Kurumsal olmak iyidir. Bürokratik ve parasal işlemlerin , para akışının ve yapılması gereken yönetimsel işlerin tıkır tıkır yapılması , çiçek gibi bir müze , pırıl pırıl bir bünye güzel işlerdir. Takdir edilesi düzenlemelerdir. Ben de bunu hepimiz gibi takdir ediyorum. Ancak bu düzenin futbol adı verilen ve görselliğe , hissetmeye , tutkuya dayalı spor dallarında sahaya yansıması biraz olumsuz oluyor. Ne gibi mi ?
Futbolcular zeki adamlardır. Haşa huzurdan teşbihte hata olmasın “at sahibine göre kişner” ilkesi gereğince , nasıl yönetildiklerini görürlerse hemencecik buna ayak uyduruverirler. Biz de biraz daha fazla çalışalım , biraz daha fedakarlık yapalım da kendiliğimizden güzel birşeyler katalım diye düşüneni pek azdır. Bunu düşünebilmesi için , armasını göğsünde taşıdığı kulübün gerçekten ve yürekten taraftarı olması gerekir. Ya da onları bu yönde motive edecek birisi gerekir.
Bunları neden mi söylüyorum ? Sahadaki oyun tevil kaldırmaz , yorum götürmez derecede kötü. Samsun maçında takım iyiydi, atamadıkları yüzünden kazanamadı. Bolu maçında ise , ikinci yarının ilk 15 dakikası dışında , çok saçma taktiksel hatalar yüzünden adeta koskoca bir hiçtik. Maç öncesi , deplasman aracımızda maçın kritiği yapılırken benim söylediğim şuydu : Tavşanlı – Bolu maçını çıplak gözle izledim. Bolu'nun defansı yetersiz ancak hücum gücü çok iyi olan bir takımdı. Bizim de defansımız aksarken hücum gücümüz nisbeten Bolu defansına yetebilecek bir görüntü arzediyordu. Bu durumda Bolu karşısına tek forvet ve beraberlik düşüncesi ile çıkılırsa , kontra bir topla galip gelirim hesabı yapılırsa sonuç hüsran olur dedim. Ne yazık ki böyle oldu.
Bu yüzden teknik taktik eleştirileri uzar gider. Benim kaldıramadığım ve kabul edemediğim memur zihniyetidir. Daha bir hafta önce ümit milli takımında 70. dakikada oyuna girip rakip takımın sol kanadını felç eden hatta kaleci ile karşı karşıya kalacak kadar mükemmel oynayan Furkan Şeker nerede ? Yine milli takıma seçilebilecek kadar kendisinde yeterlilik görülen ancak bizim takımda bir türlü adam gibi oynayamayan Ali Kuçik nerede ? İkinci yarının ortalarında bir pozisyonda , Ali – Furkan ikilisi sağ kanatta. Top İlhan'da. İlhan koşun , kaçın bir şeyler yapın diyor. Topu Ali'ye atıyor , Ali Furkan'a Furkan tekrar İlhan'a. Sonrasında İlhan topu kaybediyor. Nerede bindirmeler , verkaçlar. Acaba Kalpar hoca Furkan'a sen ileri çıkma mı demiş ki ? Sanmiyorum..Bu arkadaşlar diğerleri gibi işlerini yapıyorlar ve soyunma odasına gidiyorlar. Ancak futbol matematiksel değerlerini yerine koyduğunuzda doğru sonucu alabileceğiniz basit bir olgu değil ki . Başka şeyler de lazım. Ruh gibi , tutku gibi , sevgi gibi , saygı gibi. Tribünleri anlayabilmek , taraftarlar gibi olaya bakabilmek gibi. Birileri bu futbolculara GÖZTEPE 3 SEMİRTİLMİŞLERİN YANINDA TUTULAN BİR TAKIM DEĞİLDİR. TÜRKİYE'NİN AVRUPA'DA TEMSİLİNİ İLK OLARAK EN GÜZEL ŞEKİLDE YAPMIŞ İLK TAKIMIDIR.BU TAKIMIN TARAFTARLARI DA SADECE GÖZTEPE TUTARLAR” gerçeğini lütfen ama lütfen anlatsın. Bu düşünce kafa yapısı içerisinde antrenmanlar yapılsın ve maçlara çıkılsın. Tribünler sahada görmek istediklerdi RUHU görsünler. Bunu Hüseyin Kalpar sağlayamaz. Nasıl sağlayacağınızı da siz bileceksiniz. Bu sizin göreviniz.
Maç bitiminde daha önce aslanlar gibi hizmet ettiği bir şehrin insanlarından hiç haketmediği halde 90 dakika küfür yiyen Veli birilerine saldırırken yanında sadece Boluspor'lu oyuncuların olması , takımın yarısının soyunma odasına hemencecik kaçmış diğer yarısının da olayları sadece izlemesi neyi anlatıyor sizlere ?
Takım olmayı nasıl başaracak bizim oyuncular ? Bunu Hüseyin Kalpar 3 aydır başaramamış. Basın toplantılarında oyuncularını tribünlerin önüne atarak ta bunu asla başaramaz. Futbolcular ile yatıp kalkacak , tüm mesaisini onlarla geçirecek , kulübünü gerçekten sevecek , GÖZTEPE taraftarı olacak , tribünler ile ilgili kanunları ve uygulamaları çok iyi bilip hem takımının hem tribünlerinin hakkını koruyabilecek bir insan lazım takıma.
İzmir , Ankara , İstanbul , Antalya , Karabük , Sakarya ve sair illerden gelen 300 kadar GÖZTEPE taraftarını 2 saat beklettikten sonra maçın başlamasına 20 dakika kala , önce araç aramaları , sonra üst baş aramalarına tabi tutmaya kalkan Bolu emniyetine karşı o sıcakta taraftarın yapabileceği ne var ki ? Tamam kabul ediyorum yaptıkları doğru. Üst araması da araç araması da yapılsın. Kabul ediyorum. Ancak insanları koyun gibi bekletip bekletip , o sıcakta bir de maçın başlamasına çok kısa bir zaman kala bmöyle bir muameleye tabi tutmak doğru değil. Peki böyle bir uygulamada bu kişilerin hakkını kim savunacak ? Başımızda kimler olacak ? Kulüp denen olgu ne işe yarayacak ? Bizler dilimiz dündüğünce durumu anlatmaya çalışıyoruz. Her zaman olduğu gibi terslemeler başlıyor. Ancak resmi kimlik ibraz edince hemen üslup değiştirmeler , işi hızlandırmalar başlıyor. Karşılarında konuşan birini gördüğü sürece emniyet güçleri ile GÖZTEPE taraftarı arasında hiçbir zaman sorun olmaz. Ancak dün de gerek toplanma noktasında gerekse tribünde rahatça büyüyebilecek olaylar olabilirdi. Orada olanlar gördüler. 10 tane 15 tane Bolu insanı , üzerine ankaragücü forması geçirmiş bir canlı tahrik etmeye kalktılar. Her zaman olduğu gibi biz de tahrik olduk. Ama sadece 3-5 dakika. Araya girildi. Emniyet amiri çağırıldı. Tek tek işaret edildi. Gösterildi. Tribündeki kardeşlerimize kefil olundu.
Sonrasında emniyet amiri Bolu tribününe geçerek 3-5 kişiyi tek tek belirledi. Maç bitimine kadar da esaslı bir tahrik olmadı. Hatta isyan marşı başladığında aynı tribün bizleri alkışlıyordu. Peki biz her deplasmanda bunları yaşamak zorunda mıyız ? Üstelik onca yolu geldikten sonra üç tane gol yiyerek ? Yenilerek ?
Yıllardır söylediğimi bir kez daha tekrar etmek isterim. Hafta içerisinde kulüpten bir görevli o hafta deplasmana gidilecek şehre gider. Taraftarın rahatça şehre giriş çıkışı , maça zamanında ve rahatça giriş çıkışı , tribünde en temel insani ihtiyaçlarını bulabileceği bir ortamın oluşturulması gibi konularda o ilin emniyeti ve kulüp yöneticileri ile görüşüp düzenlemeleri birlikte yaparlar. Maç günü de gelen taraftarlar ile birlikte de insan gibi muamele görerek deplasman organizasyonu yapılır. Hepsi bu.
Konunun burasında çuvaldızı da kendimize batıralım. Geçen yılki Bolu deplasmanına nazaran sayımız yarı yarıya idi. 2.golden sonra çıt çıkarmadan oturup 3 golden sonra ayaklandık. Bunlar iyiye gidiş değil. Bizim de kendimize bir çeki düzen vermemiz gerekir. Ayrıca hala hentbol şubesi ile ilgili olarak derneklerimizin herhangi bir katkısı olamıyor. Bunlar da bizim eksilerimiz.
14 kişi ve tek şöför ile çıktığımız Bolu deplasmanının kazasız belasız tamamlanmasında başrol oynayan ÖZKAN YILMAZER kardeşime buradan özel bir teşekkür göndermek isterim. Diğer yandan hayatında ilk kez deplasman gören yeğenim RIDVAN ve arkadaşım Evren için ise üzgünüm. Keşke daha mükemmel bir tribün daha güzel bir futbol ve coşku gösterebilseydik sizlere. Ama olmadı. Kusura kalmayın. En azından bizleri tanıdınız. Bu da bir şeydir diyelim ve direksiyon başında uyuyarak son anda bağırış çağırış uyandırılan Sadık kaptanın kulaklarını da çınlatarak yazımıza son verelim.
NE OLURSA OLSUN GÖZTEPE'MİZE BİR ŞEY OLMASIN...
SAYGILARIMLA...
MUSTAFA DALYANOĞLU...