çözen. O değil miydi, rakip defans oyuncularının ve kalecilerin korkulu rüyası, tek başına takım gibi adam...
Herkes Atalay'ın gözüne bakıyor, iyileşeceği günü sabırsızlıkla bekliyordu. Doktorlar ligin altıncı haftasında müjdeli haberi verdi. Atalar artık oynayabilirdi. Mutlu haberi duyan Teknik Direktör Kemal Ömeragiç'in gözü parlamaya başlamıştı. Öyle ya; o da biliyordu ki, Atalay büyük bir kozdu. Kötü günlerde Göztepe'ye ilaç gibi gelecekti. Ama kim nereden bilecekti ki, Turgutlu maçı hem Atalay, hem de Göztepe için bir kabusun başlangıcı olacaktı.
Teknik Direktör Ömeragiç, doktorlardan aldığı haberden sonra Atalay'ı yanına çağırarak, "Oğlum seni bu maçta oynatmak istiyorum" dedi. Atalay, silkindi. Utangaç ve ürkek bir sesle Ömeragiç'e dönerek, "Hocam ne olur bana bir hafta daha izin ver" dedi. Ömeragiç ise "Etme, eyleme oğlum.Herkes seni bekliyor. Senin olman bize moral verecek. Oynama ama yeter ki, maçta yanımda otur. Diğer arkadaşlarına moral ver" dedi.
Atalay, sıkıla sıkıla titrek bir sesle hocasına içini açtı:"Hocam, sözlüm Salihli'de. Uzun süredir küstük. simdi barıştık. Haftalardır görüşmüyoruz. Onu çok özledim. Ne olur bana izin ver..."
Ömeragiç, futbolcusunun bu durumuna dayanamadı ve Atalay'ın sırtını sıvazlayarak, "Tamam, ama gelecek hafta kadrodasın" diyerek yolcu etti.
Atalay, sırtını döndü ve gitti.
Gidişi, o gidiş oldu.
Küs olduğu sözlüsüyle gününü geçiren
Atalay'ı birden sıkıntı bastı. "Neyin var?" diyen sözlüsüne "Bir şey yok, içimde sıkıntı var. Yarin çok zor bir maç var. Arkadaşlarımın yanına gideyim de moral vereyim" diye tutturdu.
Sözlüsü de, israr eden Atalay'a "Peki" deyince Atalay arabasına bindi ve sevgilisiyle vedalaşarak arabanın kontağını çevirdi.
Trafik çok yoğundu. Biran önce takım arkadaşlarının yanında olmak istiyordu. Kemalpaşa yol ayrımında önce tır solladı, karşıdan kamyonun geleceğini hesap edemedi ve iste o anda feci kaza yasandı. Atalay'ın cansız vücudu arabanın içinden güçlükle çıkartıldı.
Atalay'ın ölüm haberi tez geldi, Göztepe kampına. Kimse Atalay'ın ölümüne inanamadi. Kampta büyük bir panik başladı. Kaptan Burak, hemen cep telefonuna sarıldı ve çevirdi Atalay'ın telefon numarasını. Uzun uzun çaldı telefon. Herkes Atalay'ın sesini duymak, onun yaşadığına inanmak istiyordu. Ama telefonu açan yoktu. Ardından takım arkadaşıTacettin aradı, Ati'yi... Cep telefonu uzun uzun çalıyordu, çalıyordu ama açan yoktu. Futbolcuların kalpleri gümbür, gümbür atıyordu. "Ne olur aç diyordu" Burak bulunduğu yerde yaylanarak...
Israrla çalan telefonu bir polis memuru açtı. Buruk bir sesle Atalay'ın öldüğünü haber verdi ve kapattı.
Göztepe'nin kampı bir anda ölü evine dönmüştü. Atalay'ın ölü vücudu arkadaşlarının kamp yaptığı Ege Üniversitesi Misafirhanesi'nin arka tarafındaki morga getirildi. O gün sabaha kadar kimse uyuyamadı. Ağladı, ağladı, ağladı...
Olayı haber alan Turgutlulu yöneticiler Göztepeli yöneticileri telefonla arayarak "Başınız sağolsun. İsterseniz birlikte maçın iptalini isteyelim" dediler. Yöneticiler Turgutlulu yöneticilere teşekkür ederek, teklifi kabul etmediler. Ertesi gün futbolcular uykusuz gözlerle Turgutlu'ya gittiler.
Bir çok Turgutlulu taraftarın Atalay'ın ölümünden haberi yoktu. Göztepeli taraftarlar ise yazmışlardı Barış Manço'nun müziğinin üzerine o ağlatan şarkıyı....
"Dün gece, yıldızımız kaydı gökyüzünde, gözlerimde yaş, kalbimde sızı, unutamadım seni"....
Tribünler döne döne ayni şarkıyı söyleyip ağladı... Göztepe'nin gözyaşlarına Turgutlulu taraftarlar da, hatta maçın hakemi de ortak oldu. Bir maç oynandı, ama kimse maçın ne sonucunun, ne de futbolunun farkındaydı.
Göztepe'nin yıldızının ölümü tüm futbol kamuoyunu ağlattı. Cenaze töreninde Gürsel Aksel Stadı doldu taştı. Meğer ne çok seveni varmış Ati'nin. Bir çoğu da "dayanamam" diye gelmedi törene. Ümit Milli takımdan çok sevdiği arkadaşı Hakan Şükür ve Feti'de oradaydı. Ege'nin ve yurdun dört bir yanından futbolcu arkadaşları, antrenörler, yöneticiler aktı cenaze törenine...
Atalay gözyaşlarıyla uğurlandı. Ama hiç mi hiç unutulmadı...
Yıllar sonra Antalya'da Rize ile oynanan final maçı öncesinde Göztepeli taraftarlar tüm futbolcuları tribüne çağırıp yumruk havaya yaptırdılar.
Daha sonra da, Atalay'ı çağırdılar;"Atalay, buraya yumruk havaya" sesleriyle.
Sahada ne Atalay adında bir futbolcu vardı, ne de tribüne doğru koşan bir futbolcu...
Ardindan Göztepe tribünleri arka arka "oley, oley, oley" çektiler.
Rizeli ve Antalya'lı taraftarlar anlamsızca baktılar Göztepe tribünlerine...
İşte o anda Göztepe tribünleri adeta yikiliyordu...
"Atalay, ölmedi, kalbimizde yasıyor"..
Ve bundan gene yıllar sonra Göztepe'nin muhteşem açılışında tekrar anıldı Efsanevi futbolcumuz Atalay.Yine tribünler "Atalay buraya yumruk havaya" sesleriyle inledi....ve daha sonra hep bir ağızdan "Oley , oley ,oley" çektiler.O anda herkesin tüyleri diken diken olmuştu.
Daha sonra tekrar yumruk şova çağırdılar ama tıpkı o duymuyormuş gibi ıslıklarla çınlattılar Gürsel Aksel Stadı'nı ve Atalay'ı unutmadıklarını ve unutmayacaklarını bir kez daha kanıtladılar...
*Sinan Genç'in Yeni Asır'da yazmış olduğu aynı adlı yazı dizisinden alıntıdır.
Ozkan Cengiz
www.ozkancengiz.net
- Ayrıntılar
Stat rezilliğin dik alası,
İçeri de 10.000’den fazla kişi var, kapıdan geçen 6700, yani kapıdan başka her yerden girilmiş,
Adı kapalı tribününün çatısı dört bir yandan akıyor, yağmur dinmiş açıktakiler şemsiyeleri kapamış kapalıdakiler şemsiye ile oturuyor,
Her hafta türlü türlü oyunlarla parası toplanan ama ne hikmetse bir türlü onarılmayan koltuklar ellemeden düşüyor.
Çim desen anca 20 dakika 20’den sonra çim demeye şahit lazım.
En doğrusunu geçenlerde köpek yaptı. Ben böyle stadın içine ……..
Bütün bunlar olurken şehrin medyası, spor yönetimi, yerel yönetimi ve benzeri her türlü mülki erkan kör sağır dilsiz üç maymun.
Şimdi bu konu stat konusu uzatılır da uzatılır, çünkü nereyi tutsan elinde kalıyor, mimarisi, girişi, çıkışı, kiracısı, koltuğu, protokolü, kalesi, çimi, ………………. Neresine bakarsan bak fiyasko.
Ama şu aşamada beni ilgilendiren en önemli iki yeri kapısı ve koltukları çünkü benim kulübüme Göztepe’me maddi manevi zarar veriyor.
1) Kapı
Kapısı öyle bir kapı ki yol geçen hanı gelin bakalım son maç Isparta maçı;
Kapalı tribünün kapıları maçtan 55 dakika önce saat 12:35 te kapandı. Bir tribünün kapısı neden kapanır dolunca kapanır. Gerçektende şöyle bir bakarsanız kapalı zınga zınk doluydu. Emniyet haklı olarak kapıyı kapadı. Hemen dönüp bakıyoruz TFF sitesindeki bilgilere kaç kişi alıyormuş bu tribün 4.100 kişi hadi 400 arada boş kalan koltuklar polisler sucular falan düş 3.700 kişi at hafızaya.
Açık tribün fotoğraflara da bakarsanız hak verirsiniz % 75 ile % 80 arası bir doluluktaydı. Hadi Biz % 75 diyelim gene gidip bakıyoruz. TFF kayıtlarına kaç kişi alıyormuş bu tribün 5350 kişi hadi 350’si gene polis sucu mucu ne kaldı 5000 ne eder % 75’i 3.750 kişi at hafızaya.
Hafızadakileri topla 7.450 kişi yani bu en iyi ve objektif hesaplama yani kapalının sağında neredeyse bir sandalyeye iki kişi düştüğünü en önde tellerin arkasında ayakta yüzlerce kişi olduğunu, emniyetin kapalının kapısını iki kere kapatıp taraftarın isteği üzerine yeniden açmasını, açık tribün köşeler hariç her tarafının dolduğunu ortadaki hareketli kısımda bir koltuğa iki kişi denk geldiğini görmezden geliyoruz. Zaten stadı bilen çoğu yazar ve sporseverin yorumu 10.000 kişiden aşağıya değildi. Hadi biz elimizdeki veriden gidelim. 7.450 kişi peki resmi biletli kaç kişi 6.700 yani ne kadar kessek ne kadar budasak olmayan polisleri sucular eklesek falan filan elimizde hala 750 kişi kayıp. Bütün bu laf salatası 750 kişi için mi diyebilirsiniz ama 750 kişiyi küçümsemeyin bir çok anlı şanlı İzmir takımımızın maç başına düşen sayısı bu kadar zaten. Siz bakmayın gazetelerde 2000-3000 ler yer aldığına eldeki adam sayısı bu kapılardan bölünüp bölünüp geçiyorlar.
Gelelim maddi manevi etkilere ;
Önce maddi etki hadi gene en iyisini düşünelim 750 kişinin tamamı açığa beleş girmiş olsun 3 tl den 2250 tl. Eğer bu hesabı böyle TUİK’in enflasyon hesabından değil gözle görünen den yaparsanız 10.000 kişi eksi 6700 kişi ne eder 3300 kişi iki tribünün ortalaması 4 tl 13.200 tl öyle bakmayın boş boş bu bir maç yılda 10 maçı böyle oynasak ki bundan sonra oynayacağız 130.200 ytl yani 3.lig şartlarında 1 çok iyi oyuncu. TUİK hesabından yaparsak 22.500 ytl yani 3 lig şartlarında 1 oyuncu.
Manevi etki ise evlerinde gurbette bir ateş bekleyen bir ışık bekleyen milyonlarca Göztepeliyi frenleme etkisi, onlar bilseler bu şartlarda bu stat full hemen arkadan onlarda koşacak bu karnavala bu bayrama onlarda katılacak.
2) Koltuk.
Bundan yaklaşık 7-8 hafta önceydi. Zannedersem ilk aydın maçı. Bir pozisyonda şöyle bir hayıflandım geriye doğru bir çıtırdı koltuk iki parça, tanıyanlar bilir çok ufak tefek bir şey olmadığımızdan çokta sürpriz olmadı ama şaşırdım. Ve o günden bu güne rastlantımıdır. Allahın bir işimi bilmiyorum nasıl oluyorsa tribünün hep aynı yerine oturuyoruz ve o koltuk hep kırık. Kendisinde bir gelişme yok. Ne onaran var ne de yenileyen.
Oysa her gün kulübümüzden milyarlarca para alınıyor bu koltukların yenilenmesi amacıyla. En son Isparta maçından önce 880 civarındaydı zannedersem kulübümüzden alınan koltuk parası resmi kayıtlara göre Isparta maçında da 550 civarı kırılmış yani toplamda 1.400 koltuğa ulaştık.
Yani alsancak stadının muhtelif yerlerinde bu sezon Göztepe tarafından yenilenmiş gıcır gıcır pırıl pırıl ışıl ışıl 1.400 koltuk olması lazım. Bırakın 1400 koltuğu bir tane yeni koltuk gören varmı ben görmedim gören varsa bana da göstersin.
Şimdi bu durum yeni bir duruma yol açıyor. Peki bu koltuklar yenilenmiyorsa benim 8 hafta önce kırılan koltuğum hala kırıksa nasıl oluyor da hangisinin ne zaman kırıldığını biliyorlar. Her maçın sonunda anlı şanlı tutanak tutuyorlar ya nasıl biliyorlar bu maçta kırıldığını herhalde dedim üstüne yazıyorlar. Şimdi biliyorum güleceksiniz ama son Isparta maçında gittim baktım kırık koltuklara üzerinde yazanda bir şey yok. Helal olsun herhalde stadyumda bir koltukçu başı var bu işi takip ediyor.
Peki bu işin maddi manevi sonuçları;
Maddi sonuç tanesi 22 tl den şu ana kadar 1400 koltuk bir bu kadar daha çakarlarsa 3000 koltuk 66.000 tl yani 3 lig şartlarında bir orta şeker topçu.
Manevi sonuç terörist Göztepe taraftarı ekşiya Göztepe taraftarı kavgacı Göztepe taraftarı vs vs vs.
Evet arkadaşlar sonuç en iyi ihtimal 100.000 tl, aslına bakarsanız 200.000 tl miz çalınıyor, üstüne de taraftarımızın ortaya koyduğu heyecan, büyüklük, katılım küçültülüyor ve de bunun üstüne kavgacı, ve asabi oluyoruz. Bu bir takım insanlar tarafından bize yapılan bir haksızlık bize kurulan bir kumpas peki bu kumpası nasıl engelleyeceğiz.
En basit çözüm ilk akla gelen kendi kontrolümüzde kendimizin güzel bir stat sahibi olmamız en azından bu sezon sonunda a-tayın sözleşmesi bitince alsancağı kiralamak zaten bilet hırsızlığı ve koltuk parası ile kirayı öderiz. Onlarda öyle yapıyor.
Mevcut durumdaki çözüm ise Son dönemde olduğu gibi el birliği ile;
Kulübümüz bir adım attı özel güvenlik ile anlaştı. Ama görülüyor ki çözüm olmadı. Bu nedenle kapılara aşırı önem göstermeliyiz. Normal kapılara ve hatta protokolün altından ambulans girişine taraftarlarımızı bu işi gönlü ile yapacak genç arkadaşlarımızı yerleştirmeli ve tespit yaptırmalıyız. Bakın yanlış anlamayın engel olmalıyız demiyorum tespit yapmalıyız kimmiş bu bedevacılar. Tespitimizi yapalım çözümümüzü ona göre buluruz. Yapamazmıyız yaparız hatırlayın süper ligde gs maçında göztepelist vasıtası ile yalı vasıtası ile görevlendirilmiş yüzlerce arkadaşımız kapılarda gslilerin bizim tribümüze girmesini engellemişti. Bu nu da gönül rahatlığı ile yaparız.
Koltuklar içinde ilk olarak herkes en azından bir süre şu koltuklara kibar davranmalı kırılmamasını sağlamalı ve maça ilk giren arkadaşlar şöyle bir dijital kamera ile tribünleri fotograflamalı en azından maç başladığında elimizde koltukların durumu ile ilgili bir veri olmalı gerekirse maç sonunda da çekip ikisini karşılaştırıp gerçek hasarı tespit etmeliyiz.
Bunları yönetim yapamaz mı yapar ama biz de yapabiliriz. Onların yapmadığı yerde bizim yapmamız en doğrusu belki bir hafta sonra onlarda bizim çabamızı görüp başka bir şey yaparlar ve A-tay tarafından soyulmaktan kurtuluruz.
Özkan Cengiz
www.ozkancengiz.net
- Ayrıntılar
İlk önce gurbetten gelen yoğun istek üzerine Iskarta maçı ;
Saat 10:30’da artık bir uğur saydığımız maç öncesi reyhan kahvaltısı için yola çıktık. Saat 10:44’te Alsancak Stadyumunun önünden geçerken ne görelim sağanak yağmur altında 500-1000 arası taraftarımız gişelerin açılmasını bekliyor. İnanamadım bekliyordum ama bu kadarını değil. Birden içim kıpır kıpır etti. Reyhan’da yerimizi aldığımızda herkesin gözü üstümüzdeydi. Neden derseniz tam bir Göztepe karnavalı yaşanıyordu çünkü pastanenin sağından solundan formaları ile geçenler göz göz çeken araba kornaları pastanenin içinde formaları ile bir güruh bir şehir Göztepe’yi yaşıyordu.
En trajik olayda hemen yan masamızda oturan ve büyükşehir belediyesine talip siyasilerimizden birinin sorusuydu Bu gün maç mı var? Herhalde şehri yönetenlerin şehri yönetmeye talip olanların şehrin en önemli gerçeği Göztepe’ye ilgisi bu soru ile ortaya çıkıyordu. Bir gün önce de Adnan Saygun’un açılışında ağzının payını alınca şaşıran Aziz Kocaoğlunu’da eklerseniz. Siyasilerimizin sırça köşklerde yaşadığını bir kez daha görmüş olursunuz.
Saat 12:10 Stadyumun önünde karavandayız 4-5 kişi yetişemiyor. Herkes bir yandan bir şeyler alıyor. Herhalde cirolar uçmuş çünkü hiçbir şey yok karavan bitmiş. (Söylenilene göre son bir haftada normalde 1,5-2 ayda yapılan ciro yapılmış) Stadın önü tam bir ana baba günü karaborsacılar, bilet kuyrukları, lahmacuncular ve inanılmaz insanı hem rahatsız eden hem mutlu eden enterasan ve uzun bir kuyruk. Karavanın önünde bir makaradır gidiyor. Birden bir ses kapalı dolmak üzere koştura koştura kapıya kombinenin verdiği avantajla nispeten daha az bir kuyruk ile içerdeyiz. Ve saat 12:35 kapalının kapılar kapandı dışarından onlarca telefon kombine ile dışarıda kaldık bir şeyler yapın, açığın kuyrukları çok uzun balkonu açtırın vs vs vs. Şunu söyleyebilirim. Maçın devre arasında halen Açığa giren insan vardı. Yağmur olmasaydı ne olurdu tahmin bile edemiyorum.
Maçla ilgili çok bir şeyler söylemek istemiyorum herkes çok iyiydi. Takım Göztepe gibiydi Tribün Göztepe gibiydi. Ortam Göztepe gibiydi. Emeği geçenlerin ellerine sağlık. Herşey mükemmeldi. Açık Mükemmeldi Yalı Mükemmeldi hatta Sosyete bile mükemmeldi. Maçtan hiç kopmadı. Islık tepki tezahurat, ıslık tepki tezahürat üçgeni çok iyiydi.
Tezahüratı Ban Ban Bandırma, Naz Naz Nazilli olan iki takımdan da zaten başka ne beklenirdi.
Lider Göztepe Play Off’ta
Şimdi gelelim salim kafayla kısmına bir klasman grubu sona erdi. Hatalar yapıldı, başarılar yapıldı, kavgalar edildi, küfürler edildi vs vs vs olan oldu. Biten bitti. Ama zafer sarhoşluğuyla olanı biteni unutursak bu kısa ligden dersimizi almazsak hata ederiz o nedenle klasmanı şöyle bir analiz etmek istiyorum.
Sen kimsin de böyle bir analiz yapıyorsun diyenler olabilir onlara da hak veriyorum ama geçen süreçte her şeye maydanoz olan bir yapımız olmasından dolayı her yere girdik çıktık üstüne bir tutam mesleki refleksle her şeyi sorgulama her şeye şüpheyle yaklaşma eğilimi, bir tutam 15 yıllık tribüncülük bir tutam göztepelist vasıtası ile gazetecilik sonuç aşağıda, katılan olur katılmayan olur saygı duyuyorum ama benim tespitlerim bunlar;
Analizin birinci koşulu anlaşılabilir olmasıdır ve bu sebeple anlaşılabilir olmak için kademe kademe gideceğim ama başta Sn.Serdar Samur olmak üzere okuyuculardan hiyerarşi beklememesini rica ediyorum.
Futbolcular ; Sezon içersinde en çok eleştirilenlerle başlamak istedim. Gerçekten çok eleştirildiler, ruhsuzluklarından tutunda kabiliyetsizliklerine kadar sağlam eleştiriler oldu. Gazetecisi, Taraftarı, Televizyoncusu, Yorumcusu eleştirdi. Peki eleştiriler haksız mıydı, bazen evet bazen hayır. Kişisel görüşümdür ben futbolcularımızın son dönemlerde oluşturulan kadrolar arasında en iyi kadro olduğunu düşünüyorum. Gerçekten bireysel yetenekler açısından oldukça iyi oyuncularımız var. Peki neden bu kadar iyilerde neden böyle oldu kısmına gelirsek birincisi futbol golle güzel ve biz en önemli noktada golde sorun yaşadık biraz bel bağlanan futbolcumuzun sezonu erken kapaması biraz da mevcutların geç form tutması golde ciddi sorunlar yaşamamıza ve galibiyetlerin gelmemesini sağladı. Futbolcularımızın en önemli eksiği bir kere hangi takıma geldiklerinin farkına biraz geç vardılar. Taraftarı ve taraftarın tepkisini anlamakta çok zorlandılar. Başkan, yönetim kademelerinde belirsizlik en çok onları yıprattı üstüne hocanın duygusallığı taraftarın net tavrı eklenince bocaladılar ama son çeyrekte iyi toparlandılar taraftarı avantaja dönüştürmeyi, Yönetimi yeri geldiğinde duymamayı, futboldaki tek gerçeğin mücadele olduğunu farkına vardılar şanslarının da yardımıyla gerekeni yaptılar. Yine benim kişisel görüşüm iyi bir golcü ile takviye edilmeleri şampiyonluk için yeterli ama ben 2.ligin alt yapısını oluşturacağım derseniz 2-3 takviye ile belki bank asyanın bile mayası oluşur.
Fedai ;Sezona başlarken en güçlü kişiydi neden derseniz taraftarın, kulüp yönetimin, holding yönetiminin, gazetecinin, televizyoncunun hepsinin gözdesiydi. Herkes tam mutabakatla arkasındaydı, belki de bu aşırı destek ve mutabakat sırtındaki ağırlığı çok arttırdı. Haftalar geçtikçe takımın istikrarsızlığı, kadronun bir türlü oturmaması, agresif tutumları, ve en son olarak bu taraftarı en iyi tanıyan kişi olmasına rağmen taraftar ile uğraşmaya başlaması bu taraf o taraf yaratma çabaları hem kendi psikolojisini bozdu hem de taraftarın psikolojisini hepsinden önemlisi takımın psikolojisini bozdu. Duygusallığı profesyonelliğinin önüne geçti ve bu nedenle kontrolü kaybetti. Isparta maçından sonra bile anlamsız açıklamalar yaparak bu kontrol kaybını tescil etti. Bir aylık süreçte kendini toparlar salim kafayla düşünür kendi kendine objektif analizini yapar ve böylesine stresli maçlarda atılan gollerden alınan puanlardan sonra neden 28 Aslanın kendisine koşmadığının cevabını bulursa belki Play Off’ta Göztepe’ye faydalı olacaktır. Ama bütün bunları yapmazsa, yapamazsa Göztepe’ye zarar verecektir. Bu nedenle bu kulübün bir evladı olarak Göztepe’ye zarar verdiğini düşündüğü anda ne yapması gerektiğini bilecek kadar Göztepelidir.
Barış Güçlü; Kendisi ile tanışma, konuşma fırsatı bulan biri olarak ilk önce şunu söyleyebilirim, Neredeyse bir buçuk sezon geçmesine rağmen henüz tanınmayan, anlaşılamayan bir kişilik, bu biraz kendisinin tutum ve davranışlarından, biraz basının genelde belden aşağı vurmasından ve bence en önemlisi de İsmail Hakkı beyin kendisini çekmesinden yeni atamaların çok geç ve hatalı yapılmasından, holding yöneticilerinin 16:00 uçağı ile gelip 18:00 uçağı ile dönmesinden dolayı ortada aslanlara yem olarak kalmasından kaynaklandı. Bence en bariz hatası konumunu kendi de kafasında çok netleştiremedi. Öyle günler oldu ki kulübe ekmek satan adamla da Federasyonla da aynı anda muhatap oldu. Bir yedek kulübesinde bir, alsancak stadyumu paylaşımında dağıldı. Ama Kurduğu takımı anlatırken ki heyecanı bile bu işe ne kadar fazla motive olduğunu anlamaya yetiyordu. Tüm bunların yanında kendisi ile eleştiriler oldukça fazla oldu. Tribünlerden adı eksik olmadı. Holdingin beyanatları ile ayırdığı bütçe ve yaklaşım arasındaki çelişkinin en bariz kurbanı oldu. Futbolcular ile ilgili kısımda yazdığım gibi ben bu takımın iyi bir takım olduğuna inanıyorum. O nedenle Barış Güçlü’yü de başarılı buluyorum. Hele geçmişteki Hüsnü Çil, Jarabinsky tecrübeleri, gözününe alındığında bence önemli bir değer ve pozisyonunu korumalı.
Serdar Samur, Gürsel Kuru; neden ikisi bir bilmem şu anda bana ikisi bir geliyor beraber göreve gelmelerinden midir nedir bilmem ama şu an benim gözümde öyleler ilerde ayrışırlar mı? Ayrıştırılırlar mı? İnşallah! Göreve geldiklerinde namağlup liderdik. Esasında varlıkları ile yoklukları çok belli olmadı. Ne yapıyorlar neden yapıyorlar bilinmiyor. En bariz faaliyetleri saçma sapan ne dediği anlaşılmayan ne ye hizmet ettiği belli olmayan iki tane basın açıklaması oldu. Bence en önemli hataları İzmirspor maçını analiz edememeleri oldu. Taraftarın tüm baskısına rağmen bu maçın önemini kavrayamadılar. Böylesine bir maçtan önce Isparta maçının öncesi yapılan birkaç hareketi yapamadılar beceremediler. Maça iyi hazırlanamadılar. Ve bu iyi hazırlanamadıkları maça marifetmiş gibi Sn. İmam Altınbaşın gelmesini sağladılar. Adeta tribünleri kızdırıp kızdırıp gerip gerip önüne İmam Beyi koydular ve oluşan olayların birinci derecede sorumlusu oldular. Birinin değil ama bir yerlerden ürkütülüp gönderilen diğerinin Altınbaş- Göztepe birlikteliğine zarar vermek için bile böyle bir şey yaptığı ihtimali aklıma gelmiyor değil. Sonuç itibariyle ustasının giremeyeceği gibi çırağınının da bu kapıdan girmemesi gerekirdi, girdiyse de biran önce çıkartılmalıydı.
İmam Altınbaş ve Holding; Kişisel görüşüm iki önemli hataları oldu. Birincisi beyanatları ile yaptıkları çelişti. Geçen sezondan ders çıkartmaları ve hiç maceraya atılmadan sağlam bir bütçe ile sağlam bir takım yaratıp adlarına yakışır bir tablo ortaya koymaları beklenirdi. Maçı idare etmek istediler ettiler ama yıprandılar. İkincisi ise Şirket Yönetimi ile Futbol Yönetimini birbirleri içersinde eritemediler. Kabul ediyorum futbol yönetimi özellikle ülkemizde çok kötü yapılıyor buna ayak uydurmalarını istemek doğru olmaz ama tamamen de silip atılamaz çünkü futbol özellikle de Göztepe gibi duygusal bağımlısı çok bir kulüpte farklı bir olgu ve ona göre yönetilmeli. Dünyanın hiç büyümeyen çocukları futbolcular ve tiyatroculardır denir her zaman çünkü hepimizin çocukluğumuzda oynadığımız oyunlar ile hayatlarını geçirirler. Bu nedenle bu büyümeyen çocuklara yeri geldiğinde çocuk gibi davranmak gerekebilir. Hayatının 45 yılını çocukları adamlığa terfi ettirmekle geçirmiş bir yöneticinin çocuğa çocuk gibi davranmasını beklemek hatadır. Spor ve Şirket yöneticilerinin ortak payda da buluştuğu bir yönetim kadrosu, güvenilen değer verildiği hissettirilen bir taraftar ve maddi sorunu olmayan yıldız futbolcular ile süslenmiş bir kadro ile yapılan yemeğin karşısında durabilecek güç yoktur. Tüm bu söylediklerim için esasında Iskarta maçı tam bir laboratuardır. Bu maçın öncesindeki yönetim taraftar yakınlaşması, taraftar sahip çıkışı, futbolcuya yönetim hoşgörüsü, ortaya konulan kararlılık ve istek bu sonucu yaratmıştır. Bunu sezona yaymak her şeyin çözümü olacaktır.
Taraftar; Sıra geldi bize bizlere bence bizim de iki bariz hatamız oldu. Birincisi sezon başındaki sabırsızlığımız ikincisi de İzmirspor maçındaki küfür. Tepki olabilirdi iyi düşünülmüş tezahüratlarla yergi olabilirdi ama direk küfür hem de gariz küfür ne yakıştı ne şık oldu. Biz ki sabrı ve inadı ile ünlü bir taraftar kitlesiyiz, biz ki son beş senede bir puan için ölmüşüz bitmişiz, biz ki ne idüğü belirsiz her dala tutunmuşuz bu aşamada da sağduyulu davranmayı düşünerek hareket etmeyi becerebilmeliydik.
Artı yönlerimizi ortaya koyarsak tek kelime ile camia olduk. Öyle büyüğümüz müyüğümüz de yok ama camia olduk. Beraber mutlu olabilmeyi gerektiğinde beraber tepki verebilmeyi, elele verip kısıtlı da olsa maddi güç yaratabilmeyi ses getirebilmeyi başardık. Ben bunu kurumsallaşmaya güç olmaya bağlıyorum. Yalı Derneği ile 1925 TD ile tribünlere kontrol getirdik. Uniforce ile gençleri, Dişigözgözler ile bayanları etki altına alabilmeyi kitlemizi büyütmeyi öğrendik, Hizmet Derneği ile mülki erkanla, siyasi ile masaya oturabilmeyi gerektiğinde masaya yumruğu vurup kalkmayı öğrendik. Göztepelist ile medyaya çeki düzen vermeyi doğru düzgün yayın yapmasanız da olur ben varım camiama yeterim size muhtaç değilim demeyi öğrendik. Tüm bunları üst üste koyduğunda sahadaki askeri gücü, geleceği yaratan öncü gücü, temsili yapan vizyon gücü, ses getiren yönlendiren medya gücü ile bir tek ses bir tek nefes olduk. İşte bu yüzden eskilerin gıkı çıkmıyor. İşte bu yüzden sponsoruna, destekçisine yalakalık yapma kültürü ile yoğrulmuş kitleler bize şaşırıyor. İşte bu yüzden herkes tırsmaya başladı.
Göztepelilik kimliği bir nesil tarafından yeniden yaratılıyor. Bu nesille beraber olanın bu nesle sahip çıkanın önünde kimse duramaz. Bu nesil ile mücadeleye kalkanın bu nesil ile savaşanın Göztepe ile işi olamaz.
ALAYINA İSYAN İNADINA GÖZTEPE
Özkan Cengiz
www.ozkancengiz.net
- Ayrıntılar
Bilmiyorum her yerden duyuldumu ama Göztepenin, Göztepelinin ayak sesleri gayet gür gayet sağlam gayet inançlı yere bastı o gün. Bu yürüyüşe ilk karar verildiği gün belliydi bu yürüyüşün çok farklı olacağı, unutulmazlar arasına gireceği daha ilk duyurulduğu anda herkes işte tam zamanı dedi. Kabul ediyorum umutsuzluğa kapıldığımız anlar oldu ama en az 250-300 oluruz dedik o anlarda bile ama bir yandan da düşündüğümde Göztepem, Göztepeli kardeşlerim hep beni şaşırttı yine şaşırtır mı diyordum kendi me şöyle bir 2000 kişi olsak süper olur.
Bu Göztepeliler değilmiydi acaba kimse gelmişmidir diye gittiğimiz pizza file 20 kişi gelen, bu göztepeliler değilmiydi onbeş yirmi olurmuyuz diye gittiğimiz best westerne 50 kişi gelen evet onlardı ve evet onlar gene beni şaşırttı 3000 e yakın kişiyi gördüğümde karşımda elimdeki basın bildirileri çoktan yere düşmüştü.Gerçekten dört dörtlüktü yürüyüş, artık ne kadar aklı başında ne kadar düzgün bir kitle olduğumuzu kuruluş yıldönümü yemeği yıldönümü ve sonrasındaki meşale şöleninde göstermiştik ilk bu yürüyüş te kapak oldu
Göztepeyi Göztepeliyi yanlış tanıtmak isteyenlere ne kadar güzel di bu yürüyüş orada olanlar bilir tadar ancak ama zorunlu nedenlerle katılamayan arkadaşlarımada her zaman olduğu gibi buradan anlatmaya çalışayım.Saat 16:00 da limandan güzelyalıya harekete geçtik 7 araba arka arkaya göz göz çeke çeke sağdan soldan el sallayanlar göz-göz çeken arabalar adeta şampiyonluk konvoyu gibiydi. Konaktan sonra işin rengi biraz daha değişti artık sağdan soldan sarıkırmızı formaları bayrakları ile yürüyen kitleler adeta gelen fırtınanın öncesindeki dalgalar gibi süzülüyordu. Güzelyalıya arabayı park edipte köprünün üstüne geldiğimizde zaten üç bin kişilik sevdalı grubu sabırsızlığının son noktasındaydı. Ve yürüyüş başladı beşerli birbiri ile kol kola üç bin kişi düşünün kararlılıkla ilerliyen bunun yanında mithatpaşa da ki bütün balkonlar dolu ellerinde bayraklar bütün kaldırımlar dolu el sallayan tezahüratlara katılan her yaştan halk şiir gibi bir yürüyüş kulübün önünde bir anda çöken 3 bin kişi ve 1925 te doğdu güneş izmir de diye başlayıp semti sallayan bir çoşkuya dönüşen o mükemmel tezahürat hep beraber istikamet Gürsel Aksel orada hemen bir çember ve tezahüratlar onun arkasından şehitler için istiklal marşı onun arkasından her satırı her dizesi geceler boyu uğraşılarak yazılan basın bildirisi üzerine bir de ballı kaymak isyan marşı ve sorunsuz tasasız küfürsüz dağılan üç bin kişi.
Bir organizasyon, bir yürüyüş bu kadar mı güzel bu kadar mı sorunsuz bu kadar mı muhteşem olur. Rüya gibiydi. Gençliğimin Katilisin.com da muratın yazdığı gibi unutulmazlar arasına giren mükemmel bir gündü 02 Eylül 20061.İnönü zaferinin ardından Mustafa Kemal Paşa İsmet Paşaya bir telgraf göndermiş hepimiz biliriz o tarihi kelimeleri “Siz orada sadece düşmanı değil bir milletin makus giden talihini de yendiniz” İşte Göztepeliler de 02 Eylül 2006 da sadece yürümedi bir kulübün bir camianın bir efsanenin makus giden talihini de ters çevirdi.Kim ne derse desin kim çarpıtmaya, kendine pay çıkarmaya çalışırsa çalışsın bu yürüyüş gerçekleşti ve mesajını da tüm dünyaya bağıra bağıra duyurdu
ARTIK HİÇ BİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAKÇünkü Göztepeliler artık inandı, Çünkü Göztepeliler artık uyandı, Çünkü Göztepeliler artık gücünün kudretinin farkına vardı.Şimdi dahada birlik olacak daha da kenetlenecek dahada çoşacak dahada bilinçli olacak ve bu işi çözecek .
Herşey sadece ama sadece TEK BÜYÜK GÖZTEPE İÇİN
Özkan Cengiz
KÖŞE YAZILARI
-
İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var?
10 May 2020Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Hangi takımın daha çok taraftarı var? Bu soru çok iç gıdıklayan bir soru biliyorum. Pazar Pazar maçlar da yok. Nereden aklıma geldi diye sorarsanız Dövletimiz sağolsun. İnstagramda Kumluca-Olimpos alanının yüce Dövletmiz tarafından 1. derece sit alanı konumund... -
Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik...
12 Nisan 2020Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk *Ülkemizde 1098, dünyada 108.319 kişiyi covid19'un kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... *Ne mutlu bizlere değil ki ülkemiz, covid19 açısından müreffeh ülkeler düzeyini yakalama ve aşma yolunda koşar adımlar ile ilerliyor... Yine de arada iyi şeyler de var... -
Gözyaşları...
21 Nisan 2019Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Uzun zamandır yazasım gelmiyordu ligin ilk devresinde yazacak birşey yoktu pek, ya da dünyevi dertlerden yazasım gelmedi... Ligin ikinci devresinde de yazasım gelmedi bu sefer çoğunlukla dünyevi ailevi dertlerden... Dünkü gözyaşlarına kadar... Taraftarımızın,... -
Göztepe TEK Büyüktür.
28 Nisan 2018Özkan Cengiz ozkan@ozkancengiz.net Göztepe TEK Büyüktür. Yıllar önceydi amatördeydik, takıma tribünlerin yoğun tepkisi vardı, hoca ve oyuncular fazlaca tepki alıyorlardı. O günlerin yöneticileri ile bir araya geldik. Şaşkındılar, bize nasıl profesyonel çalıştıklarını anlatıyorlardı. Video analizler...