Oğuz Reşat Sipahi
Yeni kurulan takımlar için minimum alışma devresi olarak kabul edilen ligin ilk altı haftasının üç hafta ardından Giresunspor ile oynadık.
Dardanel maçının ardından Bu sezon çıplak göz ile seyredebildiğim ikinci maçtı. İlk onbirde geçen sezondan bir tek Aytek vardı.
Maç sonrasında stadyumda yaklaşık 6-7000 kişi olmasına rağmen 4600 civarı biletli seyirci bildirildi. Maça para vererek girme oranımızı artırıp, sahada yapmayı çok beceremediğimiz 2'ye 3'e birleri tribüne girerken yapmaktan vazgeçersek belki aradaki fark azalır... Kapıları iki kamera ile izlemek kaçakların ne kadar olduğunu anlamakda faydalı olma olasılığı olan bir uygulama olabilir.
Maçta ilk devre organize atak yapmakta ve geri dörtlüden, kendi ceza sahamızın ön kısmından tehlikeli bölgeye-rakip ceza sahasına top aktarımında çok zorluk çektik.Tolga ve daha ilerideki Cihan topla buluşmada zorlandılar. Oyunu Aytek kurmaya çalıştı, zorlandı, yapamadığında da kaptırdığı toplar bize tehlike olarak geri döndü. Eğer Yavuz ilk 10-15 dk çok net üç pozisyonu kurtarmasaydı maçın sonunda ciddi sıkıntılı günlere yelken açmış olacaktık.
İkinci devre Halil Çelik cikti ve Halil Akbunar girdi. Akbunar 45 dk boyunca canını dişine taktı. Çok istekliydi. Kritik pozisyonlarda son paslarda başarılı olsaydık ya da topa vuranlar Halil'in kaçışlarını görebilseydi fark açılabilirdi. Adem Çalık da girdikten sonra sağ tarafa hareket getirdi. Adem kondisyonunun arttırırsa Göztepe maçlarda çok daha etkili olabilme potansiyeline sahip. Volkan sevgili Özkan Cengiz'in belirttiği gibi özellikle ilk devre, kendisine atılan imkansız topların hepsine yetişse de ortaları öne arkaya yeterli şekilde yapamadı. Topa zor bir orta yapacağı aşikar kanat oyuncusunun yakın direğinde değil de, uzak direğinde beklemek de fazla iyimserlik olarak kabul edilebilir. Cihan Yılmaz takımın elindeki yaratıcı özelliği en yüksek oyunculardan biri. Goldeki asisti süperdi. Oyuna katkıda bulunduğu dakikaların artması şampiyonluğu getirecek en önemli anahtarlardan Göztepemiz için. Tolga oyunun hem defansif hem ofansif yönüne katkıda bulunmaya çalışınca yoruluyor. Bu maçta daha etkili olabilirdiyse de, asist özelliği ile sene başından beri pekçok pozisyona ve gole neden oldu. Enes golü getirdi ama gol/pozisyon oranını artırırsa ya da arada asisti de düşünürse Göztepe de, o da çok daha etkili olabilir...
İlk devre de, ikinci devrede de nedense çok az şut çektik. Johan Cruijff'dan alıntı yaparsak,"Şut çekmelisin yoksa gol atamazsın.../You have to shoot or you cannot score...".
İlk devreki gibi dağınık oyunlarda presi ileride başlatmak rakibe hata yaptırarak baskın gol bulma olasılığımızı artırabilir. Bunu ikinci devre başardık.
Hakeme gelince takdir haklarının tamamına yakınını rakip lehine kullandı. Maçı berabere bitirmek için elinden geleni yaptı. İddaa'da beraberlik oynamış birisi olsa, o da aynı şeyleri yapardı. Neyse ki yarattığı ondan fazla duran topa rağmen başaramadı... Umarım bundan sonraki maçlarda Göztepe'den uzak durur....
Bu maç Alsancak Stadı'nın önemini bir kez daha ortaya koydu. 90 dakikayı Atatürk Stadı'nda oynasaydık, bu şekilde bitmeme olasılığı çok daha fazlaydı. İkinci devre kapalı tribün takımı prese çağırmaktan, oyuncuları ileride defans yapmaya zorlamakdan yoruldu. Bu sezon İzmir'de öne geçtikten sonra hiç geriye düşmedik (Atatürk Stadı'ndaki Altınordu maçı hariç...). Buna karşı deplasmanda öne geçtikten sonra skorları koruyabilseydik şu anda liderdik. Deplasmanda öne geçtiğimiz maçlarda defansı geriye yaslanarak değil, önde yapmak sıkıntı çekme olasılığımızı azaltabilir.
Ligin en iyi kadrosunun sportif performansını şampiyonluğa çevirebilmek için 25 hafta var. Maç başı 2 puan ortalamanın üç puan gerisindeyiz. Tesislerimiz yapılırken, stadımız temel atmaya doğru ilerlerken, herşeyin çok güzel olma olasılığı az değilse de, şampiyonluk havasına girecek bir durum ya da oyun henüz yok. Bununla birlikte, umarım herşey Göztepe taraftarının gönlüne göre olur ve en kısa sürede Süperlig hedefine ulaşılır. Çağatay Çağlar'ın dediği gibi "Yolumuz açık olsun...".