Doyum Sancısı
İnsan, hayatta iki şeyi kendisi seçemezmiş;
1. Ailesi
2. Doğduğu yer
Konu, doğduğumuz ve doyduğumuz yer olduğu için 2.maddenin üzerinde durmak istiyorum.
İnsanın doğduğu yeri ve doğduğu yeri birbirinden ayırmak kimi zaman imkansızdır.
Öyle ki en koyu Göztepeli tanıdıklarım arasında doğum yeri Kütahya’dan Mardin’e kadar
uzanan geniş bir coğrafya var. Kimi benim gibi İzmir’de doğup büyüyen kimi de İzmir’e gelip
yerleşen ve buraya, Göztepe’ye aşık olan on binlerce sevdalının tek suçu da bu maalesef;
İzmir’i sevmek, Göztepe’yi sevmek…
İşin kolayına kaçıp bir İstanbul takımını tutuyor olsaydık; yiyeceğimiz, içeceğimiz önümüzde
HD kalitede izliyor olurduk maçlarımızı, tek derdimiz de Telegol’de kimin ne dediği, %33
gerçekleşecek olan şampiyonluk ihtimalimizi tartışmak olurdu.
Ya da Anadolu’dan örnek verecek olursak, Elazığ,Samsun,Trabzon,Eskişehir,Konya ve
sayabileceğimiz daha onlarca şehirden herhangi birinde doğmuş ya da doyuyor olsaydık
maçları oynayacağımız stadyumun adı belli, bilet aldığımızda gireceğimiz kapı belli, rakip
seyircinin oturacağı yer belli olacak, kendi Belediyemizin ve/veya milletvekillerinin,bakanların,
valinin desteğiyle bitirilmiş kendi tesislerimizde idman yapıyor, transfer döneminde rica minnetle,
açılan telefonlarla oyuncu transfer ediyor olacaktık.
Ama dedim ya;
Bizler suçluyuz, İzmir’de olduğumuz için mimli, Göztepe’li olduğumuz için kürek mahkumuyuz,
bizler yel değirmenleri ile savaşan Don Kişot’larız.
Tüm bunların yaşandığı ortamda bir de gelip bize ‘ya İzmir’in neden takımı yok Süper Lig’de?’
dedikleri zaman kendimizi açıklama yapmak zorunda hissediyoruz.
Belki de sırf terk etmediğimizden, sahip çıktığımızdan, aidiyet duygumuzdan, işin kolayına
kaçmadığımızdan, inadımızdan, isyanımızdan ömrümüzün sonuna kadar bu doğum ve doyum
sancılarını yaşayacağız.
Bütün bunları neden mi yazdım?
Bir düşünün, Türkiye’nin en büyük 3.şehri, bir dostluk turnuvasına ev sahipliği yapıyor,şehrin en
büyük taraftar potansiyeline sahip taraftarı, mevcut dört tribünden sadece birisinin yarısına oturabiliyor.
Neden?
Gelen toplam 122 rakip takım taraftarı açık tribünde düğün halayı yapabilsin diye…
Hafta içi oynanan maç, 23:30’da bitiyor, çıkış kapılarının sadece yarısı açık insanlar sıkış tepiş dışarıya
kendisini zor atıyor.
Stadyum zaten harabe, yetkililer ‘depreme dayanmaz, çürüyor’ diyor.
Ama siz insanları tek tribünün yarısına sıkıştırıp, dış kapıları olası bir acil durumda tamamen açık
bırakmak, bir an önce tahliye edecek önlemleri almak yerine yarısını kapalı bırakıyorsunuz.
Yazılsa elbet de çok şey yazılır ancak daha sezon öncesi zaten bozuk olan moralleri biraz daha
bozmayalım.
Dünkü maçın özeti mi?
Benim için tek cümleydi.
Herkese ve her şeye rağmen, varlığın yeter Göztepe’m!
Süleyman YENGİL