Ayrıntılar

17 Eylül 2009 tarihinde yayınlandı.

Şöyle bir maç düşünün; ilk 20 dakika içinde kaleye çektiğiniz 2 şut ve 2-0 öndesiniz. Tribünlerde kendilerini yırtarcasına 5000 kişi sizi destekliyor, ve siz bundan sonraki ilk kaleyi bulan şutunuzu 70. dakikalarda o da ceza sahasının oldukça dışından bir yerlerden çekiyorsunuz. 70.dakikadan sonra da cılız 1-2 kontra atak bile diyemeyeceğimiz, gene ceza sahası dışından yumuşak, kalecinin ellerinde eriyen 2 şuttan başka hiçbirşey yok koca maç boyunca. Tribünde “ahh” diyebileceğimiz, nasıl bu pozisyon kaçar diyeceğimiz hiçbir organizasyon olmadı 90 dakika boyunca.

Oysa her şey çok güzel başlamıştı. Normale göre sayıca az da olsa, nitelik bakımından çok kaliteli ve desibeli yüksek, herkesin katıldığı bir tribün şov vardı maçta. Hem gollerin erken gelmesi, hem de takımın ilk 20 dakika rakibi ısırırcasına arzulu ve istekli oynaması, tribünlere keyif ve hırs verirken, “5 atmayan …….dir” tezahüratları bile  çınlıyordu Atatürk stadında.

Fakat ne olduysa, bu tezahürattan sonra oldu. Takım sanki el freni çekilmiş gibi yavaşladı ve sonra da durdu. Bizde özellikle ikinci yarı Denizli Belediyenin nasıl top oynadığını seyretmeye başladık çünkü ortada Göztepe diye bir takım kalmadı. Bütün hatlarıyla üzerimize yüklenen Denizli karşısında, topu tenis gibi ileriye vurmaktan ve geri gelmesini seyretmekten başka hiçbirşey yapamadık koca 2.yarı boyunca. Bir de üzerine  70. Dakika’da golü yiyince, bırakın “5” tezahuratını, gene stresten tırnaklarımı kemirdik ve Göztepemizin hiçbir maçının rahat izlenemeyeceğini tekrar hatırladık.

Geçen seneki uyumlu takımın üzerine bu kadar transfer yapılmışken, daha iyi bir futbol sergileyemememiz gerçekten çok ilginç. Yapılan transferlere baktığımızda hepsinin üst liglerden ve kendilerini zamanında kanıtlamış oyuncular olduklarını görüyoruz ama gelin görün ki hiçbirinden doğru düzgün verim alamıyoruz(istisnalar kaideyi bozmaz). Ne forvet forvet, ne de sol açık sol açık. Ama burada en büyük sorumlu Akif Hoca. Gerek oyuncu seçimleri, gerek maçta uyguladığı taktik hepsi Amerika’yı yeniden keşfetmeye çalışan biri gibi.

En sorunlu yerden başlayalım. Ön libero olarak alınan, ama geçen sene sağ kanatta harikalar yaratan, goller atan Mert Somay bu sene forvet olarak oynuyor. Haliyle de verimli olamıyor. Belki geçen sene zayıf rakiplere karşı forvet olarak oynayabilirdi ama bu sene sert ve fizikli stoperlere karşı hiçbir özelliğini gösteremiyor. Üstelik bu takımda Recep ile birlikte 4 tane forvet var. Madem Şadi’yi(o da ayrı bir konu) forvet oynatıp yanına daha atik, hızlı birini koyacaksın o zaman Ferdi’yi, Recep’i deneyeceksin orada. Mert’i de en verimli olduğu yerde sağ kanatta oynatıp, Ferhat’ı da mahkum ettiğin sağ kanatta değil de en verimli olduğu yerde orta sahada oynatacaksın. Böylece hem formsuz olan ve ne yaptığı belli olmayan M.Akif’i de yanına alırsın hem daha ofansif, daha üretken, daha futbolu bilir bir ortasahaya sahip olabiliriz, hem de herkes eski yerinde oynadığı için ne yaptığını bilir.

Tabii sorun sadece bunlar değil. Büyük ümitlerle beklediğimiz Şadi’de çok formsuz. Kaleye çekmeye çalıştığı tek şut maçın başında alıp götüreceği yerde, neredeyse tribünlere kadar attığı bir sağ ayak içi plasesi olan Şadi’nin kilo fazlalıkları ve kondisyonsuzluğu hemen göze çarpıyor. Ee bu futbolcular hiçbir takım parasızlıktan kampa gidemezken 3 farklı kampa gidipte 2 ay boyunca çalışmadılar mı? Şadi’nin atacağı golleri ve formunu yakalamasını dört gözle bekliyoruz çünkü ona gerçekten ihtiyacımız var.

Orta sahamızı oluşturan 3’lü (M.Akif, Rıdvan, Ferhat) çok defansif. Hiçbir hücum varyasyonu yaratamıyorlar. Bir de M.Akif’in formsuzluğu eklenince bunun üzerine atak yapma şansımız hiç kalmıyor. Hocanın bu sorunu muhakkak bir şekilde çözmesi gerekiyor. Yukarıda yazdığım yer değişikliği ya da Ali Mumcu’nun burada denenmesi bir alternatif olabilir.

Ali Mumcu olayı da başka bir konu. Geçen hafta ilk 11 başlayan oyuncu bu hafta ilk 18’de bile yoktu. En yaratıcı, duran toplarda en etkili, ayağına top en çok yakışan adamın kendi sahanda oynadığın maçta ilk 18’de olmaması gerçekten ilginç(keza Turgutlu maçında da ilk 18’de değildi ama Alanya’da ilk 11 oynadı). Oyunun sıkıştığı anlarda, gole ihtiyacın olduğu anlarda ondan daha iyi bir alternatifimiz var mı?

Giresunspordan gelen Hasan’ın sakatlanması(Turgutlu maçında) gerçekten çok kötü oldu. Çünkü gerçekten kaliteli bir futbolcu ve bu takımda direkt olarak ilk 11 oynayacaktır. Emre Köksal’ın yerinde Hasan’In oynayacağını düşünüyorum.
Kalecimizi ve defansımızı Allah nazardan saklasın. Sinan gerçekten müthiş bir kaleci, yaşı da genç, umarım bonservisini almayı beceririz ve kalemizi yıllarca korur. Ben bu hafta ilk kez oynayan Emrah Kirazı’da beğendim, müdahaleleri yerindeydi ve Evren’le iyi bir ikili oluşturdular.

Sonuçta 20 dakika iyi, 70 dakika kötü oynanan bir oyunla 3 puan aldık.  Fakat Akif hocanın artık biraz kendini toplaması gerekiyor. Takımın durumu gerçekten iyi değil ve ciddi müdahalelere ihtiyacı var. Göztepe takımı eğer şampiyonluğa oynayacaksa ve adı Göztepe’yse hiçbir zaman kendi sahasında 70 dakika geriye yaslanarak kontra futbolu oynamamalıdır. Bu önümüzdeki haftalar çok kritik. Eyüp maçını her türlü galibiyet ile kapatıp evimizde ALSANCAK’TA oynayacağımız Sarıyer maçına iddialı çıkmalıyız.

Ahmet Sabuncu