Yıllardır Beklediğim Sen miydin?
Yıllarca hep hangi ligde oynarsa oynasın yüreğiyle oynayan bir Göztepe futbol takımının hayalini kurduk. Hep açtık başarıya ama İnadına Göztepe söylemi, başarıdan da, şöhretli futbolculara sahip, kasası her daim dolu, medyanın ve siyasetçi desteğinin sırtından hiç eksik olmadığı bir kulüp olmanın da önünde geldi her zaman bizim için.
Biz ki güce tapan insan tiplemelerinin bolca bulunabildiği ve bu anlayışın futbola geldiğinde şaha kalktığı, önemli olanın futbol ve takım sevgisi değil de başarı, “sadece ve her koşulda” başarı olduğu bir ortamda küme düştüğünde bile takımını tribüne çağırıp sevgisini sunan, bir ikili mücadele sonrası taç atışı kazanıldığında dahi alkışını futbolcusundan esirgemeyen, vefa diye bir duygunun hâlâ var olduğunu kanıtlayan ve tüm bunlardan ötürü kendisini hep ayrı bir yere koymasını ve koydurtmasını başarabilmiş bir taraftarlık anlayışını temsil ediyoruz.
Şimdi, son otuz yılda, ama özellikle son iki senedir onca badire atlatan camiamız, zorunluluklar sonucu da olsa, dibe vurmuşluktan da kaynaklansa, nihayet öze dönme yönünde bir adım attı.
Bu sene Rahmetli belediye başkanı Ahmet Piriştina anısına ve onun adıyla düzenlenen TSYD turnuvasında finale çıkan Göztepe, kupayı penaltılarla kaybetti fakat sahada yaş ortalaması on dokuzu geçmeyen, kimi henüz on altı yaşındaki gençleri ve idealist hocası Yüksel Can ile geleceği kazanma adına büyük bir adım atmış oldu.
Önce 2. lig A kategorisi şampiyon adaylarından Vestel Manisa, ardından Bucaspor karşısında oynanan olumlu, mücadeleci futbol, muhtemelen her biri bizim gibi sağlam birer Göztepe taraftarı olan ve belki de geçen sene maçları yan yana izlediğimiz, beraberce tezahürat yaptığımız bu genç çocukların kendilerine olan güvenlerini, bizim de onlara olan güvenimizi büyüttü. Son olarak dün akşam final maçında İzmirspor’a karşı canlı izlediğim takım gerçekten de Göztepe’nin sahip olduğu ve koruması gereken inatçı kişiliği temsil ediyordu.
Göztepe camiası için cevaplanması gereken soru, şu an bu gençlerle neler yapılabilecek olduğudur? Onların bu hırsı, enerjisi, dişe diş mücadelesi tabii ki profesyonel futbol dünyasında tek başına yeterli olmayacaktır. Kulübün mevcut yönetimini sevmeyebilirsiniz, Burak İkizoğlu hadisesi sonrası yaşananlar yüreğinizi yaralamış olabilir ama unutmayın ki Göztepe bundan yirmi bir yıl sonra yani camiamızın 100. yılında da var olacak ve o zaman da kimimizin çocuğu, kimimizin torunu takıp atkısını boynuna stadın yolunu tutacak.
Bu nedenledir ki Göztepe’nin şu an içinde yaşadığı değişimin camiaya bir hareketlilik getirmesini ve bu hareketliliğin de yıllardır ihmal edilen altyapı ve tesisleşme hamlesini başlatmasını arzuluyorum. Atılan bu adım umalım ki şartların dayattığı bir zorunluluk olmaktan çıkıp kulübün sportif politikası haline dönüşsün. O zaman emin olun bu camianın önünde kimse duramayacaktır.
Ve lütfen üzülmeyin bu büyük camia Süper Lig’den çok uzaklara düştü diye; çünkü bizim için Süper Lig Göztepe’nin olduğu ligdir.