Bülent Buda-Milliyet
Futbol yöneticiliği netameli bir uğraş. Kendi işlerini başarıyla yürütenler, oraya gelince tekliyorlar. Neden? Çünkü kendi işlerinde profesyonel; kulüp yöneticiliğinde ise amatörler. Bu bağlamda paradoks amatör halleriyle frofesyonellerin seçimlerini yapıyorlar ve çoğu zaman da düş kırıklığı yaşıyorlar. Her düş kırıklığında da faturanın dibindeki rakam büyüyor. Ödemesi de kulübe düşüyor.
Yöneticinin işyerine alacaklısından bir icra kararı gelmesi, onun için kara bir lekedir. Ama kulüplere icra gelmesi ‘olağan’dır. Kimsenin de pek fazla umurunda değildir.
Batı’da ‘sportif direktörlük’ denen kurum, bu amatör yöneticilerin arızalarını engellemek ereğiyle oluşturulmuştur. Bizde de bazı kulüpler, kimilerine sportif direktör deyip, kurumsallaşma türküleriyle yola çıktı. Ancak sportif direktörlük tanımını iyi bilmediklerinden, içini dolduramayıp çuvalladılar!
Yazdıklarımla futbola parasını, zamanını koyup yaranamayan amatör yöneticileri bilgisizlikle, donanımsızlıkla tanımlayıp aşağıladığım anlaşılmasın. Tersine onlar için gerçekten üzülüyorum. Ama artık lütfen birşeylerin de farkına varsınlar. Onlar, oluşan bu sorumlu durumda çile çekerken, piyasa simsarları ceplerini dolduruyor. Herkesin alacağının güvenceye bağlandığı bu sistemde de olan kulüplere oluyor. Ne mi oluyor, anlatayım, benim işim İzmir’le... Göztepe, yıllar sonra iki kez Süper Lig’e çıktı, sonra amatör kümeye indi. Şimdi, holdingle ve profesyonellerle tırmanışta. İzmirspor’un; malvarlığı, tesisleri, kira gelirleri vardı.
Amatörce yönetildi, amatör kümeye indi. Ne olacağı da belli değil. Altınordu, amatöre indi, çıktı, şimdilik, bulunduğu yerde idare ediyor.
Altay ve Karşıyaka, Victor Hugo günümüzde yaşasaydı, ‘Sefiller’i ikinci kez hem de beş cilt yazardı, muhtemelen o da yetmezdi. Diyeceğim o ki amatör anlayışla profesyonel işler yönetilemiyor. “Yönetiriz” diyorsanız durum ortada. Kral çıplak, üşüyor?