Saplantılı bir müşteriyim.
Marka takıntım var.
Memnun kalmayınca başkaları gibi diğer bir markaya yönelemiyorum.
Göztepe benim için ikamesi olmayan bir şey çünkü.
Bir başkasını yerine koyamıyorum, yerine sevemiyorum...
Ya da aynı anda iki markayı giyemiyorum.
Yani bu marka için bulunmaz bir müşteri profili, bulunmaz bir nimetim.
İnanın benim gibi olan bu markanın yüzlerce hatta binlerce müşterisi(!) var.
Bunu bilenler de beni,bizleri sömürmek için elinden geleni yapıyor.
Her şeyin daha pahalısını alıyorum, daha doğrusu almak zorunda bırakılıyorum.
Maç bileti, forma, lisanslı ürün vb.
Bazıları bana akıl vermeye kalkıyor,bırak gitsin şu markayı müşterisi olma diyor.
Daha büyük markalar var diyor. (tabii onlara göre)
Gel, bizim markamıza katıl diyor.
Ama dedim ya; Saplantılıyım,takıntılıyım.
Hiç kimse ya da hiçbir şey beni marka takıntımdan vazgeçiremez.
Fakat bazen bunalıyorum.
Müşterinin söylediklerine hiç mi kulak asılmaz, hem de her seferinde haklı olduğunu göre göre, bile bile...
Bir markanın stratejisi; 'Müşteri Memnuniyetsizliği' olabilir mi?
Çağrı merkezini arıyorum;
Ulaşamıyorum...
Müşteri hizmetlerine mektup yazıyorum,
Cevap alamıyorum...
Tüketici derneğine şikayetçi olup, dava açmayı düşünüyorum ama bu sektörde o da imkansız.
Zaten vicdanım da elvermez.
Avrupa İnsan Hakları mahkemesine gitmeyi planlıyorum.
Kendimi bir sömürü ülkesi gibi hissediyorum.
Bunca yılın çilesinin karşılığı olarak; iyi bir takım izlemek, söylenenlerden utanıp yüzü kızaracak bir teknik direktör görmek ve kendi takımıma ait bir tesis istiyorum.
Ben, 'müşteri her zaman haklıdır' her istediğimizi yapın demiyorum.
Haklı olduğumuz şeyleri kabul etseniz ne kaybedersiniz diye soruyorum.
Biliyorum, sizin görmek istediğiniz; bunları sorgulamayacak daha çok müşteri...
Bizimse; sadece biraz daha alınteri...
Saygılarımla,
Size göre;
46983 730 000 491 no.lu taraftar card sahibi müşteriniz;
Bana göre;
Amatör taraftar,
Süleyman YENGİL