Uzun bir süreden beri yazmak için bu kadar keyifli bir şekilde oturmamıştım klavyemin başına. Gecenin ikisi. Tatlı bir gün yorgunluğunun ardından yaşadıklarımı ve de hissiyatımı kaybetme korkusuyla hemencecik sarıldım izninizle satırlara.(Aslına bakarsanız “yönetimden beklentiler” dizisine devam edecektim. Hali hazırda üye olduğum forumlarda ve de Göztepelist’te derlediğim iki sayfalık bir arzuhalname var. Ama bunları gündemin durulduğu vakitlere kaydırmakta fayda var.)
İnsanın bu kadar dolu dolu heyecanlandığı bir zaman akıyoruz. Geliyoruz diye bas bas bağırıyoruz. Allah’tan bir mani çıkmazsa da inşallah layık olduğumuz yere doğru hızla yükselişe devam edeceğiz. Her maç skorunu okuyuşumda oley be deyip bir sevinç narası atarım evde. Kimi zaman İzmir’den Ali Özyafa abim cebime ulaştırır maçın skorunu cebime. Dersteyken arkama döner işte bu derim sessizce ve de derse daha bir coşkulu devam ederim.
İşte böyle bir anda kızımı doktordan eve doğru getirirken onun solgun yüzüne elimi değirdim: “Nazlım biliyor musun? Bugün yine yendik!” dedim sevinçle. Gülümsedi. Ama konuşmadı. Bir müddet sonra bana doğru dönüp: “Baba biliyor musun ben neyi özledim?” diye sordu. Hasta olduğu için naz makamında benden çikolata, muzlu süt gibi mülteci bir istekte bulunacağını düşünerek ona dileğini söyleme fırsatı verdim: “Bilmiyorum yavrum! Nedir özlediğin?” diye sanki merak ediyormuş gibi sordum. Bana döndü çok büyük bir özlemle:”Ben Göztepe’nin İzmir’deki maçına gitmek istiyorum!” dedi. Afallamıştım doğrusu.
Bu benim daha önceden de liste yazdığım “Baba Beni de Maça Götür” sendromuydu! O zaman için 4 yaşına basmadan ilk Göztepe maçına giden kızım şimdi 6 yaşına gelmeden İzmir’de maça gitmek istiyordu. Arabayı durdurup sağa çektim. Hasta olan kızımı sarıp yanaklarından öptüm. “İnşallah” dedim.
Son “Bağlum” çıkarmasından sonra evdeki keyif zirve yapmış durumda. 9 aylık oğlum Serdar Burak kucağımda, Nazlı Hilal’im karşı kanepede tezahuratlaşıp duruyoruz kaç zamandır. Akşam yine yemek sonrası lay lay lomlarımızla hoş vakit geçirirken, öğretmenliğin verdiği bir hazırbulunuşlukla İsyan Marşına başladım kızımın tam karşısında.
“İzmir’in sokaklarında / yürüyoruz formalarla….”
Her satırla bereber kızım daha da coşkulu bir şekilde söylüyordu marşımızı.
Derken sıra benim en çok sevdiğim yer olan “Issız kuytu köşelerden” bölümüne geliyordu yavaştan. Ben 4 yaşından beri istiklal marşımızdan sonra öğretmiş olduğum İsyan marşını mest olmuş bir şekilde kızımdan dinliyordum ki kızım gecenin bombasını patlattı tüm aileye:
ISSIZ KUYTU KÖEŞELERDEN HAMD OLSUN Kİ DÖNECEĞİZ!
Cidden binlerce kez hamd olsun ki feci bir şekilde geliyoruz.
Yaşları henüz 5-6 olan bir nesil bu yaşlarda şampiyonluk coşkusu ve de marşlarla hazırlanıyor müstakbel güzel günlere…..
Nolur sevgili babalar kızları da götürün artık tribüne!
Küfürsüz bir ortam oluşturmak ve de küçüklerimize miras bırakacağımız bir Göztepelilik bilinciyle. (devam edecek!...)
Uzaklardan selam sevgi ve de muhabbetle.
İzmir’in evladıyız!
Göztepe'ye Sevdalıyız!
Hakan Taşpınar
Denizli