Türkiye’de futbol federasyonunun futbolu yönet(eme)me doğrultusunda aldığı kararlar hem kulüpler hem de taraftarlar açısından yaşanan çelişkileri arttırmaya devam ediyor. Sezon öncesinde yaşanan şike operasyonunun arkasından birdenbire alınan play off kararı ve arkasından gelen seyircisiz oynama cezasının kaldırılıp kadın ve çocukların maçlara alınması kararı gibi(geçen sezonun sonunda Bursaspor kulübünün aldığı cezanın kaldırılmasının da altı kalın harflerle çizilmeli) yeni uygulamalara bir yenisi daha eklendi. Sezon sonu yaklaşırken bir taraftan UEFA tarafından gelen ‘artık karar alın’ yaklaşımına adeta nazire yaparcasına bu sefer de play off uygulamasının adı ‘Süper Final’ olarak değiştirildi. Ancak kimsenin anlam veremediği çelişkiler de yine birbirini kovalamaya devam etti. Önce ‘kulüp ve futbolcu cezaları Süper Final’e yansımayacak’ açıklaması yapıldı. Ardından tüm bu cezaların Süper Final’de geçerli olacağı belirtildi, son olarak ise seyircisiz oynama cezasının yeni sezona bırakılacağına karar verildi.
Pazar günü Trabzon’da oynanan karşılaşma sırasında yaşanan gelişmeler, tüm gözlerin bir kez daha bu alınan kararların hangisinin uygulanacağına yönelik tartışmalara çevirdi. Bir lig düşünün bir taraftan gol krallığı süper finalde oynanacak olan karşılaşmalarda devam edecek, buna karşılık sarı kart cezaları affedilecek, seyircisiz oynama cezası alan takımların cezaları bir sonraki sezonda uygulamaya konulacak. Bu ülkede futbolu yönetenlerin futbolun en zayıf halkası olduğunu ve futbolda ortaya çıkan karışıklıklarda asıl sorumluluğun bu kitleye ait olduğunu görmek zorundayız. Futbol sahalarında yaşanan şiddette sürekli olarak taraftarlar üzerinden değerlendirmelerle çözüm bulmaya çalışanların, çareyi çıkartılacak olan yasalarda arayanların unuttuğu asıl gerçek ve asıl çözümün adresi bu yönetici profilinin değiştirilmesindedir. Çelişkilerin bu kadar çok ve eşitsizliğin bu kadar fazla olduğu bir futbol liginin Avrupa’da olup olmaması boyutuna bu saatten sonra artık takılmanın da, bir anlamı bulunmamaktadır. Çareyi kendileri üretemeyenler, sorunun bir parçası olarak kalmaya ve kendileri için başkalarının kararını beklemeye mahkumdurlar.
Ahmet Talimciler