Başka ülkeler, 2008 Olimpiyatları için yetenekli minikleri beş yıl önceden taramaya başlarken, nüfusunun yüzde ellisi genç, yüzde yirmisi çocuk olan bir ülkede spor eğitiminden kilometrelerce uzakta olduğumuzu ve eğitim veremeyip tribünlerde taraftar olmaya davet ettiğimiz onbinleri fanatizmin kucağına attığımızı anladık.
Türk futbolunda, yeterince özgürlük ve şeffaflığın yaşanmadığını ve büyüğün küçüğü ezdiği bir düzen içinde sergilenen bu tablonun, sosyal yaşamımızdaki koltuk değneğiyle yürüyen demokrasiden kaynaklandığını saptadık. Eşitlik hiç yoktu Türk futbolunda. Resmen bir derebeylik dönemi gibi yapılan uygulamaları tek tek anlattık.
Bu ülkenin insanlarının eğitimde, adalatte, ticarette ve sağlıkta eşit olmadıktan sonra, futbolda eşitliğin sağlansa bile para etmeyeceğini vurguladık. Milyonların üniversite kapısından geri çevirildiği, üniversiteyi bitirse bile işsizlik kaygısıyla yaşadığı, çalışanın özlük haklarının önce devlet tarafından sömürüldüğü, örgütlenme özgürlüğünün yok edildiği bir toplumda, bir futbol kulübüne en büyük sivil toplum kuruluşu muamelesi yapmanın kandırmacadan başka bir şey olmadığı gerçeğini paylaştık.
Bu sıkıntılar çözümlenmedikçe, sportif rekabetin düşmanlığa dönüşmesinin engellenemeyeceğini, çünkü toplumsal nefretin spor alanlarından önce sosyal yaşamın diğer alanlarında dindirilemediğini, bu nedenle gerçek anlamdaki tepkinin hedef şaşırıp spor alanlarına yöneltilmesinin de aslında bir senaryo olduğunu farkettik.Artık eli sopalı taraftar dönemi sona eriyor. Eğitimli beyinler, bilgisayar tuşlarıyla bir başka dünyanın kapılarını açıyor. Böyle bir söyleşi düzenledikleri için Göztepe List'i ve temsilcisi Serkan Boyacıoğlu'nu kutluyorum.