Akın-Eray-Anıl-Bayram-Uğurtan-Abdülvahit-Ferhat-Raşit-Emin-Halil-Türker.. Bugün maça çıkan ilk 11’imiz. Mehmet Yılmaz, İlhan cezalı, izzet ve Orhan terzi kadro dışı. Bu sene ilk 11 oynamamış 6 oyuncu ile belki de en kritik maçlarımızdan birine çıkıyoruz. Üstelik bırakın aynı defans 4’lüsünde oynamayı, aynı 11 içinde bile birlikte oynamamış 4’lü defans bloğumuz, onun önünde de 30 maçtır oynamamış Abdülvahit ile birlikte.
Elbette herkes kadroyu görünce şok oldu. Birbirlerini idman dışında oynanan maçlarda görmemiş oyuncular sahada, sebepsiz bir şekilde bu senenin en iyi oyuncularında biri olan İzzet kadrodışı, Tayfun yedek, Serdar yedek, devre arasında isteyerek aldığın Hakan yedek(yerine Abdülvahit oynuyor). Karşında da yeni antrenörüyle müthiş bir hava yakalamış, son maçların formda takımı Yeni Malatyaspor.
Elbette bu diziliş ile hiçbirşey olamayacağı maçın başından belliydi. Koca 45 dakika’da 2 şutumuz dışında(kalecileri güzel kurtarışlar yaptı) pozisyonumuz, oyuna hakimiyetimiz yok. Ortasahamız bal yapmayan arı misali, oyuna katkısı sıfır, Raşit zaten formsuz, Abdülvahit top oynamayı unutmuş, Ferhat kendi çapında ne yapıyor belli değil. Emin her zamanki gibi!, bir tek Halil mücadeleci, yırtıcı, Türker bile suskun, zayıf.
Belki de düşünülebilecek en olumlu şey, alt yapımızın son senelerde yetiştirdiği en önemli 3 futbolcudan biri olan Anıl’ın gerçekten ümit veren performansı. Belki 1-2 hata yaptı ama bence Anıl günümüz futbolunun istediği fizik gücü yüksek, topu oyuna olumlu sokabilen nadir oyunculardan biri. Soğukkanlı, ayağına hakim, kendine güvenen, tek eksiği ise boyu ile alakalı çabuk olamaması. Umarım kendi geliştirerek izlendiği ümit milli takıma seçilmeyi başarabilir.
Maça gelirsek; 45-55 dakikalar arasında oynadığımız futbol hariç, sahada oynanan şeyin adı futbol olamaz. Tamamen kör dövüşü. Herkesin kazandığı haftada, evimizde puan kaybettik. Şampiyon olmak isteyen takımın evinde puan kaybetmeye ne yazık ki hakkı olamaz. İnanın oynanan futbolla ilgili bir şeyler yazmak istiyorum ama aklımda kalan futbolla alakalı hiçbirşey yok, pozisyon yok, hırs yok. Tek yazabileceğim şey, hakemin birebir olarak gördüğüm %100 bir penaltımızı vermemesi. Ama buna sığınacak kadar bu takımın düşmemesi gerekiyor.
Göztepe takımı köy takımı değil, Göztepe’dir. Bu takım maça her başladığında 45-55 dakikalar arasında oynadığı topu oynamak zorundadır. Bu liglerin üzerinde futbolcuları, kurumsal yapısı, taraftarı ile bunu hak etmektedir. Türk futbolunda, futbolcular paralarını alamaz, boş tribünlere oynarken, Göztepemizde ise ayın 1’inde maaşlar herkesin hesabına yatmakta, her maç ortalama 10 bin kişiye oynanmakta, maddi manevi her türlü destek teknik ekibe ve futbolculara verilmektedir.
Hiç kimsenin İmam başkanın parasını ve Göztepeli insanların sabrını, moralini bozmaya, boşa harcamaya hakkı yoktur. Herkes takkesini önüne alıp düşünsün, bu formanın hakkını versin..
Ahmet Sabuncu