Bülent Buda-Milliyet
Biz futbolcular kırılgan şeyleriz. Yaptığımız işi, kusursuz, eksiksiz, hatasız yapmamız istenir hep bizden... Oysa bizlerde herkes kadar insanız. Kimse mükemmel değildir. Bizde değiliz. Çok paradan söz edilir. Hepimiz nasiplenemeyiz o çok paradan. Yetenek doğa vergisine dayalıdır. Elbette çok çalışma sağlıklı yaşamla pekiştirmek, geliştirmek gerekir yaptığımız işi. Başka alanlarda da öyle değil mi? Pazarlamacı çok satamazsa, finansçı doğru hesaplayamazsa vadeyi, paranın değerini, mühendis tutturamazsa ürünün kalitesini, ilerleyemez işinden olur belkide.
Çok insan bilmez onlarsın bu hallerini, süreçlerini, yaşadıklarını. Ancak biz göz önündeyiz. Sırtımızda formamız önümüzde de bir top vardır. Tribünlerde, insanlar, izleyenler, yorumlayanlar, övenler, alkışlayanlar, eleştirenler, biraz daha da fazlası küfür edenleri de vardır bizim hayatımızda. Rakip taraftardan, kendi taraftarımızdan, yöneticilerimizden, antrenörümüzden onlarda yetmezse masörümüzden, malzemecimizden bile.
Kimse bir gün olsun sormaz bize yaşamdan beklentilerimizi. İsteklerini sayarlar yalnızca.
Çok ünlü ağbilerimizin altındaki lüks arabalardan, uzay mimarisindeki evlerinden, marka giysilerinden, trend eğlence mekanlarının uzağındadır çoğumuz, yaklaşamaz bile. Eğitimlerimiz yetersizdir. Kütüphanesinde kitaplar, müzik odalarında piyanolarla, kemanlarla, bakıcılarla büyümedik biz. Önümüzdeki yuvarlağa biraz iyi vurunca yaşamın öteki renklerinden alı konulduk yoksun bırakıldık. Git, oyna, kazan, getir aileyi kurtar oldu yazgımız. Fena da olmadı hani. Sevdik bu oyunu. Sıkıcı dersler, öğretmen dayağı yoktu. Hele birazda tanınır olunca mahalledeki mavişin çapkın gülücükleri. Ancak kaçınılmaz olarak birgün sonuna geldik yolun. Daha genç yaşta futbol bitti. Öne geçenlerimiz, antrenörlük, spor yazarlığı, iş adamlığı falan yırttılar bir biçimde. Ya eksik kalanlarımız. Otuzundan, otuzbeşinden sonra orta yerde öylece ne yapacağını bilemeden şaşkın kalanlar. Payımıza düşen anılarımız, birikimlerimiz oldu.