Ahmet Talimciler-Sabah
Futbolun ülke insanımızın hayatında ne kadar önemli bir spor dalı olduğu önceki Pazar gecesi oynanan karşılaşmalar sırasında sokakların boşalması ve ardından gece yarısına kadar süren ekrandaki tartışmalarla bir kez daha kanıtlanmış oldu. Ancak insanlarımızın kimliklerinin önemli bir göstereni haline dönüşen bu alanın 3 Temmuz’dan bu yana bize yaşattıklarını da yeniden gözden geçirmek zorundayız. Futbol üzerinden giderek ayrıştırılan bir toplumsal yapı ile karşı karşıya bırakıldık ve maalesef son maçta yaşanan gelişmeler, geleceğe dönük hiç de iç açıcı mesajlar vermiyor. Herkesin kendi haklılığını ve çıkarlarının üstün gelmesini beklediği bir ortam içerisinde futbola yüklenilen anlamlar ve onun üzerinden gerçekleştirilmek istenilen beklentiler de giderek farklılaşıyor. Futbola tamamen kendi takımları perspektifinden bakan ve ne olursa olsun biz galip gelelim diyenler açısından durum aslında son derece net: yaşanan gelişmeler kendi takımlarına yönelik komplo ve ne olursa olsun sonuçta biz kazanacağız! Asıl sıkıntı yaşayanlar futbolu sevmelerine rağmen yaşanan tüm bu komediden rahatsızlık duyanlar ve tüm bu yaşananları hiç hak etmediklerini düşünenler. Çünkü onlar açısından futbol, sadece güçlülerin lehine sonuçlanan bir oyun değildir. Futbola bu kadar çok fazla sayıda dışarıdan müdahalede bulunduğunuzda, oyunun ruhu ortadan kalkmakta ve oynanan şeyin adı futbol olmaktan çıkmaktadır.
Federasyonumuzun şike süreci boyunca nasıl bir yol izlediğini ve sonuçta açıklanan ‘şike sahaya yansımamıştır’ kararlarına karşılık ceza verilen yöneticiler ile futbolcu ve menajerleri gördüğünüzde oyuna olan güveninizin devam edebilmesi mümkün değildir. Gece yarılarına sıkıştırılan kararlar, gösterilemeyen kırmızı kartlar, ne olursa olsun sonuçta kupa Saracoğlu stadyumunda sahibini bulmalıdır anlayışının bizi hızla götürdüğü yerin adı sporun birleştiriciliği olmayacaktır. Tam tersine futbol üzerinden yaratılan bu ayrışmanın etkilerini önümüzdeki yıllarda daha fazla yaşayacağız. Trabzonspor ile Fenerbahçe arasında oynanan müsabakanın bir futbol maçı olduğunu söyleyebiliyor ve bütün bu yaşananlar sonrasında ülkenin futbola gönül vermiş insanlarını birbirlerine karşı düşmanca yaklaştıracak bir ötekileştirme mekanizması üretiyorsak, bunda hepimizin kabahati vardır. Başta siyasal iktidar olmak üzere futbolu yönetenler kadar oyunun bütün aktörlerinin geldiğimiz noktada tıpkı İlhan Şeşen’in o muhteşem şarkısında olduğu gibi ‘Neler Oluyor Bize’ dizelerini eleştirel bir biçimde kendimize sormamız gerekiyor. Son yıllarda şampiyonluk kutlamalarına kan bulaştığını hatırladığımızda bu yıl işimizin çok daha zor olacağını söyleyebiliriz. Eğlence ile şiddetin birbirlerine karıştığı bir iklimde, toplumsal yapının da zarar görebileceğini, düşmanlık tohumlarının ekilebileceği ortamın kolaylıkla oluşabileceğini unutmamalıyız.