Sinan Genç
Aydın Bilgin başkanlığındaki Göztepe yönetimi 18 yıl sonra şampiyon olan o takımı kurması için takımın başına teknik direktör Erdoğan Arıca'yı getirmişti. Göztepe muhabiriydim. Arıca'nın imza törenine gidememiştim ama Göztepe'nin Nevşehir'deki kampında onunla yüz yüze gelmiştim. Hiç unutmuyorum. İlk gün kalacağımız otelin girişinde karşılaşmıştık onunla. Çok sertti, huysuz ve agresifti... Göztepe'yi 18 yıl sonra şampiyon yapan son efsane takımın baba futbolcuları Hasan Çelik'ler, Ceyhun'lar, Kurthan'lar, Aykut'lar, Ramazan'lar bile tir tir titriyordu karşısında... Otel görevlileri onunla karşılaşmamak için kaçacak delik arıyordu. Bir muhabir olarak önümüzdeki o koca sezonu onunla geçireceğimizi düşündüğüm de, "yandık" deyip off çekmiştim için için... Ama nereden bilirdim ki o huysuz adamın hayatımdaki en önemli, en değer verdiğim insan olacağını... Evet, Göztepe onun başında olduğu takımla 18 yıl aradan sonra bugünkü adıyla Süper Lig'e çıkamadı ama inanın o şampiyonlukta onun ruhu ve alın teri vardı... O benim hayatta tanıdığım en önemli insandı, adam gibi bir adamdı... Belki Ordu'da doğmuştu, Galatasaray ve Fenerbahçe'de forma giymişti ama kim ne derse desin o iyi bir Göztepeliydi... Hem de futbolculuğu döneminden...
Ona Göztepe sevgisini ise Gürsel Aksel aşılamıştı. Şimdi diyeceksiniz ki nereden çıkardın Gürsel Aksel'i... İşte dillerden dilyere dolaşan o hikayenin baş kahramanlarından birisi Erdoğan Arıca'ydı.
Efsane takımın koca kaptan onun futbolculuk döneminde Orduspor'u çalıştırıyordu... 1976-77 sezonunda Göztepe ligde zor günler yaşıyordu. Ligin son haftasına girildiğinde sarı-kırmızılı ekip Ordu deplasmanına gitmişti. Göztepe o maçtan beraberlikle bile ayrılsa ligde kalacak, kaybederse küme düşecekti. Maçtan önce göztepeli yöneticiler Koca Kaptan'a adeta yalvarıyordu: "Aman Gürsel, Göztepe'nin kaderi senin elinde. Bize bir puan bile yetiyor. Futbolcularla konuş, bu işi bağla. Koca kaptan duyduklarına inanamıyor ve yerinden fırlıyordu; "Siz hiç futbolcunuza bu maçı satın diyebilir misiniz? Biz bugüne kadar Göztepe'de formamıza hiç ihanet etmedik, ettirmedik. Size şerefli bir forma bıraktık. Düşeceksek şerefimizle düşeriz. Kalbim göztepe'yle ama ben böyle bir şey yapamam..." Aksel, maçtan önce soyunma odasına gidip futbolcularına, "Arkadaşlar benim kanım, canım her şeyim Göztepe. Ama sakın bana bakıp duygusal davranmayın. Çıkın mertçe, erkekçe oynayın ve maçı kazanın" dedi. Orduspor o maçı 2-1 kazandı ama maçtan sonra Orduspor soyunma odası ölü evi gibiydi. Futbolcular Gürsel Aksel'i maç bitiminde hüngür hüngür ağlarken buluyor, onu teselli etmeye çalışıyordu. Aksel, kimseye haber vermeden Kula'ya gitti. Tam bir buçuk ay hiç ama hiç kimseyle konuşmadı.
Onu soyunma odasında hüngür hüngür ağlarken teselli etmeye çalışan Orduspor'un o dönemde çiçiğe burnunda futbolcusu Erdoğan Arıca'ydı. O Arıca yıllar sonra Göztepe'nin başına teknikdirektör olarak gelmişti.
İşte bu yaşanan olayı bana Erdoğan Arıca Nevşehir kampında anlatmıştı. Tüylerim diken diken olmuştu. Ve bunu Yeni Asır'daki İz Bırakanlar Yazı Dizisi'nde yayınlamıştım.
Arıca adam gibi bir adamdı... İçinde müthiş bir sevgi barındırıyordu. Göztepe her maçını kazandığında aldığı galibiyet primininin tamamını futbolculardan da aldığı paralarla kulüp personeline dağıtıyordu. Biri hariç. O kişyi kapıda duran yönetimin muhbiri bir güvenlikçiydi. Efsane takımın futbolcusu rahmetli Çağlayan Derebaşı torunuyla Gürsel Aksel Stadı'na geldiğinde onu içeri almayan güvenlikçiye sinirlenen Erdoğan Arıca o güvenlikçinin üzerine yürümüştü. Öyle ya, Gürsel Aksel Stadı'na Göztepe'nin efsane futbolcusu giremeyecek de kim girecekti?
Belki de bu hareket onun yönetimdeki bazı kişilerle ters düşmesine neden olmuştu ama o hiç bir zaman doğru bildiğinden sapmadı. Futbolculara Kemeraltı'ndan işporta tişörtler giydirmeye kalkan, kahvaltıda, öğlen yemeğinde ucuza kaçan, külüstür otobüsle takımı deplasmana göndermeye çalışan zihniyete karşı çıktı. Onun tesislerdeki telefonunu kestiler, altındaki arabasını aldılar ama o onlara karşı hep dik durdu. Maksat Göztepe'nin şampiyonluğuysa gerisi teferruattı. Başarı detaylarda gizliydi. Bu laf onunla beynime kazındı. O detaycıydı ve cdetayların üzerinde de çok duruyordu. Kulüp başkanı Aydın Bilgin bir gün idmana geldiğinde o yöneticinin yanında, "Bakın Aydın bey. Futbolcularım bu yöneticiyi hiç sevmiyor. Onun idmanlara gelmisini istemiyoruz. Bizden uzak dursun. Kulüp personeli de ondan nefret ediyor" diyerek şikayet etmişti..
Futbolcularına, kulüp personeline sahip çıktığı için yönetimle hep ters düştü, hatta işinden oldu. Çok sevdiği Göztepe ile vedalaştığında takım liderdi. Tribünler onu öylesine büyük bir coşkuyla uğurlamıştı ki, onun Göztepe, Göztepelilerin Arıca sevgisi hiç bitmedi. O her fırsatta çok sevdiği Gürsel Aksel'in adını taşıyan stada geldi. Taraftarlar bilmez ama 3.Lig'e düşerken, amatöre düşerken bile İzmir'e her geldiğinde Gürsel Aksel Stadı'nda cekedinin yakasında Göztepe rozetiyle idmanları izleyip, teknik heyete ve futbolculara moral verirdi. Söylenmezdi ama aylardır paralarını alamayan, peynir ekmekle gününü geçirenzor durumdaki kulüp personeline para dağıtırdı... O süper bir insandı. Kimilerine göre Göztepe'den ayrıldığında en yakın arkadaşı tarafından sırtından hançerlenmişti belki ama allah biliyordu ya o şampiyonluğun gerçek kahramanı oydu... Onun ruhuydu. Ruhun şadolsun Erdoğan hocam... Ruhun şadolsun Gürsel Aksel kaptan...