2002-2003 Sezonu

Çember Daraldı
Sinan Genç
Tam 9 saat süren otobüs yolculuğumun 8 saati, yanımdaki yolcunun horlamasını dinlemekle geçti. Adam sanki insan değil, MG13 makinalı tüfek... "Sık dişi, verme canı" misali, çile dolu yolculuğum bitti, kendimi Güngören Belediye Stadı'na attım. Aman yarabbim o da ne? Bizim Göztepe, İstanbulspor karşısında top oynamıyor, geziniyor. İstanbulspor oynuyor, bizimkiler seyrediyor. Çilem bitmemiş, Güngören'de sürüyordu. Ben ayaktaydım, yıkılmamıştım; ama Göztepeli futbolcular ayakta uyuyorlardı. İstanbulsporlu yöneticiler, kendilerince kurnazlık yapmış, Göztepeliler maça gelmesin diye bileti 17 milyon lira yapmış. Göztepe seyircisi bu... Zam mam dinler mi? Herkes tribündeki yerini aldı, takımına güç vermeye çalıştı. Ne yazık ki, taraftarın coşkusu, şeref tribünündeki yöneticilerin ve efsane takımın futbolcularının manevi desteği bile sahadaki futbolcuyu uyandırmaya yetmedi. Göztepe'nin imdadına haksız penaltı golü yetişti. "İmdadına" diyorum, çünkü o gol Göztepeli futbolcuları kendilerine getirdi.
Zafer'in golüyle tam ümitlenmişken, bu defa İstanbulspor sahne aldı. Gözüm, tribüne ilişti. Buldozer Fevzi, İngiliz Nevzat, Vazo Nihat ve diğerleri, yürekleri kan ağlayarak maçı izliyor. Öyle yıkıldılar ki, maziyi hatırlayıp sahaya boş boş bakıyorlardı. Avrupa'yı titrettikleri o formanın altındaki futbolcuların sorumsuzluklarına kızıyorlar, ama ne çare...
Mehmet'in kırmızı kart görüp takımı 10 kişi bırakmasıyla iyice dağıldı Göztepe... Kale arkasında ben ve benim gibi yüzlerce kilometre yol tepip İstanbul'a gelen taraftarlar da... Ve Göztepe, kazanması gereken bir maçı daha kaybetti. Çember daraldı. Göztepeli futbolcu kardeşlerim! Vakit geç olmadan uyanın, kendinize gelin de şu takımı ateşten çekip alın. Tosyalı Kümeye
Ahmet Konanç
Bu hafta alınan sonuçlar, ligin altının iyice karıştığının resmidir. Yangından kurtulmaya çalışan İstanbulspor ile Göztepe'nin, Güngören'deki randevusunda ise hakem Cem Tosyalı'nın gölgesi vardı. Göztepe nereden bilsin Boğa'nın yerine Cem Tosyalı'ya toslayacağını!..
Cenk'in topu kaleye vurma becerisini sergilemek yerine ayaklarını Bülent'in ellerine takarak kendisini yere atmasına penaltı veriyorsan eğer, ben de senin ya kalbinden, ya da gözlerinden şüphe ederim Tosyalı!.
Cenk "Ya tutarsa" misali yaptırdığı penaltıyı gole çevirirken, Tosyalı ise maçı dengeleme adına hatalı kararını yine hatalı kararlarla unutturma çabası içine giriyordu.
Yine ilk yarıda, Göztepe'nin rakip ceza alanı içindeki iki pozisyonda yaptığı penaltı itirazında Tosyalı'nın kulaklarında belli ki pamuk vardı!.
İstanbulspor'un defansındaki başarılı görüntüsü ise Göztepe'nin rakip üzerine fazlaca gitmeyişinden kaynaklanıyordu. Zaten 42. dakikada Zafer'in ayağından gelen gol de Göztepe'nin biraz daha yıpratıcı oynaması durumunda skoru lehine çevirebileceğinin göstergesiydi.
İkinci yarıda Göztepe "Kontradan bir gol atarsam kazanırım. Veya gol yemem, 1 puanla İzmir'e dönerim" mesajı veriyordu sergilediği futbolla... Bushi'nin ceza alanı içinden sert vurduğu top ağlara gidince, Göztepe'nin gardı düştü. Zaman zaman rakip alanda tehlikeli pozisyonlar bulunsa da, Güven'in +92'deki golü skoru 3-1'e getirmişti bile. Göztepe'nin kurtuluş reçetesinde "Daha iyi paslaşma-uzun toplarda yüksek isabet oranı-defansta rakip forvetlere iyi pres" yazıyor. Reçetedeki ilaçlar çok da pahalı olmasa gerek...