Jarabinsky bir enkaz bıraktı ve gitti...

"Futbol otoriteleri haftalar öncesinden Göztepe ile ilgili teşhisini koymuştu: "Bu kadar yanlışın birarada olduğu bu takımın ligde kalması imkansızdı..."

Bir çok kişi gibi ben de Joseph Jarabinsky'nin göreve getirildiği gün rahat bir nefes almış bu takımın 1.Lig'de geçici değil kalıcı olacağına inanmıştım. Çünkü, o Jarabinsky'i, Ankaragücü'nden, Samsunspor'dan, Gençlerbirliği ve Antalya'da tanıyordum. Antalya onun döneminde tarihindeki en büyük başarıyı yakalamış ve ilk 5'e girerek Avrupa kupalarına katılmaya hak kazanmıştı...
Uzaktan bakıldığında çok iyi ve istikrarlı bir teknik adamdı. Ama işin içine girdiğiniz de, durum hiç te öyle değildi.
Kaprisli, soğuk, sevgiden uzak, çalıştığı hiç bir takımda futbolcular tarafından sevilmeyen, sadece parayı düşünen bir teknik adamdı. Hiç unutmuyorum. Antalyaspor Göztepe maçı için İzmir'e geldiğinde o takımın futbolcularıyla konuşmuştum. "Onun gittiği gün hepimiz para toplayıp kurban kestik" diyorlardı.
Antalyalı bir yöneticinin ise iddiası ilginçti: "Kendi getirdiği futbolculardan komisyon aldığını öğrendik. Komisyon alamadığı futbolcuları satış listesine koydurtmak istedi. Zaten futbolcular da onu hiç istemiyordu. O nedenle onu başımızdan savdık"
Savdık değil, kovduk diyemediler. Aslında Göztepe, Antalyaspor'da büyük başarılara imza atmış bir teknik adamı değil, kovulmuş bir teknik adamı almıştı.
Ama kimse bilemezdi ki, onun çalıştığı hiç bir takımda sevilmediğini ve bir yıldan daha fazla çalışmadığını.
Göztepe yönetimi o dönemde bu nedenle çok büyük eleştirelere hedef oldu. Belki yaptıkları doğruydu ama konu Jarabinsky olunca doğru da yanlışa dönüştü. Transferde tüm yetki Jarabinsky'e verildi. Jarabinsky de bunu suistimal etti.
Jarabinsky'nin ilk yanlışı Göztepe'yi şampiyon yapan takımının tamamen dağıtılmasıydı. Hasan, Aykut, Ceyhun, Kaleci Ramazan bunların başındaydı. Oysa o Hasan Göztepe'yi attığı gollerle 18 yıllık özleme son vermiş ve Süper Lig'e taşımıştı.
Kaleci Ramazan dizinden sakattı. Tam 8 maç sakat sakat oynadı. İlkokul mezunu olması nedeniyle terfi maçlarında açılan teknik direktörlük sınavına katılmamıştı. Bu onun belki de hayatın fırsatıydı. Çünkü, böyle bir kurs bir daha açılmıyordu. O teknik direktörlük kursu yerine Göztepe'nin yanında kaldı.
O Aykut ki, Göztepe'nin bir önceki sezon ligde kalışında, bir sezon sonra 1.Lig'e çıkmasında büyük pay sahibi olan Aykut'tu. Damarlarına kadar Göztepeliydi. Futbolu Göztepe'de bırakacağım diyerek evini İzmir'e taşıdı. Hiç unutmuyorum. Bu sezon ilk Diyarbakır maçında tekmelerin tokatların konuşulduğu bir ortamda o Aykut, Göztepe yedek kulübesine kadar koşmuş sarı-kırmızılı kafileye "hoşgeldiniz" diyerek büyük bir risk almıştı. Maçtan sonra ise Diyarbakırlı yöneticiler Aykut ve Hasan'ı kasdederek "İçimizdeki Göztepeliler!" diyerek açıklama yapmıştı. O Aykut, İzmir'deki maçta ise sırf "Göztepeli" diye kadroya alınmamıştı.
Gelelim Ceyhun'a... Jarasbinsky'nin "Ondan bir şey olmaz" dediği Ceyhun, defalarca yönetime haber göndermiş "Bonservisimi Galatasaray'dan alın" demişti. Göztepeli yöneticiler de Ceyhun için müthiş bir indirim yapmış ve anlaşmıştı. Ama Jarabinsky tavrını koymuştu:
"Ceyhun'u istemiyorum"
Siirt'e Göztepe'nin anlaştığı rakamın tam dört katı fiyata giden Ceyhun, sonunda konuştu:
"Jarabinsky, benden resmen komisyon istedi. Ben kabul etmeyince Göztepe'yi unut dedi!"
Gönderilen "çok" alınan "fazlaydı". Bu durum futbolu bilen, Göztepe'yi seven insanları rahatsız etmeye başladı. Ama yönetim kararını vermişti:
"Jarabinsky ne derse o"
Göztepe'de bine yakın yabancı futbolcunun adı geçti, 50'ye yakını denendi. Alınanlar ise vasat değil, vasatın altındaydı. Rogerio sakat çıktı. Golcü diye alınan Arjantinli Fernandez koca sezon tek bir gol atmadı. Aldama en iyileriydi ama o da vasatın üstüne çıkamadı. Kingson, "Milli maçım var" diyerek hep kaçtı. Koca sezon 16 maçta forma giydi. Erayahi ve diğerleri Göztepe'ye zerre bir şey vermediler. Yurtiçinden alınan futbolcular ise bekleneni veremedi. Salih, Burak ve diğerleri...
İşte böyle şaiblerle alınan futbolcularla lige başlandı. Ardından deprem krizi, Jarabinsky krizi, yönetim krizi derken sonunda çok zor şartlarda çıktığı 1.Lig'de Göztepe işini mucizelere bıraktı...


"Uyan uyan koca kaptan, Göztepe'nin haline bak"

Göztepeli taraftarlar 4-2'lik Erzurum maçı sonrasında Rahmetli Koca Kaptan Gürsel Aksel'e böyle seslendiler.


Artık Göztepe'nin ligde kalışı mucizelere kalmıştı. Göztepe, içerde, dışarda kaybediyor camianın sabrı taşıyordu. Öncelikle kadrodaki futbolcular davaya inanmıyorlardı. Artık, takım içerisinde de yabancı-yerli ve gurbetçi futbolcular arasında problemler ayyuka çıkmıştı. Her gün stres, her gün kavga... Sevgisizlik ortamında futbolcular idman dahi yapmak istemiyordu.
Yabancılar ve gurbetçiler, "Paramızı almazsak bırakın oynamayı, idmana bile çıkmayız" diyerek yönetime tehditler savururken yerliler de "Biz bu adamlarla mı ligde kalacağız" diye tepki gösteriyorlardı.
Bir de bunlara Jarabinsky'nin kaprisleri eklenince huzursuzluk doruk noktaya ulaşmıştı. Göztepe takımı içerisinde bu problemler yaşanırken, taraftarların desteği, yönetimin motivasyonu takımı ateşlemeye yetmiyordu. Göztepe her hafta kan kaybetmeye devam ediyordu.
Kingson, "Milli maçım var" deyip kaçıyor, dönmüyordu. Kaleci Bülent moralsizdi. Bülent'in deyimiyle Jarabinsky ona "ikinci sınıf insan" muamelesi gösteriyor ondan sonra da "çık oyna" diyordu. Beşiktaş maçında oyundan alınan Kurthan ise tepkisini çok sevdiği Göztepe formasını Jarabinsky'nin suratına fırlatarak göstermişti. Yönetim "Kurtuluş Savaşı" başlatmıştı ama askerler moralsizdi. Bir de bunlara hakem hataları eklenince durum vahimleşti. Ama Göztepeli futbolcular kapasitesi oranında ellerinden geleni yapmaya çalıştılar, Jarabinsky'yi kendi haline bıraktılar.
Adanaspor'a evinde 1-0 yenilen Göztepe, ardından Galatasaray deplasmanında 2-0 yenildi. Bu maçta Burhanettin'i herkesin gözü önünde Popescu yumrukladı, hakem kart dahi göstermedi. Kingson kırmızı kart görünce kaleye Sertan geçti. Remzi ile yüzde yüzlük goller kaçıran Göztepe'de Emre, Hakan Şükür tarafından sakatlanınca sezonu kapattı. Hakem de "Cim-Bom" deyince Göztepe komik duruma düştüğü maçı 2-0 kaybettiğine şükretti.
Evinde Antalya'ya 2-1 yenilen Göztepe, Bursa'da hakem Serdar Çakır'a rağmen maçı 2-1 kazandı. Kazandı ama büyük ümitlerle gidilen Samsun deplasmanından sarı-kırmızılılar 4-0'lık hezimetle döndü. Yerli futbolculara güvenmeyen Jarabinsky, Ludek adında 2.01'lik devi "futbolcu" diye Göztepe'ye getirtti. İzmir'deki Fenerbahçe, maçında bunalımlı günler yaşayan Göztepe, Jarabinsky'nin tipik savunmacı zihniyetiyle korkak oynadı ve rakibiyle golsüz berabere kaldı. Bu Jarabinsky için çok büyük başarıydı.
Ülkesinden dönen Kingson, Erzurum'un buzla kaplı sahasını görünce "Sakatım" deyince Jarabinsky "üvey evlat" Bülent'e "Kaleye geç" dedi. Göztepe, Erzurum deplasmnında da Bülent'in olağanüstü oyunuyla 0-0'lık sonuçla puan almayı başardı. Bir sonraki hafta Bülent'i kızağa çeken Jarabinsky, "Korkak Kingson"u kaleye geçirdi. Tarık'ın 90. dakikada attığı golle Gençlerbirliği'ni 3-2 yenen Göztepe, deplasmanda Beşiktaş'a son dakikalarda Ertuğrul'un attığı golle 2-1 yenildi. Denizli maçı Göztepe için dönüm maçıydı. Ama tribündeki "Yönetici" ve "Yönetim karşıtı" gruplar arasındaki tartışmalar sahaya yansıdı. Göztepe, 1-0 öne geçtiği maçı 4-2 kaybetti ve kaleci Bülent suçsuz yere Mustafa Çulcu tarafından kırmızı kartla oyun dışı bırakıldı.
Ertesi gün Jarabinsky, yenilginin faturasını futbolculara ve Bülent'e çıkartınca bağlar tamamen koptu.
Fener'den Bülent Uygun ve Kubilay ile Fas Milli Takımı'ndan Ereyahi ve KSK'den Tayfun'un transferleri taraftarları umutlandırdı. Ancak, problemler o kadar çok fazlaydı ki, ne o futbolcular Göztepe'ye uyum sağlayabildi, ne de Göztepe onları ilaç niyetine içine sindirebildi.
Göztepe kan kaybediyor ve hem moralsizlikle, hem de rakipleriyle mücadele etmek zorunda kalıyordu. Kendileri gibi ligde kalma mücadelesi veren Vanspor ile deplasmanda karşılaşan sarı-kırmızılılar tehditler altında oynuyordu.
Vansporlu futbolcuların tekme-tokat futbolunu hakem Cem Tosyalı, görmemezlikten geliyordu ama Göztepe direniyordu. Maçın son dakikaları oynanıyordu ki, Vanspor Teknik Direktörü hakem Tosyalı'ya, "Bu maç 0-0 bitirse buradan cesetin çıkar" diye tehditler savurmuştu. Hakem bu olayın bir dakika sonrasında hiç alakası yokken Vanspor lehine penaltı noktasını gösterdi ve Göztepe'yi katletti. Vanspor maçı 1-0 kazandı.
2-0'lık Kocaelispor yenilgisinin ardından yönetim "Kurtuluş Savaşı"nı başlatmış ve en büyük sorun olan Jarabinsky'nin görevine son vermişti. Önce Jarabinsky'nin yardımcısı Hayrettin Gümüşdağ ile devam etme kararı alan yönetim, Altay yenilgisi sonrası Celal Kıbrızlı'yı "kurtarıcı" olarak görev başına getirdi. Ancak, Göztepe'nin kurtarılacak bir tarafı kalmamıştı.
Ligde kalak mucizelere bağlıydı. Kıbrızlı'lı Göztepe İstanbulspor'a deplasmanda 3-0, Antep'e evinde 1-0, Trabzonspor'a 2-0 yenildi. Kısacası Kıbrızlı da Göztepe'ye "ilaç" değil "konu mankeni" oldu. Ankaragücü'nü İzmir'de 2-0 yenen Göztepe ümitlense de, Adana'ya 2-0 yenilince havadan tamamen koptu. Göztepe'nin rakibi Avrupa devi Galatasaray'dı. Göztepe maçı 2-0 kaybetti, 54 bin 728 biletli taraftarıyla hem seyirci rekoru kırdı, hem de hasılat. Düşen takımı herhalde dünyanın hiç bir yerinde taraftarı böyle desteklemez ve rekorlar kırmazdı. Ama söz konusu takım Göztepe'ydi ve Göztepe taraftarı ayrıcalıklıydı. Nitekim Göztepe, UEFA şampiyonu Galatasaray'ın ardından en fazla seyirciyi çeken ikinci takım oldu. Ama maalesef iki sarı-kırmızılı takımdan Galatasaray şampiyon oldu, Göztepe küme düştü. Antalyaspor'a deplasmanda 1-0 yenilen Göztepe, evindeki 1-0'lık Bursa yenilgisiyle artık matematiksel olarak da ligden düştü. Bunun üzerine Celal Kıbrızlı'nın görevine son verildi ve göreve Ali Çağlar getirildi.
Artık, Göztepe ligde prestij mücadelesi veriyordu. Evinde Samsunspor'a 2-1 yenilen Göztepe'de Çağlar ilk revizyonu yaptı ve yabancı oyuncuları Aldama'nın dışında saf dışı bıraktı. Bir sonraki sezonu düşünerek genç oyunculara şans verdi. Gençlerle çıkılan ilk maçı 2-1 kaybeden Göztepe, Fenerbahçe maçında hem rakibini, hem de maçın hakemi Zafer Önder İpek'i yenince kıyamet koptu. Tüm gazeteler Göztepe'nin bu zaferini şu başlıklarla veriyordu:
"Helal olsun size", "Keşke düşmeseydi", "Size bu yakışır", "İnancın zaferi", "Bu takım tekrar çıkar"
Ama ne yazık ki Göztepe düşmüştü. Erzurum'a evinde 4-2 yenilen Göztepe'nin durumunu en güzel tribündeki taraftarlar gözyaşlarıyla söyledikleri şarkısıyla dile getiriyordu:
"Göztepe'nin şanına bak
Taraftarın yasına bak
Uyan uyan koca Kaptan (Gürsel Aksel)
Göztepe'nin haline bak..."



Göztepe yönetimi takımı başarıya götürecek güçlü bir kadro kurdu
Göztepe'nin tek hedefi, Süper Lig

Göztepe umutsuzdu. Binbir güçlükle çıkılan 1.Lig'den öylesine dramatik şekilde düşmüştü ki, taraflı tarafsız herkes, Göz-Göz'ün düşüşünü iç çekerek seyretmişti.
UEFA Şampiyonu Galatasaray'dan sonra 172 bin biletli taraftarıyla Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor gibi dev takımları bile tribünde geçmeyi başaran Göztepe'nin artık yeniden 1.Lig'e dönüşüne kimse inanmıyordu.
Ortada bir enkaz vardı. Bu enkazın ortadan kaldırılması, yeni ve şampiyonluğa oynayacak bir takımın yaratılması zor değil, imkansız gibi bir şeydi.
Yönetimin önünde çok zorlu bir transfer dönemi vardı. Taraftarlar moralsiz, camia tedirgindi. Bir de bunun üstüne üstlük Altay'ın averajla 2.Lig'e düşüşü İzmirlinin büsbütün moralini bozmuştu.
Biran önce toparlanıp yeniden yapılanma şarttı. Ancak, takımda doğru düzgün bir iskelet kadro kalmamıştı ki...
Hamdi Türkmen başkanlığındaki yönetim kurulu, hemen iç transfer çalışmalarına başladılar. Levent Ürkmez, Feyyaz Gülmen, Hasan Elidemir, Bülent Maro, Özden Tüjüment'ten oluşan Transfer Komitesi, Ali Çağlar ile görüşüp kalacak futbolcuların isimlerini aldılar.

Bazıları sorun çıkardı
İlk günkü görüşmelerde bazı futbolcular sorun çıkardı. Düşüşü bir türlü içine sindiremeyen Kaleci Bülent Ataman, "Fiyatı siz belirleyin" deyip imzayı attı. Mehmet Önür, önce düşünmek için süre istedi, bir saat sonra tekrar odaya girdi ve imzayı bastı. Ardından Bora, Burak, Cem, Kurthan, Levent, Şevket, Akın, Olgay, Tunay ve Ümit Özışık sözleşme imzaladılar.

Tayfun kaldı, Üçüncü gitti
Çağlar'ın "Mutlaka kalması lazım" dediği Tayfun ve Bülent Üçüncü, yöneticileri çok terletti. Tayfun uzun uğraşlar sonunda imzayı attı ama Bülent Üçüncü, yöneticileri çok üzdü. Bülent, evini boşaltmış, eşyalarını da Gürsel Aksel Stadı'ndaki arabasına koymuştu. Daha sonra Fransa'ya gittiği öğrenildi. Teknik Direktör Ali Çağlar ise Üçüncü'nün stattaki arabasına el koymuş, "Bana görünmeden bir yere gidemez. Bana sözü var. Göztepe'ye imza atacak" diyordu. Ama Bülent Üçüncü gitmeyi kafasına koymuştu. Yöneticiler Bülent'i buldular ama iş işten geçmişti. O, İstanbulspor ile anlaşmıştı bile...
Bunun üzerine İstanbulspor ile masaya oturuldu. Bir miktar para ve daha önce Göztepe altyapısından yetişen İlkan mülküyle alınmıştı. Ancak, İlkan'ın transferden haberi yoktu. Habersizce verilmesine de çok üzülmüştü. Tabii ki canından çok sevdiği Göztepe'ye gelmek istiyordu ama bu şekilde değil.

Metin'in tek şartı
Yönetim kurulu dış transferde uzun süre peşinden koştuğu Metin Diyadin'e ulaştı. Ali Çağlar'ın ısrarla istediği Metin Diyadin, şrt koştu: "Ben ve Erkan..." Ali Çağlar, Erkan konusunda tereddütteydi. Tecrübeli futbolcu ile yapılan telefon görüşmesinde Erkan, "Hocam kendime çok iyi bakıyorum. Bak söz veriyorum, oynayacağım" deyince bu futbolcuların transferi bitmişti. Erkan dediğini yaptı ve takımın en istikrarlı oyuncularından birisi oldu.
Metin Diyadin ve Erkan'ın transferi Göztepe'de olay oldu. Türk futbolunun bu iki yıldızının gelişi Göztepe camiasının da moralini arttırdı. Diyadin imzayı attığı ilk gün şunu söylemişti:
"Bugüne kadar gittiğim ve oynadığım hiç bir takımda mahçup olmadım. Burada da olmayacağım. 2. Lig'e, sırf Göztepe olduğu için geldim. Burada G.Birliği'ndeki o güzel arkadaşlık ortamını kurmaya geldim. Bu takımla şampiyonluk yaşayacağım."
Metin Diyadin, dediklerini yaptı. Mahçup olmadı ve takımda da o arkadaşlık ortamını çok iyi kurdu.

Hareketli günler
Metin'in araya girmesiyle İlkan Aksoy da imza atmayı kabul edince dış transferde hareketlilik başladı. Akçaabat Sebatspor'dan Fikret, Şekerspor'dan İlhan ve Burhan Akçan da Göztepe'de şampiyonluk yaşayan Kaleci Ramazan Silin'in tavsiyesiyle sarı-kırmızılı kulüple sözleşme imzaladı.
Askerlik problemi olan Muammer ve Remzi'nin 2.Lig'de oynayıp-oynayamayacağı konusunda soru işaretleri vardı. Bir yıl önce bir yöneticiye sırf inat için "2 yıllık imza atan" Remzi'ye Beşiktaş talipti. Hatta Beşiktaş ile anlaşma sağlandı. Beşiktaş, Sertan ve Ersen'i, üstüne para veriyordu. Transfer tam "bitti" denildiği anda Beşiktaş'ın Almanya kampından aleyhte bir karar çıktı. Scala, son çift kale maçında dört gol atan Sertan'ı beklemeye aldı. Bu nedenle görüşmeler uzadı ve Remzi Göztepe'de kaldı. Bu arada araya giren hatırlı kişilerin isteği üzerine Muammer de memleketi Elazığspor'a verildi. Kaleci Akın Manisa'ya, Ali Köse ve Kural Silopi Belediye'ne, Tarık Mobella'ya, Volkan Bucaspor'a verildi. Gençler Levent, Cem, İbrahim, Olgay, yeni transfer kaleci Yavuz da "kardeş takım" ilan edilen Petkim'e kiralık verildi. Daha sonralarda Burak Atasoy'da Petkimliler ailesine katıldı. Burhanettin, Atilla, Sertan ile anlaşma sağlanamadı.

Yeni transferler
Yönetim, biran önce Göztepe'yi Süper Lig'e taşıyacak iyi bir golcü arıyordu. Rizesporlu Hüseyin ve İsmail, Sarıyerli Bülent, Çanakkale Dardanelli Ümit gündemdeydi. Fakat camianın, Diyarbakır'da kiralık oynayan Hasan ve Aykut'a olan sevdası başkaydı. Herkes Hasan ve Aykut'un yuvaya dönmesini istiyordu. Aykut iyi bir kaptan, Hasan ise gol kralıydı. Diyarbakırspor'u finale kadar taşımışlardı.
Başkan Hamdi Türkmen, Antalya'daki terfi maçlarına giderken, "Aykut ile Hasan'ı alıp döneceğim" diyordu. Bu iki futbolcuya haber gönderildi. Onlar da gelmek için sabırsızlanıyordu, ancak Ali Çağlar bu futbolcuları istemedi.
Sarıyerli Bülent'e Altay talip olunca Çanakkale Dardanelli Ümit'e yönelindi. Ailesi İzmir'de olan Ümit'in klası ortadaydı. İşte o Ümit, Konyaspor'un büyük vaadlerini geri çevirip Göztepe'ye daha az paraya "evet" dedi.

Forvet güçlendi
İki sezon önce Göztepe'nin şampiyonluğunda büyük pay sahibi olan İzmirsporlu Mustafa Özsöğüt ile Mustafa Akhanım'ın transferleri herkesi mutlu etti. Mustafa-Kurthan-Ümit üçlüsü leblebi gibi gol atardı. İzmir futbolunun yıldızlarından Mustafa Akhanım ise Göztepe'de şov yapardı. Kadro belirginleşiyordu.
Ankaragücülü Ramazan ile prensipte anlaşan yöneticiler bu futbolcunun son anda "Eşim izin vermiyor" sözleriyle cayması üzerine Abdi'yi transfer etti.
Gurbetçi Burhanettin, hakkı olmayan parayı haczettirmek istedi. Atilla satış listesine konulmuştu bile. Daha sonra gurbetçi Kadir Alkan, Yücel Çabuk da transfer edildi.

Kaptanlık sıkıntısı

Fenerbahçe'den Metin Diyadin ve Erkan, 3.Lig'de şampiyon olan Akçaabat Sebatspor'dan Fikret, İstanbulspor'dan İlkan, İzmirspor'dan Mustafa Özsöğüt ve Mustafa Akhanım, Ankaragücü'nden Abdi, Çanakkale Dardanelspor'dan Ümit, Şekerspor'dan İlhan ve Burhan, Yücel ve Kadir, Hacılar Erciyes'ten Şinasi gibi hem yıldız, hem savaşçı, hem de klas futbolcular kadroya dahil edildi.
Şevket, Kurthan, Bülent Ataman, Mehmet, Emre, Tayfun gibi takımın as oyuncularıyla da yeniden anlaşma imzalandı.
Kağıt üzerinde iyi bir takım kurulmuştu ama bu iş sahada bitiyordu ve camia tedirgindi. Kaleci Bülent bir önceki sezon genel anlamda başarısızdı. Aslında nedeni Jarabinsky'nin bu futbolcuya sevgi göstermemesinden kaynaklanıyordu. Kendisine güvenmeden maça çıkan bir kaleci, takımına nasıl güven verebilirdi ki? İyi bir kalecinin alınması yönünde tüm futbol otoriteleri hemfikirdi. Ama Teknik Direktör Ali Çağlar ve yöneticiler ısrarla bu karşı çıkıyorlardı. "Bülent'e güveniyoruz. Başka kaleci istemiyoruz" diye her seferinde genç kaleciyi korudular. Hatta menecerler işi iyice ileri götürmüş Ankaragücü kalecisi Adnan, Vanspor Kalecisi Murat ile sarı-kırmızılı yöneticileri görüştürmüşlerdi.

Hasan-Aykut dönsün
Camianın beklentileri arasında Hasan ve Aykut gibi Göztepe'yi seven kaliteli futbolcuların da Göztepe'ye dönmesi vardı. Ayrıca Bülent Üçüncü'nün elden kaçırılması büyük bir yanlıştı. Ama yönetim golcü olarak Ümit İnal, Kurthan ve Mustafa'ya güveniyorudu. Bülent Üçüncü, gitmek istiyordu. Gitmek isteyen futbolcunun da mantık olarak zorla tutulmasının anlamı yoktu.
Herşeye rağmen ne yapılan flaş transferler, ne de yönetimin vermiş olduğu "geri döneceğiz" mesajları sarı-kırmızılı taraftarları tatmin etmiyordu. Herkesin kafasında soru işaretleri doluydu.
Çünkü, "şampiyon olunacak" denilen takım neredeyse silbaştan kurulmuştu... Bu futbolcuların uyumu, camiayı ve takım arkadaşlarını benimsemesi, Altay, Karşıyaka, Aydınspor, Isparta gibi iddialı takımların arasından sıyrılmak o kadar basit değildi. 2.Lig, 1.Lig gibi de değildi. Savaşarak bir yerlere geliniyordu. Haydi Klasman'ı atlattın, Diyarbakır, Konya, Altay gibi takımlarla nasıl başedecektin?
Bir tarafta ümit, diğer tarafta tedirginlik vardı. Ali Çağlar önderliğindeki takım yeni sezon hazırlıkları için Kızılcahamam'da kampa girdi.
Kampın ilk günlerinde ise bu defa "kaptanlık" sorunu takım içerisinde içten içe konuşulmaya başlandı.

Metin, kendini sevdirdi
Öyle ya, takımın eskileri Metin Diyadin'e hemen kaptanlığın hediye edilmesinden rahatsızlardı. Çünkü, bir önceki sezon Burhanettin ile büyük bir sorun yaşamışlardı. Ardından Bülent Uygun kaptanlık yapmıştı. O da pek farklı değildi. Sorunluydu. Doğal olarak da Metin Diyadin'in kaptanlığa getirilmesi futbolcular arasında rahatsızlık vermişti. En azından kısa bir süre beklenmeliydi ve ona göre karar verilmeliydi.
Metin Diyadin de bu havayı hissetmişti. Ama kısa sürede takım arkadaşları onun diğer yıldız futbolcular gibi olmadığını, kendisinden çok takım arkadaşlarını düşünen, sevgiye-saygıya dayalı bir ortam kurmak isteyen, kaprissiz, liderlik vasıflarına sahip, iyi bir insan olduğunu gördüler. Zamanla onu çok sevdiler. Hatta takımın en çok sevilen futbolcusu oldu.
Gün geldi o Metin Diyadin ile maç kazandılar, gün geldi o Metin Diyadin ile haklarını aradı, gün geldi ondan borç para alıp problemlerini çözdüler. Kaptanlık problemi çözümlenmiş ve Çağlar yönetimindeki Göztepe takımı Kızılcahamam kampında yeni sezon hazırlıkları sürdürmekteydi.
Takım içerisinde ilk günlerdeki uyum problemi kısa sürede çözümlenmişti. Çok iyi bir kamp sezonu yaşanıyordu. Göztepe takımı 1.Lig temsilcisi İstanbulspor ile Kızılcahamam kampında yaptığı hazırlık maçında adeta şov yaptı. Maç 3-3 bitmişti ama Göztepe, müthiş goller kaçırmıştı. Bu arada genç futbolcular Burak Atasoy ve İbrahim'in sakatlanması, diğer futbolcuların hastanlanmaları sorun yaşatmıştı. Kampa hasta hasta gelen Erkan ise 15 günlük kamp döneminde doğru düzgün çalışmamıştı.

TSYD Kupası sınavı
İzmir'e dönen Göztepe, muhteşem bir törenle sezonu açtıktan sonra ilk derbi maçına TSYD Kupası'nda çıktı. İlk rakibi Altay'dı. Ezeli rakibikarşısında ilk sınavında Göztepe, muhteşem bir oyun sergiledi. Şampiyon adayı Altay karşısında Ümit (2) ve Metin Diyadin'in golleriyle 3-0 öne geçen Göztepe, tribünleri ayağa kaldırdı. Ne varki üç futbolcu kırmızı kart görünce skor 3-3 oldu. Altay, yaklaşık 25 dakika 8 kişi oynayan Göztepe'ye gol atamadı.
Ertesi gün herkes Göztepe için methiyeler yağdırıyordu. Sonuç iç açıcı değildi ama futbol süperdi. Göztepe, taraftarları bu maçta takımları için ümitlendi. Sakatlıklardan çekinen Çağlar, İzmirspor maçında genç oyuncularına şans verdi. İzmirspor bu maçı 3-1 kazandı. Göztepe, klasman grubu öncesindeki son hazırlık maçını Petkimspor ile oynadı ve 2-1 kazandı.
Artık, nefesler tutulmuş ve geriye sayım başlamıştı. Bu 38 maçlık lig maratonunda acaba Göztepe ne yapacaktı?
Bu yolculukta sevinç, gözyaşı, hüzün, şiddet, dram, savaş ve alın teri ile kazanılacak bir şampiyonluk bekliyordu Göztepe'yi....

Alsancak Stadı'nda öldüren galibiyet

Kulüp Müdürü Özbenlikan'ın kalbi tribünde durdu

Ahhhh...Aahhhh.. Esat ağabey ahhhh.... Seni hep rahmetle, sevgiyle ve saygıyla anacağız...
"Ölümün güzeli olmaz" derler ama o tam istediği gibi tribünde, Göztepelilerle iç içe dünyaya gözlerini yumdu.
Gerçi galibiyeti ve şampiyonluğu görmedi ama, inanıyorum ki o, Ali Artuner, Ali İhsan Okçuoğlu, Hasan Biçici, Saffet Kuyaş gibi bizi duyuyor ve büyük mutluluk yaşıyor...
Esat ağabeyin vefatındaki sahneler, aslında bir insanlık dramı ve ayıbıydı ama onlara sonra geleceğim.

İlaç gibi galibiyet
Evet, Göztepele sancılı bir şekilde şampiyonluk mücadelesini sürdürüyordu. Nazilli'deki kötü futbol, İzmirspor beraberliği ve Eskişehir yenilgisi sarı-kırmızılıları bunalıma sokmuştu. Bu takıma hayat verecek daha doğrusu ilaç olacak bir galibiyet şarttı. İşte o maç gelip çatmıştı.
Rakip Salihlispor'du. Kimilerine göre zor, kimilerine göre moral maçıydı. Zor diyenler bildi, ama kazanan Göztepe oldu ve moral buldu.

Bülent'in maçı oldu
O gün bundan önceki üç maçta oynayamayan Kaleci Bülent'in günüydü. Bülent, o gün sahne aldı ve tribünleri ayağa kaldırdı, kurtarışlarıyla takım arkadaşlarını cesaretlendirdi. Teknik Direktör Ali Çağlar, Salihli maçında Kurthan ve Mustafa'yı kızağa çekmiş, yeni bir golcü yaratma sevdasına girişmişti. B.Mustafa'yı kadroya almayan Çağlar, Ümit'in yanına Yücel'i koydu. Ancak, İzmirspor maçında gol atamayan Yücel, gününde değildi. Salihlili Veli, İbrahim ve Fatih'in yüzde yüzlük gol pozisyonları Kaleci Bülent'e takıldı. 41. dakikada ise kazanılan penaltıyı Metin Diyadin gole çevirince sarı-kırmızılı takım ateşlendi.

Şinasi ağlayarak gitti
Çağlar, Yücel'i oyundan alıp "Çok iyi golcü olacak" dediği Şinasi'yi oyuna dahil etti. Ancak, Şinasi yüzde yüzlük bir gol pozisyonunu değerlendiremeyince Çağlar, bu genç futbolcuyu da kenara çekti. Hırsından ağlayan Şinasi gözyaşlarıyla soyunma odalarına giderken, İzmirspor maçında aynı şekilde B.Mustafa ve K.Mustafa'yı oyundan alan Çağlar'a taraftarlar tepki gösterdi. Maç dışında bu olaylar yaşanırken, maçın 76.dakikasında golcü Ümit, şık golüyle tribünleri ayağa kaldırdı, stresli ortam dağıtıldı ve Göztepe, moral maçını 2-0 kazanarak umutlandı.

Ezeli rakip Kaf-Kaf
Ve sıra haftalardır beklenen Karşıyaka maçına geldi. Maç öncesinde stresli bir ortam hakimdi. Karşıyaka lige çok iyi başlamış ve zirveye konmuştu. Karşıyaka ile Göztepe arasında oynanan maçların önemi bambaşkaydı. Bu maçtan çıkacak sonuç, camiayı hareketlendirecek, hedefleri şampiyonluk olan bu iki köklü takımı havaya sokacaktı.
Doğal olarak Alsancak Stadı'na sığılmayacağı için karşılaşma Atatürk Stadı'na alındı. Her iki tarafta müthiş havaya girmişti. Atatürk Stadı bayram yerine dönmüştü. Göztepe o gün yine kötü oynadı ama kazanmasını bildi.
Karşıyaka bir penaltı kaçırırken, iki topu da direkten döndü. Göztepe kalecisi Bülent ise maçın yıldızıydı. Maçın 75.dakikasında Metin Diyadin'in nefis ortasına gurbetçi Yücel öylesine iyi yükseldi ki, 1.70'lik bu futbolcu Birant ve Cengiz gibi devlerin arasından kafayla topu ağlara gönderdi. Yücel, parmağındaki yüzüğü öperek nişanlısını işaret edip tribünlere koşarken, tribünler adeta yıkılıyordu.

Göztepe zirveye kuruldu
Evet, Göztepe ezeli rakibi Karşıyaka'yı da yenerek moral bulmuş ve zirveye yerleşmişti. Artık, moral maçları kazanılmış ve öyle yada böyle zirveye oturulmuştu. Göztepe liderdi ama eleştiriler hiç durmuyordu. Haklı oldukları yön vardı ama haksız oldukları taraf çoktu. Çünkü, bu takım yeni kurulmuş ama iyi futbolcuları olan bir takımdı. Takviye tabii ki, şarttı ama Teknik Direktör Ali Çağlar, bu konuda kararsızdı.

Hayat pahasına görev
Evet, Salihli ve Karşıyaka galibiyetleri Göztepe'ye moral olmuştu ama önlerinde belki de ligin en zor maçlarından birisi Aydınspor maçı vardı. Maç grupta 11 takımın olması nedeniyle çarşamba günü oynanacaktı.
O gün soğuk algınlığı nedeniyle sabaha kadar uyuyamayan Kulüp Müdürü Esat Özbenlikan, erken saatlerde Gürsel Aksel Stadı'na geldi. Başını masasının üstüne koydu ve uyumaya başladı. Kulüp Sekreteri Ümran hanım "Esat Amca"yı bu durumda görünce, "Esat Ağabey, git sen evinde dinlen. Lisansları götürürler" dedi. Özbenlikan, yorgun gözlerle başını masanın üstünden kaldırdı ve Ümran
hanıma, "Olur mu Ümran hanım? Ben gitmezsem olur mu?" diyerek karşı çıktı...

Tribünde yerini aldı
O Esat baba değil mi, 40 yıldır gece demeden gündüz demeden iyi gününde, kötü gününde Göztepe ile ağlayan, Göztepe ile gülen... Ne hastalığı... Hastalık Göztepe için bahane olur mu?. O gelmeyecek, kim gelecek?
Kahreden maç Alsancak Stadı'ndaydı... Esat babayı tanıyanlar iyi bilirler. O maçı yaşayarak izlerdi. Aydın maçını da öyle izledi.
Maçtan önce soyunma odalarında Başkan Hamdi Türkmen, futbolculara moral olsun diye birer çeyrek altın taktı. Biri artınca onu da Esat Baba'ya verdi. Göztepe, zorlu maça hem moral, hem de takım olarak hazırdı. Sarı-kırmızılılar sahaya çıktığında çarşamba günü olmasına rağmen tribünler dolu ve coşkuluydu.

Kalbi stresi kaldırmadı
Aydınspor iyi bir takımdı. Göztepe karşısında baskı kurmaya çalışıyordu ancak kalesinde Bülent, defansında Erkan ve Emre, orta sahasında Burhan, Tayfun devleşiyordu. İlk yarının son dakikasında Kurthan, attığı golle Göztepe'yi 1-0 öne geçirdi. İlk yarı Göztepe'nin 1-0'lık üstünlüğü ile sona erdi. İkinci yarıya Aydınspor golle başladı. 47.dakika oynanıyordu ki, Murat Akkan, topu kaleci Bülent'in yanından ağlara bıraktığında tribünlerde büyük bir uğultu duyuldu. Kapalı tribünün sağ tarafı tamamen karıştı. Maçı izleyenlerden birisi kalp krizi geçirmişti ve omuzlardan sahaya doktora ulaştırılmaya çalışılıyordu. O Göztepe'ye 40 yılını veren Kulüp Müdürü Esat Özbenlikan'dı.

Rezaletler zinciri
Cansız vücutu güçlükle tribünlerden ve tel örgülerin üzerinden sahaya ulaştırıldı. Doktor Şaban Acarbay ve Kulüp Doktoru Hilmi Aydınok'un "Yaşama döndürme" çabaları sonuç vermiyordu. Çünkü, ambulansta da oksijen tüpü yoktu. Bu arada stat kapısı da kapalıydı. Ambulans hareket etse bile kapı kilitliydi, Ambulansın dışarı çıkması imkansızdı. Görevliler kapıya gelinceye kadar Esat ağbi son nefesini vermişti bile... Esat ağbinin cansız vücudu Alsancak Stadı'ndan götürülürken, sahadaki futbolcular durumun farkında bile değildi.

Mustafa'nın altın golü
Maçın son dakikaları oynanıyordu ki, oyuna sonradan giren Mustafa Akhanım, ceza alanında kaptığı topu düzeltip öylesine güzel vurdu ki, Aydın kalecisi Akın'ın yapacak bir şeyi kalmamıştı. Mustafa ve futbolcular son dakikalarda gelen golle bir yumak olmuştu ama iki dakika sonra maçın bitiş düdüğüyle gerçeği öğrendiler.
Göztepe kazanmıştı ama Esat ağabeyini kaybetmişti....

Çağlar gitti Kayıhan geldi

Altay yenilgisi, kan değişikliğini gündeme getirdi

Önce Salihli, ardından İzmirspor ve Aydınspor'u yenen Göztepe, zirveye kurulmuştu, ama alınan sonuçlar ve liderlik hiç kimseyi mutlu etmiyordu. Takıma yapılan eleştirilerin dozu her geçen hafta artıyordu.
Eleştiriler ile puan cetvelindeki durum, büyük tezat oluştursa da, "güvensizlik ortamı" herkesi rahatsız ediyordu.

22 yıllık hesap

Teknik Direktör Ali Çağlar'ın ise Altay maçındaydı. Futbolcular da tamamıyla Altay maçına konsantre olmuştu. Çünkü ortada 22 yıllık bir hesap vardı. Gerçi uzun yıllar Altay'ın 1.Lig'de, Göztepe'nin 2.Lig'de olması nedeniyle uzun süre iki ekip karşı karşıya gelmemişti. Sadece bir önceki sezon, iki ekibin 1.Lig'deki karşılaşmaları vardı. Onlarda da ibre Altay'dan yanaydı. Zaten resmi lig maçlarında, Göztepe'nin rakibine üstünlüğü yoktu.

Atatürk'te dev maç

Göztepeli futbolcular bir ilki başarmanın heyecanıyla Altay maçına hazırlandı. O dönemde ise Altay kötü başladığı ligde, toparlanma dönemine girmişti. TSYD Kupası'nda iki takım arasında oynanan maçta Göztepe tarafını iyice umutlandırıyordu. Kağıt üzerinde Göztepe favoriydi, ancak derbi maçın ne olacağını kestirmek zordu. Dev maç doğal olarak Atatürk Stadı'na alındı.

Göz-Göz şok yaşadı

1.Lig'den düşen iki takımın 2.Lig'deki ilk maçı için binlerce Göztepeli ve Altaylı taraftar Atatürk Stadı'na akın etmişti. Beklenen oldu ve favori gösterilen Göztepe, bu zorlu maçta, golü 24.dakikada B.Mustafa ile buldu. Herkes farkın açılacağını düşünürken Altaylı Yakup ve sol kanat oyuncusu Murat'ın (2) golleriyle Göztepe, 3-1 yenik duruma düştü. Herkes şoktaydı. Göztepe'yi tarihi hezimetten şansı ve Kaleci Bülent kurtardı. Altay, öylesine çok gol pozisyonu buldu ki, Göztepe çaresiz kaldı.

Ali Çağlar gitti

Maç sonunda ise Göztepeli taraftarlarınisyanı vardı. Tribünlerden "Çağlar istifa" sesleri yükseliyor du ki, bir gün sonra toplanan yönetim kurulu da bu doğrultuda karar aldı. Çağlar gitti...
Çağlar gitti de, kim gelecek ti?... Böylesine hassas bir dönemde teknik direktör değişikliği gerçekten cesaret işiydi.

Ümit Kayıhan'a teklif

Yönetim uzun süre yeni isimler üzerinde konuştu. Yönetim kurulu bir çok alternatif arasından Ümit Kayıhan ismini ön plana çıkardı. Futbolcular da Kayıhan'ı istiyordu. Gecenin ilerleyen saatlerinde Başkan Türkmen, Kayıhan'ı cep telefonundan aradı. "Hocam sana talibiz" dedi. Bursa ile görüşen ve imza atmaya giden Kayıhan ise ansızım gelen bu telefonla şok yaşadı.

Kayıhan heyecanlandı

Bursaspor ile konuşan Kayıhan'ı, Göztepe'den gelen teklif heyecanlandırdı. Çünkü, karşısında iyi bir yönetim, kaliteli bir kadro ve müthiş bir taraftar desteği vardı. Göztepe altyapısından yetişmişti. Oynamak pek nasip olmamıştı Ama antrenör olarak hayatındaki ilk şampiyonluğu burada yaşamak istiyordu. Düşüncü taşındı ve yönetimi arayarak, "Takviye istiyorum" dedi. Çünkü, bir çok defa izlediği kadarıyla bu takıma Kaleci Bülent'e çok iyi alternatif olacak bir kaleciye ve iki tane de orta sahaya takviye lazımdı. Yönetime bir çok isim verdi ama Bursasporlu Deniz, Ankaragücülü Zafer ve Kaleci Özkan ön plandaydı. Ama bunlardan önce Göztepe'nin oldukça zorlu Isparta maçı vardı. O Isparta ki, ligin tozunu atan, rakiplerine kök söktürern bir Ispartaspor'du.

Beni mahçup etmeyin

Bir hafta önce Bursaspor'a gitmenin planlarını yapan Ümit Kayıhan, Göztepe teknik direktörü olarak Ispartaspor karşısına antrenör olarak çıktı. Tedirgindi. Yeni bir takımdı. Ne yapacağını bilmiyordu. Ama ne varki, bir çoğu eski talebesiydi Kayıhan'ın. Metin Diyadin, Erkan, Ümit gibi futbolcular çok yardımcı oldular ilk günlerde hocalarına.
Kayıhan, ilk gün ilk toplantısında futbolcularına şunu söyledi:
"Arkadaşlar bu iş çok zor ve zahmetli bir iş. Ben hayatım boyunca hiç şampiyonluk yaşamadım. Kıl payı kaçırdım. Sizlere güvendiğim için görevi kabul ettim. Birlikte çıktık bu yola. Mahçup olmayalım"

İlk sınav Ispartaspor

Ispartaspor maçı başlamıştı. Göztepe, zorlu rakibi önünde iyi oynuyordu ama hala 3-1'lik Altay yenilgisinin izleri vardı üzerlerinde. Stresliydiler. Metin Diyadin gibi tecrübeli ve klas bir futbolcu bile bu maçta penaltı kaçırdı. Sayısız gol fırsatları harcanınca gidince Ümit Kayıhanlı Göztepe, evinde puanla yetindi. Takımın moralsizliği Kayıhan'ın dikkatini çekmişti. Hemen yönetime giderek "Kamp istiyorum" dedi. Takım İzmir'in stresli ortamından kurtarılmak amacıyla Çeşme'ye götürüldü.

Turgutluspor fobisi

Rakip Turgutluspor'du... Göztepe'nin tarihinde deplasmanda hiç yenemedeği Turgutluspor. O Turgutluspor değil mi, maçın son iki dakikasında Göztepe'ye iki gol atıp 2-1 maçı bitiren, o Turgutlu değil mi Göztepe'yi az daha 3.Lig'e sürükleyen. Göztepe bu zorlu deplasmandan mutlaka üç puanla dönmek zorundaydı. Turgutluspor ligde kötü sonuçlar alıyordu, ama iyi bir takımdı. Maç günü geldi çattı. Turgutlu Stadı, tamamıyla doluydu. Göztepeli taraftarlar da takımlarını bu deplasmanda yanlız bırakmadı. Göztepe bastırıyor, Turgutlu direniyordu.

Ümit'in golü rahatlattı

Zaman zaman da kontro ataklarla Göztepe karşısında etkili oluyordu. Şevket o maçta Deniz'i tutmakta oldukça zorlanmıştı. Gol gelmiyor, Göztepe strese giriyordu ki, maçın 63. dakikasında Mustafa'nın çıkardığı topu Ümit ağlara gönderdiğinde Turgutlu 7 Eyül Stadı bir anda ayağa kalktı. Göztepe, rakibi karşısında 1-0 öne geçmişti. Gerçi sonraki dakikalarda Göztepe oldukça zor anlar yaşamıştı ama maçı 1-0'lık üstünlükle kapatıp tarihinde ilk defa Turgutluspor'u bir resmi maçta yenmeyi başarmıştı. Turgutluspor galibiyeti sarı-kırmızılılara büyük moral oldu.

Erkan'dan Buca'ya 3'lük

Göztepe'nin bu defa önünde zorlu Bucaspor maçı vardı. Bucaspor zor günler yaşıyordu ve şiddetle galibiyete ihtiyacı vardı. Turgutluspor, galibiyeti sarı-kırmızılı ekibi rehavete soktu. Göztepe 51. dakikada Erkan'ın attığı golle maçı 1-0 kazandı ama hiç kimse oynanan futboldan hoşnut değildi. Göztepe, aslında sezon başından beri hiç iyi oynamıyordu. Belki yeni bir takımdı ve uyum problemi vardı ama ne aslar, ne gençlerden vitrine çıkan yoktu. Çünkü, takım tam anlamıyla vasattı.

Transfer operasyonu

Kayıhan da durumdan rahatsızdı. Takviye isteğini tekrarladı. Ardından yönetim Bursasporlu Deniz, Ankaragücülü Zafer ve Kaleci Özkan'ı transferine ağırlık verdiler. Üç futbolcunun da transferinin bittiğini ve imzayı attıklarını öğrenen Ümit Kayıhan'ın yüzü gülmeye başladı. Deniz ve Zafer Göztepe'nin daha önceki dönemlerde de kadrosuna dahil etmek istediği iki yıldızdı. Nasip bu seneyeydi. Göztepeliler Zafer'i Elazığspor formasıyla tanıyordu. Göztepe'nin 2-1 galip olduğu Elazığ deplasmanında attığı golle Göztepe'nin galibiyetine engel olmuştu. Ayrıca İzmir'deki 3-1'lik maçta attığı golle sarı-kırmızılı takımı çökertmişti. Deniz'in ise Giray Bulak döneminde transferi son anda gerçekleşmemişti.

Takviyeler rahatlattı

Göztepe yeni takviyeleriyle ikinci yarının ilk maçı olan Razilli karşısına çıktı. Kurthan'ın 3. dakikada attığı golle öne geçen Göztepe,yeni yıldızı Deniz'in 37. dakikadaki golüyle rahatladı, 85. dakikada ise K.Mustafa maçın skorunu belirledi: 3-0. Deniz, Zafer ve Özkan'ın transferleri Göztepelileri rahatlattı güven sağladı.
İzmirspor maçı ise golcü Ümit'in maçı oldu. Altay'ın Alsancak Stadı'nda oynaması nedeniyle Atatürk Stadı'ndaki maçı Göztepe Ümit'in attığı birbirinden iki güzelgolle 2-1 kazandı ve zirveye kuruldu. Bir sonraki hafta ise 4-3'lik Eskişehirspor yenilgisinin intikamı alındı. Ümit ve Deniz attıkları gollerle rakiplerini bozguna uğrattı.

Göztepe Kayıhan'la hedefe doğru

Dönüm maçıydı. Zirve yolunda Göztepe'nin mutlaka kazanması gerekiyordu. Son haftalarda iyi de oynamaya başlamışlardı. Yeni kurulmuş bir takımın hem iyi oynaması, hem de sonuca gitmesi mükemmeldi ama ligin bitimine kısa süre kala stres doruk noktaya ulaşmıştı.

Rakip Salihlispor'du. Göztepe'ye yıllardan beri ters gelen, son 10 yıldır deplasmanda hiç yenemediği Salihlispor. Göztepeli futbolcular Turgutlu maçında olduğu gibi salihli maçında da bir ilki başarmak istiyordu. Maçtan önce Göztepe yönetimi emniyet tedbirlerinin alınması için girişimlere başladı. Tahmin edildiği gibi Salihli deplasmanında bu defa olay çıkmadı.

Salihlispor tam dört hafta sonra sahaları bakımda olduğu için Ramiz Turan Stadı'na çıkmıştı.
Stresli maça Göztepe hızlı başladı ve 5. dakikada Ümit'in golüyle 1-0 öne geçti. 1-0'lık sonuç Salihlispor taraftarlarını çılgına çevirmişti. Taraftarın baskısı üzerine Salihlili futbolcular strese girmiş ve usta golcü maçın düğümünü çözen ikinci golünü 67. dakikada atmıştı. Evet, Göztepe, Salihli galibiyetiyle bir ilki daha başarırken Altay maçı sonrasındaki yenilmezlik ünvanını da korumayı başarmıştı ve zirveye oturmuştu.

Artık zaman daralıyordu. Göztepe yarışta finişe yaklaşırken avantaj yakalamış, görüntüsüyle de göz okşamaya başlamıştı. Salihli maçı bir zafer maçıydı ama kazanılması gereken daha çok zaferler vardı. İşte bunlardan belki de en zoru Karşıyaka maçıydı.

Karşıyakalılar, ilk maçta iyi oynamasına rağmen yenilmenin üzüntüsü ve hırsı içerisindeydi. Taraftarlarına en azından bir galibiyet armağan edip, zor günleri geride bırakmak istiyordu. Maç yine Atatürk Stadı'ndaydı. Göztepeli futbolcular Atatürk Stadı'nı istemiyordu ama emniyet "güvenlik" açısından maçın Alsancak Stadı'nda oynanmasına izin vermiyordu.

Kaptan Metin Diyadin, yöneticilere "Atatürk Stadı'nda havamızı bulamıyoruz. İstediğimiz gibi oynayamıyoruz" diyordu ama yapacak bir şey yoktu.
İzmir derbisinde ilk maçta olduğu gibi iyi oynayan yine Karşıyaka, "şanslı" olan Göztepe'ydi. Gerçi Göztepe'nin de Ümit, Kurthan ve Metin Diyadin ile kaçırdığı yüzde yüzlük gol pozisyonları vardı ama rakip Karşıyaka hem görüntü olarak, hem pozisyon olarak daha etkiliydi. Melih ile bir penaltı kaçıran Karşıyaka, bir çok gol pozisyonunda ise şanssızlığının kurbanı olunca maç başladığı gibi 0-0 sona erdi. Sonuçta Play-Off mücadelesinde puan puandı ve bir puan Göztepe için çok önemliydi.
Çünkü, önlerinde Aydınspor gibi zorlu bir rakip vardı.

Evet, Göztepe Aydın'da kelimenin tam anlamıyla "final" oynadı. Binlerce taraftarıyla Aydın'a çıkarma yapan Göztepe'de İlkan'ın sakatlığı nedeniyle Teknik Direktör Ümit Kayıhan, Emre'yi ilk 11'e almış ve bu futbolcuya sağ kanatta görev vermişti. Burhan, defansa oturmuştu. Erkan ve Şevket ile de iyi anlaşıyordu. Bülent iyi bir çıkış yapmıştı. Defans sorununu çözen sarı-kırmızılılarda artık taşlar yerine oturuyordu ama teknik direktör Ümit Kayıhan, fizik, kondisyon eksiğinden söz edip bir an önce Play-Off'u garantilemenin ve ara dönemde çalışmanın planlarını yapmaya başlamıştı.

Öncelikle Göztepe'nin Aydınspor zaferini yaşaması gerekiyordu. Turgutlu ve Salihli'de ilki başaran Göztepe, yine bir ilki başarmak için Aydın'a gitti. Geniş güvenlik önlemlerinin alındığı maçta iki takım arasında tartışmalar yaşandı. İki takım taraftarları arasında taşlar, konfeti, bozuk paralar atıldı. Ama sahada centilmence bir mücadele vardı.

İki takım taraftarları tamamıyla maça konsantre olmuştu. Aydınspor, 10. dakikada Doğan'ın attığı golle 1-0 öne geçince Göztepelileri telaş sardı. 39. dakikada kimsenin beklemediği bir anda genç Emre, kornerden gelen topa öylesine iyi yükseldi ki, Göztepe'ye hayat veren golü attı: 1-1. Üç dakika sonrasında ise aynı futbolcunun yaklaşık 30 metreden bir şutu vardı ki, kaleye giden topu kaleci son anda kornere attı da Aydınspor rahat bir nefes aldı.

İzmirspor maçında kendi kalesine gol atan, kırmızı kart gören Emre, Aydın'da yeniden doğmuştu. Göztepe, rahatlamıştı. İkinci yarıda tam anlamıyla Göztepe'ye saldıran bir Aydınspor vardı. Ama Aydınspor, gol kaçırdıkça Göztepe cesaretleniyordu. Kayıhan, yorulan Ümit'in yerine Kurthan'ı oyuna aldı. Kurthan maçın son dakikasında attığı nefis golle topu ağlara gönderdiğinde Adnan Menderes Stadı adeta "Göz-Göz-Göztepe" sesleriyle inliyordu. Aydınspor şokta, Göztepeliler bayram yapıyordu. Sahada futbolcular uzun süre mahsur kaldılar. Tribünlerden atılan taşlara hedef olmak istemeyen Erkan, polisten aldığı kaskı kafasına geçirip soyunma odasına koştuğunda gazetecilere ilginç görüntüler çıkmıştı. Göztepe, bu galibiyetle büyük moral bulmuş ve belki de Play-Off'un biletini ucundan tutmuştu...

Ama kazanılması gereken iki maç ve alınması gereken 4 puan daha vardı ve rakipler Altay ile Ispartaspor'du...
Altay, Göztepe'yi ilk maçta 3-1'lik sonuçla hezimete uğratmıştı ama Göztepe de, o maçtan sonra hiç yenilmemiş 8 galibiyet bir de beraberlik almıştı. Kayıhanlı Göztepe, artık değişmişti. Şampiyonluğun gerçekte en büyük adayıydı. Bu maç farklı olacaktı.

Yine Göztepeli futbolcular istemeye istemeye gideceklerdi Atatürk Stadı'na... Gittiller. İyi oynadılar. Çok gol pozisyonu ürettiler ama gol atamadılar. 0-0'lık sonuçla yetinip Isparta deplasmanı için yola koyuldular..

Ve Göztepe Play-Off'ta...

Isparta'da Mustafa'nın altın golüyle ilk hedefe ulaşılmıştı. Sıra ana hedef, yani Süper Lig'e gelmişti

Aydın maçı öncesinde takımda bir telaş, bir telaşki sormayın. Sarı-kırmızılılarda futbolcular biribiriyle konuşuyor, birileri yanlarına geldiğinde ise susuyordu. "Deniz" lafı geçtiğinde ise sohbet hemen kapatılıyordu. Çünkü, kimse bu sırı dışarı vermeyecekti. Takım içerisinde böylebir karar alınmıştı.
Söz konusu olay Göztepe'nin gözbebeği Deniz'in hastalığıydı. 2-1'lik Aydınspor galibiyeti sonrasında Doktor Ali Gül'ün yanına giden ve "Çabuk yoruluyorum. Kendimi iyi hissetmiyorum" diyen Deniz'e Gül,"Gözlerin sararmış. Bence git bir tahlil yaptır" der. Tahlil yaptıran Deniz, sonuçları öğrenince acı gerçekle karşı karşıya kalır. Deniz'in tahlil sonuçlarında Hepapit B virüsüne rastlanılmıştır. Kayıhan, öğrencilerini toparlar ve "Bu kimseye söylenmeyecek. Kendi aramızda olayı kapatacağız" der...
Ancak, kötü haber tez duyulur misali Deniz'in Hepatit B olduğu ve sezonu kapattığı haberi konuşulmaya başlanmıştı bile.
Deniz, apar-topar hastaneye kaldırılmıştı. Bir tarafta Deniz'in hastalığı ile morali bozulan sarı-kırmızılı futbolcular diğer taraftan ligin en önemli maçlarından Isparta maçının hazırlıklarını sürdürüyorlardı. Çünkü, Play-Off'a çıkmaları bir anlamda bu maçın sonucuna bağlıydı. Yeni statü gereği Play-Off'a çıkan takım 1.Lig'e çıkmış gibi olacaktı. Süper Lig hedefi için bu ön şarttı. Kayıhan, futbolcularını bu maça motive etmekte oldukça zorlandı ve futbolcularını üç gün öncesinden Isparta'ya götürdü.
Isparta'da istediği ortamı bulamayan Göztepeli futbolcuların idman yapmaları engellenmeye çalışılmıştı. 3.Lig'den yeni çıkan Ispartaspor'da halk tam anlamıyla bu maçı bekliyordu olmuştu. Isparta bu maçı kazanması halinde Play-Off için avantaj elde edecekti. Bu Ispartaspor için de final niteliğindeki bir maçtı. Göztepe'nin kazanması demek ise matematiksel olarak artık hedefe ulaşması demekti.
Binlerce taraftar Isparta deplasmanına akın etti. Başkan Hamdi Türkmen, Levent Ürkmez, Hasan Elidemir, Özden Tüjüment, kısacası yöneticiler tam kadro halinde bu deplasmana geldi. Maç sabahı Kayıhan, oldukça telaşlıydı. Olayların çıkmasından çekiniyordu. Ancak, Isparta'nın daha önce İzmir'de görev yapan emniyet görevlilerinin araya girmesiyle tam anlamıyla güvenlik sağlandı.
Göztepe ilk maçta 0-0 berabere kaldığı Isparta'dan çekiniyordu. Çünkü, iyi bir defansı, güçlü orta sahası vardı. Kalecileri Mustafa ise çok agresif birisiydi. Tek problemleri forvetti. Göztepe maçında da öyle oldu. Başa baş, dişe diş bir mücadeleydi. Göztepe ilk yarısı 0-0 biten maçın ikinci yarısında az ama öz pozisyonlar buldu. Maçın 69. dakikası oynanıyordu ki, Abdi'nin pasıyla ceza alanına giren Mustafa, kaleci Mustafa ve Aydın'ın müdahalesine rağmen topa dokundu. Havalanan topun herkes auta gittiğini tahmin ederken, süzülen meşin yuvarlak Hakkı'nın müdahalesine rağmen ağlarla buluştu. Fizik kurallarına aykırı bir gol atmıştı adeta Mustafa. Bu altın gol Play-Off'u getiren goldü. Göztepe 1-0'lık sonuçla maçı kazanmasını bildi ve Play-Off'u garantiledi.
İzmir ayağa kalkmıştı, çünkü Göztepe Play-Off'taydı. Başkan Hamdi Türkmen ve arkadaşları kendilerini bir anda sahada buldular. Teknik Direktör Ümit Kayıhan ve futbolcular taraftarlarla bütünleştiler. Kayıhan, kendilerini alkışlayan Ispartasporlu taraftarlara jest yaparak pembe-yeşil çizgili Isparta formasını üzerine geçirmiş ve onları selamlamıştı.
İnanması zor ama maceralı yolculuk zaferle sonuçlandı ve Göztepe, Play-Off'a adım atmıştı.
Göztepe 1.Lig hedefine Play-Off'a kalarak ulaşmıştı ancak ana hedef Süper Lig'di. Bunun için de çok çalışmaları gerekiyordu. Ama hepsinden önce dinlenmeleri ve stresi üzerlerinden atmaları gerekiyordu.
Göztepe, prestij için çıktığı Turgutlu maçında rakibiyle 2-2 berabere kalmış, Bucaspor'a da yedek oyuncularıyla çıktığı maçta 2-1 yenilmiş ve tatile çıkmıştı.
Herkes tatildeydi ama Kayıhan çalışıyordu. Çünkü, Göztepe'nin en çok çalışmaya ihtiyacı vardı

Diyarbakır özel maçtan kaçtı...

Play-off'taki en ciddi rakibi, Göztepe'nin lige hazırlandığı Antalya'da hazırlık maçı teklifini geri çevirdi

Göztepe iyi yada kötü Eleme Grubu'nun bitimine üç hafta kala Play-Off'a kalmıştı. Bu kimilerine göre büyük bir başarı, kimilerine göre ise tesadüftü... Ama gerçek olan bir şey vardı; Teknik Direktör Ümit Kayıhan takımın birçok eksiği olduğunu söylüyordu. En büyük sorun ise fizik-kondisyon ve uyumdu. Bu nedenle çok çalışılması gerekiyordu.


Bu arada, Başkan Hamdi Türkmen'in, Kayıhan'a transfer sözü vardı. Önce Turgutlusporlu Deniz, Nazillisporlu Gani, Salihlisporlu Murat gündeme geldi. Hatta Turgutlusporlu Deniz için kiralık olarak prensipte anlaşma dahi yapıldı. Daha sonra bazı sorunlar çıkınca Deniz'den vazgeçildi. Antalya kampında iyi bir çalışma ortamı bulan Göztepe'de Teknik Direktör Ümit Kayıhan, "Kadrom iyi. Sadece alternatif futbolcu istiyorum" dedi. Birçok isim gündeme geldi ama daha önce Antalyaspor'dan talebesi olan Orhan'ı yönetime öneren Kayıhan'ın isteği kabul edildi. Yozgatspor'da şampiyonluk yaşayan Orhan ile Göztepe daha da güçlendi. Petkimli Korhan ve Çanakkale Dardanelli Yasir de kadroya alınan diğer isimler oldu.


Diğer yandan Göztepe, Antalya'da çalışıyor ama hazırlık maçı yapacak rakip bulamıyordu. Antalya 1.Amatör küme takımlarıyla oynamak zorunda kalan sarı-kırmızılılar rakiplerini 7-8 gollü farklı sonuçlarla yeniyordu ama Kayıhan'ın isteği, kendilerini zorlayacak bir rakiple oynamaktı. Tabii liglerin tatilde olması nedeniyle Play-Off'taki rakiplerinden Diyarbakır'a "özel maç" teklifi yapıldı. Göztepeli yöneticiler, Diyarbakır'ı kamp yaptığı Belek'te ziyaret ettiler.


Diyarbakırspor otelin sahasında çalışma yapıyordu. Karşılarında Göztepeli Mehmet Dinçer ve Fethi Yurttaş'ı gören Diyarbakırlı yöneticiler şok olmuşlardı. İdman bitiminde eski Göztepeli Aykut ve Hasan "Hoşgeldiniz" diyerek sarı-kırmızılılarla sohbete başladılar. Ardından Diyarbakır teknik direktörü ve yöneticilerin de katıldığı sohbette çay-kahve içilirken, Göztepe tarafı niyetini açıkladı:
"Sizinle maç yapmak istiyoruz"
Diyarbakırspor Teknik Direktörü Bahri Kaya, "Kusura bakmayın olmaz" diye kestirip atarken, nedenini şöyle açıklamaya çalıştı:
"Siz, Play-Off'taki en ciddi rakibimizsiniz. Yapacağımız maçta sakatlanmalar veya olaylar çıkabilir. Üstelik camialarımız da, bundan olumsuz etkilenir"
Göztepeliler her ne kadar "sorun olmaz" dese de, lafı geveleyen Diyarbakırlılar'a ısrar etmeyerek, otelden ayrıldılar.
Hazırlıklarını sürdüren Göz-Göz, Elazığspor ile Isparta'da oynadığı son hazırlık maçını 2-1 kazandı ve İzmir'e döndü. Kamp dönemi sona ermiş, fikstür çekilmişti. Göztepe'nin rakibi Hatayspor'du... Hatayspor çok iyi bir takımdı. Eleme Grubu maçlarının kasetleri getirildi, rakiple ilgili tespitler yapıldı.


Göztepeli futbolcular maç haftası Hatay ile yatıp Hatay ile kalktılar. Hedefi şampiyonluk olan bir takımın lige iyi başlaması gerekiyordu. Deplasman Göztepe için dezavantajdı ama kazanması halinde de, büyük bir avantaj yakalanacaktı. Nitekim öyle de oldu.


Göztepe, iki gün öncesinden gittiği Hatay'da çok iyi karşılandı. Hataylılar sahalarını Göztepe'ye açtılar, kampı ziyaret edip başarılar dilediler. Hatta Hatay ile Göztepe ter idmanını Hatay'ın sahasında birlikte yaptı. Sarı-kırmızılıların bir de sürpriz konuğu vardı. Göztepe'nin tarihindeki önemli isimlerden birisi Nazım Koka, kampı ziyarete geldi. Hatay'da yaşayan Nazım Koka, Göztepe'nin 1950'li yıllardaki Türkiye şampiyonu olan kadrosunda yer almış, büyük başarılara imza atmış eski bir Göztepeli futbolcuydu. 78 yaşındaki Nazım baba, karşısında YENİ ASIR Spor Yazarı Göztepe'nin eski futbolcularından Halil Kiraz ile Bayram Erbil'i görünce öyle mutlu oldu ki... Hatayspor'un da kuruluşunda hizmeti olan Nazım Koka, "Gönlüm sizinle. Maçınıza geleceğim" dedi. Ertesi gün Nazım baba maçtaydı ve çok mutluydu. Çünkü, Göztepe, Hatayspor'u ikinci yarıda Ümit ve B.Mustafa'nın attığı gollerle yenmeyi başarmıştı. Göztepe Play-Off'a çok iyi bir başlangıç yapmış, Hatay'a gelen taraftarlarıyla bütünleşmişti. Centilmen Hataylılar ise sarı-kırmızılı kafileyi alkışlarla uğurladı. Maçtan sonra bir Hataylı taraftarın Metin Diyadin ile arasındaki diyalog ise çok ilginçti. Bordo-beyazlı taraftar "Metin ağabey ben seni televizyondan tanıyorum. Seni çok seviyorum. Sen neredeysen ben o takımı tutuyorum!..."


Hataylı yöneticilerin stat çıkışındaki sözleri ise çok ilginç ve duygusaldı:
"İnşallah bugüne kadar başarılarını duyduğumuz Göztepe'yi Süper Lig'de görürüz"...


O hafta Diyarbakır Konya'ya 5-3, Elazığspor da İstanbul B.B.'ye 2-1 yenilmiş Altay ise sahasında Sivas'la berabere kalmış ve Göztepe lige zirvede başlamıştı.


Altay'a yine yenildiler

Herkes motivasyonun bozulmasından korkuyor, Hatay galibiyetinin henüz ilk haftadan oyuncuları rehavete sürükleyip sürüklemeyeceğini konuşuyordu. Çünkü, Göztepe'yi ligdeki en zor maçı olan Hacılar Erciyes bekliyordu. Ligin en çok koşan, genç ama kaliteli kadrosuna sahip olan Hacılar, Göztepe'yi korkutmuyor değildi. Herkes Eleme Grubu'nda rakiplerini eze eze geçen Hacılar'ın artık zor bir rakip olduğunu biliyordu. Göztepeli yöneticiler konuk ekibin yöneticilerini yemekte ağırladı bir sonraki gün ise çalışmaları için sahalarını verdi.


Maç günü gelip çattığında yürekler ağızdaydı, o gün Alsancak Stadı'na sarı-kırmızılılar "Buranın adı değişti. Burası Alsancak Cehennemi" yazılı pankartı astılar. Bu pankart, tüm Play-Off maçlarında tribünden inmez oldu. Göztepe maçın büyük bölümünde zorlandı ama taraftarının muhteşem desteği altında bir zafer daha kazanmayı bildi. Ümit'in 35. dakikada kaleciden söküp boş kaleye attığı gol hala zihinlerde. Ardından Mustafa Özsöğüt'ün golüyle Göztepe maçı 2-0 kazandı. Sarı-kırmızılıları kutlayan Hacılar yönetimi "İnşallah siz ve biz çıkarız" dediler. Göztepe, hem maç, hem de dost kazanıyordu. Rakipleri bile Göztepe'nin çıkmasını istiyordu.


Hatay ve Hacılar galibiyetlerinin sevinci sürerken, bu kez Göztepe'nin fobisi haline gelen Altay ile oynayacağı maç günü gelip çattı. Her iki ekibin yöneticileri arasında yapılan anlaşma gereği maç Atatürk Stadı'nda oynanacaktı. Zaten emniyet de böyle istiyordu. Evinde Sivas, deplasmanda Şeker ile berabere kalan Altay'ın sadece 2 puanı vardı. Göztepe maçından alınacak galibiyet onlara hayat verecekti ve nitekim yine gülen Altay oldu.


Göztepe, çok iyi oynadığı ve sayısız gol kaçırdığı maçta sahadan boynu bükük ayrıldı. 22 yıldır yenemediği Altay önünde bu kez de şanssızlığın kurbanı olmuştu.


Göztepe, Altay maçını kazanmayı çok istiyordu ama başaramıyordu. Sarı-kırmızılıların o güne kadar tek yenemedeği takım Altay'dı... Bu durum futbolcuları çok hırslandırmıştı. İşte o gün Metin Diyadin, Altay ile ilgili ilk yorumu yapmıştı:
"Sevinmesinler. İzmir'den iki takım çıkarmazlar. Ya Göztepe, yada Altay mı derseniz Süper Lig'e Göztepe çıkar!. Göreceksiniz...."

Ali Artuner için Süper Lig sözü

Başkan Türkmen, şampiyonluğu, Sivas maçı öncesi kaybettiğimiz "Moskova panteri"ne hediye edeceklerine söz verdi

Altay yenilgisi Göztepeli futbolcuların içine oturmuştu. Bir türlü yenilmeyi hazmedemiyorlardı. Bu durum sarı-kırmızılı futbolcuları çok etkilemişti. Ama o maç bitmişti ve yeni bir sayfa açılması gerekiyordu. Çünkü, sonuçta Altay'ı yenen değil, en çok puan toplayan Süper Lig'e alınacaktı. Kayıhan ise futbolcularını Sivasspor maçına motivie edemeyişinden yakınıyordu. Sivasspor maçına hazırlanan Göztepe, Altay maçını konuşuyordu. Oysa deplasmandaki bu maç en az Altay maçı kadar önemliydi.


Herkes Sivas maçının ne olacağına kafa yormaya başlamışken, ansızın gelen bir ölüm haberiyle sarı-kırmızılı camia yasa boğuldu. Ölümüyle sadece Göztepe'yi değil, tüm futbol kamuoyunu üzüntüye boğan kişi, sarı-kırmızılıların efsanevi kalecisi Ali Artuner'di... Göztepe ile Avrupa kupalarında destan yazan, Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Kupası zaferlerinin baş rol oyuncusu ve dönemin milli takım kalecisi Artuner, uzun süreden beri hastaydı. Zamanında, 20 yıl sahasında yenilmeyen Rusları yıkan milli takımımızın "Moskova Panteri" lakabıyla anılan efsena kalecisi, bu kez ağlatıyordu.


Ali Artuner'in cenazesinin uçakla İzmir'e geleceği haberini alan efsane takımın futbolcuları, hayata gözlerini yuman takım arkadaşlarını hava alanında karşılamaya gitmişlerdi. Futbolculuk yıllarında kazandığı zafer dönüşlerinde havaalanında, valilerin, belediye başkanlarının karşıladığı, sevenlerinin omuzlarına aldığı Artuner, bu kez yine omuzlardaydı. Ama bu kez ona karşı son görevini yerine getiren takım arkadaşlarının sırtında, ebedi huzura gidiyordu.

Türkmen söz verdi

Ne tesadüf ki, o gün de Göztepe kafilesi, Sivas deplasmanına gidecekti. Genel Müdür Ömer Dinçer, Teknik Direktör Ümit Kayıhan, Şakir Özkayımoğlu, Mustafa Fedai, Hüseyin Yenikaya, ve Menajer Mehmet Dinçer uçağı kaçırma pahasına Artuner'i son yolculuğunda yalnız bırakmayanların arasındaydı. Bir taraftan Göztepe'nin efsane kalecisi Ali Artuner'in cenazesi geliyor, diğer taraftan Göztepe Sivas deplasmanına gidiyordu. Hazin tablo gözyaşlarıyla doluydu. Ama yapacak bir şey yoktu. Artuner'e en güzel hediye Süper Lig'di. Başkan Hamdi Türkmen, Fikret Ünlü'nün de katıldığı cenaze töreninde o gün söz verdi:
"Süper Lig'e çıkacağız ve şampiyonluğu ona armağan edeceğiz.

Narlıdere'deki sahaya da onun adını vereceğiz"


Nitekim bir gün gelecek ve verilen sözlerin hepsi gerçekleşecekti. tabii birçok zorlu badireler atlatıldıktan sonra...


Şimdi dönelim Göztepe'nin Artuner için sahaya çıktığı Sivas maçına.


Bu maç hafızalardan silinmeyecek bir mücadeleye sahne oldu. Morali bozuk olan Göztepe, kötü oynamasına rağmen yenik duruma düştüğü rakibi karşısında usta ayağı Ümit'le skoru eşitlemişti. Ve herkesin maçın bu skorla biteceğini düşündüğü son dakikada Fikret'in golü sarı-kırmızılı tribünleri "goool" sesiyle ayağa kaldırdı, ama o da ne! Tertemiz nizami gole hakem "hayır" düdüğü çalmaz mı? İtirazlar nafileydi ama, futbolcuların hava alanında karşılaştıkları hakeme "Hocam galibiyetimizi engellediniz. Maç bitti. Yapacak bir şey yok. Ama ne olur söyleyin golde ne vardı?" sorusuna hakemin yanıtı hafızalandan silinmeyecekti: "Haklısınız, yanlış yaptım..."


Bir tarafta dram, diğer tarafta haksızlık ve adeta hırs küpüne dönen Göztepe, bir sonraki hafta Konya'ya patladı. Şampiyonluğun en büyük adayı Konyaspor karşısında şov yapan sarı-kırmızılılar rakibini İlhan, Ümit ve Metin Diyadin'in golleriyle 3-0 yendiler. Az bile attılar. O gün değil Göztepe'nin karşısında Konya, kim olursa olsun hiç şansı yoktu.


Konya galibiyeti Göztepe'yi gerçek havasına soktu. Güven duygusunu kazandırdı. Bir sonraki hafta da Şekerspor'u 3-1'lik sonuçla geçen Göztepe, zirveye kurulmuştu. Altay, Hatay'la, İstanbul B.B ise Sivas'la berabere kalmış, yakın takipçileri Diyarbakırspor, Hacılar'ı; Konya ise Elazığ'ı yenmişti. Ve uzun yıllar konuşulacak Diyarbakır maçının arafesine gelinmişti. Kayıhan, önceden Diyarbakır'da çalışmıştı. Karşılaşacakları güçlükleri biliyordu. Değil o Diyarbakır'dan galibiyet almak, puan bile çıkarmak çok zordu. Çünkü, çok stresli bir ortam vardı. Diyarbakır halkı artık tam anlamıyla Diyarbakırspor ile bütünleşmişti. Başarı için her şey yapılacaktı. Maçtan iki gün önce Diyarbakır'a giden Göztepe kafilesini Kervansaray Otel'in sahibi eski Başkan Mehmet İpek ağırladı. İlk günlerde idman yapacak saha konusu dışında hiçbir problem olmadı ama maç günü ortam iyice gergindi. Maçtan önce İzmir'den gelen gazeteciler sahaya alınmak istenmedi, tehdit edilip dışarı atıldılar. Kameralarındaki görüntüler silindi. Ümit Kayıhan aleyhine küfürler öylesine çok yoğun du ki Kayıhan, kafasını bile kulübeden çıkaramadı. Çıkardığı anda da kafasına su şişesi, konfeti, bozuk para yağıyordu.


Kısacası ortam o kadar gergindi ki, kimsenin yapacak bir şeyi yoktu. Her iki takım da sahaya çıktı. Diyarbakırlı ve Göztepeli futbolcuların birçoğu Fenerbahçe ve Göztepe'de daha önceden oynamanın samimiyeti içindeydi. Tribünde stres, sahada dostluk rüzgarları esiyordu. Göztepe'nin şampiyon kadrosunda yer alan Diyarbakırlı Aykut, maçtan önce işte öylesine gergin bir ortamda Göztepe yedek kulübesine giderek "hoşgeldiniz" dedi, üski arkadaşlarının tek tek ellerini sıktı. Dünya Fair Play ödüllü Aykut'a bu hareket o kadar çok yakıştı ki, ortam biranda yumuşar gibi oldu. Ama Diyarbakır bu maçı mutlaka kazanmak zorundaydı. Diyarbakır gol atamadıkça strese giriyor, tribün kaynıyordu. Hakem Mustafa Çulcu ile Kaptan Metin Diyadin arasında şu konuşma olmuştu:
METİN: - "Hocam, biz korkmuyoruz. Sen de korkma"
ÇULCU: - "Ben de korkmuyorum"
METİN: - "Göreceğiz"


Diyarbakır destanı

Bu kritik maçta altın golü atan oyuncu, "Futbol hayatı bitti" denilen Deniz olunca, sevinç daha büyük oldu

Teknik Direktör Ümit Kayıhan, herkesin "Futbol hayatı bitti" dediği Deniz'e Kombassan Konyaspor maçında 9, Şekerspor maçında 90 dakika görev vermişti. Deniz, oldukça zor günler geçirmişti ve hastalığını yenmişti. Takım arkadaşlarıyla bütünleşmişti. Bu inancın ve iradenin zaferiydi. Deniz, Play-Off Grubu'nun en önemli ve kritik maçının da kahramanı oldu.
Diyarbakır Atatürk Stadı'nda heyecan doruğa ulaşmıştı. Göztepe, puana razıydı ama işi çok zordu. Çünkü, müthiş stresli bir ortam hakimdi ve Diyarbakır yüklendikçe yüklenmeye başladı. Kaptan Metin Diyadin, Diyarbakır'da maçın hakemi Mustafa Çulcu'ya "korkmuyoruz" demişti ama hakem tüm takdir haklarını yine Diyarbakır'dan yana kullanıyordu...
Maçın 65. dakikası oynanıyordu ki, Mustafa, Ümit paslaşmasında Deniz, kaptığı topla ceza alanına sokuldu ve öylesine güzel bir gol attı ki, stat bir anda ölüm sessizliğine büründü.
Deniz'in golü ümitlendirmişti sarı-kırmızılıları... "En kötü sonuç, beraberlik" denildiği anlarda bu defa sahneye kaleci Bülent çıktı. Sakatlığına rağmen kalesinde devleşen Bülent, Hakikat ve Hasan'ın yüzde yüzlük gol şutlarını çıkardı. Maç bitiyordu ama bu defa Göztepelileri başka bir telaş sardı:
"Bu stattan nasıl çıkacağız?"
Gerçekten cevabı zor, düşündürücü bir soruydu bu...
Neyse, Göztepeli futbolcular polislerin koruması altında soyunma odalarına girmeyi başardı. Önce korku ile zafer sevinci arasında bocaladılar, içeriye girdiklerinde avazları çıktığı kadar bağırdılar:
"Gööözz...Göözzz... Göztepe!"

İzmir ayağa kalktı
Sadece futbolcular bağırmıyordu. İzmir'd,e ekranları başı önündeki Göztepeli taraftarlar da haykırıyordu. Sarı-kırmızılılar güçlükle kendilerini Diyarbakır Havaalanı'na attılar, İzmir'e geldiğinde ise "şampiyon gibi" karşılandılar.
İzmir inliyordu, Göztepe sesleriyle...
Bu, zaferin ilk habercisiydi. Galibiyet coşkusu uzun sürdü, konuşuldu ve yorumlar yapıldı.
Ama en az Diyarbakır maçı kadar önemli bir maç vardı önlerinde Göztepe'nin, İstanbul Büyükşehir Belediyespor... Rakip hırslıydı. Kazanmak istiyordu. Göztepe ise hala Diyarbakır maçındaydı. Kayıhan'ın sorunu "konsantrasyon"du. Çünkü, herkes İstanbul maçına "yener, geliriz" gözüyle bakıyordu.
Göztepe taraftarları ayağa kalmıştı. Büyük bir seferberlik başladı İstanbul maçı için... Binlerce taraftar İstanbul'a akın etti. Maçtan önce İstanbul Büyükşehirli yöneticilerle görüşmeler yapıldı, maçın İnönü Stadı'na alınması için. Ali Osman Renklibay, buna isteğe şiddetle karşı çıkmıştı:
"Maç İnönü Stadı'nda oynanırsa istifa ederim!..."
Renklibay, ligin son haftasında Diyarbakır maçının İnönü Stadı'nda oynanmasından rahatsız olmadı ve istifa da etmedi.

Korkulan başa geldi
Güneşin ilk ışıklarıyla İstanbul'a gelen ve Bayrampaşa Stadı etrafına yığılan Göztepeli taraftarlar saatlerce bu maçı bekledi. Bayrampaşa, Göztepeli taraftarların "Göz... Göz... Göztepe!" tezahüratlarıyla uyandı.
Her şey çok güzeldi. Ortam süperdi. Göztepe taraftarı sayı olarak da, destek olarak da rakibine fark atmıştı ama sahadaki futbolcular arasında böyle bir denge yoktu. Göztepe, İstanbul Büyükşehir karşısında bocalıyordu. Diyarbakır maçındaki o futbolcular gitmiş, yerine bambaşka bir takım gelmişti. 18. dakikada Cumhur'un attığı golden sonra sarı-kırmızılı takımın aklı başına gelmişti ama bu defa da şanssızlık ve kaleci Ahmet'e takılmıştı sarı-kırmızılı ekip...
Binbir güçlükle Diyarbakır'dan üç puanla dönen Göztepe, öylesine güzel bir ortamda İstanbul'a üç puan bırakıp dönmüştü geriye... Yolda büyük bir hüzün vardı, sarı-kırmızılılarda... Bir çuval incir berbat edilmişti.
Ne var ki Altay ile Diyarbakır berabere kalmış, Hacılar Erciyes de Kombassan Konya'yı yenmişti de Göztepe, bu yenilgiden fazla hasar görmedi.

Sıra geldi Elazığ'a
İlk yarının son maçı Elazığ maçı için geri sayım başlamıştı. Göztepeli futbolcular patlamaya hazır bir bomba gibiydi. Elazığspor maçı mutlaka kazanılmalıydı. Başka bir alternatif yoktu. Kayıhan, futbolcularına sık sık uyarılarda bulunmuş ve dikkatli olmalarını öğütlemişti.
Göztepe, Elazığspor dersini iyi çalışmıştı ve ertesi gün sınavını başarı ile tamamladı. Hem de birbirinden güzel 7 golle, tarihi bir sonuçla...
Elazığspor Teknik Direktörü İlyas Tüfekçi'nin "Puana değil, üç puana gidiyoruz" açıklaması yine aynı Tüfekçi'nin gol yemelerine rağmen hala ofansif futbol oynama sevdası sayesinde fark açılmış, Göztepe coşmuştu. 13. dakikada konuk ekipten Doğan'ın attığı gole, sarı-kırmızılılar gollerle karşılık verdiler ve Elazığ'ı 7-1'lik hezimete uğrattılar. O gün Ümit 2, Kurthan ve B.Mustafa 1'er gol atmıştı ama Kaptan Metin Diyadin'in birbirinden güzel üç golü vardı ki, herkes kaptanı ayakta alkışladı...
Göztepe ilk yarıyı bu muhteşem skorla zirvede tamamladı ve rakiplerine korku, taraftarına umut verdi...


Sürpriz haftaları

Üstüste iki maç kaybederek şampiyonluğu riske sokan Göztepe, Konyaspor galibiyeti ve Hatay'ın Diyarbakır'ı yenmesiyle sevindi

Göztepe, ligin ilk yarısını lider tamamlamıştı ve artık Süper Lig'e çıkması için sadece 9 final haftası kalmıştı. Her biri birbirinden önemli, önemli olduğu kadar da stresli maçlardı.
İkinci yarının ilk haftasındaki Hatayspor maçı da öyle oldu. Lig sonuncusu olmasına rağmen Hatayspor, sarı-kırmızılıları çok zorladı. Hatayspor'un başında ise Göztepe'yi iki sezon önce 1.Lig'e taşıyan Oktay Çevik vardı. Çevik, çok iyi tanıdığı Göztepe'ye karşı oyuncularını iyi hazırlamıştı.
Herkesin "Banko yeneriz" dediği Hatayspor, çok hızlı başladı maça. 17. dakikada Ayhan'ın attığı gol, Göztepe tribünlerinde soğuk rüzgarlar estirdi. Deniz'in 41. dakikada attığı gol kurtardı sarı-kırmızılıları bu büyük şoktan... İkinci devrenin ilk dakikasında Seyithan'ın golüyle ikinci şok yaşandı. Lig sonuncusu Hatayspor harikalar yaratıyor, Göztepe'ye ecel terleri döktürüyordu.
Metin Diyadin, 72. dakikadaki golüyle "gitti" denilen maçı çevirdi. Skor 2-2'ydi. Gol pozisyonları harcanıyordu. Kayıhan, son çare olarak İlhan'ı oyuna aldı, ondan medet umdu. İlhan, o gün maçın kaderini değiştirdi. Kornerden gelen topa öylesine iyi yükseldi ki, attığı golle bazı taraftarların deyimiyle "o gün Göztepeli oldu"...

Hacılar Erciyes virajı
Göztepe, Hatayspor engelini zorda olsa 3-2 ile aşmıştı ve önlerinde Hacılar Erciyes maçı vardı. Kazanması, en kötü ihtimalle berabere kalması gerekiyordu. Ancak Hacılar, kendi sahasında kimseye yenilmiyordu. Hacılar Erciyes yönetimi çok iyi karşıladı sarı-kırmızılıları. Modern tesislerini Göztepe'ye açtılar. Maç günü ise Kayserili taraftarlar Göztepe'yi destekleme kararı almıştı ve sarı-kırmızılı taraftarları Kayseri girişinde çiçeklerle karşıladılar.
Ancak, Kayseri ile Hacılar arasında İzmir'deki KSK-Göztepe rekabeti yaşanıyordu. Hatta, Hacılar taraftarları maçtan önce sarı-kırmızılı Göztepe taraftarlarını yanlışlıkla Kayserili diye taşlamış durumun farkına varınca gelip özür dilemişlerdi.
Hacılar maçı öncesinde sarı-kırmızılılarda İlkan'ın yokluğu nedeniyle Kayıhan Mehmet'i sağ kanatta oynatıyor, Zafer ise sol tarafta görev yapıyordu. Kalede Bülent, defansta Burhan, Erkan ve Şevket üçlüsü çok iyi bir çıkış yapmıştı. Ama o gün, gününde değildi, sarı-kırmızılı ekip... Daha önceden de söylediğimiz gibi Göztepe kötü gününde yakanlanmıştı Hacılar'a. Özgür'ün golüyle 1-0 yenik duruma düşen sarı-kırmızılıların gol çabaları sonuç vermeyince umut deplasmanı, hüzne dönüştü. Bir de üstüne üstlük son dakikalarda Zafer'in kırmızı kart görmesi işin tuzu-biberi olmuştu.
Hacılar deplasmanından pansız dönen Göztepe için kötü günler başlamıştı.

Atatürk Stadı krizi
Maçtan önce futbolcular, Teknik Direktör Ümit Kayıhan'a "Altay maçını Atatürk'te oynamak istemiyoruz. Alsancak'ta oynarsak kazanırız" dediler. Kayıhan da durumu yönetime iletti. İletti ancak, iki kulüp arasında Play-Off Grubu öncesinde yapılan bir protokol vardı. Gerçi protokolün "resmi" işlevi yoktu ama prestij açısından büyük engeldi. Sarı-kırmızılı yönetim maç haftasının başında yaptığı toplantıda, "Protokolü tanımayalım. Bizim için önemli bir maç. Maçı Alsancak'ta oynayalım" diye karar aldı. Gerçi yönetim içerisinde bu duruma karşı olanlar vardı. "Arkadaşlar altında imzamız var, yakışmaz" diyenlere rağmen "Maç Alsansak Stadı'nda oynansın" diye Altaylı yöneticilerle masaya oturuldu. Altay, duruma önce tepki gösterdi. Ardından Emniyet Müdürlüğü'nün "güvenlik açısından Atatürk" uyarısı üzerine Göztepe yönetimi yanlıştan döndü ve karşılaşma Atatürk'e alındı.

Altay havaya girdi
Sonuçta kazanan Altay, kaybeden Göztepe olmuştu. Altay yine Göztepe galibiyetiyle hayat bulmuştu ve havaya girmişti. Önce Hacılar'a, ardından da Altay'a yenilen Göztepe'de ise tedirginlik had safhaya ulaşmıştı. Hatta Başkan Hamdi Türkmen bile o gün arkadaşlarına, "Biz herhalde treni kaçıracağız. İlk 5 mücadelesi vereceğiz" diyerek ümitsiz konuşmuştu. Onu bu konuşmaya iten ise ligde kalan maçların zor oluşuydu. Üstüste iki yenilgi alan Göztepe o hafta Konya'ya gidiyordu. Konya'yı Konya'da yenmek zordu.
Takımını stresli ortamdan takımı uzaklaştırmak isteyen Ümit Kayıhan, kamp istedi. Nevşehir kampı, Göztepe'ye uğurlu geliyordu. Şampiyon olunduğu sezon da hazırlıklar Nevşehir'de, Dedeman Otel'de yapılmıştı. O gün uçakla Kayseri'ye giden ekip, otobüsün televizyonundan Kayseri'deki Gençlerbirliği-Fenerbahçe kupa finalini izlediler. Gençlerbirliği kupayı kazanmıştı. Otele giriş yapan ve odalarına çekilen Göztepeli futbolcular gecenin ilerleyen saatlerinde ise bir anda gürültüden ayağa kalktılar. Kupayı kazanan Gençlerbirliği kafilesi de Dedeman Oteli'ne gelmişti.
Bu ortamda Konya maçına hazırlanan Göztepe, bir gün sonra Konya'ya hareket etti ve kampa girdi. Konya'da ilk saatlerde her şey normaldi. O gün Hatayspor ile Diyarbakırspor arasında maç vardı ve Göztepe'yi çok ilgilendiriyordu. Hatayspor, maçı 2-1 kazandı. İşte bu haberden sonra Göztepeli futbolcular şunları söylediler:
"Konya'yı yenersek işi bitiririz"
Konyalılar Göztepe'yi çok iyi ağırladı. Ter idmanı için sahalarını verdiler ama yağan dolu nedeniyle idman yarım kaldı. Artık maç saati yaklaşıyor, stres doruk noktaya ulaşıyordu. Diyarbakır'ın Hatay'a yenilmesi Kombassan Konya'yı da çok ümitlendirdi.

Maç akşamı odalarına çekilen futbolcular Konya'yı nasıl yeneceklerini konuşarak istirahate çekilmek üzereyken dışarıdan gelen büyük bir gürültüyle yerlerinden zıpladılar. Ama otelin önündeki kızılca kıyametin nedenini anlamakta gecikmediler. Fanatik Konya taraftarları otelin önünde birikmiş, davullarla, zurnalarla tezahüratlar yaparak sarı-kırmızılıları rahatsız ediyorlardı. Güvenlik güçleri gelip fanatikleri dağıtıyor ama onlar gösteri yapan militanlar gibi bir yolunu buldukları anda yeniden otelin çevresinde toplanarak davul zurna eşliğinde Konya havasına yeniden başlıyorlardı. Hatta bununla da yetinmeyen bir Konya taraftarı, kapının önüne çıkan yöneticilere bile saldırmaya kalkıştı.

Daha sonra, bu olayları futbolcuların motivasyonu için Göztepeliler'in yaptırdığını da öne sürenler çıktı ama, sonuçta olan sabaha kadar gözüne uyku girmeyen futbolculara olmuştu.

Kentin elektriğini kestiler
Ertesi gün Konyalı yöneticiler, bu kez maça tüm Konyalılar'ın gelmesi için şeytanın aklına gelmeyecek bir yol buldular. Taraftarından yöneticisine her türlü hinliği düşünen Konyalılar'ın bu maçı ne kadar önemsedikleri ortadaydı. Zira maç tv'den naklen yayınlanacağı için stada gelecek taraftar sayısı azalacak diye, karşılaşma saati yaklaşırken kentte ışıklar sönüverdi. Anlayacağınız Konyalı yöneticilerin de ricasıyla elektrikler kesilivermişti. Ne talihsizlik (!), Konyalılar maçı artık ancak stattan izleyebileceklerdi.

Maç saati gelmiş ve Konya'da final için geri sayım başlamıştı. Göztepe kontrollü oynuyor, Konya ise ha babam saldırıyordu. İlk yarısı golsüz biten maçın ikinci yarısında Göztepe rakibi iyice çözmüştü. Derken yine o usta ayak sahneye çıktı ve Göz-Göz'ü ene geçirdi. Dakika 56 gol Ümit... Bu arada Konya tribünleri de boş durmuyor, "Yenemiyoruz bari dövelim" diyerek sahaya inmeye çalışıyorlardı. Hatta, bir Konyalı, güvenlik koridorunu da aşarak tribünden atladı ve Göztepe teknik patronu Ümit Kayıhan'a doğru koşmaya başladı. Tam yaklaşmışken yumruğunu sıktı ve vargücüyle Kayıhan'a yapıştırmak üzere üstüne atladı. Ama o da ne! Tehlikeyi son anda farkeden Antrenör Şakir Özkayımlıoğlu araya girerek adama bir sağ direk çıkarmasın mı? Ava giden avlanmış, ayakları yerden kesilen azgın fanatik iki seksen uzanmıştı.

Ardından Kurthan'ın düşürülmesiyle kazanılan penaltıyı Deniz gole çevirince Konya ikinci darbeyi aldı. Evet, mucize gerçekleşmişti. Göztepe, Konya'yı olaylı maçta yenerek umutlarını artırmıştı.

Sivas mucizesi
Konya maçı çok konuşulmuştu, ama 4-3'lük Sivas maçı gibi değil.
Sivas o gün hayatının oyununu oynadı. İlk maçta son dakika golü sayılmayan ve galibiyeti kaçıran Göztepe, son üç dakikada iki gol atıp zafere ulaştı. Ümit'in 11. dakikada attığı golle ümitlenen Göztepe, 22. dakikada Mehmet Ali, 25. dakikada Emin'in golleriyle 2-1 yenik duruma düştü. 35. dakikada Deniz'in penaltı golüyle skoru eşitleyen Göztepe, 45. dakikada Cafer'in golüne engel olmamadı ve devreyi 3-2 yenik kapattı. Göztepe için tehlike sinyalleri çalıyordu. Sivas beklenildiğinden dişli bir rakipti. Tribünlerden ise, hiçbir ididası olmayan Sivasspor'un canını dişine takarak oynaması karşısında "Bunlar teşvik almış" sesleri yükselmeye başlamıştı.

İkinci yarıda da farklı bir Göztepe yoktu ama Sivas farklıydı. Skorun üstüne yatıp galibiyeti tescillemek istiyordu. Ama ne varki 87. dakikada kalecinin elinden kaçırdığı topu kral Ümit, ağlara gönderdiğinde statta yer yerinden inliyordu. Skor 3-3 eşitlenmişti ki, 90'da Zafer'in unutulmayacak golü "gitti" denilen maç geri getirdi. 4-3'lük galibiyeti izleyen herkes artık aynı düşüncede birleşmeye başladı: "Ne olursa olsun bu takım Süper Lig'e çıkar"
Süper Lig'e çıktı ama son haftalarda oldukça büyük stresler yaşayarak.
Bir sonraki hafta başkente giden Göztepe, Şekerspor ile oynayacaktı. Lig'de iddiası olmayan Şekerspor rahattı ve hocaları "Göztepe'yi yeneceğiz" diyerek iddialı demeçler veriyordu. Kayıhan ve futbolcular sabaha kadar heyecandan uyuyamadılar. Maç öncesinde, Göztepe'ye Şekerspor'dan gelen Burhan ve İlhan eski takım arkadaşlarıyla konuşuyorlardı:
"Sizi yeneceğiz"

Daha önce Göztepe'nin kalesini koruyan ve şampiyonluk yaşayan Kaleci Ramazan ise sarı-kırmızılılara gözdağı veriyordu:
"Göztepe güçlü ve iyi bir takım ama bizimkiler çok formda"
Maçtan önce eski spor yazarı ve Göztepe sempatizanı olan DSP İzmir Milletvekeli Hakan Tartan kampa gelip futbolcuları ziyaret etti, moral verdi. Karşılaşma Bayrampaşa Stadı'nda oynanacaktı. Kayıhan, Tartan'dan ricada bulundu:
"Maçı 19 Mayıs'a aldırmak istiyoruz"
Tartan, Şekersporlu yöneticilerle görüştü ve stat problemini çözdü. Değil, Konya ve Sivas maçları, Göztepe için tüm maçlar artık final sayılırdı. Kaybedilecek bir puan dahi sarı-kırmızılıları yarı yolda bırakabilirdi. Ama Şekerspor maçına Göztepeli futbolcular çok iyi motive oldular. O gün tüm takım çok iyiydi. Özellikle iki gole imza atan Kral Ümit ve Kaptan Metin Diyadin. Maç 3-1 bitti ve Göztepe çok büyük bir avantaj elde etti. Çünkü, hem Diyarbakır, hem de İstanbul B.Şehir'le İzmir'de oynayacaktı. Rakipleriyle puan farkını arttırmış averajını da düzeltmişti.

Ama Diyarbakır ve İstanbul maçı tam anlamıyla kabus gibiydi. Diyarbakır'ı yenmek gerekiyordu ama sadece Diyarbakır'ı yenmek yetmiyordu.


Diyarbakır Atatürk'ü istedi
İzmir'deki Diyarbakır maçı çok stresli bir maçtı. Kadrosu en az Göztepe kadar güçlü ve kaliteliydi. Sivas maçında ağzı yanan Göztepe, ilk maçta yendiği Diyarbakır'ı mutlaka yenmeliydi. Futbolcular çok hırslıydı. Çünkü, Diyarbakır'da yaşananları hiç ama hiç unutmamışlardı. Ayrıca Diyarbakırlı yöneticilerin "Alsancak'ta değil, Göztepe'yi her yerde yeneriz" açıklamaları sarı-kırmızılıları hırslandırmıştı. Diyarbakır yönetimi kendilerinden uyanık yokmuş gibi, maçı Alsancak Stadı'ndan Atatürk'e kaydırma politikasına girişmişti. Bu ne pişkinlikti ki, kendi sahasında 15 Göztepeli taraftarı karga tulumba stattan atarak karakolda bekleten Diyarbakır yönetimi, şimdi binlerce taraftarını sokacak yer arıyordu. Ama Göztepe yönetimi ağır bastı ve noktayı koydu: Maç Alsancak'ta oynanacak.
Göztepe Genel Müdürü Ömer Dinçer, Diyarbakır kafilesini ziyaret için Büyük Efes Oteli'ne gitti. Diyarbakır Başkanı Adnan Öktüren, "Bizim 10 bine yakın taraftarımız gelecek. Maçı Atatürk Stadı'na almamakla ayıp ediyorsunuz!" deyince, efendiliğini bozmamak için zor sabreden Dinçer, "Siz Diyarbakır'daki maçta 10 taraftarımızın bile güvenliğini sağlayamadınız. Taraftarlarımız maç saatlerinde karakolda hapsedildi. Biz size 2 bin 500 kişilik yer veriyoruz, hala yaranamıyoruz. Ayıp eden hangi taraf acaba?" karşılığını verdi.

Bülent, Elidemir ve 2. Diyarbakır zaferi

Önce Sivas, ardından Şeker'i yenen Göztepe, puanını 31'e çıkarmış ve ligin bitimine üç hafta kala büyük bir avantaj elde etmişti. Diyarbakır, Hacılar Erciyes'i; Altay da Hatay'ı yenerek takibe devam ediyordu.
Diyarbakır maçı öncesinde Göztepe'nin kalecisi Bülent Ataman'ın sakatlığı düşündürüyordu. Özkan iyi bir kaleciydi ama maç eksiği vardı. Bülent'in oynaması takım arkadaşları için de motivason kaynağıydı ama doktorlar oynamasının imkansız olduğunu söylüyordu.
Bundan en çok Göztepe'nin doktor yöneticisi Hasan Elidemir rahatsızdı. Elidemir'i gece uyku tutmuyor, o yana dön bu yana dön derken kalkıp sigarasını yakıyor ve gecenin ilerleyen saatlerinde ikide bir Doktor Hilmi Aydınok'u arayarak bilgiler alıyordu. Ama sonuç değişmiyor, kimse Bülent'in forma giymesine ihtimal vermiyordu.
Hasan Elidemir ertesi gün dayanamadı ve Dr. Aydınok'u aradı ve birlikte Bülent'in ziyaretine gittiler. Tedavisi için geç saatlere kadar uğraştılar. Herkesin oynaması için seferber olduğu Bülent de çok duygulanmış, kendisini oynamaya şartlandırmıştı. Tedavisi ilerledikçe kendini daha iyi hisseden Bülent, tüm risklere karşı bu hayati maç için "Ayağım kopsa oynayacağım" dedi. Ertesi gün herkesin şaşkın bakışları arasında sahaya çıkan Bülent maç kadrosundaki yerini almış ve eldivenleri kimseye bırakmamıştı. Alsancak'ta o gün şölen havası vardı. Tribünler tamamıyla doluydu.
Diyarbakır Göztepe'ye müthiş baskı kuruyordu ama kaleyi örümcek gibi saran Bülent'in elini uzattığı hiçbir top sekmiyor, şeref tribünündeki Hasan Elidemir'in keyfi de her kurtarıştan sonra bir kez daha artıyordu. O gün Diyarbakır'ı iki sürpriz adam Mehmet ile Abdi yıktı.
Mehmet 42. dakikada öyle bir gol attı ki, zaten takımına müthiş bir destek veren Göztepe taraftarının "Goool" çığlıkları, stadı adeta Diyarbakırlılar'ın başına yıktı. Genç futbolcu estetik olarak tarihe geçecek golün ardından Diyarbakır yedek kulübesine doğru koşarak, kendileri hakkında ileri geri demeçler veren Diyarbakır Teknik Direktörü Güvenç Kurtar'a doğru "zafer yumruğunu" uzattı. Maçın son dakikaları oynanyordu ki, yine Mehmet gibi sürpriz bir isim Abdi, galibiyeti perçinleyen ikinci golü Diyarbakır ağlarına bırakıverdi.
Bu zafer sadece Mehmet ve Abdi'nin değil Göztepe taraftarı, yönetici ve futbolcularının zaferiydi. Galibiyette "Ayağım kırılsa oynarım" diyerek formasını giyen Bülent'in, onun tedavisi için sabahlayan Hasan Elidemir ve Dr. Aydınok'un payı büyüktü.
Diyarbakır, bu yenilgiyle derin yara almış, Altay ise Hacılar'ı deplasmanda farklı bir skorla yenmişti. Ayrıca Konya'nın deplasmanda Hatay'ı yendiği haberi tez geldi, stat koridorlarına...
Artık, zaman daralıyordu ve ligin son haftalarına girilirken stres doruğa ulaşıyordu. Yapılacak en küçük hata belki de koca sezona malolacaktı. Her ne kadar Göztepe'nin İstanbul ile evindeki maçı önemliyse, Altay'ın Diyarbakır deplasmanında oynayacağı maç da o kadar önemliydi. Gerçi Altay veya Diyarbakır'ın alacağı sonuçtan çok Göztepe'yi İstanbul'dan alınacak üç puan zafere taşıyordu. Ama iş ciddiydi. Eline kağıdı kalemi geçiren, her türlü alternatife göre puan hesabı yapıyordu. İstanbul da iyi takımdı. Ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir rakipti.
Muhteşem Göztepe taraftarı İstanbul B.B. maçında da tribündeki yerini almış, açık ve kapalı tribünde oturacak yer kalmamıştı.
Birçok Göztepeli o günden itibaren şampiyonluk şöleninin hazırlıklarına başlamıştı bile... Ama henüz ligin bitmediğini, İstanbul maçının kader maçı olduğunu söyleyenler de vardı, ama onların sesini duyan pek yoktu.
Kayıhan ve futbolcular da erken şampiyonluk havasından son derece rahatsızdı. Maç öncesinde futbolcular "kader maçı" için ısınırken tribünden efsane takımın futbolcuları sahaya çağırıldı. Tribünlerde Göztepe'nin unutulmaz futbolcuları Sadullah Acele (Sado) da vardı. Yoğun istek üzerine efsane takımın kahramanları sahaya indiler. O anda Nevzat Güzelırmak ve Nihat Yayöz kendilerini tribüne sürükleyenlere "Beyler bırakın. Takımın motivasyonunu bozuyoruz. Adamlar final maçına çıkacak" diyorlardı ama anlayan kim?
Ardından Metin Diyadin, söylene söylene saha görevlilerinin yanına geldi, "Ya kardeşim kesin şu müzik yayınını. Maça konsantre olamıyoruz!" diyerek çıkıştı.
İşte böylesine bir ortamda çıkıldı İstanbul B.B. maçına...
Maçtan önce seromonide Golcü Ümit İnal, İstanbullu meslaktaşlarına önce "Hoşgeldiniz, zor maç olacak" dedi. İstanbul B.B.'li futbolcular ise "Yok canım. Yenersiniz bizi. Buraya kadar getirmişsiniz!" diye konuştular. Ama maç başladığında rakip belki de sezonun en iyi futbolunu oynuyordu. Saha içerisinde hırçındılar. Göztepeli futbolculara kasti fauller yaparak onların kart görmesi için uğraştılar. Kısacası kimilerine göre rakip kaba tabirle "mamalıydı" yani teşvik primi almıştı. Kimilerine göre ise suçlu maçı şampiyonluk havasına sokarak motivasyonu zedeleyenlerdi. Ama sahada bir gerçek vardı, o da İstanbul, Göztepe'ye ecel terleri döktürüyordu. İlk yarısı 0-0 biten maçın ikinci yarısında ise rakip kalede gol arayan Göztepe, kalesinde gol gördü. Maçın 63. dakikası oynanıyordu ki, Ercan onbinlerce taraftarı şok eden golü attı. Alsancak Stadı ölüm sessizliğine bürünmüytü. Bu sonuç Göztepe'yi zora sokacak ve şampiyonluk hesaplarını alt-üst edecekti.
Bir hafta sonra Elazığ'dan alınacak bir yenilgi ise tüm sezona mal olacaktı. O Elazığ ki, İzmir'deki 7-1'lik yenilgiyi hazmedemeyen ve "Buraya gelecekler" diyerek tehditler savuran bir ekipti. Şampiyonluk neredeyse pamuk ipliğine bağlıydı. Dakikalar ilerliyor gol atmak için yırtınan Göztepe, strese giriyor top bir türlü ağlarla buluşmuyordu. Ümit'in bir şutu direkten dönüp, Kurthan yüzde yüzlük golü kaçırınca, tribünler de saç baş yoluyordu. Takım ne yapsa gol olmuyordu. Saha kenarında bir eliyle kalbini tutan ve bağırmaktan soluğu kesilen Teknik Direktör Ümit Kayıhan ise durmadan öğrencilerine haykırıyordu:
"Hücum, hücum... Hepiniz ileri gidin!"
Herkes ilerdeydi ama İstanbul da sahasına kapanmıştı. Futbolu çirkinleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Alacakları galibiyetin hiç anlamı yoktu ama bu kadar baskılı oynamanın nedeni de anlaşılmıyor değildi...
Artık maçın gitti gözüyle bakıldığı son dakikasına girilmişti. Son saniyeler oynanırken umudu tükenmiş taraftarlar stadı boşaltmak için yerlerinden kalkmışlardı bile... O anda soldan yapılan ortada İlhan'ın ıskaladığı top biranda Ümit'in önüne düştü. Açısı dar olmasına rağmen topu büyük bir soğukkanlılıkla düzelten Kral Ümit, bir ıstaka ustalığıyla topa öyle bir vurdu ki, o ana kadar adeta fizik kurallarıyla alay eden İstanbul B.B. kalecisi Ahmet, ağzı bir karış açık meşin yuvarlağın filelere gidişini izledi.
O anda yeniden şölen havasına dönen Alsancak Stadı'nda tanıdık tanımadık herkes bayramı kutlar gibi birbirine sarılmış son anda gelen puanı kutluyordu.
İşte o gol Süper Lig'in habercisiydi...

Alemin Kralı geliyooor
Efsane geri dönmüştü. Menderes Havalimanı'nda şampiyonu karşılayan Göztepeliler tek bir ağız olmuştu

Göztepe'nin İstanbul B.B. maçı sanki korku filmi gibiydi. Ümit'in son saniye golüyle gitmekte olan şampiyonluk son anda geri gelmişti... Altay'ın Diyarbakır'dan aldığı 3-0'lık yenilgi, Konya'nın 2-0'lık Sivas galibiyetiyle averaj hesapları başlamıştı.
Herkes elinde kağıt-kalem hesap yapıyordu: "Konya, Altay'ı yener, biz de deplasmanda Elazığ'a yenilirsek acaba aradaki dört gollü fark kapatılabilinir mi?"
Diyarbakır, İstanbul'da galip gelirse, biz de Elazığ'a deplasmanda yenilirsek, Altay acaba Konya'ya fark atar mı? Elazığ'dan alınacak 3-4 gollük yenilgi, Altay'ın Konya'dan alacağı farklı galibiyet acaba Göztepe'nin sonu olur mu? Sorular cevapsızdı...
Her biri final, her biri her sonuca açık maçlar vardı...
Kısacası Göztepe'nin yapacağı tek şey vardı. Elazığ'dan puan alacak işini garantileyecek, ya da işini ilahlara bırakacaktı...
Burhan ve Mehmet kart cezalısıydı.
Teknik Direktör Ümit Kayıhan, futbolcularını bu olumsuz tablodan uzaklaştırmak için hemen takımın Malatya'da kampa alınmasını istedi. Bu kamp iyi de oldu. Malatyalı yöneticiler Göztepe'yi çok iyi karşıladı. Elazığ maçına Malatyaspor'un otobüsüyle Malatya sahasında hazırlanan Göztepe'de stresli anlar yaşanıyordu. Herkesin kafası bir gün sonraki Elazığ maçındaydı. Gece Altın Kayısı Otel'de futbolcuların odalarının ışığı sönmedi.

O büyük gün gelip çatmıştı.
Neyse ki, yorgun düşen vücutlar güneşin ilk ışıklarıyla yataklarından kalktılar, soluğu otel lobisinde aldılar. Metin Diyadin, Erkan, Kurthan gibi tecrübeli oyuncular bile stresteydi.
Herkes işin ciddiyetini kavramıştı. Şampiyonluk dakikalarda, hatta saniyelerde gizliydi. Yönetim İzmir'den özel uçak kaldırmış ve Malatya'ya gelmişti. Uçak ve personeli bir önceki sezonda Galatasaray'ın şampiyonluğuna şahit olmuştu. Acaba, Göztepe'de büyük umutlarla gittiği Elazığ'dan bu uçakla şampiyon olarak dönebilecekmiydi?
Otobüslerle Göztepe'nin kamp yaptığı Altın Kayısı Oteli'ne gelen kafilede çok sayıda gazeteci, taraftar ve yönetici vardı. Başkan Hamdi Türkmen, futbolcuların bulunduğu otobüse bindi ve Malatya'dan Elazığ'a yolculuk başladı.
Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu.
Yolda giderken herkes Elazığ'da nelerle karşılaşacaklarını düşünüyorlardı. Acaba, olay çıkar mıydı? Acaba, Elazığlı yönetici ve futbolcular Göztepe'yi nasıl karşılayacaktı?
Elazığ'a girildiğinde, hatta stada girişte herkesin kalbi hızla atıyordu...
Ama o da ne?
Ortalık sakin, stadın etrafı boş... Ne kafileye saldıran fanatikler, ne polis, ne de el-kol hareketi yapan taraftarlar var...
Hatta sırtında Elazığ formasıyla Göztepe kafilesini alkışlayan, Metin Diyadin'e "Ağbi ne olur imza versene" diyen insanlar...
Bir anda yay gibi olan sinirler gevşedi, kasılan suratlar gülümsemeye başladı.
Stat girişinde de Göztepe'yi karşılayan yöneticiler vardı:
"Kırıldık" diyorlardı, sarı-kırmızılılara...
"Neden Malatya'da kamp yaptınız. Biz size kamp yeri ve saha ayarlamıştık. Olay çıkar diye mi, çekindiniz?. Biz Elazığspor'uz. Sizin İzmir'de bize yaptığınız konukseverliği unutur muyuz?" diyorlardı...
Elazığspor Teknik Direktörü Şeref Tutaş ile Göztepe Teknik Direktörü Ümit Kayıhan ile biraraya geldi başarı diledi. Tutaş, "İyi ki İstanbul'a son anda o golü attınız. Yoksa burada hiç şansınız yoktu" diyordu.
Elazığlı ve Göztepeli futbolcular maçtan önce bol bol sohbet ettiler. Gerilimli geçeceği sanılan maç dostluk havasına bürünmüştü. Gerçi her şeye rağmen Göztepeli futbolcular gergindi. İstanbul B.B. maçından önce de öyle değilmiydi?. Rakip futbolcular "Yenersiniz" demişlerdi ama onlara kök söktürmüşlerdi. Göztepe, gebeğini kendisi kesmek zorundaydı ve öyle de oldu. Maçın ilk 15 dakikalık bölümünde Elazığspor öylesine müthiş bir baskı kurdu ki, Osman'ın şutunda kaleci Bülent'in eline çarpan top ağlara gidiyordu ki son anda yön değiştirip kornere çıkmıştı. Hakan ve Alper'in pozisyonları ise sarı-kırmızılıları iyice sindirmişti. Göztepe, rakip sahaya gitmiyordu bile... Ansızım hava kapandı, kara bulutlar çöktü Elazığ Atatürk Stadı'nın üstüne... Ardından müthiş bir rüzgar ve şiddetli yağmur... Günlük güneşlik hava yerini korku filmi mekanına çevirmişti sanki... Rüzgarı arkasına alan Elazığ ardarda şutlar çekiyor, Göztepe'yi mucizeler koruyordu. Güneş, fırtına, rüzgar derken maçın ilk yarısı sona erdi. İlk yarıda Diyarbakır'ın 3-0 galip olduğu, Altay ile Konya maçının ise 2-2 sonuçlandığı haberi geldi stada. Yağmur yağıyor, rüzgar esiyor stres arttıkça artıyordu. Sarı-kırmızılı futbolcuların mutlu sona ulaşması için artık dakikalar sayılıydı. İkinci yarıda rüzgarı arkasına alan Göztepe, rakibin baskısından yorulmuştu ama mucadeleyi bırakmıyordu. Beraberlik Göztepe'ye yetiyordu ki, maçın son dakikalarında Kurthan'ın nefis pasında Tayfun, Elazığ'ı yıkan, Göztepe'yi Süper Lig'e çıkartan, İzmir'i ayağa kaldıran golü ağlara gönderiyordu. Elazığ Atatürk Stadı'nda artık Göztepe rüzgarları esiyordu. Hakem Sadık İlhan'ın düdüğüyle saha biranda karıştı. Sarı-kırmızılılar Türkiye'yi ayağa kaldırdı. Göztepeliler şampiyonluk turunu statta attılar. Elazığlılar ayakta alkışlayıp şampiyonu İzmir'e uğurladılar. O dakikalarda ise İzmir'de muhteşem bir kutlama vardı. Bayrağını alan sokaklara koşuyordu. İzmir'den gelen telefonlarda İzmir trafiğinin kilitlendiği, onbinlerce insanın sokaklara döküldüğü söyleniyordu. Levent Ürkmez, Feyyaz Gülmen, Abdül Batur, Ömer Dinçer, Hasan Elidemir, Bülent Maro, Ümit Kayıhan, Şakir Özkayımoğlu, Mustafa Fedai, Hüseyin Yenikaya, Malzemeci İlyas Sağır, Mustafa, Masör Mehmet ve Victor ve yüzlerce taraftar o küçücük soyunma odasına nasıl da sığmıştı...
Ardından bir kulübün şikayeti nedeniyle Deniz'in askerlik şubesine götürüldüğü haberi geldi Göztepe kafilesine...
Sarı-kırmızılı futbolcu ve yöneticiler şok yaşadı. Başkan Türkmen araya girince sorun çözümlendi. Yakşalık 1 saat Deniz'i bekleyen şampiyon, Deniz'i alıp hava alanına gitti. Uçak sarı-kırmızı renklerle donatılmıştı. Büyük bir coşku yaşanıyordu. Şampanyalar patladı, şampiyonluk şarkıları söylendi. Uçak korkusunu yenen Hasan Elidemir, pilot kabinine girip uçağı yönetimi devraldı uzun süre. Başkan Türkmen ve o deplasmanda Göztepe'yi yalnız bırakmayan Bucaspor Başkanı Yusuf Muhafız, eline peçete alıp KSK Başkanı Önder Baysoy'a gönderme yaptılar.
Şampiyonun uçağı Adnan Menderes Hava Limanı'na indiğinde ise hem uçaktakiler, hem de alanda bekleyen on binlerce taraftar aynı şeyi söylüyordu:
"A-le-min kra-lı geliyoooor, geliiiyoooor...."


GÖZTEPEM

Bitti artık Göztepem İkinci Lig yazgımız
Uyandık uykudan gerçek oldu rüyamız
Çektiğimiz ızdırap, bitti artık acımız
Alev alev tutuştu Göztepe aşkımız

Göztepedir şarkımız, Göztepedir marşımız
Avrupaya ün salıp, yayılmıştır şanımız
Sevdalıyız rengine Göztepedir aşkımız
Mazideki şerefin başımızda tacımız

Göztepeli doğarız, onu sevmek andımız
Onurluyuz yıllarca kirlenmedi anlımız
Gazi olduk maçlarda helal olsun kanımız
Seni seven Göz-Göz'lü canımızdır canımız

Nezihi Altıok
Emekli Göztepe Kulüp Müdürü

Sinan GENÇ

*Bu metin şampiyonlıuğun ardından Yeni Asır'da çıkmış olan Sinan GENÇ'in yazmış olduğu yazı dizisinden alınmıştır.

YORUMLAR

KÖŞE YAZILARI

  • İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var? İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var?
    Written by Oguz Resat Sipahi 10 May 2020
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Hangi takımın daha çok taraftarı var? Bu soru çok iç gıdıklayan bir soru biliyorum. Pazar Pazar maçlar da yok. Nereden aklıma geldi diye sorarsanız Dövletimiz sağolsun. İnstagramda Kumluca-Olimpos alanının yüce Dövletmiz tarafından 1. derece sit alanı konumund...
  • Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik...
    Written by Oguz Resat Sipahi 12 Nisan 2020
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk *Ülkemizde 1098, dünyada 108.319 kişiyi covid19'un kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... *Ne mutlu bizlere değil ki ülkemiz, covid19 açısından müreffeh ülkeler düzeyini yakalama ve aşma yolunda koşar adımlar ile ilerliyor... Yine de arada iyi şeyler de var...
  • Gözyaşları... Gözyaşları...
    Written by Oguz Resat Sipahi 21 Nisan 2019
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Uzun zamandır yazasım gelmiyordu ligin ilk devresinde yazacak birşey yoktu pek, ya da dünyevi dertlerden yazasım gelmedi... Ligin ikinci devresinde de yazasım gelmedi bu sefer çoğunlukla dünyevi ailevi dertlerden... Dünkü gözyaşlarına kadar... Taraftarımızın,...
  • Göztepe TEK Büyüktür. Göztepe TEK Büyüktür.
    Written by Özkan Cengiz 28 Nisan 2018
    Özkan Cengiz ozkan@ozkancengiz.net Göztepe TEK Büyüktür. Yıllar önceydi amatördeydik, takıma tribünlerin yoğun tepkisi vardı, hoca ve oyuncular fazlaca tepki alıyorlardı. O günlerin yöneticileri ile bir araya geldik. Şaşkındılar, bize nasıl profesyonel çalıştıklarını anlatıyorlardı. Video analizler...
Diğer yazılar:

Diğer başlıklar

Twitter