Ahmet Talimciler-Sabah
Bir dostun ardından yazmanın ne kadar zor olduğunu kelimelerle ifade edebilmek ne yazık ki mümkün değil. “En Kolay Gün Dündü” diyordu sevgili dostum Cem Can ve belki de yaşasaydı bugün yazdıklarımdan ötürü beni fazlasıyla eleştirirdi. Türk sporu geçen yıl 30 Mayıs gecesi çok önemli bir beynini ebediyet yolculuğuna uğurladı. Kendisi İzmir’de yaşayan, üreten, gerçek anlamda düşünen bir spor adamıydı. Kaybının ardından İzmir medyasının suskunluğunu ve vefasızlığını ise hiçbir zaman unutmayacağım. Güne ve rüzgara göre tutum takınanlardan değildi Cem Can, yazdıkları ile tarihe not düşme sorumluluğunun hakkını sonuna kadar vermeyi kendisine görev edinmiş bir insandı. İçinde yaşadığı kente ve bu kentin gençlerine, çocuklarına dair kafa yoran, onlarla temas eden, ayakları içinde yaşadığı topluma temas eden bir gazeteciydi. Siz bakmayın ona yönelik oturduğu yerden bilgisayar başında yazılar yazıyor diyenlere, bunu söyleyenlerin hiç birisinin yazıları onun kadar geleceğe dönük değildir. Fark yarattığını, Türk spor medyasında bir ilki gerçekleştirdiği FAN-ETİK sayfası ve her hafta bu sayfa aracılığı ile ulaştığı binlerce spor gönüllüsü genç aracılığı ile fazlasıyla gösterdi. Türkiye’de futbol sahalarında yaşanan şiddet konusunda en donanımlı isim olmasına karşın hep göz ardı edilmeye çalışıldı. Biz ne kadar yok farz etsek de yaptığı işin değerini bilenler, ışığa ulaşmayı hedefleyen Simurglar gibi hep ona ulaşmaya çalıştılar. Kendisiyle tanışan öğrencilere, gençlere spora dair olduğu kadar hayata dair de pek çok şeyi birden öğretme uğraşısı içinde oldu, ona göre en dezavantajlı konumdaki bu çocuklar, gençler mutlu olmadan, bu toplumun bütününün mutlu ve huzurlu olabilmesinin imkanı yoktu.
“İsme satılmış maç bileti, evrensel seyircilik ehliyetidir” diye yazmıştı, halbuki bugün biz hala onun belirttiği bu evrensel standartlara ulaşma konusunda patinaj yapmaya devam ediyoruz. Israrla ‘şiddet yasası’ adını verdiğimiz düzenlemeleri çıkartıyor ve uygulamadan tekrar yeni şiddet yasalarına ihtiyacımız olduğunu söylüyoruz. Oysa sevgili Cem Can ile yaptığımız söyleşide şöyle demişti: “futbol şiddetinin çözülmesindeki makas, insanlar birbirinden farklı olduğu için değil, Avrupalı insanla, Avrupalı taraftarla Türk taraftar birbirinden bu kadar uzak olduğu için değil, bu makas onun için bu kadar çok açılmıyor. Şiddet konusunda makasın bu kadar açılmasının sebebi, spor yönetimi, futbol yönetimi yaklaşımıyla Avrupa'daki, Türkiye'deki futbol yönetimi arasındaki fark. O makas ne kadar açıksa, şiddetin çözümlenmesi ya da çözümlenmemesi konusundaki makas o kadar açık oluyor. Uygarlık birikimini kullanarak, misal insan uygarlığı, biz bu birikimden yararlanamıyoruz maalesef, benim gördüğüm o. Ve bu birikimi kullanma konusunda inatçılığımız var, kullanmama, direnme, bildiğimiz yoldan yürüme konusunda çok ciddi bir inatçılığımız var, bu bizi hakikaten çok özel bir problemle karşı karşıya bırakıyor ki, bu insandan kaynaklanan bir problem değil, tamamen yönetsel bir problem”.
Bazı insanları tanıdığınızda hayatınızın seyri değişir, onunla yaptığınız konuşmalar sonrasında hayatı farklı bir pencereden görmeye, farklılıkları hissedebilmeye ve bu doğrultuda üretebilmeye başlarsınız. Onların yoklukları ise hiç ama hiç doldurulmayacak bir boşluk duygusunun tüm benliğinizi kaplamasına yol açar, her ortamda keşke diye içinizden geçirir ve onu bir kez daha kalpten anar ve ararsınız. Sevgili dostum Cem Can’ı tanımış olmaktan, onunla birlikte ülkeme, kentime, takımlarıma ve hayata dair konuşabilmiş olmaktan çok ama çok mutluyum. Sevgili ağabeyimin benden istediği yazılarını derleme ve gelecek kuşaklara aktarabilme görevini yerine getirebildiğim içinde bahtiyarım.