Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
“1919 senesinin 19.günü Samsuna çıktım. Genel vaziyet ve manzara: Osmanlı Devletinin dahil bulunduğu grup, Harbi Umumi’de mağlup olmuş, Osmanlı Ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir müterakename imzalanmış. Büyük harbin uzun seneleri zarfında, millet yorgun ve fakir halde….
Vaziyetin dehşet ve vahameti karşısında her yerde mıntıkada bir takım zevat tarafından mukabil kurtuluş çareleri düşünülmeye başlanmış idi…
Efendiler, bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da milli hakimiyete dayalı, kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti tesis etmek,
Bu karanın dayandığı en kuvvetli muhakeme ve mantık şu idi: Esas, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla temin olunabilir. Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, bağımsızlıktan mahrum bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye layık olamaz …”
Bugün söze Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün her satırı ayrı bir yaşam kılavuzu olan eseri “Nutuk” ile başladım. Çoğu kimseye Göztepe ile ilgili bir yazıya bu kadar büyük bir anlam yükleyerek başlamak şaşırtıcı gelebilir ama ben hayatımda zorda kaldığımda hep Nutuk’un belli kesimlerini okuyarak dinlenirim. Ve bu rehabilitasyon süreci sonucunda fark ederim ki Atam bana hep bir yol göstermiş. Bu sabahta güne böyle başladım.
Büyük önder giriştiği büyük mücadelenin sebeplerine, mücadeleyi yapma kararını alışını, mücadelenin şekline ve ulaşmak istediği hedefe böylesine detaylı bir eserde çok az verir esasında. Düşünün mücadeleyi cephe cephe anlatan binlerce sayfa metni günlerce kürsüden okumaktan imtina etmeyen lider, yola çıktığı günkü durumu başlıca paragraflarını yukarıya aldığım 3-4 sayfada özetler. Bu bilinçli bir tercihtir çünkü olan olmuş yapılması gereken, ders alınması gereken örnek alınması gereken bundan sonrasıdır.
Şimdi bugün itibariyle nasıl olduğunu anlamasak ta ligin ikinci yarısının başlangıcı olan bugün bizde gireceğimiz bu büyük mücadele ile ilgili bir şeyler söylemek, tespitler yapmak zorundayız.
Vaziyet ve manzaraya bakar isek;
Ülkemiz, ekonomik olarak oldukça sıkıntılı günlerden geçiyor, hayatın her alanında her sabah yeni sürprizlerle karşılaşıyoruz. Lüksten geçtik insan olmanın en temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geliyoruz. Bu ülkenin her kesimindeki insan artık kendi toplumsal konumuna göre dünyadaki yüzlerce ülkeden daha kötü şartlarda yaşıyor. Burada tabi ki en alt gelir grubundaki insan yaşamsal ihtiyaçlarını yerine getirmekte zorlanıyor. Ama ülkede ki fabrika sahibi insanda, fabrika sahibi olmanın getirdiği hayat seviyesinde yaşayamıyor. Eldivenden merdivene fakirleşiyoruz. Evlerimiz arabalarımız şirketlerimiz tabir yerindeyse tüm varlıklarımızın pul kadar değeri kalmıyor. Ve buna bağlı olarak her birey koruma iç güdüsü ile hareket ediyor. Mevcut gelir düzeyini, mevcut varlık düzeyini, mevcut yaşam düzeyini koruma iç güdüsü ile yaşıyoruz. Bu her kesimden taraftar için de, futbolcular içinde, yöneticiler içinde, başkanlar içinde, yatırımcılar içinde en nihayetinde bu kişilerin oluşturduğu, kurumlar, kulüpler, camialar içinde böyle…
Türk futbolu, süre gelen yıllar boyu yönetimsel olarak her gün sömürülen, güçsüzleştiren, kaynakları fütursuzca harcanan Türk futbolu bu güçsüz yapısı ile pandemi ve üstüne ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sürece girmek zorunda kaldı. Bu sebeple sayfalarca yazabileceğimiz durumu tek kelime ile özetlersek tükendi. Artık ne gelirleri gelir, ne yöneticileri yönetici, ne kulüpleri kulüp, ne hakemleri hakem, ne ligleri lig, ne yarattığı futbol futbol. Topyekün bir çöküş topyekün bir yokoluş yolculuğu…
Göztepemiz, bardağın boş tarafına bakar isek, ligde en alt sıralamada, tarihsel lig istatistiği ile ilk yarı puanına göre düştü düşecek, bir takım futbol otoritelerine göre yetersiz bir kadro, ligi bilmeyen bir hocaya sahip, yönetimsel olarak camia içerisinden veya tarihinden bir yönetim hafızası veya finansal kaynak yaratamadığı için kurumsal bir yönetim anlayışına sahip değil kaynağı tek başına sağlayan Başkan ve onun görevlendirdiği profesyoneller tarafından ellerinden geldiğince yönetiliyor.
Pekiyi Ülke, Türk futbolu ve Göztepemiz bu durumunda iken umut hiç mi yok, tabi ki var. Yol göstericimiz Nutuk’ta da ifade edildiği üzere umudu yaratan en kuvvetli muhakeme ve mantık şu : “Göztepe’yi Göztepe yapan, tarihte hiçbir kulübün gidip te gelemediği yerlerden koşa koşa geri gelmesini sağlayan BİRLİKTELİK GÜCÜ”
Bugün bu yazıdaki tercihim neden bu haldeyizi yazmak ve bunu diğer bütün şartlardan ari Göztepe özelinde yazmak isteseydim. İnanın sayfalarca yazı yazabilirdim. İşte Başkana, Yönetimlere, Hocalara, Futbolculara, Camia ileri gelenlerine, Taraftar derneklerine, Sosyal medya sayfalarına, eski yılları yaşamış münferit Göztepelilere, yeni yetme Göztepelilere uzun uzun yazardım. Ama Göztepe'mize ne faydası var.
Bugün artık şartlar ne olursa olsun, diğeri ne yapmışa takılmadan elinden geleni yapma günü. Şunu anlamak zorundayız. Düşersek en büyük nedeni hepimiz esasında biz haklıyız diye birbirimize sövdüğümüz için düşeceğiz.
Anlamamız gereken bir diğer önemli gerçekte Ülkenin ve Türk futbolunun bu minvalde devam edemeyeceği ve her ikisinin de dipten güç alarak yeniden yükselişe geçeceğidir. Bugün biz hareketlerimizle kararlarımızla şuna karar vereceğiz. Bizden bağımsız şartlar yükselmeye başladığında biz yükselen parçadan kopup dipte mi kalacağız, yoksa konum ve gücümüzden dolayı ayağımıza bağlı taş yükselmeye başladığında biz onunda üstünde yükselerek yüzeye ilk ulaşan mı olacağız.
Bildiğimiz kadarıyla bu yazının yayınlanmasından yaklaşık yarım saat sonra stadyumda sosyal medya sayfaları ile bir toplantı olacak, yarın saat 16:00 da ligin ikinci yarısı başlıyor. İki büyük fırsat bir araya gelmek birlik olmak bunu herkese ve herşeye göstermek bu büyük mücadeleye şartlar ne olursa olsun hep beraber kalkışmak bizlerin Göztepemize karşı tarihsel borcudur.
Yarın 15:30 da;
Sahada ısınan ilk 11 yedekler, kadroya giremeyenler, hocalar, görevliler, masörler vb akla gelecek her takım unsuru ceza sahası çizgisine geldiğinde,
Protokol de localarda yer alan Sn. Sepil, Sn.Papatya olmak üzere tüm yöneticiler, idareciler, profesyoneller, gönüllüler akla gelecek tüm yönetim unsurları protokol tribünün en ön çizgisine dizildiğinde,
Tüm taraftar grupları, taraftar önderleri, eskiler yeniler akla gelecek tüm tribünün etkili kişileri, ve onların arkasında onbinlerce Göztepeli istiklal marşı okur gibi disiplinle tek çizgi tek yürek olduğunda,
Hep beraber son nefesi verir gibi Göz Göz Göztepe diye haykırarak bir olduğumuzda…
Bu büyük gövde gösterisi ligde kalmanın yarısını başarmak olacaktır.
Herşey Tek Büyük Göztepe İçin
Alayına İsyan İnadına Göztepe
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.