Futbolun Albert Camus'ları...
Serhan Asker / 27 Ağustos 2012 Pazartesi - www.trtspor.com.tr
Futbolun bazı yıldızları vardır ki onlar sadece topa girmez... Duyarlı olur. Şöhretin tadıyla yetinmez. Halka yakın, acılara ortak olur... Onlar sadece yeşil sahalardaki futbollarıyla, golleriyle, kurtarışlarıyla gönüllere taht kurmaz. İnsan içindeki duruşları onları daha asil yapar.
Galatasaray'ın efsane isimlerinden Metin Kurt'u kaybettik.
O aykırı adam yukardaki tanımların tamamını adının önüne koyabilecek krediye sahipti. Metin Kurt, futbolcunun sendikalı olması için ömrünü verdi. Şöhretli bir futbolcu olmasına rağmen mutluluğu halkın içinde keşfetmeye daha çok önem verdi. O'nun ölümü bana "kara Panter" Eusebio'nun bir sözünü anımsattı.
Bundan 3 ay önce Lizbon'da Futbolun unutulmazlarından Eusebio ile konuşurken ona, "efsane olmak nasıl bir duygudur acaba?" diye sordum. O kısık gözlerini daha da kısarak verdiği yanit tarihiydi benim için...
"efsane değil İNSANIM..
İşte o insanlardan bir kaç örnek...
İvan Zamorano... Şilili efsane futbolcu... Real Madrid ve İnter'de oynadı. La Liga'da gol kralı oldu... 2006'da Santiago'da yaptıgım röportajda dillendirdigi şu çarpıcı ifadeler hala aklımda... "futboldan yaklaşık 30 milyon dolar kazandım.. Bu paranın üçte biriyle bizim yerli halktan 10 bin çocuğu ilkokuldan üniversite bitimine kadar okuttum... Bu 10 bin oğrencinin hiçbiri de yardımın benden geldiğini bilmez... Bana kalan diğer parayla da ülkemin en zenginlerindenim. Ama öbür zenginliğimin tadı bambaşka..."
Oleg Bloghin... SSCB döneminin futbol efsanesi... Jübilesinden bile sonra futbolla yatıp kalktı... Taki ülkesi Ukrayna'da yaşanan turuncu devrime kadar... Devrimin dış destekli olduğuna kanaat getirerek "zaman artık futbol değil siyaset zamanı" diyerek milli takım hocalığından istifa etti. Tam 9 yıl parlamentoda ülkesi için kafa yordu. Onunla da konuşmuştum. "öyle yapmasaydım çok mutsuz olurdum” demişti.
Romario.. Pele'den sonra dünya futbolunun en çok gol atan ikinci futbolcusu... Down sendromlu altıncı çocuğu İvy'den sonra bir dönem hayata küstü. Ancak çabuk toparlandı ve engelli çocuklar için siyasete girdi. Milletvekili oldu. Futbolcuyken "antrenmanlardan nefret ediyorum" diyen gol makinası Brezilya parlamentosunun devamsızlığı olmayan tek ismi. Ve şimdilerde çok mutlu. Çünkü adını kısmen kızından alan bir yasanın onaylanmasında kilit rol oynadı. Yasa, yüzbinlerce engelliye özel devlet yardımı sağlıyor... Yasanın çıktığı gün "şimdiye kadar binin uzerinde gol attım. Ama bugün attiğım golü hiç birine değişmem" dedi.
Pele... O'nu anlatmaya gerek var mı? O da siyasette aktif rol aldı ve parlak kariyerini sadece ülkesinin çıkarlarına kullandı. 2014 dünya kupası ve 2016 Rio olimpiyatlari Brezilya'ya verildiyse bunda Pele'nin payı iyimser bir oranla yüzde 51'dir.
Davor Suker... Hırvatların futbol efsanesi... 98 Dünya Kupası'nın gol kralı... Jübileden sonra bir çok Avrupa takımının teknik direktörlük teklifiyle ilgilenmedi bile... Soluğu Zagreb'te aldı. Futbol Akedemisi açtı. Hırvatların yeni Sukerlerini, Prosineçkilerini keşfediyor... Futboldan kazandıklarıyla... Bu arada 2 ay önce futbol federasyonu başkanı oldu. Bu yazıyı yazarken Şuker'i aradım, "Akademiyi de başkanlıği da birlikte yürütüyorum" dedi.
Bu isimlere daha bir çok isim daha eklenebilir. Onlar, futbolun Albert Camus'ları...
Bakın Albert Camus, hayatında futbolu nereye koyuyor...
« Ahlak ve insanın yükümlülükleri hakkında güvenebileceğim ne biliyorsam onu futbola borçluyum. Çünkü topun hangi köşeden geleceğini asla bilemezdim"
Camus tüberküloza yakalanmasaydı kimbilir belki de büyük bir kaleci olarak tarihe geçecekti. Öğrencilik yıllarında Cezayir Üniversite'nin futbol takımının çizgideki adamıydı. Peki neden kaleci? Yokluktan... Çünkü kalecinin ayakkabısı daha az yıpranıyor...
Camus, yukarıdaki tanımla futbolun anlamını yüksek perdeden ortaya koyuyor. Futbol, felsefeyi de insanlığı da ahlakı da içinde barındıran derin bir kültür aslında.
Yeter ki biz o kültürün aktörlerini golleri, şampiyonlukları kadar sosyal hamleleriyle de bağrımıza basalım... Ama onlar da bize bu şansı versin!