Mustafa Dalyanoğlu
Hep kahır mektubu yazacak değiliz ya. Biraz da keyifli keyifli yazalım. Güzel şeylerden bahsedelim. Ama yine de gördüğümüz ufak tefek ayrıntıları da
atlamayalım. Atlamayalım ki sonradan dillendirdiğimizde , “madem gördüydün neden demediydin” demesinler.
3 araç , 16 Türk + 1 Fransız = 17 kişi yola çıktık Antalya’dan. Aslen Marsilya’lı olup Lille taraftarı olan ve Erasmus Öğrenci değişim programı ile ülkemizde misafir olan Filo kardeşimizi de alarak yola çıktık. Cumayı cumartesiye bağlayan gece 01.00. Manavgat’tan Uygar Kocaman kardeşimizi de her Ankara istikameti deplasmanında mutad olduğu üzere Migros önünden alıp yolumuza devam ettik.
Akseki’ye 5-10 km kala bir benzinlikte durduk. Arkadaşlarımızın gecenin bir vakti alışveriş yapası tuttu. ) Gecenin bir vakti 3 araç arka arkaya yanaştı benzinlikte. Issız bir yer. Saat 02.30. Modern bir market. Fotoselli bir kapı. Işıl ışıl raflar. Tertemiz. Kapıya yaklaşıyoruz. Açılıyor kendiliğinden. Ama bir gariplik var. Markette kimse yok. Hemen herkes birbirini uyarıyor. Girmeyin kardeşim. Yan tarafta küçük bir bölme var. Belli ki nöbetçi kalan eleman uykuya yenik düşmüş. Uyandırıyoruz kibarca. Belki de açıldığı günden bu güne en bereketli gecesini yaşıyor benzinlik. Grup halinde yapılan alışverişin son kuruşuna kadar ödenmesinden sonra benzinlikten ayrılırken , mutlu ama bir o kadar da şaşkın bakışlarla el sallıyor eleman. Sanırım hala rüya gördüğünü
sanıyor )
Yollardaki mutad molalardan birisinde gecenin ıssızlığında mükemmel bir havada coşan ekip dağı taşı GÖZ GÖZ sesleri ile inletirken aslen Manavgat’lı olup ta Akseki’de çalıştığını ancak 15 dakikada anlatabilecek kadar uçuşa geçmiş bir arkadaş durdu yanımızda.:)) O kafa ile artık GÖZTEPE taraftarı olduğunu söylerken süratle ayrıldık oradan. Zira arkadaş ne kadar pankart atkı varsa yükleyin ben getireceğim demeye başladı ))
Seydişehir “Günaydın” tesislerinde artık akraba olduğumuz garsonların mütebessim çehreleri karşıladı yine. Garsonlar Bugsaş maçından yatan iddia kuponları için biraz sitem ettiler. Sonrasında gelen çaylarla ortam yine kahkaha sesleri ile doldu. WC görevlisi arkadaş bir kez daha benden ücret almadı) Bunu bir türlü çözemedik ama öyle.
Saat 08.00 olduğunda Ankara’ya 99 km. kala “Baran” tesislerinde kahvaltı molamızı verdik. Yol ücreti almadığımız öğrenci kardeşlerimize bir de güzel çorba ısmarladık burada. Sonrasında gece saat 04.00 te yola çıkan Fethi Abimizi bekledik. Bu arada tesis 2 otobüs öğrenci kafilesi ile cıvıl cıvıl olunca arkadaşlar kendilerini arabalara zor attılar. Allah öğretmenlerine sabır versin. Zor iş )
Saat 09.00 gibi Fethi abi geldi. Keyifli bir sohbet oldu sıcacık çaylar eşliğinde. Tecrübelerinden istifade ettik. Geçmişten hoş anılar anlattı abimiz. Kah güldük kah duygulandık kah sinirden dişlerimizi sıktık. Ama hep birlikte yüreklerdeki tek sevdanın GÖZTEPE olduğunu bilmenin muhteşem birlikteliğini yaşadık. Büyük keyif aldık. Maçtan sonra tekrar buluşmak üzere yola çıktık.
Ankara’ya giriş yaptığımızda bizleri miting sürprizi karşıladı. Eğitimlerini Ankara’da yapan İhsan Kürşat Bilgin ve Özgür Özdemir kardeşlerimizin inanılmaz yol ve yön bulma kabiliyetlerine rağmen kapatılan yollar nedeniyle birazcık ) gezindikten sonra Uygar kardeşimizin GPRS cihazına göre stada 3.2 km uzakta bir otopark bulduk ve araçları koyduk. Araca koyduğumuz katlı otoparkın tuvaletini ararken bir de ne görelim. Ankaragücü ürünleri satan mağazanın önündeyiz. Binadan çıkınca da karşımızda 1910 Ankaragücü Taraftar Derneği.:)) Her neyse. Miting alanına giden kortejin aksi istikametinde yola revan olduk. Kürşat kardeşimin hatıraları canlandı bol bol. Hukuk Fakültesi önünde fotoğrafını çektikten sonra stadın yakınında daha önceden bizzat bildiğim :D simit sarayına girerek , hem sohbet muhabbet hem de öğle yemeğini yaptık. Sonrasında da stada geçtik. İnanılmaz güvenlik önlemleri alınmış. Hani kuş uçurtmuyor emniyet desek yeridir.
Stada yaklaştığınızda bir güvenlik ve üst araması , bileti alınca içeri girerken bir arama daha. Utanmasa turnikedekiler de arayacak ama 20 metre önünde aradıkları için “ama “ kelimesi ile geçiyoruz. Bu arada bir polis arkadaşın bir taraftarı ite kaka bir kenara çekip “Burada duracaksın ulan” dediği gözlerimizden kaçmıyor. Gülümsüyoruz. Zira bunun sosyolojik , psikolojik ne kadar bilimsel temeli varsa bunu çok iyi biliyoruz.
İçeriye girince dışarıdaki kadar polis olduğunu görünce bir kat daha şaşırıyoruz. Sanırım miting meydanında bu kadar polis yoktur. Şunlar bir sıkıntı çıkarsalar da bir güzel ağırlasak der gibiydiler. Sağ tarafımızda 200 kadar polis , sol tarafımızda 200 kadar polis. Biz içeride henüz taraftar otobüsleri gelmediği için 300 kadar taraftar. Ama şu gerçeği artık başta emniyet olmak üzere bütün cümle alem bilmeli ki , her hangi bir haksızlığa maruz kalmadıktan sonra Göztepe taraftarı durduk yerde kimseye zarar vermez.
Levent Amca , Fatih Turgut ve diğer dostlarımızı gördük tribünde. Koyu bir sohbete daldık hemen. Zaman su gibi geçti. Tüm deplasmanların en yaşanası anları bunlar. Sürekli birilerini görüp kah baş selamı ile kah bizzat kucaklaşarak hasret giderme. Sonra susadık. En insani ihtiyaç. Aşağı indim. Tabi inmeden önce arkadaşlarıma sordum. Su içecek olan var mı ? Siparişleri aldım. Suyu istedim. Tanesi 1 TL olan bir bardak gelmeyecek suyu pazarlıkla 8 tanesini 5 TL ye aldım. Tam yüklenip yukarı çıkaracağım. Satıcı dedi ki : Abi yasak. Burada içeceksin. Nasıl yasak ? Amirin emri var. Suyu burada içeceksin. Tribüne çıkaramazsın. E yukarıdakiler ? Buraya inip sularını burada içecekler. Peki 1 tane su alsam para üstünü nasıl vereceksin ? 4 tane 1 TL.
Eee. ) Anladınız siz onu. 21.yüzyılda ülkemden tribün manzaraları.
Kapıda yapılan bir değişik uygulama da içeriye fotoğraf makinası sokma yasağı. Hemen hemen herkeste bulunan cep telefonları şakır şakır resim çekmeye yararken fotoğraf makinası konusundaki yasak bizi epey bir güldürdü. Sebebini sorunca da kahkaha attırdı : Ya sahaya atarsanız)) Hiç işimiz kalmadı değeri en az 1.000.-TL olan fotoğraf makinasını sahaya atacağız. )
Taraftar otobüsleri de gelince sayımız 700 e ulaştı. Belki biraz daha fazla. Maçtan sonra dün bir arkadaşım Yeni Asırın maç görüntülerini izledin mi abi? dedi. Hayır dedim. Çünkü prensip olarak o kanalı maç naklen yayını dışında izlemiyorum , internet sitesine girmiyorum , İzmir’e gidince de asla ama asla gazeteyi almıyorum.
Nedenleri sadece beni ilgilendirdiği gibi sonuçları da sadece beni bağlayan kişisel bir tercih. Kişisel bir sevmeme hali. Ama bu seferlik arkadaşımı kırmadım. Zira sunuşta bir şey dikkatini çekecek mi ? sorusu dikkatimi celbetti. Evet. İlk izleyişte yakaladım. “Az sayıdaki GÖZTEPE taraftarı takımlarını destekliyorlar” tabiri. Ya el insaf ve dahi merhamet. Günlerden Cumartesi. Esnaf en sağlam işini yapacak.
Öğrenci dersanesine gidecek. Millet çarşı pazarını yapıp pazar gününü gezerek tozarak geçirecek. Ama Ankara’da tribünlerde 700 tane GÖZTEPE taraftarı var ve siz bunu az sayıdaki GÖZTEPE taraftarı diyerek sunuyorsunuz. Orası bir deplasman tribünü beyler. Türkiye liglerindeki bir çok takımın kendi evindeki seyirci ortalamasının üstünde o seyirci sayısı. Buna 2-3 adet İzmir takımı da dahil. Peki bir gün sonraki Karşıyaka-Diyarbakırspor maçındaki 1150 kişiyi nasıl verdiniz izleyicilere ? Ya biraz daha insaflı olun ya da Allahaşkına bir daha bizimle ilgili bir haber vermeyin ne olur.
Tribün bence çok iyiydi. Zaten çok renkli ve her an yenilikleri yapabilecek her türlü sürprize açık bir tribünüz. Tek eksiğimiz birlikte hareket edememek. Benim görüşüm , bu kadar GÖZTEPE düşmanımız varken neden birbirimize sarıyoruz ki ? Herkes birbirine ayar olacağına , kaba kuvvet ile tribün hakimiyeti sağlamaya çalışmak yerine asgari müştereklerde buluşup tribünleri eskiden olduğu gibi muhteşem gösterilerin yapıldığı ve gelenlerin inanılmaz eğlendiği yerler haline getirseniz , hepiniz birer kahraman olursunuz. Hatta yaşça büyük abiniz olarak sizlere bir tavsiyem de şudur : Korkuyla duyulacak saygıdansa SEVGİ İLE DUYULACAK SAYGIYI tercih edin derim. Sizden korkanlar ilk fırsatta sizi hançerler. Ancak size sevgiyle bağlananlar sizleri asla
terk etmezler. Benden tavsiye etmek. Gerisi size kalmış. Ha unutmadan. Yıllar sonra hiç bu kadar eğlenmemiştik tribünlerde. Özellikle maç sonundaki
tezahüratlarda ve özellikle de Melih Bey ve Ahmet Bey ile ilgili tezahüratlarda.Tavsiyem GözGöz Tv deki videoları kaçırmayın )
İlk yarı mest ediyor takım. Bindirmeler , verkaçlar , ayağa paslar , en güzelinden en etkilisinden şutlar ve şiir gibi goller. Gülen yüzler , gollerden sonra hep birlikte tribünlere koşan bir takım. İkinci yarı rakibin 100 kere vursa bir tanesinin gireceği bir pozisyonda yenilen gol. Demek ki o oyuncu daha önce o noktadan 99 kez vurmuş olacak ki 100. vuruş bize denk geldi. Sonrasında akılcı oyuncu değişiklikleri ve Halil kardeşimizin üst düzey golü. Sonrasında da tribünlerdeki şenlik. İsyan marşı eşliğindeki oyun sonu. Topçularımızın tribünlere koşturması. Hakan , İlhan , İzzet ve Tayfun’un hançerelerini yırtarcasına isyan marşını sektirmeden söylemeleri dikkatimizden kaçmadı. Söyleyen başka oyuncu arkadaşlarımız varsa da onlardan özür dilerim. Dikkat etmemişim demek ki.
Bir paragrafta EMİN’e. O nasıl bir sahiplenmedir. Tam bir GÖZTEPE’li olmuşsun güzel kardeşim. Takımdan 1 metre uzakta durmadın. Bütün takım coşkuyla GÖZ-GÖZ çekerken sen de onlara ne güzel katılıp eşlik ettin. Daha takım tribünün önündeyken yanılıp ta soyunma odasına gitmedin. Bunları çok takdir ettik güzel kardeşim. Hele ki tüm takım ve tribünler tek vücut olmuş isyan marşını söylerken ne kadar coşku ile katıldın. Elindeki içeceğe dönüp bakmadın bile. Aferin sana EMİN. Devre arası Antalya’daki antrenman ziyaretinden sonra sana ikram edilen baklavayı yemeyip yere atışından bu güne oldukça yol kat etmişsin. Sana ne kadar minnettarız. Sen olmasan bu günlere gelemezdik !!!!
Son söz tribünlerimize misafir olarak gelen Bursaspor , Gençlerbirliği (Kızılsiyah grubu mensupları) Adana Demirspor , Sakaryaspor ve Malatyaspor taraftarı
arkadaşlarımıza. Destekleriniz için teşekkürler.
(NOT : Bu konudaki görüşlerimi forumlarda paylaştığım arkadaşlarım bilir. Bir de buradan yazayım. Tribünlerde hiçbir grup ile kardeşlik istemem. Hiçbir grupla da düşmanlık olsun istemem. Ama dostluklar bakidir. Kendi tribünlerimizde sarı kırmızıdan başka rengi de istemem. Ama gelen dostlarımıza da kalkın gidin diyemem. Milli maçta dahi atkılarımıza tahammül edemeyen kardeşlerimize!!! Duyurulur. Biz sizin yaptığınız terbiyesizliği kendi maçımızda yapmadık.)
Kaldı 360 dakika. Dönüş yolundaki muhteşem muhabbeti , durup durup gecenin karanlığında çekilen göz gözleri halayları sizlere anlatıp ta kıskandırmayacağım ) Bence deplasmanlara gelmeyenler çok şey kaçırıyorlar. Benden söylemesi.
HERŞEY TEK BÜYÜK GÖZTEPE İÇİN. İNANIN VE İMANINIZI TAZELEYİN.
GELİYORUZ.
NE OLURSA OLSUN GÖZTEPE’MİZE BİR ŞEY OLMASIN…
MUSTAFA DALYANOĞLU…