Oğuz Reşat Sipahi
TFF ile başlayalım…Göztepe’nin geçtiği liglerde nedense o sıradaki statüde değişiklik yapmaktan oldukça hoşlanan bu kurum, anlaşılmaz düzeyde saçma Çarşamba maçı uygulamalarına devam ediyor… Ne kısmetse bu Çarşamba maçı da Göztepe’nin Pazar deplasmanı sonrasında oynanan iç saha maçına denk geldi… Bir sonraki maçsa 11 gün sonra… Amaç İddaa deniyor… İddaa çok önemliyse neden gelecek hafta Çarşamba maçı yok? Ayrıca İdaaa’ya garip ülkelerin bilmem kaçıncı lig takımlarının maçı konulacağına, bu ülkenizin takımlarının maçları daha fazla konarak da bu sorun çözülemez mi?
Hakem ile devam edelim… Gereksiz yere oyunu durdurma açısından gördüğüm en başarılı hakemlerden biriydi… Sayın Oğuz Sarvan seçerek mi veriyor bilmiyorum ama maçın sonuna yalnızca 6 dk ekleyen orta hakem Ocak aslında tek başına daha fazla zaman kaybına neden oldu …
Maç…Maç başlarken tribün maçın rahat kazanılacağını düşünüyordu…Buna karşı Göztepe genel anlamda iyi oynayamadı… Rakip oldukça diri ve istekliydi…İlk 15-20 dkda alışılmış seri, süratli ve baskılı oyun yoktu…Aksine ön liberoların ve İzzet’in hiç de gününde olmadığı süreçte rakibe net pozisyonlar verildi. Maçın %75’inde rakip sahada baskı kurmak için pek çaba harcanmadı. Kabul etmek gerekir ki bunda rakibin oyunu her fırsatta yavaşlatmak için verdiği olağanüstü çaba da etkili oldu… Böğrünü tutarak oyun alanının dışına iki dakikada gelebilen rakip oyuncular ayaklarını oyun alanı çizgisinin dışına atar atmaz yan hakemin yanına gidip oyuna girmek için izin istedi… Ve bu tablo orta hakemin seyirciliğinde defalarca tekrarlandı. Sonuçta Göztepe kaleyi bulan ilk şutunu ilk devrenin sonunda frikikten, ikinci şutunu ise 88. dkda atabildi. İkinci şut Türker ile gol olsa da, Göztepeli oyuncular zaman geçirmeyi rakiplerinin onda biri kadar bilmediği için skor korunamadı ve ihalesiz bir şekilde Altay’a kiralanan Alsancak Stadı’nın bakımsız çimlerinde çok kritik iki puan gitmiş oldu…
Çağatay Çağlar’ın deyimiyle “ölüyü dirilten” cefakeş Göztepe taraftarı… Yine tribünlerde yerini aldı… Gole kadar elden gelen tüm desteği verdi. Yenen golden sonraysa haklı olarak sinirlendi. Burada kişisel olarak Göztepe taraftarının rakibe atılan gollerin sonrasında söylemeyi gelenek haline getirdiği malum tezahürattan vazgeçip, vazgeçmemeyi; faydalarını-zararlarını tartışması gerektiğini düşünüyorum… Bu tezahürat karşı taraf tarafından (İki sene önceki Menemen Belediye maçı gibi…) söylendiğinde Göztepeliler nasıl hırslanıyorsa, Göztepeliler söylediğinde de rakip o kadar hırslanıyor ve diriliyor olabilir mi?
Göztepe hala bu ligin en büyük şampiyonluk adaylarının başında… Lakin Göztepe’yi seven herkesin bilmesi gerekir ki bu lig 34 hafta. Daha da 23 maç var… Göztepe Sn. Halil Kiraz’ın da dediği gibi bu ligin tek büyüğü…Ama ne kadar büyük olursanız olun, terlemeden, çaba harcamadan şampiyonluk gelmiyor…Üç maç üst üste galip gelmek de şampiyonluk demek olmuyor… Şu an takım liderin beş puan gerisinde… Bu kapanmayacak bir fark değil… Ama nasıl? Herkes görevini daha iyi yaparsa… Hiç kimse sezon bitmiş, kupa alınmış gibi davranmazsa… Mesela Yönetim futbola ihanet olarak kabul edilebilecek Çarşamba maçları ve iletişim için daha fazla çaba gösterirse… Mesela Özcan Kızıltan takımın havaya girmesini engelleyip, en iyi onbir ile sahaya çıkar, takımın daha etkin defans yapmak ve gereğinde zaman geçirebilmek gibi eksilerini kapatmaya daha fazla çalışırsa… Mesela futbolcular daha iyi kondisyonla gelecekteki olası Pazar-Çarşamba maçlarını daha başarılı bitirirse…
Sonuç…Dileriz bir musibet, gerçekten bin nasihatten daha iyidir...