Ahmet Talimciler-Sabah
İzmir kentinin son otuz yıl içerisinde giderek içeriye dönük yaşamasının ardından, İzmirliler, hem kendilerine hem de yaşadıkları kente dönük olarak farklı bir sorgulama içersine girmeye başladılar. Yaşanan olumsuzlukların nedeni olarak kent içi dinamikler ve kendilerinden çok, dışarıdan bir güce atıfta bulunmak daha kolaydı ve onlarda sık sık bu yola başvurdular. Bir dönem ülkenin üniversite sınavlarında birinciler çıkaran ve il sıralamasında ilk üç içerisinde yer bulan kent, eğitimde hızla kan kaybetti. Ülkemizin kuruluşu öncesi ve ardından geçen dönemde ülkemizin en önemli liman kenti olma özelliğini kaybedeli de bir hayli zaman oldu. Eğitim, ticaret, sanayi, kültür ve tabii ki spor alanlarında belirleyici olma vasfını yitirdi. İşsizliğin arttığı, insanların eğitimlerini tamamladıktan sonra hızla uzaklaştığı bir kent konumuna büründü. Son on yıl içinde Anadolu kentlerinde yaşanan inanılmaz dönüşüm ve bu dönüşümün yarattığı zenginliğin küresel sermaye ile entegrasyonu, bu kentlerin eğitimden, ticarete, spordan, ekonomiye kadar pek çok alanda hızlı mesafe kat etmelerine yol açtı.
İzmir kentinin takımlarının her sezona şampiyonluk parolaları ile başlamalarına ve takımlar ile onların taraftarlarını da bu doğrultuda yönlendirilmesinde İzmir medyasının kullandığı klişe başlıkların etkisini de unutmamalıyız. Bu yaklaşım tarzı İzmir kentinin ve onun takımlarının ‘sanal bir dünyada’ yaşamalarına neden oldu. Şampiyonluk parolaları ile başlayan ve bu uğurda harcanan milyonlarca liraya rağmen başarı bir türlü gel(e)medi. İstikrarı ön plana alan ve elindeki kaynağı ekonomik olarak kullanabilen kent takımları bir üst lige yükselirken, yanlış futbolcu transferlerinde ısrar etmekte direnen İzmir takımları yerinde saymaya devam ettiler. Her sezonu en az iki, bazen de üç teknik adamla tamamlamayı marifet zanneden, kendi beceriksizliklerini futbolcu ve teknik adamlara yükleyen yönetsel zihniyet bu yıl bir kez daha duvara tosladı. İzmir takımlarının oynadıkları liglerde figüran konumuna düşürülmeleri ve taraftarları ile adeta dalga geçer gibi sezon başı şampiyonluk parolaları ile başlanan ligin sonunda ligde kalalım yeter anlayışına vurgu yapılıyorsa, birileri bunun hesabını vermek zorundadır. Takımların küme düşmesinin gündeme gelmesi ve bu duygunun yaşatılması bile hem kent için hem de bu takım(lar)a gönül veren kitleler için üzüntü verici bir durumdur.
Yerel yönetimleri ellerinde tutanlar bu kentin Süper ligde takımı olmadığı her sezonun İzmir kentinin kayıplar hanesinde bir gedik daha açtığını unutmamalıdırlar. Çünkü kentin zihinsel anlamda kaybettiği duygusunun yaratımında kent içindeki işsizlik kadar futbolun da etkisi büyüktür