O.Reşat Sipahi
Kör Gözler
- Ayrıntılar
Sayın Hamdi Türkmen Kanal 1 ve Kanal Ege'ye yaptığı telefon bağlantılarında Diyarbakırspor maçına giden taraftarlarımızın maça sokulmadığını (maçın bitimine kadar nezarette tutulmuşlar), İzmirli spor yazarı ve gazetecilerimizin de maç sonrası dövüldüğünü söyledi.
Oraya giden ve/veya maça girebilen üyelerimiz yaşadıklarını anlatırlarsa konu hakkında bilgi sahibi olabiliriz. Umarım olanları bizimle paylaşırlar.
Galip gelmemiz dışında (maç görüntülerini henüz göremediğim için hakem hakkında birşey söyleyemiyorum) korktuğumuz pek çok şeyin (maç öncesi antrenman sahası, idmanda rahatsızlık verme, giden taraftarlarımızın maça sokulmaması) başımıza geldiğini görüyoruz.
Bir sorum var.
Medyanın görevi ne olmalıdır?
Çok kısım medya geçen haftaki maçı iki gün boyunca anlatmışlardı. Bugün saatlerdir kanalları geçgeçliyorum, henüz hiçbiri bu olaylardan bahsetmedi, hiçbir Kanal Diyarbakır'dan görüntülü haber vermedi. ATV bile yalnızca Sayın Ümit Kayıhan ile maç sonrası yaptıkları 20-30 saniyelik ses kaydını yayınladı. Yeni TV olaylardan pek bahsetmedi.
Olduğu söylenen ve söylenmeyenlerin üzerine sonuna kadar gidilmelidir. İzmir medyası bile bu işin üstüne gitmemeyi, muhabirlerinin arkadaşlarının yediği dayakları sineye çekmeyi kabul ederse bugün değil ama belki haftaya, iki hafta önce ve/veya bugün yaşadıklarımızın tekrarlanmasına da uygun ortamı hazırlamış olurlar.
Hayat ne siyahtır, ne de beyaz. Grinin tonlarında dolaşır.
Medyanın görevi istenilen iyiyi görmek, istenilen kötüyü örtmek mi?
Dün Siirt'te olanları dakikalarca gösterdiniz ama bugünküler?
Ak boyayla, siyaha kaçan griyi temizleyemezsiniz.
Örtmeye çalışarak da, oralara iyilik değil, kötülük edersiniz.
Bu hafta tüm kanalların oraya kamera gönderdiğine eminim.
Lakin Göztepemiz ayakları dert görmesin, sevgili Deniz Kogul'un attığı golle galip gelince ve muhtemelen mağlubiyeti tolere edemeyen kişilerin galeyana gelmesiyle yazar ve gazetecilere yapıldığı söylenen saldırıları çekmek yerine, olanı yok saydılar. Siyaha kaçan griye maymunu oynadılar.
Oynamaya devam ediniz.
"Direklerarası memleketimde neler oluyor görüyorsunuz." diyeceğim ama göremiyoruz da.
Umarım olan haftaya Altay'a olmaz.
Maçı Atatürk'te oynayacaklarmış, bence zekice bir fikir. Ben olsam üstüne bir de, Diyarbakırlılara kale arkasını verir ve bilet fiyatını da 100.000.000 TL yaparım. Takımlarını seven Diyarbakırlılar bu parayı vermekten çekinmeyecektir.
Söz Altay'a gelmişken yaptıkları teknik direktör değişikliğini haklı bulmak imkansız. Çok kritik bir haftada çok kritik bir değişiklik yaptılar ve Rıdvan Dilmen'i seçtiler. Ne kadar doğru bir seçim, önümüzdeki haftalar gösterecek, ama namağlup bir takımın teknik adamına bu kadar baskı yapmaktan çekinmeyen Sayın Nafiz Zorlu, o zamanki şartlarda mükemmele yakın bir futbolculuk kariyeri olan, benim en çok sevdiğim bir-iki futbolcudan biri olan fakat teknik adamlık kariyerinde özellikle FB macerasında basının baskısına dayanamayarak istifa eden Rıdvan Dilmen konusunda ne kadar munis davranır, bu munis davranışlara kendisi ne kadar dayanır, bilemiyorum. Dün şanslıydılar ve galip geldiler. Hacılar 10 dakika erken uyansaydı ne olurdu bilmiyorum.
Söz Altay'dayken bugünkü voleybol maçından da bahsetmemek olmaz.
Bugün ben hayatım boyunca ilk kez bir resmi voleybol maçına gittim. Okuldayken okul takımının maçlarına giderdik ama o zamandan beri kurallar bayağı değişti.
Sevgili bayanlarımız 3-2 mağlup oldular. KSK'nin üç senedir, bir lig maçında bizi ilk kez yendiği ve bu galibiyeti almasalar play-outa kalmaları söz konusu olunca, İzmir için iyi olduğunu (bazı arkadaşlar kızacak ama) söyleyebilirim. Sonuç olarak canları sağolsun.
Maçta her iki taraftar grubu da galiz küfürlerden bol bol yararlandı. KSKliler galibiyetin de etkisiyle maç bitince iyice dozu arttırdılar ve olaylar çıktı. Gerçekten sakin olması zor anlardı, fakat herşeye rağmen elinden geleni yapan bayanlarımızı tribünler çağırıp alkışlasaydık ve KSKliler ve Altaylılar da bize küfretmektense kendi bayanlarını alkışlasaydı, güzel olmaz mıydı?
Olayın Altay ile ne ilgisi var derseniz, bizim maçın ardından KSK-Altay basket maçı vardı. O yüzden ortamda Altaylılar da vardı, onlar ve KSKliler Atatürk Spor Salonu'nun şerefsiz denilen kısmını (bu arada şeref tribünü bulunan kısmın karşısındaki şerefsiz denilen kısım KSKlilerin malı mı, her maçta onlar mı orada oturur, şerefli ya da şerefsiz kısımda oturmak avantajlı mı, öyleyse ne avantajları var salon sporlarında tecrübeli arkadaşlar yanıtlarlarsa sevinirim.) paylaştılar. Altaylılar da KSKlilerden az olmayacak şekilde bizi andılar. İlginç bir şey, Halil Üner (Altay basketbol takımının teknik direktörü) sahaya girince KSKliler kendisini uzunca bir süre sandılar. Daha ilginciyse Altaylılar buna hiçbir tepki göstermediler.
Bizim maçın ardıdan KSK-Altay'ı yenmiş. Artık ligde kalmaları nerededeyse bir mucize. Bir şeyi çok merak ediyorum, acaba bu maçtan sonra da bize mi, yoksa birbirlerine mi sövdüler.
Hepinizin ve camiamızın kurban bayramımızı kutluyor, saygılar sunuyorum.
En kötü günümüz böyle olsun.
Oraya giden ve/veya maça girebilen üyelerimiz yaşadıklarını anlatırlarsa konu hakkında bilgi sahibi olabiliriz. Umarım olanları bizimle paylaşırlar.
Galip gelmemiz dışında (maç görüntülerini henüz göremediğim için hakem hakkında birşey söyleyemiyorum) korktuğumuz pek çok şeyin (maç öncesi antrenman sahası, idmanda rahatsızlık verme, giden taraftarlarımızın maça sokulmaması) başımıza geldiğini görüyoruz.
Bir sorum var.
Medyanın görevi ne olmalıdır?
Çok kısım medya geçen haftaki maçı iki gün boyunca anlatmışlardı. Bugün saatlerdir kanalları geçgeçliyorum, henüz hiçbiri bu olaylardan bahsetmedi, hiçbir Kanal Diyarbakır'dan görüntülü haber vermedi. ATV bile yalnızca Sayın Ümit Kayıhan ile maç sonrası yaptıkları 20-30 saniyelik ses kaydını yayınladı. Yeni TV olaylardan pek bahsetmedi.
Olduğu söylenen ve söylenmeyenlerin üzerine sonuna kadar gidilmelidir. İzmir medyası bile bu işin üstüne gitmemeyi, muhabirlerinin arkadaşlarının yediği dayakları sineye çekmeyi kabul ederse bugün değil ama belki haftaya, iki hafta önce ve/veya bugün yaşadıklarımızın tekrarlanmasına da uygun ortamı hazırlamış olurlar.
Hayat ne siyahtır, ne de beyaz. Grinin tonlarında dolaşır.
Medyanın görevi istenilen iyiyi görmek, istenilen kötüyü örtmek mi?
Dün Siirt'te olanları dakikalarca gösterdiniz ama bugünküler?
Ak boyayla, siyaha kaçan griyi temizleyemezsiniz.
Örtmeye çalışarak da, oralara iyilik değil, kötülük edersiniz.
Bu hafta tüm kanalların oraya kamera gönderdiğine eminim.
Lakin Göztepemiz ayakları dert görmesin, sevgili Deniz Kogul'un attığı golle galip gelince ve muhtemelen mağlubiyeti tolere edemeyen kişilerin galeyana gelmesiyle yazar ve gazetecilere yapıldığı söylenen saldırıları çekmek yerine, olanı yok saydılar. Siyaha kaçan griye maymunu oynadılar.
Oynamaya devam ediniz.
"Direklerarası memleketimde neler oluyor görüyorsunuz." diyeceğim ama göremiyoruz da.
Umarım olan haftaya Altay'a olmaz.
Maçı Atatürk'te oynayacaklarmış, bence zekice bir fikir. Ben olsam üstüne bir de, Diyarbakırlılara kale arkasını verir ve bilet fiyatını da 100.000.000 TL yaparım. Takımlarını seven Diyarbakırlılar bu parayı vermekten çekinmeyecektir.
Söz Altay'a gelmişken yaptıkları teknik direktör değişikliğini haklı bulmak imkansız. Çok kritik bir haftada çok kritik bir değişiklik yaptılar ve Rıdvan Dilmen'i seçtiler. Ne kadar doğru bir seçim, önümüzdeki haftalar gösterecek, ama namağlup bir takımın teknik adamına bu kadar baskı yapmaktan çekinmeyen Sayın Nafiz Zorlu, o zamanki şartlarda mükemmele yakın bir futbolculuk kariyeri olan, benim en çok sevdiğim bir-iki futbolcudan biri olan fakat teknik adamlık kariyerinde özellikle FB macerasında basının baskısına dayanamayarak istifa eden Rıdvan Dilmen konusunda ne kadar munis davranır, bu munis davranışlara kendisi ne kadar dayanır, bilemiyorum. Dün şanslıydılar ve galip geldiler. Hacılar 10 dakika erken uyansaydı ne olurdu bilmiyorum.
Söz Altay'dayken bugünkü voleybol maçından da bahsetmemek olmaz.
Bugün ben hayatım boyunca ilk kez bir resmi voleybol maçına gittim. Okuldayken okul takımının maçlarına giderdik ama o zamandan beri kurallar bayağı değişti.
Sevgili bayanlarımız 3-2 mağlup oldular. KSK'nin üç senedir, bir lig maçında bizi ilk kez yendiği ve bu galibiyeti almasalar play-outa kalmaları söz konusu olunca, İzmir için iyi olduğunu (bazı arkadaşlar kızacak ama) söyleyebilirim. Sonuç olarak canları sağolsun.
Maçta her iki taraftar grubu da galiz küfürlerden bol bol yararlandı. KSKliler galibiyetin de etkisiyle maç bitince iyice dozu arttırdılar ve olaylar çıktı. Gerçekten sakin olması zor anlardı, fakat herşeye rağmen elinden geleni yapan bayanlarımızı tribünler çağırıp alkışlasaydık ve KSKliler ve Altaylılar da bize küfretmektense kendi bayanlarını alkışlasaydı, güzel olmaz mıydı?
Olayın Altay ile ne ilgisi var derseniz, bizim maçın ardından KSK-Altay basket maçı vardı. O yüzden ortamda Altaylılar da vardı, onlar ve KSKliler Atatürk Spor Salonu'nun şerefsiz denilen kısmını (bu arada şeref tribünü bulunan kısmın karşısındaki şerefsiz denilen kısım KSKlilerin malı mı, her maçta onlar mı orada oturur, şerefli ya da şerefsiz kısımda oturmak avantajlı mı, öyleyse ne avantajları var salon sporlarında tecrübeli arkadaşlar yanıtlarlarsa sevinirim.) paylaştılar. Altaylılar da KSKlilerden az olmayacak şekilde bizi andılar. İlginç bir şey, Halil Üner (Altay basketbol takımının teknik direktörü) sahaya girince KSKliler kendisini uzunca bir süre sandılar. Daha ilginciyse Altaylılar buna hiçbir tepki göstermediler.
Bizim maçın ardıdan KSK-Altay'ı yenmiş. Artık ligde kalmaları nerededeyse bir mucize. Bir şeyi çok merak ediyorum, acaba bu maçtan sonra da bize mi, yoksa birbirlerine mi sövdüler.
Hepinizin ve camiamızın kurban bayramımızı kutluyor, saygılar sunuyorum.
En kötü günümüz böyle olsun.
YORUMLAR
KÖŞE YAZILARI
-
İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var?
10 May 2020Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Hangi takımın daha çok taraftarı var? Bu soru çok iç gıdıklayan bir soru biliyorum. Pazar Pazar maçlar da yok. Nereden aklıma geldi diye sorarsanız Dövletimiz sağolsun. İnstagramda Kumluca-Olimpos alanının yüce Dövletmiz tarafından 1. derece sit alanı konumund...
-
Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik...
12 Nisan 2020Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk *Ülkemizde 1098, dünyada 108.319 kişiyi covid19'un kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... *Ne mutlu bizlere değil ki ülkemiz, covid19 açısından müreffeh ülkeler düzeyini yakalama ve aşma yolunda koşar adımlar ile ilerliyor... Yine de arada iyi şeyler de var...
-
Gözyaşları...
21 Nisan 2019Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Uzun zamandır yazasım gelmiyordu ligin ilk devresinde yazacak birşey yoktu pek, ya da dünyevi dertlerden yazasım gelmedi... Ligin ikinci devresinde de yazasım gelmedi bu sefer çoğunlukla dünyevi ailevi dertlerden... Dünkü gözyaşlarına kadar... Taraftarımızın,...
-
Göztepe TEK Büyüktür.
28 Nisan 2018Özkan Cengiz ozkan@ozkancengiz.net Göztepe TEK Büyüktür. Yıllar önceydi amatördeydik, takıma tribünlerin yoğun tepkisi vardı, hoca ve oyuncular fazlaca tepki alıyorlardı. O günlerin yöneticileri ile bir araya geldik. Şaşkındılar, bize nasıl profesyonel çalıştıklarını anlatıyorlardı. Video analizler...
Diğer yazılar: