Şampiyonluğa oynayan bir takımın kendi evinde oynadığı maçta, en iyi oyuncusu kalecisiyse, bu işte ciddi bir sorun var demektir.
Halbuki bugün başka şeylerden bahsetmek istiyordum. Kombine sahiplerine maça girmeden çektirilen eziyetten, kombine biletlerinin kapıda yırtılmamasından(kapıda girerken ciddi tartışma yaşadım görevlilerle), sözde sahibi Altay olan Alsancak stadının 3 senedir her sene rezil olan çimlerinden vs. Ama ne yazık ki yazmak kısmet değilmiş, bir başka yazıya artık..
Kağıt üzerinde baktığımızda, yapılan tüm transferler önemli futbolcular, özellikle forvet hattımızın çok kuvvetli olduğu gözüküyor. Ama gerçeğe döndüğümüzde, hiç de öyle değil. Koca maç boyunca kaleye çektiğimiz şut yok, duran top haricinde organize hiçbir atağımız yok. Ne kanat bindirmeleri, ne verkaçlar, ne ayağa paslar, hiç bir şey. Varsa yoksa topu alır almaz forvet hattına doğru topu şişirme, es keza Hüseyin ya da Şadi topu indirebilirse pozisyon yaratmaya çalışma. 1980’li yılların futbol mantalitesi..
Bu takım 2 ay boyunca hiçbir takımın yapamadığı kampları yaptı. Bir çok hazırlık maçı yaptı, 6 lig maçına çıktı. Hala idmana çıkılan ilk günkü gibi hiçbir organizasyon olmadan top oynamaya çalışıyoruz, haliyle de oynan futbol ne sonuç veriyor, ne de göze hoş gözüküyor.
Bir takım veya bazı futbolcular gününde olmayabilir. Karşı takım senden iyi olabilir ama bu senin mücadele etmemen anlamına gelmez. Her zaman söylüyoruz, Göztepe takımı zaman gelir kendi evinde 3 gol de yiyebilir, ama mücadelesini vermişse, her topa ayağını kafasını uzatmışsa, terini akıtmışsa, Göztepe seyircisi takımını ayakta alkışlar. Ama mücadele etmemişse, kaçmışsa, işte o zaman problemler başlar..
Tek tek futbolcuları yazmaya hiç gerek yok. Fakat iki sarı karttan kırmızı kart gören Serkan’ın 3 dakika içerisinde aynı faulü 2 kere yaparken nasıl bir düşünce içerisinde olduğunu gerçekten merak ediyorum. Onun yerine oynayan Bulut, bu takımda her zaman ilk 11 oynar. Bulut girdikten sonra resmen sol kanattan bindirmeler yapmaya başladık. Hüseyin gibi, Şadi gibi kafa toplarına hakim santraforlarımız var ama koca ilk yarı boyunca sağ kanattan veya sol kanattan bir tane organize kanat akını gelmedi. Adam kaçıramadık, verkaç yapamadık. Başı kesik tavuklar gibi ortada dolandık durduk, tüm pasları ya yana, ya da kalecimize geri attık. Haliyle de dün maça gelen 6000 biletli, yaklaşık 8000 bin kişi futbol adına hiçbirşey seyredemedi.
Bir tek kalecimiz Sinan için bir şeyler söylemek istiyorum. Dün maç 1-0 bittiyse bu tamamen Sinan’nın sayesindedir. Aslanlar gibi mücadelesini verdi, hele bir topta sakatlanma pahasına topu çizgiden çıkardı. Umarım bizde kiralık oynayan Sinan’ı bonservisi ile birlikte alır, yıllarca kalemizi koruyacak 2.bir eşkıya yaratabiliriz.
Burada artık suçlu Akif hocadır. Elde yağ varken, süt varken, irmik varken hala helva yapmayı becerememiştir. Bu hafta Çarşamba günü Akhisar maçı büyük önem kazanmıştır. Artık bir mağlubiyet halinde iddaamız ile birlikte başka şeylerinde değişmesi gerekecektir.
Ahmet Sabuncu