Düşene karşı yapılabilecek üç farklı eylem tanımlanabilir. Birincisi tekme atmaktır. İkincisi kalkması için yardım etmek, üçüncüsü ise hiçbirşey yapmamaktır. İzmir’in kurumları Göztepe için şu ana kadar hiçbirşey yapmama seçeneğini kullandılar. Şimdi hiçbirşey yapmamayı da geçip tekme atma şıkkına geçmiş gözüküyorlar.
Göztepe’yi tesislerinden çıkarma kararını bekletip bekletip futbol takımı kayyum tarafından yönetilirken, takımı haftalar sonra bir galibiyet aldıktan sonra, içeride oynananacak çok önemli Ispartaspor maçından ve haftasonu yani 18 Şubat günü yapılacak suni çim saha açılışından hemen önce açıklamak ne kadar fırsatçı, ne kadar insani, ne kadar mert, ne kadar İzmir sevgisi dolu bir davranıştır kamuyoyunun takdirine bırakıyorum.
Göztepe ne? Göztepe İzmir’e tarihinin futboldaki en büyük sportif başarılarını yaşatan kulüp. Bu en büyük başarılar ne? Cumhurbaşkanlığı Kupasını ilk kez İstanbul dışına çıkarmak, iki kez Federasyon Kupası kazanmak, 1950 Türkiye şampiyonu olmak, Türkiye’nin Avrupa Futbol kupalarındaki ilk yarı finalisti olmak, Kupa Galipleri Kuıpası’nda çeyrek final oynamak vs.
İzmir’de kaç kulüp var? Bunların kaçı kendi tesislerinde değil öyle veya böyle kirada ve kaçı borcunu ödemiş? İzmir’de borcunu ödemeyen tek kulüp Göztepe mi? Değilse bu Göztepe sevgisi mi? Yoksa açık bir Göztepe düşmanlığı mı?
Göztepe düşmanlığı kimseye bir şey kandırmaz. Düşene tekme atmak ise mertlik değildir. İzmir’in kurumlarını yönetenlerin ve 18 Şubat günü açılışı yapacak Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin’in aklı selimi seçmesini diliyorum. Aksi durumda kazanılacak olanın tüm Göztepelilerin sevgisi değil sonsuza kadar sürecek düşmanlığı olacağı unutulmamalıdır.