Ciğerlerinize kadar doldurabildiğiniz derin bir soluk, ayrıcalıktır.
Gökyüzünden gönderilen yağmur damlalarının yüzünüze her dokunuşu, armağandır.
Denizin kıyısından günün bitişini izlemek, ufuk çizgisindeki o güzelim kızıllığa tanıklık etmek, şanstır.
Serin bir sonbahar öğleden sonrası gökyüzünü kurşuni bulutlar bezediğinde, buğulu camlarıyla salaş bir meyhanenin tahta iskemlelerinde üç beş iyi dostla söyleşi, hayatın ta kendisidir.
Var oluşumuzu tam algılayamayan, fark etmeden her gün tüketiyoruz sahip olduklarımızı, azar azar...
Yakınarak, didişerek, dövüşerek her saniye biraz daha göçüyor, tükeniyoruz.
NLP (Sinir dili programlaması) konusunda uzman olan Dr. Harry Adler, başımıza gelen olayların niteliğinin bizim onları yorumlayış şeklimize göre değiştiğini söylüyor.
Ve bunun, zamanla oluşan bir alışkanlığın sonucunda gerçekleştiğinden bahsediyor:
“Yağmur yağdıktan bir süre sonra, toprağın üzerinde yağmurun ilerleyeceği kanallar oluşur. Daha sonraki yağmurlarda sular, hep bu kanallardan akar. Beynimizde de bu tür yağmur kanalları vardır. Herkesin beynine aynı yağmur yağar fakat ayrı kanallara gider.”
İşte tam da burada, son satırda, zurnanın zırt dediği deliğe geldik.
Sizin kanallarınız ne durumda?
O yüzünüze vuran yağmur damlasının kanallarınızda duyumsattığı algı nedir?
Ya da iyi dostlarla birkaç kadehlik sohbet, neleri katıyor ya da neleri götürüyor?
İşte bu aşamada Büyük Gandy, sorunu kendince şöyle çözümlüyor:
“Düşünceleriniz pozitif olsun çünkü; DÜŞÜNCELERİNİZ SÖZLERİNİZ OLUR. Sözleriniz pozitif olsun çünkü; SÖZLERİNİZ DAVRANIŞLARINIZ OLUR. Davranışlarınız pozitif olsun çünkü; DAVRANIŞLARINIZ ALIŞKANLIKLARINIZ OLUR. Alışkanlıklarınız pozitif olsun çünkü; ALIŞKANLIKLARINIZ DEĞERLERİNİZ OLUR.”
Alışkanlıklarınızın değerli olması dileğiyle, esen kalın.
Bülent Buda-Milliyet