Sezon biter, değerlendirmeler başlar.
Tüm sezon boyu gösterilen performans, oyuncunun takıma sağladığı katkı, kulübe maddi külfeti,(ya da satılırsa sağlayacağı kazanç) seyirciyle olan diyaloglar değerlendirilir ve bir strateji belirlenir.
Spor gazetelerinin tirajlarına tiraj eklediği,en yalan haberlerle rant sağladığı, kamuoyunun, 'Dünyanın en pahalı futbolcusu aslında Bizans Sempatizanıymış' yalanına kandığı, internet başında oturulup acaba bir şeyler var mı diye sorguladığı dönemdir.
Peki ama doğrusu nedir, nasıl olmalıdır?
Bu durum, tabii ki sizin bulunduğunuz lige, bütçenize, hedefinizin ne olduğuna göre değişir.
Şayet ben bir Athletic Bilbao olacağım diyorsanız; kadronuzu korur, bask bölgesi dışından transfer yapmaz, altyapınızdan çıkarttığınız oyuncularla da yolunuza devam edersiniz. Çünkü kurulduğundan beri bu şekilde olmuş, yabancı transfer yapmamışlardır. Oyuncuların bırakın farklı pasaporta sahip olmasına, farklı şehir adı yazan nüfus kağıtlarına bile karşıdırlar. Bu anlamıyla tabii ki tüm dünyadan ayrılır, bir özgün nitelik taşırlar.Real Madrid ve Barcelona ile birlikte ligden düşmemiş tek takım olmaları, 8 kez La Liga'yı, 24 kez İspanya kupasını kazanmış olmaları da sempatilerini arttırır.
Ancak,
Siz kalkıp her platformda Barcelona örneğini verirseniz, ister istemez insanlar da sizi başarı olarak olmasa da izlenen stratejiler anlamında kıyaslar.
Şampiyonluğun ardından sorulan;
‘Peki bundan sonra transferde neler yapacaksınız, hedefiniz ne’ sorusuna;
Tüm Türkiye’de ve Avrupa’nın birçok şehrinde futbolcu izleme ekiplerimiz var, tespit ettiğimiz çok önemli yerli ve yabancı oyuncuları Göztepe’ye kazandıracağız sözünün ardından,aradan 1 ay bile geçmeden ‘istediğimiz yerli oyuncuları alırsak yabancı oyuncu almayabiliriz’ sözü inanç katsayınızı maalesef 'sıfır' ile çarpar.
Kaldı ki yapılan mevcut transferlere odaklanırsak futbolcu izleme komitesine ihtiyaç olmadığı gözükür. 3 oyuncu zaten bizim grubumuzda bulunan takımlardan diğerleri ise yıllardır Süper Lig ve Bank Asya ekiplerinde forma giyen 30 yaş üzeri futbolculardır.
Bir Televizyon izleme komitesi kurulsa, futbolcu izleme komitesinin belirlemiş olduğu isimleri zaten size aktarırdı. Bugün hafta sonları TV karşısına kurulup Bank Asya maçlarını takip eden vasat bir futbol seyircisi bile size bir iki tüyo verebilir.
Kimse yanlış anlamasın, buradaki eleştirim transfer edilen oyunculara değildir. Eminim ki Göztepe forması altında çok başarılı olacaklardır. Benim şahsi tepkim ‘Söylenen ile yapılan’ arasındaki tutarsızlığadır.
Gelelim yabancı konusuna,
Ben bu ligde yabancı oyuncu transfer etmeyeceğim demek şahsi fikrim olarak oyuna 1-0 geride başlamak demektir.
Neden mi?
Birincisi bu takım taraftarı yıllardır yabancı futbolcu izlemiyor. İki tane etkili brezilyalısı ya da Afrikalı futbolcusu olan bir Göztepe’nin maçlarına , yabancısız bir takımın olduğundan en az 1-2 bin kişi fazla gelir. Bunun da yan etkisi size maç başına 10.000-20.000 TL hasılat geliri ve birkaç bin liralık da fazladan forma satışı olarak geri döner. Bu olayın sportif başarı dışında kalan kısmıdır.
Günümüzde İngiltere'nin en önde gelen ekiplerinin sadece forma satışları ve popülariteleri uğruna uzakdoğudan transfer yapmaları da kuşkusuz bir transfer stratejisidir.
Yakın zamandaki örneklere bakarsak Samsunspor'un ve Mersin'in lige çıkmalarında yabancı oyuncularının etkisi yadsınamaz.
Kaldı ki Karabükspor’un Emenike örneği en çarpıcı olanıdır.
Geçenlerde bir ekonomi sayfasında yer alan habere göre Emenike’nin Karabükspor’a maliyeti 300.000€. Bu Bank Asya’da mücadele eden bir takım için ciddi bir rakam. Ancak haberin devamı daha da ilginç. Fenerbahçe’ye Emenike transferinin maliyeti ise 9.000.000€. Bu rakam Karabük Demir Çelik İşletmeleri’nin 2010 yılı karına eşit. Bugün size 2 sene içersinde bu kadar kar sağlayan başka bir yatırım var mıdır tartışılır.
Tabii ki tüm bu dillendirilenler etkili yabancı transfer edilmesi durumunda gerçekleşebilecek durumlardır. Sadece almak için alınacaksa, altyapıdan çıkan oyuncuyu izlemek ve desteklemek 'şahsım adına' daha caziptir.
Ancak ben de tüm bunları söylerken Avrupa’daki futbolcu izleme komitemizin faal olarak çalıştığından hareketle yola çıkıyorum.
Bugün Göztepe, bırakın Türkiye’de, Avrupa’da ses getirecek bir kulüp olacak diyorsanız kimse kusura bakmasın ama ilgilendiğiniz ve almak istediğiniz futbolcuyu Karşıyaka’ya kaptırmayacaksınız.
Bu da stratejinin bir diğer boyutudur tabii ki.
Sözün özü;
Çok büyük bir camiadasınız, her konuştuğunuz olay her hareketiniz olay. Eminim siz de farketmişsinizdir.
O halde yapılacak şey basittir;
Ya konuştuklarınızı yapacak ya da yaptıklarınızla konuşulacaksınız.
Süleyman YENGİL