*...futbol kapitalizmine, endüstriyel futbola karşı, katılımcı ve sosyal
futbolu savunmak gerekiyor. Çünkü futbol büyük şirket/kulüplerin,
politikacıların, iş adamlarının, banka müdürlerinin malı olmaktan çıkıp
herkesin olduğunda, yani futbolun aktörlerinin temel amacı ranttan en büyük
payı kapmak olmadığında şike diye bir meselemiz de olmayacak.*
Futbolda şikenin ortaya çıkışı, bir takım "girişimciler"in Britanya
kırsalından büyük şehirlere göç edip ilk işçi sınıfını oluşturan köylülerin
oynadığı garip top oyununun sırtından para kazanılabileceğini keşfetmesi
kadar eskidir aslında. Bizim ülkemizde de futbolun "üç kağıdı"nın miladı
yine aynı tip girişimciliğin doğuşuna kadar uzanır. Bugün haksız rekabet,
şike, teşvik primi, doping olarak tartıştığımız şeyler, futbolun
kitleselliğinin açığa çıkardığı rant olanaklarının sömürüsü için
geliştirilen metodlardan başkası değildir. Nasıl ki kapitalizmin nihai
hedefi daha çok kâr etmekse, futbol kapitalizminin -yani bugün endüstriyel
futbol dediğimiz şeyin- hedefi de bu top oyunundan mümkün olan maksimum kârı
elde etmektir. Bunu sağlarken de herhangi bir etik gözetmesini beklemek
anlamsızdır. Futbolun temiz oynanması futbol kapitalizminin amaçlarından
biri değildir. Eğer bu, onun daha çok kâr üretmesini sağlayan bir araçsa
radarına girer, ama aksi takdirde çok da gerekli değildir, hatta zararlı
bile olabilir.
Bugün ülkemizde futbol kapitalizminin gönüllü sözcülüğünü yapanlar,
endüstriyel futboldaki kurumsallığın şikenin, rüşvetin doğal engeli olduğunu
iddia ediyorlar. Ancak söyledikleri şeyin elle tutulur hiçbir tarafı yok.
Zira kurumsallaşmış kapitalizm, ilk kez futbolda karşımıza çıkmıyor.
Kurumsallaştırılmış ve görünürde yazılı kurallara dayalı bir etiğe sahip
gözüken kapitalizmin aslında minareye uygun kılıf dikme sanatı olduğunu çok
iyi biliyoruz. Bunu herhalde yıllardır hukuk dışı bir şekilde hesap işletim
ücreti gasp ederek zenginleşen bankaların müdürleri de benim kadar bilirler.
Dahası kapitalizm, saf parasal ilişkilere dayanan bir sistem değil,
beraberinde çok karmaşık bir güç ilişkileri manzumesini de içeriyor. Bugün
ülkemizde ve dünyada şirketlerin daha fazla kâr edebilmesi için çıkarılmış
yasalar, seçilmiş temsilciler, hatta alınmış yargı kararları var. İnsanların
şirketler daha çok kâr etsin diye siyanürlü su içtiği bir ülkede
kapitalizmin etiğinden, adaletinden bahsetmek maalesef terbiye sınırlarının
içine düşmüyor. Aynı şey taraftarların özel bilgilerinin şirketlere
satılabilmesinin önünün açıldığı bir yasaya sahip spor dünyası için de
geçerli.
Futbol kapitalizmi, kayıt dışı ekonomik faaliyetleri engelleyerek futbola
adalet getirdiği iddiasında. Oysa yaptığı yalnızca futboldaki mevcut
adaletsizlikleri kurumsallaştırarak meşruiyet kazandırmak. Futboldaki herkes
eşitmiş gibi eşit koşullar dikte ediyor ve bu koşullarda büyük balığın daha
da büyüyerek küçükleri yemesinin önünü açıyor. Yapılan hiçbir düzenlemenin
havuzdaki küçük balıkların canını kurtarmak gibi bir amacı yok, yalnızca
küçüklerin neden yok edildiğini bir mantığa oturtuyor. Sonra da büyüklerin
engellenemez şekilde büyüdüğü, küçüklerin yok olduğu bir dünyada adalet
sağlayacağını iddia ediyor. Bir yandan rant, öbür yandan rantın talipleri
büyüyor, futbol kapitalizmi bunların parasal ilişkileri dışındaki hiçbir güç
ilişkisine karışmıyor. Bazıları da buradan temiz bir dünya çıkacağını umut
ediyor.
Eğer meseleyi futbolu temizlemekse, bunu futbol kapitalizmini yenilir
yutulur hâle getirerek, yani bazı adaletsizlikleri engelleyip diğerlerini
serbest bırakarak yapmak mümkün değil. Futbol kapitalizmin aktörlerinin
para, rant ve iktidar sağlamak için top koşturduğu bir alan oldukça,
futbolda haksız rekabet olacak, ister bu şike şeklinde olsun, isterse
birilerin lehine çıkarılan bir yasa şeklinde. Buna kapitalizm içinden çözüm
üretmek mümkün değil, zaten bu kapitalizmin derdi de değil. Bu nedenle
futbol kapitalizmine, endüstriyel futbola karşı, katılımcı ve sosyal futbolu
savunmak gerekiyor. Çünkü futbol büyük şirket/kulüplerin, politikacıların,
iş adamlarının, banka müdürlerinin malı olmaktan çıkıp herkesin olduğunda,
yani futbolun aktörlerinin temel amacı ranttan en büyük payı kapmak
olmadığında şike diye bir meselemiz de olmayacak.
Dağhan IRAK
**10 Temmuz 2011 tarihli BirGün Pazar'da yayımlanmıştır.*