kitaptan bir makale seçtim ve bu sefer köşemde bu makaleyi sunarak kitabı tanıtmaya çalışacağım.
Göztepemiz ile direk alakası yok ama uzaktan bize de dokunduruyor bizdeki monarşik yapiya da.
Kitap Sn. Uluğ'un spora açılan geniş penceresinden futbolun genel sorunlarından, spor eğitimine, Süreyya'dan, nba, ncaaden oligarşi dışı kulüpler
hakkında yazılmış seçme yazılarından oluşuyor.
Tribün terörüne, amigoluk müessesine, bu müessesenin yönetimlerle ilişkisine, por yazarlığı kurumuna da az cok dokunduruyor. Yazar yazılarının sonuna bir de bugünden bakinca diye not düşmüş. O olaya 2002-2003 gözlüğüyle bakınca neler hissettiğini, varsa değişen şeyleri eklemiş.
İletişim Kitapevi'nin futbol serisinden çıkan bu son kitabı futbol yalnızca futbol değildir diye düşünen herkese, tavsiye ediyorum.
Oguz Resat Sipahi
http://www.sipahi.tk
var site="sm4goztepelist"
<br><a href="http://sm4.sitemeter.com/stats.asp?site=sm4goztepelist" <br>target=_top> <br>img src="http://sm4.sitemeter.com/meter.asp?site=sm4goztepelist" <br>title="Site Meter" border=0></a> <br>
Buyuk Olmak Uzerine
Memlekette düğün havası estiren, Başbakan Yardımcısı'na bile ''Bu maç unutulmaz'' dedirten Beşiktaş'ın Barcelona galibiyetinde, onca sevinç gürültüsü arasında küçük bir haber gözden kaçtı tabii... Maçın ardından, gazetelerdeki
notlar arasında ''Biletlerin satılmaması üzerine Beşiktaş yönetimi, açık tribünün kapılannı açtırdı'' satırı vardı, bilmem gördünüz mü? Haberin öncesi şöyle: Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi yolcuIuğunda üç maçlık paketlerin fiyatlan açık tribün 25 milyon lira, kapalı 125 milyon lira olarak belirlenmişti. Numaralıda ise bir koltuğun tek maçlık fiyatı 100 milyondu. Siyah-Beyazlı taraftarlar bu fiyatlan fahiş bulmuş olacaklar ki, satışlar arzulandığı gibi gitmedi. Olabilir, ilk duyduğumda bana da yüksek gelmişti bu
rakamlar...
Peki, kapılan açmak neyin nesi? O zaman, günler öncesinden parasını ödemiş ve biletini almış vatandaş, enayi yerine konmuş olmuyor mu? Bu adam, bir daha Beşiktaş yönetimine inanır mı ?
Futbolda başan, iki türlü adlandmlabilir: Büyük takım olmak ve galip takım olmak. Milletçe sevindirik rüzganna kapıldıgımıza göre, Beşiktaş'ın üç gol attıgı Barcelona ''büyük'' takımdır. Beşiktaşlı yöneticiler ise, kapılan açarak ve seyirci desteginden medet umarak, yalnızca o geceligine ''galip'' takım
olmayı seçmişlerdir. Bir gecede büyük olunmaz (Dünyanın en büyük kulüplerinden biri olan Barcelona, Avrupa Kulüpler Şampiyonluğu'nu bir tek kez, 1992'de kazanabilmiştir ama bu unvana daha fazla ulaşan Bayern Münih, Benfica,
Liverpool ve Ajax'a oranla çok daha popülerdir).
Barcelona'nın büyüklügü, üye sayısının 100 bini aşmasından, 98 bin koituklu stadının pek çok maçta tıklım tıklım dolmasından, formasının Tayvan'da bile satılmasından gelir. Bu büyüklükte, her
maça bilet parası vererek giren, hatta
5O'li yıllarda stadyum inşaatı bitirilebilsin diye, üç yıllık aidatlannı peşin ödeyen taraftann sevgisi ve özverisi önemli rol oynamıştır. Barcelonalılar, takımlanna besledikleri tutkuyu bir maddi
destege dönüştürebildikleri için kendilerini
kulübün gerçek sahibi gibi görürler. Deplasmana bedava otobüs kaldırsın diye başkanlanna alkış tutmazlar, stadın kapılannın açılmasını istemezler (Ola ki, birisi böylesi bir ulufe dagıtmaya
soyunacak olsa, '' Arkadaş, sen kimin kapı-
sını kime açıyorsun, kulübü mü batıracaksın?'' diye karşısına dikilirler). 101 yıllık bir gelenekten geldikleri ve ilkelerine sıkı sıkıya baglı kaldıklan için 'Barça' olmuşlardır.
Aziz Bey ya da Serdar Bey milyon dolarlan döksün, yetmezmiş gibi maça giriş bedava olsun, biz de gidip bagıralım, çagıralım, hatta takım yenilirse
futbolcuları taşıyan otobüsün camlannı kıralım ,, zihniyetinden ne kadar farklı degil mi ?
Radikal, 24 Eylül 2000
BUGÜNDEN BAKINCA: Aslında Beşiktaş yönetiminin yaptığı, belki bir ölçüde hoşgörülebilecek bir hata. Çünkü Inönü'ye gelen takım, Avrupa'nın devlerinden
biri ve belli ki, önceden bilet fiyatları belirlenirken, kantarın topuzu kaçmış ve seyircinin büyük bölümü ''küstürülmüş'' ...Böylesi önemli bir maçın boş tribünler önünde oynanması tehlikesi belirmiş... Onlara da kala kala ''kapıları açmak'' çözümü kalmış. Bundan çok daha beteri, nasıl ve ne zaman başladığını şimdi hatırlayamadığım ''Büyük başkan bilmemnereye otobüs kaldır'' tezahüratıyla simgelenen, ''profesyonel''' taraftar örgütlenmesidir.
Yöneticilerin paralı askerleri diyebileceğimiz bazı grupların uzun yıllar düzenli biçimde desteklenmesiyle tuhaf bir meslek erbabı çıkmıştır ortaya:
Kulüpten tomarla maç bileti alan, bunların bir kısmını karaborsada pazarlayarak
kendine cep harçlığı çıkaran, adamIarı sayesinde tribünlerin büyük kısmını kontrol altında tutan, pankartları, Ieyhte ve aleyhte yapılacak tezahüratı
belirleyen, gerektiğinde orkestra şefi, gerektiğinde ''tetikçi'' gibi kullanılan amigolar...
Özellikle taraftar kitlesi geniş Galatasaray-Fenerbahçe-Beşiktaş'ta gelmiş geçmiş bütün yöneticiler, yüz yüze oturup konuştuğunuzda amigolardan yaka silker ama uygulamada bu ''mutant taraftar''ı ortadan kaldırmak için hiçbir şey yapmaz, hatta kendi çıkarları doğrultusunda beslemeyi sürdürür. Amigo düzeni,
yıllar içinde Istanbul'dan Anadolu'ya, büyükten küçüğe yayılarak yurt sathında bir kangren halini almış ve yalnızca tribünleri değil, İspanyolca'da ''erkek arkadaş'' anlamına gelen bu güzelim sözcüğün anlamını da kirletmiştir. Amigo''
dan yola çıkarak şöyle bir Ispanya'ya uzanırsak, Barselona'dayken, kulübün çeşitli taraftar gruplarına, özellikle maç biletlerine para ödemeye maddi
durumu müsait olmayan bazı hatırlı taraftarlara ya da öğrencilere bedava bilet verdiğine tanık olmuştum. Ancak bunlar her maçta aynı kişilere verilmiyor, bir tür Iotarya yoIuyla haftadan haftaya farklı birilerine ''serpiştirilmesi ,, tercih ediliyordu. Nou
Camp Stadı'nda bütün koltuklar numaralı olduğu için, kulüp, bilet ''hediye ettiği'' kişilerin tribünün neresinde oturduğunu takip edebiliyor, o bölgede
herhangi bir taşkınlık yaşandığında, cezayı o taraftar grubuna kesiyordu.