Bir balık, okyanusta ne kadar yüzerse yüzsün, suyun sonu yoktur, onun için.
Bir kuş, gökyüzünde ne kadar uçarsa uçsun, havanın sonu yoktur, onun için.
Gel gör ki, ne kuş havayı ne de balık suyu taa ilk yaratıldıklarından bu yana terk etmemiştir.
“Bu kadim Zender’s’i, bir grubun nasıl tek vücut halinde işleyen bir sisteme dönüştürülebile-ceğinin ipucunu veren, müthiş bir hikmet taşır.
Balıklar nasıl uçamaz, filler nasıl rock’n roll çalamazsa, sen de takımın var olan gücünün ötesinde ondan hayali bir şeyler beklememelisin.
Her ne kadar kartallar yüksekten uçsa, hatta hatta cennete yakın yakın yerlerde dolaşsalar da, bununla birlikte dünyayı da hep açık seçik berrak bir şekilde görürler.
Başka bir ifadeyle insan, her şeyi hayal edebilir. Gerçeğe döndüğünde elde ne varsa, onunla yetinmek zorundadır. Aksi halde sadece zaman kaybeder.
Takım, yapmak istediğin şeye inanmaz. Ve neticede herkes hedefine ulaşamamış, hayal kırıklığına uğramış bir halde, ortada kalakalır.
Vizyonun, sahip olduklarınla makul bir şekilde örtüşüyorsa, simya zaten ortaya çıkacak, takım bireysel yeteneklerin çok ötesinde ortak bir güce sahip olacaktır.
Mantığa her ne kadar uymasa da insanın elindekine razı olması demek, özgürlüğün kapısını ardına kadar açması demektir. Hepsinden önemlisi de vizyon, kesinlikle tek bir adama ya da kadına yüklenmemelidir.
Gruptaki her bir kişinin vizyonu sahiplenmesiyle ancak hayaller gerçek olur. Takımın vizyonunu gerçekleştirme noktasında başarıya ulaşmanın yolunun ilk olarak MİCHAEL JORDAN’ı kazanmaktan geçtiğini biliyordum. Michael, takımın lideriydi. O programa uyarsa, diğerleri de onun gibi yapardı.”
Ortalık, şike muhabbetleriyle toz duman. Kafalar karışık. Okuyucunun keyif alacağı bir şeyler yazmak zor şu sıralar. Üst satırlarda okuduklarınız, ünlü NBA coach’u Phil Jackson’ın “Kutsal çemberler” isimli kitabından bir bölüm.
Baktım işe yarar bir şeyler beceremiyorum, kopya çektim. Emeksiz bir durum ama umarım beğenirsiniz. Esen kalın.
Bülent Buda-Milliyet