
Süleyman Alsya-Yenigün
Futbol sanayi devriminin oyunudur. Böyle der uzmanlar. Burjuvazi’nin Ortaçağı yıkıp, Yeniçağı başlatmasıyla fabrikalaşmaya başlayan toplumlar toprak köylüsünü fabrika işçisi yaparak kentleşme olgusunu hayata geçirdiler. Orta çağda panayırlar kurulur, şövalyeler yarışır, güreşler yapılırdı. Ancak fabrikada o zamanlar on sekiz saat çalışıp, üretmek zorunda olan işçi sınıfını oyalayacak bir şey gerekiyordu. İşte futbolu bu nedenle icat ettiler. Ama özellikle Avrupa’da sanayi gelişti, burjuvazi sınıfı zenginleşti ve sermaye katlandıkça toplumun gelişmesine paralel yatırımlar yapılmaya başlandı. Sermaye kendini garantiye almak için toplumsal alanlara yatırım yapmaya başlayalı 70-80 yıl oluyor. O güne kadar sürekli sömürü üzerine kurulan ilişkiler, ülke yöneticileri tarafından kapitalizm disiplin altına alınınca toplumsal refah seviyesi ön plana çıkmaya başladı. O nedenle gelişmiş ülkelerde yaşayan insanlarla, bizim insanımız arasında refah payı farkı inanılmaz ölçülerdedir. Çünkü az gelişmiş ülkelerde toplumu baskı unsurları yönetir. İleri kapitalist ülkelerde ise toplum önemlidir. Ve sermaye iki alana çok önemli yatırımlar yapar. Sanata ve spora. Bugün Paris’te tam 400 tiyatro perde açar. Salonlar tıklım tıklım doludur. İstanbul’da 50 tiyatro perde açamaz. Açarsa çoğu batar. Çünkü toplumun gelişmesi için yatırım yeterince yapılmamıştır. Hatta devlet bile sanata yatırım yapmaktan kaçmaya çalışır.
Madem Paris’ten örnek verdik. Paris Saint Germain de bizim takımlarımızın çok üstünde bir kategoride yer almaktadır. Çünkü oralarda spor toplumsal gereksinimlere göre desteklenir. Bizde ise çatışma aracıdır. Hatta devleti yönetenler tarafından zaman, zaman kurgulanır ve halkı uyutma taktikleri sporda çok daha fazla görülür. (Bkz. Dünyanın en soysuz şikesi, 12 Eylül Cuntası tarafından yapılmış ve Türkiye Şampiyonu yapılan 2.Lig’deki Ankaragücü 1.Lig’e çıkarılmıştır.) Bir de İzmir’e bakalım. Türkiye’nin üçüncü büyük kenti. İhracat limanı. Akdeniz’in incisi. Ama sporda sürünmektedir. İzmir ihracatta yerini Kocaeli’ye kaptırmıştır ama 2010 yılında 6,5 milyar dolar ihracat yapmıştır. Bu rakamlar İzmir’de sanata ve spora yansımaz. Yani İzmir sermayesi, kapitalizmin genel karakterinden uzaktır. Örneğin İzmir’de bir şehir tiyatrosu yoktur. Halkın yararlandığı spor tesisleri yoktur. Spora yatırım, sadece kulüplere sponsorluk olarak yorumlanır. O da bildiğiniz gibi çok küçük rakamlarla ifade edilir. Tüm bu işler belediyeden beklenir. 6,5 milyar dolar ihracat yapan bir kentin oda orkestrası, senfoni orkestrası, ödenekli tiyatroları yoksa, spor tesisleri, statları olsa ne olur? Olmasa ne olur?
