Bir futbol emekçisi. Türkiye'nin birçok takımında forma giymiş ve şampiyonluklar tatmış birisi. Yılmaz Özlem... Arkadaşlarının gözünde müthiş profesyonel, gençlerin gözünde ise hırs ve istikrar abidesi. Yolu şimdi de Göztepe'ye düşmüş. Yeni bir lig, yeni bir heyecan ve büyük beklentilerin olduğu büyük bir camia. Ancak çok mutlu olduğu gözlerinden okunuyor.
Antrenmanını izlerken hani etkilenmedim desem yalan olur. Koşularda hep önlerde.
Dobra. Söylediklerinin arkasında duran bir yapısı var. Vefa duygusuna ise inanmıyor, "Yok böyle bir şey" diyor, "Olsa sırtımızda taşıdığımız insanlar bizim arkamızdan konuşmaz" diye de ekliyor...
Sonra başlıyoruz karşılıklı Yılmaz ile söyleşiye:
Herkesin merak ettiği soruyla başlamak istiyorum. 38 yaşmdasin. Daha ne kadar bu sahaların
tozunu yutacaksın?
Yaş konusu olunca Yılmaz buna çabuk sinirleniyor ama gülerek cevabı da yapıştırıyor:
Evet 38 yaşındayım. Tam 19 yıldır yeşil sahalarda boy gösteriyorum. Bunca yıl hala heyecanım devam ediyorsa demek ki ben futbol için yaratılmışım. Şu anda kendimi iyi hissediyorum.
Gücüm yerinde. Allah sakatlık vermedikten sonra en az 2 yıl daha aktif olarak futbol oynamak
istiyorum.
Sonra gülerek, biraz da espri içeren sözlerle şunları söyledi:
Göztepe'yi önce Bank Asya'ya ardından Süper Lig'e çıkarayım. Ardından bir de Şampiyonlar
Ligi göreyim ondan sonra futbola son noktayı koyarım.
19 yıllık profesyonel Yılmaz'ın gençlere ne gibi öğütleri olacak?
Hayat çabuk geçiyor. Önce bunu kafalarına yerleştirsinler. Sonra ise paralarını çar çur
etmesinler. Mutlaka yatırım yapsınlar. Çünkü bu gençlik bir daha gelmiyor. Ve yakaladıkları
bu imkanları bir daha bulamayabilirler. Her fırsatta bunu onlara anlatıyorum. Idmanda,
kamplarda, hatta maçlarda bile. Ancak bazılarının durumu beni gerçekten endişelendiriyor.
Onlar için hayat sanki eğlence ve oyundan ibaret.
Biraz kendinden bahseder misin?
1 Haziran 1972'de doğdum Bulgaristan' da. O zaman tarlalarda, sonra çimlerde. Hep
yeşillikler arasında oldum anlayacağınız. Köy çocuğuydum, parasız büyüdüm.
1989'da göçüp 'geldim Bulgaristan'dan buralara. Anababamı bırakarak gurbete.
Bir ağabeyim vardı Bursa'da. Yanına geldim onun. Sırtımda bir derimont, cebimde ekmek
alacak para yok. Çalışmak, ayakta durmak zorundaydım. Bursa'da TOFAŞ Fabrikası'na girdim
işçi olarak. O zamanlar Doğan marka arabalar yapıyor TOFAŞ. Ben de otomatik cam
düğrnelerini takıyorum. Eğer çalışmayan varsa, kesin ben takmışımdır anlayacağınız
(Gülüyor). Kafada futbololunca normal tabi, dikkatini veremiyorsun başka şeye. Bursa Merinos
o zamanlar da çok ünlü. Seçme yapıyorlar. Bir gün gittim ve seçildim. Bursa Merinos hayatım
kısa sürdü ve lnegöl'e geçtim.
Merak ettiğim bir konu var. Bu kadar uzun yıllar futbol oynadm. Milli formayı giydin mi
peki?
O olay içimde hep ukte olarak kalmıştır. Bir gün Ümit Milli Takım Teknik Direktörü Fatih
Terim izlemiş beni Inegöl'de ... Geleceğin en iyi orta saha oyuncusu demiş benim için, hatta
seçmiş. Ümit Milli Takım'a kesin giderim diye düşünüyorum tabii ki ben, bunun üzerine. Fakat
o sene 1972 Ağustos doğumluları aldılar Ümit Milli'ye ve ben iki ayla kaçırdım ay-yıldızlı
formayı. İnegöl'den sonra Gaziantepspor, Adana Demirspor, Ankaragücü, Manisaspor,
Diyarbakırspor, Adanaspor ve Bucaspor'da forma giydim. Şimdiki durağım ise Göztepe.
Gol sayını hatırlıyor musun peki?
Türk futbolunun son 19-20 yılının canlı tanığıyım. Tam 74 gol atmışım. Bir orta saha
oyuncusu için fena rakam değil. Buca'daki 17 golü de saysalar100'ler Kulübü'ne gireceğim.
Peki unutamadığın golün var mı?
Ankaragücü-Gaziantep maçında Ömer Çatkıç'a 40 metreden attığım gol var ki, o bir efsanedir. Hayatımın en güzel golüdür. Galatasaray ve Beşiktaş'a hiç gol atamadım ama Fenerbahçe'ye
attım. 'Irabzonspor'a da. Bir futbolcu için dört büyük takıma attılan gollerin ayrı bir
değeri vardır. Unutmadan ekleyeyim, ben bir maçta frikikten üç gol atan tek adamım bu ülkede
aynı zamanda. Ankaragücü-Erzurum maçında üç gol attım, üçü de frikikten.
Özel yaşantın nasıldır?
Başta da söylediğim gibi tam 19 yıldır profesyonel olarak futbol oynuyorum. Akşam saat 8' den sonra beni kimse sokakta göremez. Ailem ve futbol benim yaşam tarzım bu. Sabah erken kalkarım. Kulüpte antrenman yoksa kendim koşu yaparım. 16 yıllık eşim Aysel, 14 yaşındaki oğlum Berk ve 5 yaşındaki kızım Zeynep benim her şeyim. Onların geleceği, benim için her şeyden önemli.
Seni herkes sert şutlarınla tanıyor. Bunu başarabilmek için özel bir çalışma yapıyor musun?
Elbette. Normal idmanın dışında 1 saat bazen 2 saat süren şut çalışmaları yaparım. Günümüz futbolunda duran topların etkinliğini anlatmaya gerek yok. Neredeyse tüm maçlarda skorlar duran toplardan geliyor. Eğer kaleye şut atmazsanız, golü bulma şansınız azalır. Bu nedenle ben oynadığım tüm maçlarda kaleyi en az 4-5 kez yoklarım. Zaten bunların en az biri gololur. Benim oynadığım takımlarda bizim lehimize frikik verildiyse taraftar onu atmadan çok önce gololacağını biliyor. Sanki penaltı kazanılmış gibi seviniyor. Hırslı ve biraz da agresif yapım var. Pes etmeyi bilmiyorum. Hep kazanmak için mücadele verdim. Oynadığım sürece bu özelliğim hiç kaybolmayacak. Ancak saha dışında çok farklıyım.
Geçen yıl 8 gol attın. Bu sayı daha fazla olamaz mıydı?
Eğer Mehmet Batdal biraz kendini ceza alanı alanı dışında yere atsa gol sayım fazla olurdu.
Ancak Mehmet öyle dürüst ki bir türlü kendini yere bırakmaz. Hatta bazen şaka yollu ona takılırdım, "Oğlum bu kadar dürüst olmanın alemi var mı" diye.
Buca'da önemli işler yaptın ama sanki oraya kırgın gibisin, yanılıyor muyum?
Ağabey, hani bir deyiş vardır, "Vefa, İstanbul'da bir semt adı." diye. Gerçekten de oyle. Orada imkansızlıklar içinde öyle iyi işler yaptık ki ama bunun karşılığını göremedik. Yani vefa mefa yok.
Daha fazla konuşursam kırıcı olacağım. Bu da bana yakışmaz.
En son bir anın?
Orduspor maçı kendi evimizde oynuyoruz ve 2-0 gerideyiz. Penaltı kazandık. Kimse topun başına gitmiyor. Erman yanıma gelip, 'Ağabey at şu penaltıyı da tüm sıkıntılara son ver" dedi. Penaltı kaçırdığım maçı hatırlamıyorum. Topun
başına geldim, vurdum, köşeye gitti, direğe vurdu ve gol oldu. Skor 2-1'e geldi. Sanki ömrümden ömür gitti. Maçı 3-2 kazandık. Ancak şampiyonluğun gelmesi tüm sıkıntılarımızı giderdi.
Fotogol
Nihat Erence-Mustafa Nacar