Şiddetin Çözümü
Şiddetin kaynağına inmeden alınacak her önlem yetersiz. Sporda şiddette de durum farklı değil. Her dehşet verici olay karşısında, durumun vahimeti konuşuluyor, caydırıcı cezalar gündeme geliyor sonra yine her şey unutuluyor. Ardından da eskisinden beter bir olayla karşı karşıya kalıyoruz. Beşiktaş - Galatasaray tekerlekli sandalye basketbol karşılaşmasında olduğu gibi. Daha kötüsü başımıza gelene dek onu da unutacağız mutlaka.
Artık tüm toplumca kanıksamaya başladığımız için daha çabuk unutacağımız şey ise spor alanlarında polisin gittikçe acımasızlaşan müdahaleleri. Olayı çözme odaklı olmayan, orantısız ve kontrolsüz biçimde güç gösterisinden ibaret saldırılar. Henüz bu yıl, Fenerbahçe-Galatasaray maçındaki görüntüler arşiv ve belleklerdeki yerini koruyor. Ortaçağın dev mızraklarına benzeyen uzun sopalarla kışkırtılan taraftar, çoluk çocuğu kırıp geçiren biber gazı, cop cop cop… Kapalı salonda oynanan Beşiktaş - Galatasaray maçında bile kolayca püskürtülen biber gazı. Oysa ki kullanılmaya başlandığı günden bu yana en son Çayan Birben olmak üzere 10 yurttaşımızın biber gazı nedeniyle hayatını kaybettiği, insan hakları kuruluşlarının raporlarına yansımış durumda. Peki, bu orantısız şiddetin sorumlusu olan polis memurları ya da amirlerinin almış olduğu herhangi bir ceza var mı? Bildiğimiz kadarıyla yok. Olmayınca da sıra hasta yurttaşlarımıza kadar geldi ne yazık ki. Olin Edirne - Mersin Büyükşehir Belediyesi basketbol karşılaşmasında, sara krizi geçiren bir yurttaş dahi vahşice dövüldü. Kamera görüntüleri çok açık. Dünyada görebileceğiniz en acımasız sahnelerden biri söz konusu. Kriz geçirdiği her halinden belli, çevresindekilerin yardım etmeye çalıştığı, kendini korumaktan aciz bir genç ve onun göğsüne acımasız cop darbeleri indiren bir polis. Yıllardır, sırayla kendi teşkilatı İçişleri Bakanlığı, Başbakanlık sonra da savcılar ve yargıçlarca “benim polisim” diyerek her türlü şiddet eylemi devlet koruması altına alınan sayısız polisten biri.
Evet toplumsal yönü belirlenmeden de gerçek bir suç ve ceza politikası oluşturulmadan da spor sahalarındaki, tribünlerdeki şiddeti önlemek mümkün değil. Ama sadece mevcut yasalar işletilerek ve bir parça vicdanlı siyasi bir irade gösterilerek devlet kaynaklı şiddet önlenebilir. Bu bile önemli değil mi?
Av. Tora PEKİN
(25.12.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nden alıntılanmıştır)