Saat 13 civarý sulu ve oldukça nemli ıslak bir Kasım Cumartesi'si Kıbrıs Þehitleri Caddesi'nin o Cumartesi canlılığı içinde Alsancak Stadının yoluna koyuldum. Yağmur hız kesmeden devam ediyordu. Bornova Sokağındaki köfteci Þeref dahil tüm restoranlar yükünü almış eski günlerdeki gibi Göztepe'nin kendine has havası Alsancak’ın dört bir yanını sarmıştı. Süratle stada vardım ve her zamanki yerime oturduğumda takımlar ısınmaktaydı. Zümrüt yeşili zemin üzerindeki sarı kırmızı Göztepe'nin görüntüsünü özlemiştim.Bir anda yılların tribün arkadaşlarım civarıma otudular ve çok güzel ahenkli bir ortam oluştu. Sanki maç başlamadan tıpkı bir müzik aletinin akordunu yapar gibi taraftarımız tezahuratlarına devam ettiler. Yağmur hız kesmiyordu. İstiklal Marşı çalarken takımın kazanacağı oyuncularımızın duruşundan belliydi. Maça Nilüfer takımı çok derli toplu baþladı. Göztepe ise delifişek misali parlayıp sönen ataklar geliştiriyordu. İlk yarı Nilüfer'in ayağa pas yaparak daha çok topu koşturmasıyla geçti. Özellikle Göztepemizde Anıl 30'luk futbolcular gibi olgun ve yaşı ile uygun derecede enerjik oyunuyla kendine has seyirci kitlesi oluşturuyordu tribünlerde.Yeni bir yıldız doğuyordu.Celal Romen yıldız Hagi'yi anımsatan şut denemeleri yaptı. Otuz kırk metreden vurduğu şutlarla geçen hafta Aliağa’da attığı şutları aklıma getirdi ve yanımdaki Ömer ağabeye bak dedim bu çocuk serbest vuruştan gol yapacak. Dediğim 48.dk'da gerçekleşti. Topu üst doksana ampul gibi astı.Fakat panik atak başladı. Nilüfer 20 dk tek kale oynadı. Daha sonra Enver o aðır sahada Altan Hoca’nın keşfettiği orta saha oyunculuğu sayesinde topla 3-4 kişiyi peşinde koştura koştura gol pozisyonları yaratmaya başladı. Bu sayede rakibin direnci kýrıldı. Süleyman’ın nefis ortasına Enver çaktı kafayı skor ilan edildi(2-0).Maç sonrası futbolcular artık taraftar olmuşlardı tezahuratları onlar başlatıyorlardı. Alsancak'ı gölleşen zemininde nilüfer çiçekleri sarı kırmızı açmıştı. Artık bu çiçekleri soldurmamak ve yaşatmak. Heba etmemek Göztepelilerin boynunun borcuydu. Bu takım artık takım olmuştu. Hem de istikrarlı bir takım olmuştu.
Stadtan çıktım. Bornova Sokağı’nda köfteciye oturdum. Yanımıza bir Altaylı fanatik 50 yaşlarındaki o sokağın eski bir esnafı geldi.Biraz şaka yollu birbirimizi takımlarına takıldık. 60'lı 70'li yıllardan bahsetti ve dedi ki ben Altaylı olmama rağmen Göztepe’yi de severim Neden mi dedi: O yıllarda burada Bornova Sokağı’nda komiydim Göztepe’nin büyük maçları olduğunda bugünün parasıyla 300-400 milyon bahşiş toplardım dedi.. Pazar sabahı Hürriyet Ege’de yazan Yılmaz Coşkun’un yazısı da bu konuşmayı tamamlayan son halka oluyordu.
Başka Göztepe yoktu.r>