Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
www.ozkancengiz.net
Şöyle bir hesap yaptım. Çoğu akranıma göre maçlara gitmeye biraz daha geç başlamama rağmen düzenli maça gitme sürem on beş on altı yılı geçmiş, Mutlu ağabeyim sağ olsun.
Bu süre zarfında bir çok hoca gördük. Aralarında kendini Türkiye’ye ispatlamışından tut, dünyaya ispatlamışına, ilk kez bizde şansını deneyenden, emekliliğe bizden geçene kadar her kesiminden vardı.
Hepsi için değilse de neredeyse yüzde doksan dokuzuna yakınında süreç genelde şöyle gelişti.
Göreve geldiler, kendi ilke ve esaslarını takıma yerleştirmeye çalıştılar, gelmeleri ve kendi ilke ve esaslarını yerleştirmeye çalışması esnasında her zaman anlayışla karşılandılar.
Ligler başladı, maçlar oynanmaya başladı, kendi ilke ve esaslarının tribünlere uymadığı durumlarda, ufak tefek homurdanmalar başladı, kimisi bu homurdanmalara kulak verdi açıklama yapmaya veya kendi ilke veya esaslarını yumuşatmaya çalıştı, kimisi hiç duymamazlıktan geldi.
Haftalar geçmeye başladı, puanlar alındı lider olundu, ancak duymamazlıktan gelenler için homurdanmalar devam etti hatta arttı, hocalar anlayamadı yahu lideriz daha ne, homurdanmalar arttı.
Haftalar geçti, hoca tribünlerin etkisi altına girdi, kimisi tribünlere oynamak için yanlış bile olsa ne istiyorlarsa yapar hale geldi, kimisi ne istiyorlarsa doğru bile olsa yapmaz hale geldi, bunun doğal sonucu olarak ta takım puan kaybetmeye, takım puan kaybettikçe gerilmeye, gerildikçe hata yapmaya başladılar.
Bu noktada yönetimler devreye girdi, önce bir tribüne ayar vermeye çalıştı, baktı olmuyor hocaya ayar vermeye çalıştı. Olan takıma ahenge, futbola oldu.
Sonuç kaçınılmaz son, sevgili Oğuz Reşat Sipahi sık sık dile getirir, Göztepe süper lige çıktığı sezonlarda dahil olmak üzere son yirmi yılda hiçbir sezonu tek bir hoca ile başlayıp tamamlayamadı.
İki sene önceydi, tam zamanını hatırlamıyorum ama Altınbaş dönemi idi, Abdullah Avcı isimleri ortalıkta dolaşıyordu. Futbol bilgisine çok güvendiğimiz bir büyüğümüz bize uymaz dedi. Hocanın ateşli savunucusu bir arkadaşımız karşı çıktı. Olur mu dedi adam senelerdir harikalar yaratıyor. Tam bizlik. Ağabeyimizin yorumu netti. “Boş Tribünlerle! Bizde onun eli ayağına dolaşır sahaya çıkamaz.”
İşte o zaman çok daha iyi anladım Göztepe’de hoca olmanın ne kadar zor olduğunu, teknik, taktik, oyun okuma, alt yapı bilgisi, oyuncu yönetme, ve daha bir çok özellik olsa da Göztepe’de hoca olmak ayrı bir uzmanlık gerektiriyor.
Tribünler haklıdır, hocalar haklıdır veya olayı bu güne getirirsek Özcan hoca süperdir, Özcan Hoca el frenidir bu yorumların hiç birisine girmiyorum hangisi doğrudur hangisi yanlıştır tartışmıyorum. Ancak şu bir gerçek ki Göztepe’de başarılı olmanın yolu bilinen yollardan biri değildir. Kendine has bir yol istiyor.
Bu sebeple bugün Özcan Hoca’ya yarın diğer hocalara naçizane tavsiyem kendinizi birinci olarak bu sarmala kaptırmayın, bir adım geriye çıkın ve olaya dışarıdan bakın ne tribüne inat karar alın ne de tribün için karar alın.
Ancak bu demek değildir ki kendi bildiğinizi okuyun.
Sn. Serdar Samur ilk kez göreve gelmişti, Sn. Barış Güçlü ile beraber taraftar ile sohbet ediyorlardı. Gündem gene oyun ve hocaydı. Eleştiriler vardı. Yöneticilerimiz nasıl bu kadar teknik yorum ve müdahale yaparsınız biz birçok hocamız ile bu işi yapıyoruz profesyonelce bu kararları alıyoruz dedi.
Cevap farklı ve farklı olduğu kadar doğruydu.
“Bu tribündeki 3-4 bin kişinin en genci 16-17 senedir, her hafta tribünde maç izliyor. Haydi uzak deplasmanları çıkar bu senede 25 maç yapar bu da 400 maç yapar ki tribünde 40 senedir gelenlerin sayısı da neredeyse bunun yarısı kadar. Bu koltuklarda gördüğünüz her adam 600 den fazla Göztepe maçını çıplak gözle pür dikkat oyuncuları analiz ede ede izlemiş ve 600 maçı da o hafta yüzlerce adam ile tartışmış bir kitle, iyi bir hocanın da kariyeri boyunca izlediği maç zaten üç aşağı beş yukarı bu kadar.”
Sonda bir kez daha bugün Özcan Hoca’ya yarın diğer hocalara naçizane tavsiyem, kendinizi birinci olarak bu sarmala kaptırmayın, bir adım geriye çıkın ve olaya dışarıdan bakın ne tribüne inat karar alın ne de tribün için karar alın.
Ancak bu tribünleri yolu düşenin geldiği tribünlerle de karıştırmayın. Söylediklerini alın düşünün tartışın sizce de uygunsa uygulayın, uygun değilse daha iyisini yapın, tribündür konuşur boş verin dediğiniz nokta ne yazık ki sonun başlangıcıdır.
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
www.ozkancengiz.net