Suavi Yardımoğlu-9 Eylül
Kısa bir süre önce CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel, bir soru önergesi verdi. Soru önergesinde 5 “okkalı” soru yer alırken, ülkemizdeki amatör ve profesyonel kulüplerin sayısı, engelli kulüpleri, bakanlığın spor kulüplerine katkısı, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okulların spor salonlarının kulüpler tarafından kullanılması, salon yetersizliği ve spor salonlarının sayılarının arttırılması ve kulüplere verilen destek sorgulandı.
Meclisten ne yanıt gelir bilinmez?
Sporun siyasetten soyutlanması her zaman önceliğimiz olsa da, bazı kesimlerin siyasi güçlerini dilediği gibi kullanıp, özellikle İzmir’in bu alanda öksüz kalmasını her zaman yadırgadık.
O yüzden, ortalama bir İzmirli’nin vekillerinin yarısını dahi tanımadığı kentimizde; Yüksel’in gösterdiği çabayı kutlamak gerek.
Önümüzde kulüplerin sorunları dağ gibi büyürken, ruhen ve bedenen sağlıklı bir nesil yetiştirmeyi düşlediğimiz okullardaki sorunlar da çözüm bekliyor.
İktidarın Maarif Politikası, türbanı ilkokullara sokmanın zafer sarhoşluğunu yaşarken, gençler arasında uyuşturucu giderek yayılıyor.
Gençleri zararlı alışkanlıklardan koruyacak, onlara bir yaşama kültürü, dünya görüşü, disiplin ve sistem aşılayacak tek panzehir ise spor.
Ancak okullardaki spor alışkanlığı ve yarışmacı ortam yerini birer formaliteye ve sinsi bir zaman aşımına uğratıp yok etme düşüncesine bırakıyor.
Beden Eğitimi dersleri ortaokullarda haftada iki saat, ayrıca öğrenciler iki ders de seçebiliyor. Ama karşısına 7-8 ders arasından ikisini-üçünü seçmesi gerektiği dayatılan öğrenci, spor yerine sınav yarışında atbaşıgideceği rakiplerinden geri düşmemek için Matematik – Fen - İngilizce derslerini seçiyor. Liselerde ise Beden Eğitimi dersleri bazı sınıflar da sadece seçmeli ders olarak alınabiliyor. İlkokullarda ise Beden Eğitimi’nin adı var, kendisi yok. Son 4+4+4 uygulamasının ardından ilköğretimde Beden Eğitimi öğretmenleri yerine . Sınıf öğretmeni derse giriyor ve o da yarış atına dönen öğrencilere spor yaptırmak yerine sınava çalıştırmayı yeğliyor.
Okul spor yurtları ise Milli Eğitim bünyesinden tamamen kaldırılırken, sadece illerde Gençlik Spor kanalıyla yürütülüyor. İlçe ve il lig heyetleri tamamen lav edilmiş. Basketbol voleybol, futbol gibi ana branşlarda yapılabilen okul müsabakalarında katılım en az yüzde 30 azalmış durumda.
Her dört beş senede bir olimpiyat damarımız kabarıyor, boyumuzun ölçüsünü alıyoruz. Bunun için sporcu bir nesile gereksinim var. Sadece futbol değil, cimnastik, atletizm, müsabakalarını da izleyecek, spora spor olduğu için saygı gösterecek bir nesile.
Ama bu spor politikasıyla bunu başarmak mümkün mü?
Ne dersiniz?