Göztepemiz, mucizevi bir bicimde ciktigi 2. Lig Yükselme Grubu'ndaki ilk haftayı bay geçirmiş, ikinci hafta çıkacağı ilk maçı İstanbul'da oynayacaktı.
Bu özellikle biz İstanbul'daki Göztepelileri çok heyecanlandırmıştı ve maça bir hafta kala buluşmalar tertiplendi, telefon trafiği çalıştı.
31 Ocak Pazar günü, Güngören Stadına geldiğimizde yağmur yağıyordu. Güngören taraftarları ile en ufak bir olumsuzluk olmamasınra rağmen, bizim gireceğimiz kapıda bir yığılma vardı. Bir türlü dışarıdaki taraftarımız içeri giremiyor, anlamsız bir hengame yaşanıyordu. Yağmur altında dışarıda beklerken, kapının bir türlü açılmaması, 12-13 saat yol tepip dışarıda kalan taraftarımızın iyice sinirlerini gerdi ve önce stad görevlileri tartaklandı, daha sonra polisle bir arbede yaşandı. Polisle tekmeleşmeler, itişmeler yaşandı. Polise bira şişeleri atıldı. Bir ara kovalamacalar oldu. Hatta bir polis silahını düşürdü. Tabii ki bu arada kaçınılmaz olarak polis, birkaç kişiyi aldı. Bu durum onların arkadaşlarını daha da üzdü ve sanki yapılması doğru olan buymuş gibi, onlar da polise saldırdı. Polisin aldığı birini zorla geriye alabilmek gibi bir alternatif olmadığından bizler araya girdik ve önce taraftarı sakinleştirmeye çalıştık. Bunu başardıktan sonra polis nezdinde girişimlerde bulunduk ve alınan o kişiler arkadaşlarına iade edildi.
Öncelikle bu konu hakkında şunu söylemem gerekiyor. Biraz akıllı, mantıklı olun! Alınan arkadaşlarınızı, polise saldırarak geri alamazsınız. En fazla olacağı sizi de alırlar , şanslıysanız, o şekilde "nezarette" birlikte olursunuz. Bu delikanlılık değildir. Hele, araya giren Göztepelilerle takışmak, onlara posta koymak hiç delikanlılık değildir. Bunları kime söylediğimi onlar iyi biliyor. En nihayetinde gittik, polisle görüştük, "biz halledeceğiz" dedik ve polisler de olayın üzerine gitmedi, agresif tavırdan imtina etti. Daha sonra da alınan kişiler iade edildi. Arkadaşlar, bu davranışlardan kaçınmaya çalışalım, keskin sirke küpüne zarar. Benden söylemesi.
Yaklaşık yarım saat geç stada girdikten sonra seyretmeye başladığımız Göztepe tatminkar olmaktan çok uzaktı. Takımda bir beceriksizlik ve atalet gözlemleniyordu.
Tatminkar olan tek şey en az iki bin kişi civarında olan cefakar Göztepe taraftarıydı. Yalanasır'daki "yaklaşık 1000 kişi" laflarına bakmayın. Güngörenspor kaynakları bile Göztepe'yi 2000-2500 şeklinde rakamlarla telaffuz ediyor. Göztepe kendisine ayrılmış olan deplasman tribününü tamamen doldurdu. Tribünde uzun zamandır İzmir'den "deplasman yaptığını" görmediğim eski dostlar, simalar bulunması, taraftarın, tribünün yeniden toparlandığını, yeniden eski günlerine dönmeye başladığını gösteriyordu. Bu beni sevindirdi.
Tribündeki doluluk ve özellikle maçın belli dakikalarında verilen destek çok güzeldi. İlk devrenin son dakikasına kadar 1-0 yenik durumdaydık. Fakat, Güngören'de de matah birşey olmadığından, bizlerde "yenilmeyeceğiz" hissi hakimdi. Nitekim, gerçek bir penaltı ile soyunma odasına 1-1'lik skorla gidebilme avantajını yakaladık.
İkinci devrede ne yazık ki, takım dişe dokunur hiç bir hamle, tribünleri heyecanlandıracak, gol umudu verebilecek, "bu maçı alırız" dedirtecek hiçbirşey yapmadı. Ben yazılarımda futbol otoritesi olmadığımı, teknik konularda iddialı konuşmadığımı her zaman belirtirim, ve teknik analiz hemen hemen hiç yapmam. Bu anlatımımda da bu tutumumu bırakmayacağım. Sadece belirtmem gereken bir gerçek var, o da takımın top yapamadığı, cezalı ve sakatlardan oluşan eksik bir Güngören'den daha iyi oynayamadığıdır. 90 dakika insanı heyecanlandırabilecek en fazla iki şutumuz vardı. Güngören galibiyeti hak eden taraf görüntüsü veriyordu. Her ne kadar hakem yanlış bir kararlar out'a çıkan topa kornder dedi ise de ve biz o kornerden golü yedi isek de, gerçek şu ki, yediğimiz gol olmasaydı biz gol atamayacaktık. Takım ancak yenen golün hırsıyla biraz hareketlendi fakat o da bizim bir puan bile alabilmemizi sağlamadı.
Maçtan sonra, Güngören stad yetkilileri hoparlörlerden kolbastı çalarken, biz de atkıları kaldırmış İsyan Marşı söylüyorduk. Bir süre sonra kolbastının hoparlörlerden yükselen gürültüsü kısıldı ve tüm Güngören hayran hayran İsyan Marşı'nı dinledi. Güngören taraftarı, taraftarımızı "hepiniz Allah'a emanet olun" tempoları ile uğurlarken, karşılıklı "Göz Göz" çekildi. Maçtan önce ve maçtan sonra şahsen ben ve duyduğum kadarıyla diğer arkadaşlar Göztepe atkıları ile Göngören meydanında sokaklarında rahat rahat hiçbir taciz olmadan dolaşabildi. 35 plakalı araçlar, stadın önüne kadar parkedebildi. Göngören taraftarını gösterdikleri medeniyetten ve misafirperverlikten ötürü tebrik ediyor, kendilerine teşekkür ediyorum.
Bu maçtan çıkarılması gereken çok çarpıcı sonuçlar var:
- Güngören Belediye'sinin her iki tarafı da "kapalı" yedi bin kişilik bir stadı var. İstanbul'da yılbaşından beri devam eden yoğun yağmurlu, karlı fırtınalara rağmen zemin beklenenden çok daha iyiydi. Alsancak Stadı'nı düşününce yine utandım! Bakımını üstlenmek ve kira ücreti vermek karşılığında kendisine kiralanan Altay, Alsancak Stadı için ne yapar? GSİM bu stad icin ne yapar? Belediye ne yapar? Koca bir HIC!!! Izmirli'ye suç atmak en kolayi....
- Stada girerken yaşanan problemlerin biletsiz girmekte gösterilen ısrardan kaynaklandığını zannediyorum. Cebindeki üç kuruşla böyle bir deplasmana gelen cefakar taraftarın durumu ortada, fakat stat yetkililerinin de kapıları açmayıp, turnikeyi kullanma ısrarı da çok anlaşılmaz değil. Polisten kapıyı düzenlemesini bekleyen yine Goztepelilerdi, bizlerdik. En kötüsü böyle bir durumda ortada direkt bir polis agresifligi yokken, polisle ciddi bir arbedeye girmek.
- Egri oturalim, dogru konusalim. Goztepe bu oyunla devam ederse, yükselme grubunda ilk ikiye giremez. Yeni transflerin birlikte oynama eksikligi midir, yoksa baska birsey mi var bilemem. Ama bir gerçek var ki, İmam Altınbaş'la buluşma, kendisinin oyunculara ve teknik heyete beklentilerini anlatması, takımı misafir etmesi bile bu sefer galibiyete yetmedi. İstanbul'daki galibiyetler zinciri sihri bozuldu. Umarız bozulan sadece bu sihir olur ve alacağımız puanlarla bu son düzlükte ipi göğüsleyen Göztepe olur.
Saygilarimla,
Burcak Unsal