Süleyman Yengil
Tüm dünya ve ülke olarak belki de bir daha hiç yaşamayacağımız bir yılın sonuna doğru yaklaşırken, didindiğimiz yegane şey; belki de bir yerlerden bir toz zerresi kadar moral bulabilmek, umuda sarılabilmek ve mutlu olacak anları yakalayabilmek.
Esnaf ne yapacağını şaşırmış, işsiz artık umudunu yitirmiş, asgari ücretli çalışan bir umut güzel haber beklemekte, öğrencinin kafasında soru işaretleri, öğretmen kaygılı, bir şekilde işini devam ettiren de sağlığını nasıl koruyacağı kaygısında toplu taşımaların nefessiz maskeleri ardında…
Kısacası; emeklisi, çalışanı,işsizi,esnafı,öğrencisi bir düşünce bulutu içinde. Kaygılı, umutsuz, endişeli…
Kafasındaki bu kara bulutları bir şekilde dağıtmak adına sığınabildiğimiz birkaç limandan birisi belki de futbol.
Haftaiçimizin bu kaygılarla devam ettiği, haftasonlarının evde kapalı hayatında 90 dakikalığına belki de beyinlerimizdeki düşünce balonlarını patlatmaya çalışıyoruz futbolla.
Lig başlamadan hepimizin merakından birisiydi pandeminin takımımızı,camiamızı nasıl etkileyeceği.
Eleştirilen bir çok konuyu bertaraf ederek; ilk onbirinde ortalama 6-7 yerli oyuncuyla, alt yaş milli takımlarda yer alan oyuncuları, alt yapıdan çıkan evlatları takıma monte etme çabasıyla yavaş yavaş renklenmeye, odaklanmaya belki de ‘aman bu dönemde futbol mu düşüneceğim’ derken yavaş yavaş keyif almaya başladık (ya da başlamıştık)
Hani yukarıda söyledim ya; bir toz zerresi kadar moral bulduk, mutlu olduğumuz anlar yakaladık.
Tabii ki biliyorduk hiçbir güzel şeyin sonsuza kadar sürmeyeceğini, zaten o anlayışla da sarılmadık bu takıma hiçbir zaman.
Ancak sabit mesleklerine ek olarak, bu işi ülkemiz şartlarında ciddi sayılabilecek paralarla 2. meslek olarak ve sadece 90 dakika yapan, bunu yaparken de tek ve asli görevi; emek hırsızlığı yapmadan ve adaleti yazılı kurallara-talimatlara uygun şekilde dağıtmak olan bir/birkaç zatın yukarıda saymaya çalıştığım bunca insanın mutlu anlarını keyfi olarak çalmaya ne hakkı vardır?
Hata tabii ki insana özgüdür ancak her seferinde katlanarak aynı camiaya gösterilen refleksler hata falan değil kasıttır.
Kimse keyfe keder, egosunu tatmin etmek adına, umudu ve güzelliği kovalayan bu kadar insana haftasonunu zehir etmeye, günlerini karartmaya, saha içerisindeki-kenarındaki bu kadar insanın emeğini çalma hakkını kendinde görmemelidir, görememelidir.
Bu kastı gösteren kişi-kişilere reaksiyon vermek, ister atkılı ister kravatlı olsun camia içerisindeki herkesin boynunun borcudur.
Ego,kasıt ve art niyet pisliğinin üstüne basan ve bunu bizimle birlikte geldikleri her yere götürme çabası içerisinde olan zatlara gerekli ve uygun tepkiyi şimdi vermez isek bizimle geldikleri her yere bu pisliği de taşımaya devam edecekler.
Bu durum, bugün kaybedilen puanların başka bir yerden alınması ile puansal olarak belki tolere edilebilir ama ya yarın ligin sonlarında bir Avrupa kupalarına kalma maçı ya da bir kümede kalma maçı olursa ne olacak?
Şimdi ve hemen yerinde bu makul tepkiyle, istediğimiz sonucu alana kadar…
ALAYINA İSYAN İNADINA GÖZTEPE