Fanatik-Yılmaz Özdil
Çocuktum henüz.
Babam hasta Altaylı.
Ağabeyim hasta Altaylı.
Ben anama çekmişim...
Hasta Göztepeli.
***
Bugünkü Süper Lig’deyiz.
Maça gittik.
Alsancak Stadı.
Altay-Göztepe.
***
(İstanbullular bilmez, Altaylılar bugün bile hâlâ tribünün sol tarafında oturur. Mustafa Denizli’den kalma alışkanlıktır. O muhteşem sol ayağı yakından izlemek isterdi Altaylılar.)
***
Ben kapalının sağ tarafında oturan Göztepeliler’in yanına gitmek istedim. Küçüğüz ya... Babam izin vermedi. “Geleceksen, birlikte oturacağız, yoksa maç filan yok” dedi. Üstümde Göztepe forması var iyi mi! Mecburen Altaylılar’ın arasına oturduk. Herkes homurdanıyor tabii ama, hem yaştan kurtarıyoruz, hem de babamı tanıyorlar, idare ediyorlar.
***
Neyse, maç başladı, içim içime sığmıyor, gıkımı çıkarmadan oturuyorum. İlk yarı bitti, 0-0... İkinci yarı başladı, Altay bastırıyor, resmen tek kale, durum kel, küfür kıyamet, ben yine gıkımı çıkarmadan oturuyorum, mırıl mırıl dua ediyorum gol yemeyelim diye... Şak! Hakem, Altay’a penaltı verdi. Yanlış hatırlamıyorsam, Nevruz’u düşürdük ceza sahasında...
***
Altay tribünü yıkılıyor, Göztepe tribününde çıt yok. Çünkü, topun başında Mustafa Denizli var. Çeşmeli, Kaptan, Büyük Mustafa... O dönemin en iyi takımı Trabzon’a, gelmiş geçmiş en büyük kaleci Şenol Güneş’e kornerden gol atan adam... Ayvayı yedik yani... Alsancak Stadı’nda kapalının sağındaki kale, geldi topun başına, gerildi, nefesimi tuttum, vurdu, dışarı!
***
“Eyyooooo!” diye fırlamışım havaya... O ana kadar “Çocuktur, idare edelim” diye sessiz kalan Altay taraftarı tekme tokat girişti bana... Bugün hâlâ inkâr ediyor ama, ağabeyim bile vurmuştu... Babam desen, burnundan soluyor. Tuttu beni kolumdan, stadın kapısından dışarı attı, defol gözüm görmesin diye... Maç bitene kadar otomobilin başında bekledim. 0-0 bitti.
***
Ve, diyorlar ki bana...
Niye Fanatik’te yazıyorsun?
***
Fanatik’im kardeşim.
Doğuştan.
***
O nedenle... Değerli arkadaşım Necil Ülgen’in isteği üzerine taaa 2007’de Fanatik’te forma giymeye başladığımda, bismillah, ceza sahasına ortaladığım ilk yazım şuydu...
***
“Karnımızdan konuşmayalım. Sakın ola, buluttan nem kapıp, sen Fenerbahçelisin, yok Galatasaraylısın, Beşiktaşlısın gibi vehimlere kapılmayın. Göztepeli’yim. Evet... Amatördeki Göztepe... İşler kötüye gider, gün gelir, insan eşini bile boşar ama, takımını boşayamaz. Göztepeli doğdum. Göztepeli öleceğim. Tabutumda Göztepe bayrağı olmayacak. Kefen bezi değil çünkü o... Amatörde bile olsa, en tepede dalgalanacak. En azından benim yüreğimde.”
***
Zor günlerdi...
***
Türk Futbolu’na Avrupa kapısını açan ‘ilk’ spor kulübü Göztepe, İzmirli ve hasta Göztepeli Dinç Bilgin’in yönetiminde şirketleşmiş, ancak, sahibi olduğu banka batınca, hiç günahı olmayan Göztepe’nin üstünde trilyonlarca liralık yük kalmıştı. Borçları nedeniyle transfer yasağı kondu, tüm mallarına haciz geldi, hatta, elektriği-suyu bile kesildi. Linç edildi... Eli ayağı bağlanan insan, nasıl top oynayabilir? Haliyle, her sezon bi alt lige, amatöre düştük.
***
Bırak İzmir’i İstanbul’u Trabzon’u Van’ı... New York’ta Berlin’de Moskova’da Tel Aviv’de Paris’te yaşayan vatandaşlarımızdan mesaj yağıyordu. Göztepeli olsun-olmasın, Göztepe’nin Türkiye için ne anlama geldiğini bilen herkes ‘bi şey yapmalı’ diye çığlık atıyordu adeta.
***
Ve, siyasiler devreye girdi... Sene 2008 olmuş, belediye seçimleri kapıdaydı... Şanlı Göztepe’nin amatöre düşmesine göz yumanlar, hesapta Göztepe’ye sahip çıkıyormuş gibi yapacak, bu sayede şirin göründükleri İzmir’den oy toplayacaklardı.
***
Halbuki, stadımızda ismi yaşayan, rahmetli, efsane kaptanımız Gürsel Aksel ne demişti?
***
“Biz formamıza hiç ihanet etmedik, ettirmedik, size şanlı bir forma bıraktık!”
***
Vasiyetti bu...
Oturdum, Hürriyet’te yazdım.
***
“Moskova Panteri Ali
Kaynana Gürsel
İngiliz Nevzat
Çarli Çağlayan
Buldozer Fevzi
Fuji Mehmet
Bombacı Halil
Kene Ali İhsan
Başlarında, Adnan Süvari.
Göztepeliyim.
Amatörde olan Göztepe.
Üzülürüm ama, gocunmam.
Varsın amatörde olsun...
Bir evlat, ekonomik sıkıntı çekiyor diye, babasını sevmekten vazgeçer mi? Onun gibi... Beşikten mezara bir aşktır bu. Defalarca karakolluk oldum. Coplandım tribünlerinde. Parmağım kırıldı. Bu yaşıma geldim... Utandığımı söyleyebilirim, uslandığımı söyleyemem.
Alayına isyan...
Göz Göz Göztepe!
Ve, öğreniyoruz ki, İzmir’e ‘gavur’ diyenler, belediye seçimlerinde İzmir’i kazanmak için ‘kramponlu takîyye’ yapıp, Şanlı Göztepe’yi katakulliyle Süper Lig’e çıkaracakmış...
Çok açık söylüyorum:
İstersen Premier Lig’e çıkar.
Havanı alırsın!
Vücudumuza sahip olabilirsin.
Ruhumuza asla.”
***
Ve, bugün bu satırları, yine Fanatik’e yazmak nasip oldu...
Siz Perşembe günü okuyacaksınız ama, ben taaa Cumartesi’den yazıyorum, ağlayarak.
***
Alayına isyan...
Göz Göz Göztepe şampiyon!
Bank Asya’ya çıktık.
***
Eğilmeden.
Bükülmeden.
Bileğimizin hakkıyla.
Onurumuzla.
***
Kolay mıydı derseniz...
Doğrusu hiç kolay olmadı.
***
Haftasonları torbaya girmiş gibi, adeta seyirci gelmesin diye, mesai günü, pazartesi-çarşamba maç yaptırıldık. Buca Süper Lig’de, Karşıyaka ve Altay Bank Asya’da olduğu için, hep geri plana atıldık. “Onlar Atatürk Stadı’nda oynasın, biz Alsancak Stadı’nda oynayalım” dedik, aynı gün iki maça polis izin vermedi. “Haftaiçi maç yapmayı kabul ediyoruz, bari akşam oynayalım” dedik, bu sefer, rakip takımlar kabul etmediği için, reddedildik.
***
Ve, kadere bakın ki...
Şampiyonluk kupamızı, kendisi gibi rahmetli babası da Altay başkanlığı yapan, Futbol Federasyonu’nun İzmirli Başkanı Mahmut Özgener’in elinden aldık... İlk tribün dayağımı yememe sebep olan Altay’ın başkanı Mahmut Özgener’in elinden!
***
Bu vesileyle...
Önce İzmirli, sonra Altaylı olan Mahmut Özgener’e de hem teşekkür ederim, hem de özür dilerim. Çünkü, hakkaniyetli davranmasına rağmen, ağır hakaretlerimize maruz kaldı. Göztepe’ye ne kadar düşkün olduğumuzu bildiği için, hiç kırılmadı, her defasında telefon açıp, durumu izah etti. O zamanlar hiç işimize gelmediği için, hakarete devam ettik tabii... Dedim ya, utandığımı söyleyebilirim, uslandığımı söyleyemem... Kusura bakmasın artık.
***
Ayrıca...
***
İzmir’in zenginleri Çeşme’de fink atarken, İzmir’den kazandıkları serveti İstanbul’da yerken... İzmir markası Göztepe’ye, Gaziantepli işadamı sahip çıktı, emek verdi, servet harcadı, işine ayıracağı vakti, Göztepeme ayırdı. En zor anımızda yanımızda olan, sayın İmam Altınbaş... İzmirli, Göztepeli, futbolsever olarak yürekten teşekkür ediyorum... “Herkes biraz İzmirlidir” derken, İzmir’de doğmayan ama, hayata İzmir’den bakan İmam Altınbaş’ları kastediyorum... Tarih yazdı, tarihimizin en onurlu başkanlarından biri oldu İmam Altınbaş.
***
Futbol Direktörümüz, Türkiye’nin, Beşiktaş’ın efsanesi, hem kişiliğiyle, hem kariyeriyle, önünde ceket iliklediğimiz Ali Gültiken... Emin ellerde olduğumuzu hissetmemizi sağladı. Bu sene Bank Asya’da, sonra da Süper Lig’de emin ellerde olacağımızın garantisi.
***
Teknik direktörümüz Özcan Kızıltan, yardımcı antrenörümüz Fatih Uygun, kaleci antrenörümüz Semih Dülger ve elbette futbolcularımız... Göztepe tarihi, sizi gururla yazacak.
***
Ve...
***
Dikenli taşlı topraklı, acılarla dolu yıllarda, aşk’ından vazgeçmeyen... İster Süper Lig, ister amatör, tribünlerde 30 binleri 40 binleri 80 binleri gösteren... Bana göre, üniversitelerde tez konusu yapılması gereken... Göztepeliler!
***
Size seyirci diyen taş olsun be... Ne seyircisi? Kahramansınız.
***
Kusura bakmayın, çile çekerek, sabırla bekledik bu anı, duygularım taştı, uzattım, biliyorum.
***
Girmeyeceğim bugün, Atletico Madrid’i, Olimpik Marsilya’yı nasıl devirdiğimize... Avrupa’da yarı final oynayan ilk Türk takımını anlatmayacağım... Diyeceğim şu...
***
Allah kısmet ederse, seneye Fanatik’te şu satırları yazmak da nasip olacak:
Ey Türk futbolu, gözün aydın, şanlı evladın geri döndü, Göztepe Süper Lig’de!
Yılmaz Özdil