Düşmez, kalkmaz bir Allah demişler.
Düştüysek kalkarız elbet.
Gerçek şu ki 12 Mayıs akşamı başımıza gelen badire ile birlikte kafamıza dank etmesi gereken birçok gerçeği daha görmüş olduk.
Gene lokmalar döküldü, havuz sefaları başladı, İzmirli başka bir takımın başına geldiğinde ekran ve sayfa karartacak olan gazeteler sıradan bir mağlubiyetmiş gibi haber yapıp, çıkan olayları başımıza kakmayı tercih etti.
Tabi ki lokma dökmek ezeli rekabet içerisinde olabilecek bir husustur.
Dilerim lokmacının senetlerini ödeyebilirler.
***
Benim takıldığım nokta lokma dökenler değil bu şehrin ve kulübün lokmasını tüketen insanların duyarsızlığı, ne olmuş ki canım tarzı yaklaşımları.
En basitinden ben Göztepe'de doğdum, büyüdüm, Göztepeliyim diyen Sayın Konak Belediye Başkanı, takımının(!) bu en kritik gününde neredeydi acaba? Şeref tribününde kendisini görebilen oldu mu?
Peki ya Sayın Aziz Kocaoğlu?
Kritik dönemece girilirken bir otobüs tahsis etmek, açık kapalı tribüne bilet alarak okullara dağıtmak, maddi-manevi destek sağlamak gibi fiillerden hangisini yaptılar veya neden yapmadılar?
Tavşanlı gibi küçük bir yer bile ayağa kalkmışken, organize olmuşken, otobüs organizasyonlar havalarda uçuşurken sizin daha önemli ne işiniz vardı?
Ya İzmirli milletvekilleri?
Sayın Vali?
Sayın Emniyet Müdürü?
Siyasiler, iş adamları?
Nerelerdeydiniz???
***
Bütün bir seneyi geçtim hadi,sadece bir gün, sadece o gün tam kadro maça gelmek çok mu zordu?
Önümüzdeki sene (İnşallah) şampiyonluk maçımızda birbirinizi ite kaktıra protokolde yer kapmak için boynunuzda Göztepe atkılarıyla maça teşrif etmeyecek misiniz?
Umarım, etmezsiniz.
Çünkü o güzel atkı, o şanlı arma hiçbirinizin boynuna benim üç beş kuruşu zorla denkleştirip maça gelip son nefesine kadar bağıran, sesi kısık evine giderken hüngür hüngür ağlayan kardeşlerim kadar yakışmayacak.
O atkı bizlerin boynunda 'moda' iken, sizlerde 'rüküş' duracak.
Ben kendi adıma, bu şehirde ekmek yiyip o gün yanımızda olmayan hiçbirinize hakkımı helal etmiyorum.
***
Gelelim kulüp içindekilere, içimizdekilere.
Sayın Kemal Kılıç;
Bir teknik adam nasıl bir özgüvenle, nasıl bir ego ile önümüzdeki sene de bu takımı çalıştırmak istiyorum der.
Sen değil misin hocam, sebepsiz yere (?) altyapıdan bir tane bile oyuncu almayan.
Sen değil misin hocam, kaleci transferi istemiyorum diyen?
Sen değil misin hocam takımda disiplini sağlayamayan, sahada birbirinin boğazına sarılan, soyunma odasında kavga eden, birbirinden nefret eden oyunculara dur diyemeyen, sevgi yerine kavga takımı yaratan?
Sen değil misin hocam sakat/cezalı Pestana'nın, kadroya bile almadığın Gökhan Emreciksin'in transferine eyvallah diyen?
Sen değil misin hocam gol atıp takım kurtaran adamları kızağa çekip, hiçbir faydası dokunmayan oyuncuları her hafta aynı formssuzlukla oynatan?
Daha saymayalım istersen hocam...
Bir de seneye kalırsam… diyorsun
Yapma hocam, kalma hocam…
***
Peki ya Sayın Sabri Sadıklar?
Sayın İsmail Hakkı Gül?
İskender Çam, futbolcular???
Hala görevimizin, takımın başında mıyız diyorsunuz?
Yapmayın…
***
Bakın sevgili Göztepeli kardeşlerim, ağabeylerim,
Beş mi büyüktür, bir mi?
Şimdi bir elinizi açıp beş parmağınıza bakın ve bir de diğer elinizi yumruk yapıp diğer elinize…
Bütünleşip ‘bir’ olmaz iseniz, kaç olduğunuzun sayısal anlamda bir önemi yoktur.
***
Bizler şehrin hiçbir üst kademeli yetkilisinin umurunda bile değiliz.
Bu şehrin yerel basını, sahaya giren taraftar haberlerine yorum yapmaz, geçiştirir ama mevzu bahis biz olunca ‘işte şimdi yandınız’ tarzı haberler yaparlar. Görsel basınında çalışan zat-ı muhteremler sosyal ağ üzerinde tavşan kostümlü fotomontaj fotoları paylaşırlar.
Belediye başkanları başka takım tişörtleri giyer de ölüm-kalım maçında bir ihtiyacınız var mı demezler?
Garanti paranın tadını, adımızın şöhretini kullanmak isteyen herkes kapağı nasıl atacağına bakar ama kötü günde herkes arazi olur.
Üzgünüm ama bu böyle.
***
Bizler ne lokma dökenlerle uğraşmalı ne de ben bu kulübün lokmasını yiyeceğim diyenlere meydanı boş bırakmalıyız.
Bir lokmayı paylaşan binlerce kardeşimiz, tüm değerlerimize sahip çıkmalı,yaşatmalı, dimdik ayakta durmalıyız.
Artık sadece hak edenler bu formayı giysin, hak eden insanlar bu kulüpte görev alsın, hak eden insanlar gövde gösterisi yapsın.
Ve o lokma sadece hak eden insanların boğazından geçsin.
14 Haziran’da daha güçlü, daha dik, daha omuz omuza görüşmek dileğiyle…
Süleyman YENGİL