Evet "Efsane" Bütün istediğim şuydu: Göztepe sahaya çıkacak, Galatasaray'a diyecek ki; "Arkadaş! Bu topu ben de oynarım!" Galibiyet, hele hele 2-0, benim için ekstra oldu. Türkiye'ye verilecek, "İzmir'de de artık futbol oynanıyor" mesajına razıydım... Çünkü o mesaj geleceğe yolculuğun ilk ciddi adımı olacaktı.
Tabii tribünleriyle de...
Tribünlerde de tarih yazıldı dün gece. Galatasaray, Türkiye Liglerinin başından beri ilk kez İzmir'de bir "deplasman maçı" yaptı. Topu her ayağına alışında ıslıklandı. Oysa A.Ş.'ye kadar, seyirciye güven vermeyen onbirler ve paracı yaklaşımlarla, İzmirli futbolcu, Atatürk'te hep galiz küfürlere hedef olmuştu. Seyircinin mesajı şuydu: Arkadaş siz bize iyi takım kurun, biz Atatürk'te ful çekelim! Kocaeli galibiyetinden bu yana, Kayıhan'lı Göztepe'nin yeni bir "Efsane Takım" olabileceğini yazıyorum. Oldu bile... Daha ne isteyeceğiz onlardan. Başta deneyimsizlikleri yüzünden çok gergindiler. Ama sonra sadece sahadaki Galatasaray'ı değil tüm Türkiye'yi şaşkına çevirdiler.
Kayıhan'ın oyun planı ne "çılgın" ne de "yılgın"dı... Tek kelimeyle, "akılcı"ydı. Stoperlerin yaptığı birebir markaj dışında, sadece Cumhur, o da tehlike bölgesinde Hasan Şaş'ı tuttu. Göz-Göz genelde defansif oynadı ama asla kalesinde etten duvar örmeyi düşünmedi. Tayfun'un harika golünden sonra da, Galatasaray'ın yorulmasını bekledi. ...ve 35. dakikadan itibaren "rakibi sürklase etme" görüntüleri yarattı. Özellikle, "Kunduz"un (Göksel'in) bütün Türkiye'ye parmak ısırtan sağ kanat ataklarıyla da, sayısız pozisyon bulup taraftarın hedefi "Tam 35"i garantiye alıp lider devirerek bir tarih daha yazdı. Hemde yüzde 100 yerli bir kadroyla! İzmir'in futbol bayramı hepimize kutlu olsun!
Levent Tüzemen
Avrupalı Göztepe
Yorgun dev Atatürk Stadı'nda yıllarca müthiş maçlar izledim. Milli takımın olsun, Göztepe ve Altay'ın olsun birçok zaferlerine tanık oldum. Atatürk Stadı'nda dün yine bir muhteşem gece yaşadım. Tribünler salkım saçaktı. Göztepe'nin taraftarı sel olup tribünlere akmıştı. Öyle coşkuluydular ki, bana çocukluğumda yarı finale kadar çıkan efsane Göztepe'nin emektar Alsancak Stadı'na sığmayan taraftarlarının havasını yaşattılar. Bu taraftar Avrupalı Göztepe 'nin ruhunu yakalamış. Akıllı transferlerle güçlenecek bir Göztepe taraftarlarıyla bütünleştiğinde Türkiye'yi ayağa kaldırır. Helal olsun bu taraftara.
Göztepe ve Galatasaray için kazanmalarının şart olduğu bir maçtı. Düşme potasındaki takımlar haftayı üç puanla kapatmıştı, Göztepe korkulu rüya görmek istemiyordu. Aylardır deplasmanda galibiyete hasret Galatasaray hem bu şanssızlığını kırmak, hem de liderliğini devam ettirmek istiyordu.
Koşan, savaşan yürekli bir takım yaratan Ümit Kayıhan, öğrencilerine şu talimatı vermişti: Savunma kaleye yakın kurulacak, orta alan oyuncuları savunmanın gediklerini kapatacak, çok koşacak, alan daraltıp G.Saray'ın top yapmasına izin vermeyecekti. Hücuma çıkarken G.Saray'ın kaptıracağı toplarla uçarcasına kontratağa geçilecekti. Riskli pas yapmak yasaktı. Göztepe'nin bu taktik kurgusu G.Saray'ın Liverpool'a karşı hazırladığı tuzağın kopyasıydı.
Oyuna fırtına gibi başlayan G.Saray'ın hedefi golü erken bulup , stres yaşamamaktı. İlk 10 dakikada G.Saray, oyunu kanatlara yaydı, ortalarla Göztepe kalesini dövmeye başladı. Ancak Berkant ve Niculescu poziyonlarda ağır kalırken, Galatasaray'ın gol hamlesi tutmadı. 10. dakikada Göztepe sağdan atağa kalktı, Mustafa'ya Emre'nin yaptığı hareket fauldu. Kuddusi Müftüoğlu avantaja bıraktı, sahanın yıldızı Göksel ip gibi kesti, topun gelişine vuran Tayfun Mondragon'u avladı. Gol, Göztepe'nin moral motivasyonunu ve direncini artırdı. G.Saray şoka girdi. Bir anda oyun disiplinini kaybetti, plan bozuldu. Orta alanın patronluğu Göztepe'nin eline geçti. Ayhan oyun kuramıyor, Fleurquin ağır kalıyordu. Hasan savunmaya yakın oynadığı için hücuma geç katılıyordu. Niculescu-Arif birbirlerine iki yabancıydı . Majdan'ın yokluğu Göztepe'yi endişelendiriyordu ama G.Saray, soğukkanlı, kendine güveni tam, genç Bora'ya tosladı. Göztepeli futbolcular ölümüne koşuyor, aralara dalıp G.Saray'ın pas trafiğini bozuyordu. Devre biterken Hasan önüne geleni ipe un serercesine geçti, kaleciye de çalımı attı ama autu buldu.
Lucescu için Galatasaray'ı rayına oturmak için tek çıkış yolu vardı: Victoria girecek, Ergün orta alana geçecek, Ayhan da çıkacaktı. Bu değişikliği yapmak Lucescu'nun aklına 60'da geldi. Ama Göztepeliler yürekleriyle oynuyor, savunmada ölümüne savaşıyor, hücuma da çok akıllı çıkıyordu. Avrupa takımı gibiydiler. 72'de sahada fırtına gibi esen genç Göksel, G.Saray defansını perişan edip adrese ortaladı. Mustafa'ya sadece golü dürtmek kaldı. Ve utanç verici futbol oynayan G.Saray liderlikten düştü. Göztepe taraftarını, Kayıhan'ı ve yürekli futbolcuları alkışlıyorum.
Yiğiter Uluğ
İnadına Göztepe
Göztepe Teknik Direktörü Ümit Kayıhan, Lucescu'nun Liverpool'da Galatasaray'a, özellikle ikinci yarıda oynattığına çok benzer bir oyunla çıkmıştı sahaya. Servet Arif'le, Emre de Radu Niculescu'yla adam adama oynarken, en geride Erkan'ın toparladığı defans ve orta alan birbirine olabildiğince yakın oynuyor, bu kalabalık Hasan ve Berkant'a basarak, forveti beslemesi beklenen bu isimleri rahatsız ediyordu. Göztepe bir de rakip kaleye ilk gidişinde, Tayfun'un ayağından güzel bir gol bulunca iyiden iyiye kapandı. 8. dakikadaki bu gol Tayfun'un orta saha çizgisini ilk geçişiydi aslında.
4-4-2 dizilişinde Ergün'ü en arkadaki dörtlünün soluna çeken Galatasaray, orta sahada top yapacak, adam eksiltecek bir görüntüden çok uzaktı ilk 45 dakika boyunca. Öyle ki ilk tehlikeyi 34. dakikada Berkant'la yaratabildiler, heyecandan bütün gece uyumadığı söylenen genç kaleci Bora'nın kalesinde. Berkant'ın 38'deki şutu ise direkten dışarı gitti. İlk yarı biterken Hasan Şaş'ın başrolü oynadığı bir pozisyon Galatasaray'a gol getirmedi ama aklını başına getirebilecek fırsatlar sundu. Hasan 3 Göztepeliyi çalımlarla geçerken, adam markajı yapmakla görevli olanlar Hasan'a müdahele etmekle adamlarını tutmak arasında kararsız kalıp, birer iskambil kağıdı gibi devrildiler. Ama Galatasaraylı oyuncunun son vuruşu çok kötüydü.
Lucescu'nun öğrencileri anlattığım bu pozisyonun bir ders olduğunu ıskaladılar. Rumen teknik adam da 60. dakikada sahanın en çok şut çeken oyuncusu Berkant'ı çıkarıp, Göztepe'nin defans duvarını delme konusunda çok ciddi bir hata yaptı. Rakip ceza alanında kalabalık etmekten başka işe yaramayan Niculescu'yu oyunda tutması, daha sonra Victoria'yı oyuna sürüp Ergün'ü orta alana kaydırmasıyla bile telafi edilemeyecek bir büyük yanlıştı.
Göztepe tıpkı ilk golde olduğu gibi sağ kanadından Göksel'i çok güzel kaçırarak Mustafa'yla farkı ikiye çıkardı 74'te. Ve 'İnadına Göztepe' pankartıyla maçın başından beri çılgınca takımlarını destekleyen yaklaşık 48 bin taraftarına belki de hiç ummadıkları bir armağan verdi. Türkiye'nin hiçbir yerinde evsahibi takım İstanbul'un üç büyük takımına 10'e 1'lik bir seyerci üstünlüğü kuramaz Göztepe dışında. Bu neyin inadıydı anlayamadık. 'İlk yarıda İstanbul'un Üç Büyükler'i ile yaptığı üç maçta toplam 15 gol yiyen bir takımın inadı herhalde' diye yorumladık. Gerçek şu ki Göztepe'nin inadı ligin zirvesine ve gelecek hafta Sami Yen'de oynanacak derbiye bambaşka bir heyecan getirdi.
Metin Gökalp
Büyükler de Devrilir
Dün varsa yoksa kaleci Bora'nın gol yememesi önemliydi benim için... Takımın en tazesi ilk lig maçına Majdan'ın cezalı olması sebebiyle, hem de Galatasaray karşısına çıkıyordu mecburiyetten!
Bütün hafta bu çocuğun ruh halini düşündüm durdum. Zor ne kelime ateşten gömlekti onun için bu maç. Sabah, çimlerin üzerine uzanmış bütün bunları düşünürken burnumun üzerine konan &uç uç böceciği" Bora'ya müjdeler olacak diye nitelendirdim.
Henüz oyunun başlarında Galatasaray'ın Göztepe'yi ceza sahasının içine hapsedeceğini beklemek kadar doğal bir şey olabilir miydi? Kazın ayağı öyle değildi işte. İlk dakikalarda Bora'nın ellerinde kalan birkaç &cılız" şutla birlikte, Erkan büyük bir soğukkanlılıkla çaldığı toplarla özgüven sağlıyordu arkadaşlarına...
Göztepe'nin gereksinimi olan en önemli ilaç da buydu zaten. Galatasaray kalesine doğru yavaş yavaş ısınma turlarına başladı bu arada. Göksel sağ tarafta Korhan 'ın pasıyla buluşuyor, ortaladığı topa Tayfun iç demire vurdururken inanın Mondragon hareket bile edemiyordu.
Sanırım ilk yarının sonlarıydı. Hasan Şaş Göztepe ceza yayının üstünde iki kişiyi çalımlarken, Nicelescu'nun Servet'i alaşağı etmesine Kuddusi hoca göremedi! O anda gözlerine perde mi indi acaba?
İkinci bölümün ilerleyen dakikalarında öyle &teslimiyetçi" bir hali yoktu Göztepe'nin. Aksine, Göksel ve Mehmet ile Galatasaray'ın kanatlarını &tırmalamaktan" bıkmak bilmediler. Bu sıralarda Lucescu kötü oyunun sorumluları Ayhan ve Arif'i oyundan almakta pek fazla gecikmiyordu.
Taze kan Ümit Karan ile Victoria, Galatasaray'a biraz canlılık getirirlerken Göksel'in inanılmaz çıkışlarından birinde topu abartısız 30 metre Mondragon'un burnunun dibine kadar taşıdı. Mustafa Özkan'a sadece dokunmak kaldı..
Galatasaraylılar mı? Bu işe elbette şaştı kaldı! Demekki müjdeci böceği boşuna gelmemiş. Kaleci Bora, kaptan Erkan, Göksel, Mustafa Özkan, Ümit Hocam, tüm çocuklar! Böylesine büyüğü devirmek nasıl duygu , bir anlatsanıza?
Halil Kiraz
Büyük Oynadılar
Galatasaray, Göztepe'yi Ali Sami Yen'de 4-1 yendiği ilk devredeki takım sanmış. Maça çıkarken havalarından belliydi. Sanki kazanacaklarından emindiler. Maçtan birkaç gün önce, "Mondragon oynasın mı, oynamasın mı ?" tartışmaları ve, "Biz esasında Beşiktaş maçını düşünüyoruz" gibi demeçler büyüklük kompleksinin göstergesiydi. Ama Avrupa Fatihi unutmuştu ki, karşısındaki takım ondan önce Avrupa Fatihiydi. Küçümseyen yanardı, nitekim sonunda cayır cayır yanan Galatasaray oldu, Göztepe zaferme ayrıldı.
Ben "Bombacı" olarak iki takımın hücumcularını analiz edeyim. Göztepe'hih son maçlardaki başarısı, Zafer Biryol ile Mustafa Özkan'ın üstün form yakalamalarının göstergesiydi. Göztepe, Rıza Çalımbay'ın döneminde sadece Ersen Martin'le neticeye gitmeye çalışıyordu. Rakipler ezberlemişti. Ama şimdi kimi tutacağını şaşırıyorlar. Zafer var, Mustafa var, Mkalele var, Korhan var. Unutulmamalı ki Göztepe, Ümit Kayıhan'la birlikte bence ikinci yarı Süper Ligin en başarılı takımı. Kayıhan, Lucescu'yu ve Galatasaray'ı yenmesini bildi. Presse pres yaptı, Galatasaray'ın oyun planını bozdu, istediği oyunu rakibine kabul ettirdi. G.Saray her zaman takdir ettiğimiz Hasan Şaş, Arif ve Berkant'la başladı ama baktı ondan randıman yok, bu kez Ümit Karan ve Serkan'ı da soktu. Onlar da inanmış Göztepe önünde birşey yapamadı. Liverpool'un tozunu atan Galatasaray, süper Göztepe önünde çaresiz kaldı, hem liderliğini, hem de prestijini bıraktı. Büyüksün Göztepe.
Bayram Erbil
Mondragon Göztepe'yi tanıdın mı?
Henüz 10. dakikaydı. Tribünlerden yağmur gibi yağan maytaplar sahayı duman bulutuyla kapladı. Ancak rüzgar kısa sürede bu bulutu dağıttı ama bukez Göztepe kabus gibi Galatasaray'ın üzerine çökmeye başladı. Sağ kanatta gerçekleştirilen hücum organizasyonu sonucu Göksel'in gol bölgesine mükemmel ortaladığı topa Tayfun öyle bir vurdu ki, meşinyuvarlak ağlara giderken, rakibini küçümseyen Galatasaray kalecisi Mondragon, Göztepe'nin büyüklüğünü ve gücünü öğreniyordu. Sağol Tayfun... Korhan'ın bir gollük vuruşuyla Mondragon birkez daha Göztepe'yi anlayacaktı ancak top kaleyi bulmadı. Göztepe sağ kanadı çok çalışmanın ödülü ikinci golle gördü. Göztepe'nin yeni Papi Mehmet'i olmaya aday Göksel kale sahasına paralel sert bir orta yaptı, Mustafa topla kaleye girerken, adeta Kolombiyalı kaleciye ders veriyordu. Her halde artık Mondragon Göztepe'yi hiç unutmayacaktır.
Göztepe kalecisi Bora alt yapının mükemmel bir ürünü olarak dünkü maçtaydı. Erken gelen golle rahatlayan genç file bekçisi, muhteşem taraftarın her kurtarıştan sonra alkışa boğulurken, arkadaşları ona şöyle bağırıyordu: "Duyuyor musun, bu alkışlar senin için..." Bravo Bora bir alkış da benden sana. İlk günlerdeki zayıf fiziğine rağmen gelecek vaadeden genç kaleciyle konuşurken örnek olarak Ali Artuner'i tarif etmiştim. Bu yolda devam et Bora. Ayrıca bize bu muhteşem tabloyu yaratan başta yönetim, teknik kadro, taraftar ve takımla tek yürek Başkanımız Hamdi Türkmen'e gönül sevgiler.
Sait Gürsoy
İstediler Kazandılar
Günlerdir olağanüstü motivasyonla beslenen Göztepe, maç süresince bu kanalla bulduğu enerjisini, sahanın her tarafına yansıttı. Oyuncuların, iki kişilik mücadele gücü, yani presi Galatasaray'ı oldukça rahatsız etti. Sonuca kolayca gidebileceğini zanneden Galatasaray, 90 dakikalık maç boyunca resmen kekeme görünümündeydi. Orta sahasının çok ağır oynaması, beceri anlamında oldukça yetersiz kalması sarı-kırmızılıların gol bulma umutlarını tamamen tesadüfe bıraktı.
10.dakikaya kadar seyreden pozisyonda olan Göztepe, hücuma çıktığı ilk denemesinde enfes bir gol buldu. Ve direnme anlamında ciddi bir moral oluşturdu. Golden sonra yaşadığı herhangi bir panik olmadı, zira üstüne gelen bir Galatasaray yoktu...
Sahanın her tarafında rakibinden daha kalabalık görünen Göztepe 25 dakikalık bir direnme sürecinden sonra rakip sahaya da inmeye başladı. Bir iki pozisyon dışında dengesiz yakalanmadı. Haftalardır hücum denemelerinde başarısız olan Galatasaray bu maçta da yine santrafor eksikliğini yaşadı. Romen sahada yoktu. Arif, boş işlerle meşgul oldu. Hasan'a ayrıca bir top lazım. Berkant ise kurtarıcı rollere soyunmuş. Anlayacağınız Galatasaray tam bir alem olmuş. Ligde ruhen bitmiş olan sarı-kırmızılılar Göztepe'den oldukça etkili bir ders aldı. Göztepe'nin yükselişi daha da güçlenerek devam ediyor. Bu maçı kazanmayı çok arzu ettiler ve bileklerinin de gücüyle de kazandılar. Tüm camiayı tebrik ediyorum.
Nuri İmre
3 Mart 2002 PAZAR GECESİ
Bir takım düşünün ki, rakip olduğu ilk Avrupa takımı Galatasaray...
O takım ki, iki gurbetçisi Mustafa Özkan ile Ersen Martin olmasa, Avrupa görmüş futbolcusu yok... Polonyalı kalecisi cezalı, Afrikalı orta saha oyuncusu dev maç arefesinde sakatlanmış, iki yabancısı zaten çoktan voltalamış...
Sınav, 5 gün önce yarısıyla dünya devi Liverpool'u titreten Galatasaray... Hani var ya, iki yıl öncenin Avrupa şampiyonu, Türkiye Süper Ligi lideri, Şampiyonlar Ligi şampiyon adayı... Benim Avrupa'da tuttuğum takım Galatasaray... Eksik 11'inde, 4 yabancı, 5 Türk Milli takımı futbolcusu olan Galatasaray...
Göztepe'ye bak hele...
Kalede 20'lik Bora. İlk kez Lig maçı oynuyor, Galatasaray'a karşı. Odasının duvarında belki de Arif'in, Hasan Şaş'ın, Ergün'ün posteri asılı. Yerinde olsam bacaklarım titrer, ödüm kopardı... O ise, dimdik ayakta kaldı, bir tek pozisyon hatası yapmadı, Aslan'ın karşısında çevik bir kaplan gibi durdu... Direkten dönen topta, Allah'ın yardımını haketmişti...
Büyükşehir'den Göksel
İstanbul defterini Büyükşehir Belediyespor'da kapamış, Göksel... Bacak kadar boyu, türlü türlü huyu var... Onun kadar hızlı ve rahat adam geçen bir kanat oyuncusu şu anda Türkiye'de yok... Haybeye bindirmiyor, kafasını da kaldıyor. İki gol oldu, ikisinin de yaratıcısıydı... O'nu İstanbul Büyükşehir'de gözden kaçıran büyükler, milyon dolarları hazırlayın bakalım...
Kartal'dan gelme Servet... Önce Niculescu, sonra da Ümit Karan'ı futboldan bezdirdi. Havadan bir tek top geçirmedi... Luce'yi bile delirtti, koca Atatürk Stadı Romence "Topu yere indirin" çığlıklarıyla inledi. 35'lik Erkan... Bir tane hata yap da yaşına versinler be adam...
Ve diğerleri... Mustafa Özkan, Zafer Biryol (Cem Baki), Cumhur, Tayfun, Korhan (Metin Diyadin), Mehmet (Cüneyt), Emre Gürsav... Elbette Teknik Direktör Ümit Kayıhan ve yardımcıları...
Yeni "Efsane" takımı sayıyordum... Çünkü "yerli malı" Göztepe'nin, "Avrupa Aslanı" Galatasaray'a 3 Mart 2002 Pazar gecesi yaptıkları hiç unutulmayacak.